BÖLÜM 10

51.5K 2.6K 99
                                    

…EFSANELER VE KURTADAMLAR…

‘’Önce fiziksel özellikler ile başlayalım.’’ Dedi Jordan Rebekah’nın çaprazındaki sandalyeye oturup önündeki büyük kitabı açtı.

‘’Not almam gerekiyor mu sınav yapacak mısın?’’ diye sordu Rebekah gülümserken. Jordan gözlerini devirip bacağıyla Rebekah’nın bacağına vurdu.

‘’Fiziksel olarak insanlardan her yönden daha gelişmiş bir yapıya sahibiz. İnsan formundayken bile onlardan daha hızlı ve daha güçlüyüzdür. Algılarımızda daha açıktır. Daha iyi duyabilir ve hissederiz. Yani insan formundayken hayvansal dürtülerimiz bir yere kaybolmuyor. ’’
Genç kız dış görünüş olarak hepsinin insanlardan daha yapılı olduğunun farkındaydı. 18 yaşındaki bir kurtadam bile 25 yaşında gibi duruyordu. 

‘’Demek istediğin her zaman her şeyi rahatlıkla duyabiliyorsun? Yani yan odadaki ya da alt kattaki konuşmaları duyabiliyorsun? Mahremiyet açısından berbat. Kimsenin özel hayatı diye bir şey yok mu burada?’’ Yaptığı ve söylediği her şeyin duyulduğu düşüncesi genç kızı rahatsız etti. Burada kimsenin pek özeli olmadığı açıktı.

‘’Ne kadar kalabalık bir aile olduğumuz düşünülürse mahremiyet açısından gerçektende berbat oluyor. Ama kapıları kapalı olduğu sürece odalarımız ses geçirmez. Bu da bize yeteri kadar mahremiyet sağlıyor. Konumuza dönecek olursak insan formundayken ne kadar fazla yemek yediğimi biliyorsun. Küçük bir ceylan beni rahatlıkla doyurabilir ama 10 tabak makarna midemin ancak yarısını doldurur. İnsan yemekleri de elbette bizi doyuruyor ama dışarıda avlandığımız zaman daha kısa sürede doyuyoruz ve acıkmamız daha uzun sürüyor.’’ Jordan’ın sözleri üzerine Rebekah küçük bambinin göl kenarında su içerken birden kurdun onu parçalandığını hayal etti ve kafasını iki yana salladı. Sonuç olarak doğanın kanunu buydu. Av ve avcı. Yine de Rebekah bu konu üzerinde daha fazla konuşmak istemiyordu.

‘’Nasıl dönüşüm geçiriyorsunuz?’’ Jordan çenesini eline dayamış düşünceli bir şekilde Rebekah’a baktı.

‘’Hımm. Sanırım şöyle anlatabilirim. Parker’ın dönüşüm geçirdiği günü hatırlıyorsun. Londra’dayken.’’ Rebekah o geceyi hatırlamak istemese de hatırlıyordu. Hızla kafasını salladı.

‘’Seninde gördüğün gibi kemikler kırıp bükülüyor, bedenimiz genişliyor, kıllar çıkıyor ve hop dört ayak üzerindesin.’’ Rebekah’nın yüzünü buruşturması üzerine gülümsedi.

‘’Böyle söyleyince kulağa ne kadar berbat geldiğinin farkındayım.’’

‘’Emin ol farkında olsaydın böyle anlatmazdın. Canınız acıyor mu?’’

‘’İlk dönüşüm geçirirken acı inanılmaz derece de fazla oluyor. Sonuçta vücut yapın ilk kez tamamen dönüşüyor. Ama zaman geçtikçe buna alışıyorsun ve bir süre sonra dönüşmek kıyafet değiştirmek kadar acısız ve hızlı oluyor.’’ Parker’ın dönüşümü Rebekah’nın gözlerinde tekrar canlanırken Jordan’ın sözleri ile kendine geldi.

‘’Kurt formundayken birbirimizle iletişim halinde kalabiliyoruz.’’

‘’Konuşabiliyor musunuz?’’ diye sordu genç kız şaşırmış bir şekilde. Bir kurdun insan gibi konuştuğu düşüncesi komik gelmişti.

‘’Bir nevi konuşmakta denebilir ama birbirimizle düşünce sayesinde iletişim kuruyoruz. Yani Parker ben ve James aynı anda dönüşüm geçirdik. Düşüncelerimi Parker’a yöneltip ‘Bu gece sabaha kadar sevişelim’ dediğim zaman sadece Parker duyabilir. Eğer James’inde duymasını istersem onu da düşünce çemberinin içine dahil ederim.’’ 
Genç kız duyduklarının onu sürekli şaşkına çevirmesinden hoşlanmıyordu. Şuanda oturup bunları dinlediğine bile inanamıyordu. Daha önce birisi gelip de ona bunları anlattığında o kişiyi kolundan tuttuğu gibi deliler hastanesine götürürdü. Ancak şimdi oturmuş dikkatlice anlatılanları dinliyor ve anlamaya çalışıyordu.

''Birisi gelip de ileride bunları yaşayacağımı söyleseydi gülmekten ölürdüm herhalde.'' dedi inanamazmış gibi kafasını iki yana sallarken.

''Gerçeklerin hepsi size hayal olarak anlatıldığı için kabul edilmiş kanunların dışına çıkamıyorsunuz. Karışık gelebilir ancak bu bizim dünyamız.'' Rebekah iç çekerek önüne gelen saçlarını kulağının arkasına itti.

‘’Tamam, başka nasıl süper güçleriniz var?’’ İnanılması güçte olsa bunlar gerçekti. Ailesine ulaşmak ve kendi hakkındaki gerçekleri bulabilmek için bunları bilmesi gerekiyordu.

‘’İyileşme ve yaşlanmaya gelirsek yaralandığımız zaman hızla iyileşiyoruz. Vücut ısılarımız insanlardan daha yüksek olduğu için insanlara özgü hiçbir hastalığa yakalanmayız. Bunun dışında yaralandığımız zaman yaraya bağlı olarak iyileşme süremiz değişebilir. Bir insanın üzerinden iki tır geçtiğini düşün anında pestili çıkar, bütün kemikleri un gibi olur ve ölür. Ama benim üzerimden geçse en fazla 2 hafta içinde tekrardan Parker’la vahşice sevişebilirim.’’

‘’Tanrım Jordan! Neden sürekli Parker ile seks hayatından alıntılar yapıyorsun. O kısmı bilmesem çok daha mutlu olurum!’’ Dedi Rebekah kaşlarını kaldırarak. Jordan’ın suratında arsız bir sırıtma oluştu.

‘’Kusura bakma. Dolunay yaklaştığı dönemler hayvansal dürtülerimiz yüzlerce kat daha fazla artıyor. Her açıdan güçlerimiz tavan yapıyor ve bu dönemler çoğunlukla azgınlık dönemi olarak adlandırılıyor. Mesela kedilerin mart ayında çiftleşmesi gibi. Dolunay yaklaşıyor ve şu an kaledeki herkes azmış durumda.’’ Rebekah yüzünü buruşturdu ve gözleri dehşetle kocaman açıldı.

‘’Yani şuanda bana bir kale dolusu azgın kurtla aynı yerde kaldığımı mı söylüyorsun?’’

‘’Aynen öyle diyorum. Merak etme kimse üstüne ‘atlamaz’ diyemeyeceğim çünkü aklını çelmek isteyen yakışıklı kurtlar olabilir.’’

‘’Tamam, öncelikle kendime çelik bir don alıyorum ikinci olarak da çiftleşme konusu geçebiliriz. Onu bilmesem daha iyi.’’ Jordan kafasını arkaya atarak büyük bir kahkaha patlattı. Rebekah çatık kaşlarla ona bakıyordu. ‘’Ciddiyim bana çelik bir don lazım. Geceleri de yatağımın etrafına ayı kapanları kuracağım.’’ Jordan hala kahkaha atıyorken sonunda inleyerek sustu.

‘’Tanrım! Merak etme sana çelik don bulacağım.’’ Rebekah kıkırdadı.

‘’Asıl konudan sapıyoruz öğretmenim.’’ Dedi Alayla. Bunun üzerine Jordan kendini toparladı ve kaldığı yerden devam etti.

‘’Pekâlâ devam ediyorum. Yaşlanma konusuna geçersek bunu da daha önce kısaca anlatmıştım. Çok geç yaşlanıyoruz. Sizin on yılınız bizim 1 günümüze bedel.’’

‘’Aklıma takılan 2 önemli soru var. Birincisi bir kurtadam nasıl öldürülür ikincisi kaç yaşına gelince tamamen yaşlanmış oluyorsunuz ve ölüyorsunuz.’’ Jordan şaşkınca ağzını açıp Rebekah’a baktı.

‘’Neden ölümümüzü bu kadar merak ettiğini anlamadım doğrusu.’’ Rebekah gözlerini devirdi.

‘’Sadece merak ediyorum. Elime kutsal su ve gümüş bıçak alıp geceleri kale de ava çıkacak halim yok.’’

‘’Madem merak ediyorsun kutsal su palavra. Haç hiçbir boka yaramaz. Dinle alakamız yok. Hiçbir dinsel malzeme bize zarar veremez. Dünyada ki her canlı ve vampirlerin olmadan yaşayamadığı tek bir organı var. O da kalp. Gümüş bizi asla öldürmez. Sadece fazlasıyla canımız yakar ve iyileşme süremizi biraz daha uzatır. Kullanacağın bıçağın gümüş hatta istersen altın olması bir şeyi değiştirmez. Bir kurtadamı tamamen öldürmek istiyorsan yapacağın iki şey var. Ya kalbini yerinden çıkarttırsın ya da kafasını kopartırsın.’’ 
Jordan’ın sözleri Rebekah’ın ürpermesine neden oldu. İçinde farklı bir his oluştu. Kurtların ölümünü düşünmek istemiyordu. Hiçbirine zarar gelmesini istemiyordu. Neden onlara karşı böyle korumacıydı bilmiyordu. Sanki… Sanki çocuklarına zarar gelmesini istemeyen bir anne gibiydi. Rebekah yutkunarak sandalyede dikleşti. Bu düşünceyi zihninde bir zindana kilitledi ve anahtarı tuvalete atıp üstüne sifon çekti.

‘’Rebekah iyi misin? Bembeyaz oldun.’’ Rebekah boğazını temizleyip gülümsemeye çalıştı.‘’Evet iyiyim. Neden devam etmiyorsun.’’ Jordan kaşlarını çatıp bir süre Rebekah’a baktı. Ama sonra devam etti.

‘’Her sürünün bir alfası ve kalesi vardır. Burası Vincent’ın kalesi ve bizde onun sürüsündeyiz. Sürünün başında 5 önemli kişi olur. Birincisi alfa. İkincisi beta ve üçüncüsü de omega. Bildiğin gibi bu kalede Vincent’dan sonra gelen yetkili kişi James. James’den sonra ise omega geliyor. Yani Parker. Alfa, beta ve omega üçlüsünden sonra başkomutanlar Caleb ve ben, bizden sonra ise diğer komutanlar, askerler ve en alt tabakada yeni dönüşüm geçiren ergenler var. Vincent bizim alfamız ama bu onun tek özelliği değil.’’

‘’Ne demek istiyorsun.’’ Dedi Rebekah kaşlarını çatarak. Yine garip bir şeyler geliyor diye geçirdi içinden.

‘’Dünya üzerinde onlarca alfa var. Hepsinin kendi kurallarını koyup farklı şekilde sürülerini yönettiğini düşünsene. O zaman düzen olmazdı. Bu nedenle onların başına da bir alfa gerekiyordu. Vincent hem bizim alfamız hem de bütün sürülerin ve alfaların alfası. Yani yeryüzünde ne kadar kurt adam varsa hepsi Vincent’ın kurallarına uymak zorunda. Neden Vincent’ın en üst konumda olduğuna gelirsek bunlara daha sonra anlatmam gerekecek. Şimdi en sevdiğim kısma geldik. Eşleşme.’’ Dedi gülümseyerek.

‘’Eşleşme?’’ diye tekrarladı Rebekah bir anlam veremeyerek.

‘’Bir kurdun gerçek aşkı ile eşleşmesi. Şimdi sözümü kesmeden dinle sorularını sona sakla. Çünkü bu en sevdiğim bölüm. Doğan her kurtadamın bir eşi vardı. Bir kurtadam ya da kadın eşini bulana kadar istediği kadar kişiyle birlikte olabilir ama asla onu gerçek anlamda sevemez ve bir aile kuramaz. Gerçek eşini yani aşkını bulduğunda onu kokusundan tanır. Parker ve kendimden örnek vererek anlatmam gerekirse olay tam anlamıyla şöyle oluyor. 
Parker anladığın ve gördüğün gibi fazla çapkın biri. Benden sadece 55 yaş büyük. Bana rastlayana kadar hayatından insan, kurt fark etmez birçok kız geçmiş. Eğitimim tamamlanıp Atlanta’dan buraya gönderildiğimde Parker kokumu almış ve ben daha kaleden içeri girmeden beni bulmuştu. Kaleye yaklaşmaya başladığım andan itibaren farklı bir koku almaya başlamıştım. O kadar inanılmaz bir kokuydu ki resmen o kokuya doğru çekiliyordum. Elbette eğitim süresince eşleşme konusu hepimize anlatılmıştı. Ama o an hiçbir şey düşünemediğim için buna bir anlam verememiştim. Ta ki Parker ağaçların arasından çıkıp karşıma dikildiği an ne olduğunu anladım. Gerçek aşkımı bulmuştum.’’ 

Rebekah gülümseyerek Jordan’ın camdan dışarıya odaklanmış yüzüne baktı. Bugüne kadar gerçek aşk hikayelerinin sadece kitaplarda ve filmlerde yer aldığını düşünmüştü. Rebekah’nın aşka inancı yoktu. Ona göre her mutlu başlangıcın bir sonu vardı. Hiçbir evliliğin sonuna kadar sevgiyle sürdüğünü düşünmüyordu. Ama anlaşılan o ki sadece kitaplarda var olduğuna inandığı yaratıklar gibi gerçek aşkta vardı. 
Elini Jordan’ın gözlerinin önünde salladı. Ama Jordan Dünya’ya geri dönmedi. Bunun üzerine muzipçe gülümsedi ve tek kaşını kaldırıp

‘’Ahh Parker bizde tam senden bahsediyorduk.’’ Dedi. Jordan saniye içinde ayağa kalkıp arkasına baktı. Sonra omuzlarını düşürüp ellerini beline koydu ve Rebekah’a baktı. ‘’Çok kötüsün.’’

‘’Tekrar dünyaya dönmene sevindim.’’ 

‘’Ahh şu lanet dersi bir an önce bitirelim gidip Parker’la sabah kadar sevişmek istiyorum.’’ Dedi tekrar sandalyeye oturarak.

‘’Tanrım. Jordan!’’ Diye inledi Rebekah ve Jordan’ın koluna vurdu. ‘’Özel hayatından bahsetmeden şu ‘eşleşme’ konusuna devam edebilir misin?’’ 

‘’Tamam devam ediyorum. Eşleştiğin kişi senin gerçek aşkın oluyor. Bir nevi ruh eşin yani. Ondan başka kimseyi gözün görmüyor. Hayatın boyunca hep onunla birlikte oluyorsun. Eşleşen kişilerin arasında öyle bir aşk ve bağ oluyor ki sevgileri hiç bitmiyor ve birbirlerinden asla ayrılamıyorlar. Dünyanın iki ayrı ucunda olsak da mutlaka bir gün birbirimizi buluyoruz. Hiçbir şey bunun önüne geçemez.’’

‘’James ve Caleb’ın eşi var mı?’’ diye merakla sordu Rebekah.

‘’Hayır, henüz eşlerini bulamadılar. James 311 yaşında Caleb ise 286 yaşında. Ama hala eşlerini bulamadılar.’’ Rebekah bir süre Jordan’ın söylediklerini düşünürken aklına gelen ilk soruyu sordu.

‘’Dün bahçede konuşurken insanlarla ve diğer türlerle de eşleşebildiğinizi söylemiştin?’’ dedi Jordan’ın sözlerini hatırlatarak.

‘’Kendi isteğimizle eşleşemiyoruz. Yani James, Caleb ya da herhangi bir kurt karşına çıkıp da hadi eşleşelim demiyor. Gerçek aşkını kokusundan tanıyorsun. O özel kokuyu sadece sen alabiliyorsun. Bu nedenle kime ne zaman ve nasıl eşleşeceğimizi bilmiyoruz. Eğer eşleştiğimiz kişi kurt değil de diğer türlerdense ya da insansa bize özgü bazı yetenekler alıyorlar.’’

‘’Ne gibi yetenekler?’’ diye sordu Rebekah.

‘’Biz uzun yaşarız ama insanlar öyle değil. Eşleştiğimiz kişi insan ya da diğer türlerden biri olsun fark etmez, hepsi bizim gibi uzun yaşama sahip olur. Sonuç olarak biz çok uzun yaşıyoruz bu nedenle onlarında uzun yaşaması gerekiyor. Ve tıpkı bizim gibi hiç hastalanmazlar. Ayrıca onları da sadece bizi öldürdüğün gibi öldürebilirsin. Normalde bir insanı 2-3 defa bıçaklasan ölebilir. Ancak kurtla eşleşmiş bir insanı öldürmenin yolu kafasını kesmek ya da kalbini sökmektir. Tüm bu yeteneklerin dışında tamamen insanlar. ‘’ 

‘’Kalede hiç insan var mı? Yani kurtla eşleşmiş biri? Ya da farklı türlerden yaratıklar?’’ Jordan geriye yaslanırken kafasını salladı.

‘’Oldukça fazla insan var. Çoğunluğu kadın. Diğer türlerden de var. Ama seni onların kaldığı bölüme götürmedim. Büyük ihtimalle düşüp bayılırdın. Sen sormadan söyleyeyim diğer türleri öğrendikten sonra seni hepsiyle tanıştıracağım.’’ Rebekah’nın kaşları şaşkınlıkla yukarıya kalktı.

‘’Seni pislik kurt bozuntusu! Yani bu kalede sadece nemfler ve kurtlar yok öyle mi? Başka yaratıklar da var ve sen bunu bana söylemedin?’’ dedi sahte bir kızgınlıkla.

‘’Ne yapmamı bekliyordun ki eminim şimdi bunu öğrendikten sonra etrafına daha dikkatli bakmaya başlayacaksın.’’ Dedi Jordan kıkırdayarak.

‘’Elbette bakacağım. Geçte olsa bunu öğrendiğim iyi oldu. 3 başlı bir yaratıkla karşılaşıp korkudan ölmektense yapmaktansa en azından şimdi sadece topuklarımı kıçıma vura vura odama kaçarım.’’ Jordan kahkaha atarken Rebekah gülümsüyordu.

‘’İçin rahat olsun kalede 3 başı olan bir yaratık yok. Aslında onlara yaratık demen biraz canlarını sıkabilir. Bizim sözlüğümüzde yaratık kelimesinin karşılığı kötüler.’’

‘’Benim sözlüğümde ise yaratık kelimesinin karşılında sizde varsınız.’’ Jordan’ın kaşlarını çatıp homurdanması üzerine Rebekah kıkırdadı.

‘’Şu eşleşmeyi anlatmaya devam et. İnsanlarla da eşleşiyorsunuz. Orasını anladım. Peki insanlar korkmuyorlar mı? Ya da başkalarına sizin varlığınızdan bahsetmiyorlar mı?’’

‘’Kendi türümüzden başka bir türle eşleştiğimiz zaman işler değişiyor. Çünkü varlığımız dünya da sır olarak kalmalı. Asla bir insanla paylaşmayız. Ama bir kurt insanla eşleşirse ona hakkımızdaki bütün gerçeği anlatır. Aralarındaki bağ ve sevgiden dolayı insan ya da başka bir türden canlı asla türümüze sırtlarını dönmez. Kimseye sırrımızı anlatmazlar. Bizden biri olurlar. Bu eşleşme basit bir şey değil Rebekah. Aşk ve sevgi o kadar yoğun oluyor ki, evet ilk başta gerçekleri duyduklarında korkuyorlar. Ama sonra aşk, korkunun önüne geçiyor. ’’
Bu kadar yoğun bir aşkın varlığını kıskanmamak imkansızdı. Birbirlerine sadece aşkla bakan çiftler. Hiçbir şeyin onları ayıramadığı gerçek aşıklar. Rebekah birden aklına takılan düşünceyle Jordan’a döndü.

‘’Peki ya eşleştiğin kişi ölürse. O zaman ne oluyor?’’

‘’O zaman resmen dünyan cehenneme dönüyor. Kalbin olmadan yaşıyorsun bir nevi. Çoğu kişi bunu kaldıramayıp kendilerini öldürüyor. Birçoğu da yaşamaya devam ediyor. Ama yarı ölü bir şekilde. Buna en yakın örnek Vincent.’’

‘’Vincent mı?’’

‘’Evet.’’ Dedi Jordan sesini kısıp Rebekah’a yaklaşarak.

‘’Vincent’ın eşleştiği kişi öldü mü?’’ 

‘’Kimse bu olayın tamamını bilmiyor. Nasıl başladığını bilmiyorum ama nasıl bittiğini biliyoruz. Vincent bu konu hakkında konuşulmasını yasakladı. Yani aramızda kalacak.’’ Dedi kısık sesle konuşurken. Rebekah, Jordan’a yaklaşarak kafasını salladı.

‘’Bundan yüzyıllar önce Vincent bir insan kadın ile eşleşti. O zamanlar ben burada yoktum. James bile yoktu. Bizden çok önce olmuş bir olay. Tam olarak bilmiyorum duyduğum kadarıyla sadece birkaç yıl birlikte kalabilmişler. Vincent Helena ile eşleştiğinde 500 yaşındaymış. Helena’nın kim olduğunu nereden geldiğini bilmiyorum. Sadece adını biliyorum. Vincent ile birbirlerini çok fazla seviyorlarmış. Ama bu fazla sürmemiş. İnsanlar bizimle eşleşip bazı özellikler alsalar da güçleri ve hızları değişmiyor ve onlar hep insan olarak kalıyor. Bu nedenle de vampirlerin ilk hedefi haline geliyorlar. Vincent’ın en büyük düşmanı Vampir Kral Marcus. Bu yüzyıllardır değişmedi. Vincent’a vereceği en büyük acının eşini öldürmek olduğunu anlamış ve bir saldırı düzenlemiş. 
Saldırı sırasında her zaman insan eşleri arkamızda bırakırız ve onları korumaları için askerler bırakırız yanlarında. O gün sayıları az olduğu için insanlarla sadece 3 asker kalmış. Vincent ve ordusu vampirler ile savaşırken Vampir Kral kaleye gelmiş ve Vincent’ın eşini götürmüş. Saldırı sırasında Vampir Kralın olmadığı gören Vincent şüphelenmiş ve kaleye geri döndüğünde bütün insan eşlerin öldüğünü görmüş. Kendi eşini aramış ama bulamamış. Kral’ın sadece tehdit için eşini kaçırdığını düşünmüş. Bu nedenle askerlerini toplayıp Kral’a karşı savaş açmaya karar vermiş. Ama tam da o an da vampirlerden biri kaleye gelmiş ve Kral’ın Vincent’a bir hediyesi olduğunu söylemiş ve Vincent’a bir kutu vermiş. Vincent kutuyu açtığında karısının kanlı yüzüğünü görmüş. Kutunun içinde küçük bir not yazıyormuş. ‘Eşinden geriye kalan eşyaları isteyeceğini düşündüm.’’

Jordan’ın anlattıklarını soluksuz dinleyen Rebekah nasıl tepki vereceğine şaşırmıştı. Midesi bulandı. Bunu yapacak kadar vahşi ve gözü dönmüş bir yaratıkla karşı karşıya olduğunu anladı. İçinde Vincent’a duyduğu garip bağ nedeniyle öfkelendi. Vampir Kral’ı öldürmek istiyordu. Kendisine yaptıkları, masum kızlara, tüm kurtlara ve Vincent’a yaptıkları için. ‘’O aşağılık herif nasıl oluyor da hala hayatta! Yüzyıllardır nasıl kimse onu öldüremedi?’’ Diye patladı Rebekah. Jordan geriye yaslandı.

‘’Onun ne kadar güçlü olduğunu bilmiyorsun. Bu olaylar çok karışık. Ama o yalnız değil. Çok güçlü biri tarafından korunuyor. Onu koruyan kişi Kirke. O çok fazla güçlü Rebekah. Ve bu da Marcus’u öldürmemizi güçleştiriyor.’’
Rebekah’nın beyni yine sorularla dolmuştu. Ona soracak soruları vardı ama yine beyni uyuşmuştu. Bedeni karıncalanmaya başlamıştı. Suratsız bunların güçleri ortaya çıkmaya başladığı için olduğunu söylemişti. Acaba gerçektende güçleri ortaya mı çıkacaktı? Jordan’a bir şey belli etmemeye çalıştı.

‘’Sanırım bugünlük bu kadar yeter. Beyninin yeterince dolduğuna eminim. Yarın devam edeceğiz.’’ Dedi Jordan 
Rebekah karnına bıçaklar saplanıyormuş gibi hissediyordu. Hareketsiz kalmak için fazlasıyla çaba harcıyordu. Jordan’a iyi olmadığını söylemek zorundaydı ama acı birden geçince şaşkınca gözlerini kırpıştırdı. Yavaşça derin bir nefes aldı. Hala ona bakan Jordan’a yavaşça kafasını salladı.

‘’Bence de sonra devam etsek iyi olur gidip dinlenmek istiyorum.’’

‘’Akşam yemeğini odana gönderirim. Ayrıca bu kitaplardan temel olan ikisini alıp okumalısın. Söylediklerimi daha iyi anlayacaksın.’’ Dedi Jordan Rebekah’a büyük ve kalın iki kitabı uzatırken. Rebekah onları hızla alıp ayağa kalktı.

‘’Tamam, sonra görüşürüz.’’ Dedi ve çıkışa doğru ilerledi. Vücudunun garip tepkilerini düşününce suratını buruşturdu. Acaba gerçekten de bedeninde yaşadığı tüm garipliklerin nedeni suratsızın söylediği gibi güçleri miydi? Güçleri çıkacağı için bedeni buna alışmaya mı çalışıyordu? 
İyi de ne olacak ikinci bir kafa üçüncü bir gözüm daha mı çıkacak? diye düşündü genç kız. Zihninde o görüntüyü canlandırınca yüzü tiksintiyle buruştu ve bu düşünceyi hemen zihnin arkalarına yolladı. 

Odasına girerken yarın Ares ile birebir dövüş çalışması olduğunu hatırlayınca inlememek için kendini zor tuttu. Ares kesin canına okuyacaktı. Ve tüm bunlar olurken hormonları Rebekah’nın tarafında olmayacaktı. Derin bir nefes alarak kendini rahatlatmaya çalıştı. Ama bir işe yaramadı.
Yaklaşık 3 saattir odasında Jordan’ın verdiği kitapları okuyan Rebekah iyice bitkin düşmüştü. Kitapta kurtadamlar hakkında her şey daha ayrıntılı anlatılmıştı. Telepati, güç, eşleşme… Hepsini tekrar okuyan genç kızın ilgisini en çok eşleşme ve etki altına alma konuları çekmişti. Etki altına alınma duygusu tatmıştı. Caleb ve James tarafından kaçırıldığı gün etki altına alınmıştı.

Kitaptaki resimleri dikkatle inceleyip iki kitabı da okuduktan sonra beyni patlama noktasına geldi. Kitapları masanın üzerine bırakıp odasındaki büyük camı açtı. İçeriye soğuk kar havası ile birlikte minik kar taneleri giriyordu. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. 
Son birkaç günde o kadar çok şey yaşamıştı ki bütün dünyası alt üst olmuştu. Yapması gereken onca şeyin arasında hangisinden başlayacağına karar veremiyordu. Bütün bu garipliklerin üzerine gerçek ailesini artık daha çok merak ediyordu. Aradığı bütün cevapları onlarda bulabilirdi. Ama onları nasıl bulacaktı?
Kaleden tek başına çıkmasına izin vermezlerdi. Ayrıca henüz hiçbir şey bilmiyorken kalenin güvenli duvarları ardına geçmeyi de istemiyordu. İntikamını almak için hayatta kalmalıydı. Vincent’a ya da diğerlerinden birine bu durumu anlatmayı da düşünmüştü elbette. Ama bütün bunların altından ne çıkacağını bilemediği için bu konuda kurtadamlara güvenemezdi. Kimseye güvenemezdi. Biraz daha sabretmesi gerekiyordu. Önceliği casusluğa vermeliydi. Edinebildiği bütün bilgileri toplayacaktı. Kurtlara artık eskisinden daha fazla güvenmeye başlasa da mantıklı düşünen tarafı yinede tetikteydi. Bir yandan bedenindeki garipliklerle uğraşırken diğer yandan dövüş derslerine asılması gerekiyordu. Düşmanlarını nasıl öldüreceğini öğrendikten sonra kalenin duvarlarının ardındaki tehlikelerle dolu ormanda düşmanları ile yüzleşebilirdi.

Yinede Rebekah’nın aklı sürekli gerçek ailesine takılıyordu. Şimdi yetimhanede ki müdür Ivan’ın söylediklerini daha iyi anlıyordu. Klotho’nun telaşlı olduğunu söylemişti. Ve annesinin onu bırakmak istemediğini söylemişti. Bütün bunların altından ne çıkacağını gerçekten merak ediyordu. Şuan için onu en çok rahatlatan şey ailesinin hayatta olmasıydı. Yaşadıklarını bilmek içini rahatlatıyordu. Ama öldürülebilecekleri gerçeğini de aklından çıkartamıyordu genç kız. Vampir kral onlarında peşinde olmalıydı. Tek umudu yakalanmamalarıydı. En büyük korkusu geç kalmış olmaktı. Onları bulduğunda ölüleri ile karşılaşmak istemiyordu. Derin bir nefes alıp kötü düşünceleri kendinden uzaklaştırdı. Kötü düşünmenin bir anlamı yoktu. Camı kapatıp üşüyen kollarını ovuşturdu. Güneş daha yeni batmıştı. Saat daha erkendi ancak genç kız oldukça yorgundu. Yatıp uyumak istiyordu. Tam o sırada kapısı tıklatıldı.

‘’Gir.’’ Odasının kapısı açıldı ve içeriye nemfler girdi. Birinin elinde yemekle dolu büyük bir tepsi, diğerinin elinde ise tatlı ve içecekler vardı. Rebekah’nın karnı guruldadı. Buraya geldiğinden beri yemek yemediğini hep unutur olmuştu. Nemfler tepsileri masaya yerleştirirken

‘’Teşekkürler.’’ Diye mırıldandı genç kız onlara bakarak. Nemfler hafifçe gülümseyip odadan çıktılar. Masaya oturup tabağındakilere yemeğe başlayan Rebekah dalgındı. Aynı anda birçok şeyi düşünüyordu. Ne yapacağına karar vermeye çalışıyordu. Ayrıca bir de Jasmine vardı. Onu hatırlayınca genç kız yüzünü buruşturarak elindeki pudingi masaya koydu. En yakın arkadaşına ihanet ediyormuş gibi hissediyordu. Onu hiç aramıyor, nadiren konuşuyordu. Konuşsa bile yalan söylüyordu. Ona ne diyecekti.

'Hey Jasmine düşündüğünün tam aksine Yunanistan da değilim. Kurtlar tarafından kaçırıldım. Özel güçlerim olduğunu öğrendim. Vampirler ve daha bilmediğim onlarca yaratık beni öldürmeye çalışıyor. Sarah ve Andrew beni evlatlık almış gerçek ailemin kim olduğunu bilmiyorum. İnsan çıkmazlarsa hiç şaşırmayacağım. Vereceğim karara göre dünyanın bütün kaderi bana bağlı. Eğer yanlışı seçersem hepimiz yok olacağız. Bu arada ben iyiyim ya sen?'

Oflayarak masadan kalktı. Daha fazla uyanık kalmaya dayanamayacaktı. Gözleri açık olduğu her saniye beyni düşüncelerle dolup taşıyordu. Büyük dolaba yönelip üzerindekileri çıkartıp pijamalarını giydi. Odasının perdelerini kapatıp yatağına yattı ve uykunun rahat kollarına çekildi.

Rüyasında kendini kaledeki taht odasında buldu. Siyah taht da Suratsız oturuyordu. Bir bacağını tahtın kol kısmından aşağı sarkıtmış, sallıyordu. Üzerinde açık renk kot pantolon ve düğmelerinin hepsi açık olan kısa kollu beyaz bir gömlek vardı. Suratı her zamanki gibi sisin ardında gözükmüyordu. Rebekah tahta doğru yaklaştı.

‘’Yine sen. Ne kadar hoş.’’ Suratsız kıkırdadı ve üzerindekileri işaret ederek

‘’Güzel pijama.’’ Rebekah durup yatmadan önce giydiği pamuklu, üzerinde pembe tavşanlar olan pijama altına ve tozpembe askılı üstüne baktı. ‘’Saol.’’ Dedi omzunu silkerek. Cama doğru ilerleyip kenarına oturdu ve bacaklarını kendine çekti.

‘’Anlaşılan bugün her zamankinden daha huysuzsun. Kötü bir gün ha?’’

‘’Eminim sen yine beni izleyip günümün ne kadar eğlenceli geçtiğini görmüşsündür.’’ Dedi tek kaşını kaldırarak.

‘’Ares’le güzel bir çalışma yaptınız. Ne kadar eğlendiğin belli oluyordu.’’ Kıkırdaması üzerine Rebekah gözlerini devirdi.

‘’Kalede olduğunu düşünüyordum ancak dün, asla senden Vincent ve Ares’e bahsetmem gerektiğini söyleyince kalede olmadığına karar verdim. Tabii kaçak bir şekilde kalede saklanıyorsan orası ayrı.‘’

‘’Hayır, kaçak bir şekilde yaşamıyorum. Sadece beni görmelerini engelliyorum. Ama genel olarak kalede kalmıyorum. Dışarıdan da seni izleyebiliyorum. Ayrıca beni bu kadar merak ediyorsan sana bir ipucu verebilirim.’’ Rebekah heyecanla bir bacağını aşağıya indirip doğruldu.

‘’Geçen gün benimle konuştun.’’ Dedi suratsız. Rebekah kaşlarını çatıp düşündü. Kalede konuştuğu kişiler belliydi. Vincent, Ares, Parker, Caleb ve James. Ama iki kişi daha vardı.

‘’Liam ya da Josh mısın sen?’’ dedi suratını buruşturarak. Bu sisin altından daha gizemli birinin çıkmasını bekliyordu.

‘’Hayır. Yanlış cevap. Onlardan biri olsam ne diye suratımı gizliyim.’’

‘’İyide ben kalede sadece birkaç kişi ile görüşüyorum. Onun haricinde kimseyi tanımıyorum ve konuşmadım. Benimle alay etmiyorsun dimi?’’ dedi sesini biraz yükselterek.

‘’Hayır. Ciddiyim. Tam olarak konuşmak sayılmaz. Biraz bakıştık ve sen bana bakıp bir şey söyledin.’’ Rebekah’nın ağzı şaşkınlıkla açıldı.

‘’Ben kimseyle bakışmadım ki. Eğer bakışsam yakışıklı bulduğum biriyle bakışırım ve onu unutmam.’’ Dedi. Suratsız kahkaha attı.

‘’Evet. Sanırım bana baktığın sırada pek yakışıklı değildim. Zaten etkilendiğin içinde bakmadın. Ama sonuç olarak baktın ve benimle konuştun. Ben cevap vermek yerine güldüm. Ve gittim. Hatta yanında Jordan da vardı.’’

‘’Tamam, işte şimdi beynimin içine sıçtın. Sana baktım, laf attım ve sen dönüp gitti öyle mi. Ve tüm bunlar olurken Jordan da yanımdaydı. Benimle oyun oynuyorsun. Böyle bir şey olsa hatırlardım.’’ Suratsız kahkaha atınca ona orta parmağını gösterip yeniden bacağını kendine çekti ve kollarını etrafına doladı.

‘’Ben ciddiyim. Bunu biraz düşün eminim aklına gelince hemen uykuya yatıp beni görmek isteyeceksin.’’ Rebekah gözlerini devirdi.

‘’Eee kurtadamlarla ilgili dersin nasıl geçti.’’

‘’Karışık ama en azından artık bazı şeyleri daha iyi anlayabiliyorum. Sadece onlar hakkında üzüldüğüm bir nokta var.’’ Dedi Rebekah.

‘’Niye üzülüyorsun?’’ diye sordu suratsız.

‘’Kurtlar hakkında her şeyi bildiğini düşünüyorum. Yani eşleşme konusunu da biliyorsundur ve Vincent’ın başına gelenleri de.’’ Suratsız kafasını salladı. Ama sis bulutundan dolayı genç kız bunu göremedi. Bunun üzerine Suratsız

‘’Evet biliyorum.’’ Dedi.

‘’ Onun için üzülüyorum. Ve bu durumu yaşayan diğer kurtlar içinde üzülüyorum. Okuduğum kitap ve Jordan’ın anlattıklarına göre aralarındaki bağ basit bir bağ değil. Onlar gerçek anlamda birbirlerinin eşi oluyor. Ve biri diğerini kaybedince resmen ruhu ve kalbi ölüyor.’’ Rebekah bir süre bakışlarını yere indirip sustu. Böyle bir acıya nasıl dayanabilirlerdi ki? Suratsızın söylediği son cümle aklında tekrarlanınca bakışlarını ona çevirdi.

‘’Vincent’ın hikâyesini bildiğini söyledin. Anlatsana.’’ Suratsızın sallanan bacağı durdu ve tahtta dikleşti. Boğazını temizledi. Rebekah onun suratını göremese de gerildiğini anlamıştı.

‘’Bu hikâyede bilmemen gereken yerler var. Bunları şimdi değil daha sonra öğrenmen gerekiyor. Ama sanırım onlara değinmeden anlatabilirim.’’ Rebekah çenesini dizlerine dayadı ve heyecanla suratsızın anlatmasını bekledi.

‘’Bundan tam 5 yüzyıl önce oldu her şey. Bildiğin gibi Vincent tüm kurtların alfası. Ondan önce babası alfaydı. Geleneğe uygun olarak 100 yaşında babasından tahtı devraldı. O zamanlar dünya çok farklı bir yerdi. Dünya krallıklarla yönetiliyordu. Sihir ya da büyü herkes tarafından kabul edilmişti. Farklı türden canlılar, kurtadamlar hepsi barış içinde yaşıyordu.’’
Suratsız oturduğu tahttan kalkıp Rebekah’nın yanına geldi. Kollarını göğsünde birleştirip camdan dışarıya doğru çevirdi bakışlarını.

‘’O zamanlar herkesin korktuğu tek bir krallık vardı. Şimdi insanlar onların sadece efsanelerde olduğuna inanıyor. Ama onlar gerçekte vardı. Amazon kadınları.’’

‘’Amazon kadınları mı?’’ diye sordu Rebekah merakla. Onca yaratığın içinde birde amazon kadınları mı çıkmıştı?

‘’Evet. Amazon kadınları.’’

‘’Jordan bana böyle anlatmadı.’’ Dedi Rebekah kaşlarını çatarak.

‘’Çünkü gerçeği bilmiyor da o yüzden. Helena’yı tanımıyorlar. Onun geçmişini nereden geldiğini bilmiyorlar. Gerçeği sadece o günden beri hala hayatta kalan yaşlı kurt konseyi biliyor. Diğerleri sadece kulaktan kulağa anlatılarak değişen hikâyeyi biliyor.’’ Dedi ve sonra devam etti.

‘’Amazon kadınları insanların değiştirerek anlattığı efsanelerin aksine erkekleri yakalayıp işkenceler yapıp onları öldürmüyorlardı. Onlar sadece kadınları ezen ve sadece tek bir amaç için kullanan erkeklere karşı güçlerini gösteren kadınlardı. Bütün krallıklar amazon kadınlarından korkarlardı. Çünkü o kadar güçlü bir orduya sahiptiler ki karşılarında kimse duramıyordu. Vincent tahta çıktığı zamanlarda Amazon Krallığının başında Kraliçe Isabel vardı. Kurtadamlar ve Amazon kadınları sıkı dostlardı. Her zaman barış içinde yaşadılar. Aradan 400 yıl geçti. Isabel’in soyundan gelen Kraliçe Helena tahta geçti. Az öncede söylediğim gibi onların ve kurtların ataları her zaman barış içinde yaşadılar. Helena tahta geçince geleneğe uygun olarak şölen yapıldı ve bu şölene kurtadamları da çağırdılar. İşte o zaman Vincent, Helena’nın kokusunu aldı ve ikisi arasında büyük bir aşk başladı.’’
Suratsız susup bir süre Rebekah’a baktı. Tabi genç kız sis bulutundan dolayı suratsızın ona baktığını göremiyordu. Suratsızın yüzünde hüzünlü bir gülümseme oluştu. Bütün her şeyi ona anlatmak istiyordu ama kehaneti en iyi o biliyordu. Bunu yaparsa kızın yok olacağını bildiği için anlatamıyordu. Genç kıza bunların hepsi senin geçmişinin bir parçası demek istiyordu ama yapamazdı. Bakışlarını tekrar beyaz ormana çevirdi ve anlatmaya devam etti.

‘’Amazon Krallığında sadece kadınlar vardı. Evlenen kadınlar krallığın yakınında Kraliçeye bağlı olan köylerde kalabiliyorlardı. Ama asla bir erkek orduda olamazdı. Bu nedenle Helena ve Vincent’ın aşkı daha ilk andan bir sürü sorun ile karşılaşmıştı. Ama birbirlerine olan aşkları o kadar büyüktü ki bütün zorlukları yendiler. Yılın birkaç ayını Helena Vincent’ın Krallığında geçiriyordu. Daha sonrada kendi Krallığına geri dönüyordu. Vincent da aynı şekilde yılın bir dönemini Helena’nın krallığında geçiriyordu. Bir süre sonra aşklarını resmileştirip evlendiler.’’

‘’Savaşçılar buna karşı çıkmadı mı? Sonuçta Kraliçeleri evlendi.’’ Dedi Rebekah. Kendini o kadar çok kaptırmıştı ki gözleri sızlıyordu. Çünkü hikâyenin mutlu sonla bitmediğini biliyordu.
‘’Amazon Kadınlarında evlilik yasak değil. Sadece yönetimde ve orduda hiçbir şekilde bir erkek bulunamazdı. Zaten evlenmeleri bir şeyi değiştirmedi ki. İkisinin de kendilerine ait krallıkları vardı. Yönetmeleri gereken bir orduları vardı. Sadece aralarındaki bağı mühürlemek için yaptıkları bir şeydi bu. Aradan 2 yıl geçti ve Helena hamile kaldı.’’ Suratsız Rebekah’a baktı tekrardan. Bedenini tamamen genç kıza çevirip camın pervazına yaslandı. 

‘’Vincent’ın çocuğu mu var?’’ Rebekah şaşırmıştı. Nasıl olurda Jordan bunu ona söylememişti. Bilseydi söylerdi diye düşündü. Suratsız gerçek hikâyeyi herkesin bilmediğini söylemişti. 

‘’Helena’nın hamile olduğunu duyan Vincent iki krallıkta büyük bir şölen yaptı. Ve işte Jordan’ın sana anlattığı saldırıda o gece oldu.’’ Rebekah’nın kalbi acıyla sızladı. Gözlerinde yaşlar birikti.

‘’Yani Helena karnındaki bebeği ile öldü. Vincent hem eşinin hem de çocuğunun kaybının acısını yaşıyor. Ah Tanrım.’’ Diye inledi ve gözünden akan yaşa engel olamadı. Kafasını ellerine dayayıp bakışlarını yere indirdi. Neden bu kadar üzüldüğünü bilmiyordu. Ama bu korkunç bir şeydi.
Suratsız Rebekah’nın gözünden düşen bir damla yaşı görünce içi sızladı. Helena ölmedi demek istedi. Vincent’ın çocuğu, kızı ölmedi. O sensin demek istedi. Sen sadece yetimhaneden alınan farklı özellikleri olan 18 yaşında bir kız değilsin. 118 yaşındasın. 100 yıldır uyudun ve ardından uyanınca yetimhaneye bırakıldın. Sen amazonların kayıp prensesisin. Ve bundan çok daha fazlasısın demek istiyordu. Gerçek kimliğini kim olduğun kehaneti ona anlatmak istiyordu. Güçlerine kavuştuğunda dönüşeceği kişiyi ona anlatmak istiyordu. Ama söylemezdi. Söylemek istedikleri bununla kalmıyordu. Bütün her şeyi ona anlatmak yuvasına ait olduğu yere dönmesini o kadar çok istiyordu ki ama yapamıyordu. Zamana ihtiyacı vardı. Her şeyi biranda ona anlatırsa Rebekah yok olacaktı. Gerçekleri yavaşça öğrenip kabullenmeliydi. Ancak o zaman istedikleri mutlu sona kavuşabilirlerdi. Derince iç çekip tekrar tahta doğru ilerledi. Ama oturmadı.

‘’Vampir Kral’ın yani Marcus’un ne kadar tehlikeli olduğunu anlamalısın. O gözü dönmüş bir caniden başka bir şey değil. Ama çok yakında hak ettiğini bulacak. Ve buda senin sayende olacak.’’ Rebekah’a dönüp tekrar onun yanına geldi ve kollarını tutup hafifçe sarstı. Rebekah bakışlarını ona çevirdi.

‘’Bu basit bir şey değil Rebekah. Savaş yaklaşıyor ve sen hazırlıklı olmalısın. Öfkeni ve intikamı hırsını hissediyorum. Bunların hepsinin bitmesini ve onun ölmesini istiyorsan artık UYANMALISIN. Daha çok çalışmalısın. Uyanıp güçlerine kavuşmalısın.’’


Rebekah yatağında doğruldu. Yastığındaki ve yanaklarındaki ıslaklığı hissedince uyuduğu halde ağladığını anladı. Suratsız son söylediklerinde oldukça ciddiydi. Son kelimeleri tekrar tekrar söyleyip onu rüyadan dışarıya itmişti. Uyanıştan bahsediyordu. Ama genç kız bunu nasıl yapacağını bilmiyordu.

Bacaklarına dolanan örtüyü itip yataktan kalktı. Yatağın yanındaki camın perdesini açtı ve güneşin doğmak üzere olduğunu gördü. Ellerini saçlarının arasından geçirip odada volta atmaya başladı. Bütün her şey Rebekah’nın omzuna yüklenmişti. Herkes ondan bir şey bekliyordu. Ama bilinmeyen o kadar çok şey vardı ki. Dünyası karmakarışık bir hale gelmişti.
Durup bakışlarını tekrar cama çevirdi. Kollarını göğsünde birleştirip yanaklarını şişirerek nefesini verdi. Kehanet sadece onunla ilgili değildi. Bu kehanet herkesi ilgilendiriyordu. Ve herkesin kaderi Rebekah’nın yapacaklarına bağlıydı. Bu yükün altından nasıl kalkacağını bilmiyordu. Beyni patlama noktasına gelmişti. Düşünmesi yapması gereken o kadar çok şey vardı ki. 
Bakışlarını duvarda asılı olan saate çevirdi. Saat altıya geliyordu. Üzerini değiştirmek üzere büyük dolaba ilerledi. Ares ile tam altıda buluşacaktı. Dolapta bulduğu koyu mavi taytı ve kalın askılı siyah tişörtü üstüne giydi. Onu sıcak tutacak uzun kalın hırkayı da giydi ve fermuarını kapattı. Ayna karşısında saçlarını sıkı bir topuz yaptı ve spor ayakkabılarını giyip odasından çıktı. Eğitimlerine Ares ile devam etmek canını sıkıyordu. Ama bir yandan da her gün onu göreceği için heyecanlıydı. Ne kadar heyecanlandığı için kendine kızsa da bunun önüne geçemiyordu. Rebekah’ı sürekli sinirlendirse de onunla tartışmak eğlenceliydi.

İNTİKAM (Tamamlandı / Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin