Detayla Randevu - Bölüm 46

Começar do início
                                    

Hiçbir şey hayallerdeki kadar kusursuz olmazdı. 

Hayallerinizde asla kötü şeylere yer vermezdiniz. Çünkü o hayaldi. İmkânsızlar her zaman güzel olurdu. Size acı verecek bir şeyi düşünmek istemezdiniz. Ben de aynen öyle yapmıştım. Peki, şimdi neye inanacaktım? Hayallerimi gerçekleştirmiş miydim yoksa hiç vazgeçmediğim hayallerim kocaman bir hayal kırıklığı mıydı?

Bilmiyordum. Hiçbir şey bilmiyordum.

Beni ele geçiren hislerimle ilgilenirken kapının bir klik sesiyle açıldığını daha sonra fark etmiştim. Başımı hızla eğdiğim yerden kaldırıp oraya doğru baktım. Sonunda özlediğim ve dün gece dokunmak için çıldırdığım yüzünü görebilmiştim. Gözyaşlarım arasında biraz bulanıktı ama yine de yüz hatlarını tekrar görebilmek içimi rahatlattı. O eğilip hala ağlamaya devam eden Jace'i kucağına alırken neden yaptığımı bilmeden çabucak ıslanmış yüzümü temizledim. Bunu neden yaptığımı gerçekten bilmiyordum. Güçlü görünmek mi istemiştim? Paniklemiş miydim? Hiçbir fikrim yoktu.

"Özür dilerim.." Jace'in ağlamaktan yorulmuş sesi etrafı doldururken ben yaslandığım duvarın önünde durup onları izlemeye devam ettim. Yine ıslanmaya başlayan gözlerim, birkaç gün öncesine kadar beni saran kolların Jace'i de sımsıkı sardığını ve boynuna dolanmış ince kolları görebiliyordu. Ya da dün akşamkine hiç benzemeyen yumuşak bakışlarını, gökyüzü kadar mavi olan gözlerini.. Her şeyi.

"Özür dilerim. Sadece tornavidayı alıp çıkacaktım."

"Tamam.." Yumuşak mırıltısı kulaklarımı doldurunca gözlerime hücum eden yaşları yutkunarak geriye ittim. Kalbime ılık ılık bir şeyler akmaya başlamıştı bile. Şimdi bana da böyle sarılmasını istiyordum. Beni kendimden geçiren kokusunu duymak şuan için en büyük isteğimdi. Sakinleştirici mırıltısının göğsüme dolmasını bekledim. "Tamam. Sorun değil."

"Annem babanı bekle dedi ama onu dinlemedim. Özür dilerim."

"Tamam dedim Jace. Bir kez daha özür dilersen kıçına tekmeyi yiyip böcek gibi duvara yapışacaksın."

"Ama kızmıştın."

"Geçmiş geçmişte kaldı dostum. Ve.. Tanrı aşkına! Bebek misin sen? Sümüklerini dışarı fışkırtarak ağlamayı kes." 

Jace başını onun omzundan kaldırıp bir süre daha yaşlı gözlerle ona baktıktan sonra gülmeye başladı. Sonunda Edward'ın yüzünde de aynı gülümsemeyi görebilmiştim. Dudaklarının kenarında oluşan tatlı çizgiler bana dün geceki Edward'ı unutturacak kadar sıcak görünüyordu. Kalbim beni sakinleştirmek için daha yavaş atmaya çalışırken ben onu yeniden hızlandırdım. Gerçekten de böyle mi düşünüyordu? Gerçekten de geçmiş geçmişte mi kalacaktı? Yani dün olanları yokmuş gibi sayarak bana yeniden eskisi gibi mi davranacaktı?

"Sümüklerim dışarıya fışkırmıyor."

"Evet, ama fışkırmak üzere. Ayrıca tişörtüme yaptığının farkında mısın? Bana bir tişört borçlusun tornavida sapığı."

"Sapık olan sensin."

"Ahh, boş versene. Tüm gün bensiz ne yaptın onları anlat bakalım. Boyama kitaplarıyla mı eğlendin? Çok eziksin dostum."

Ama, kalbimde oluşup gözyaşlarımın tamamen dinmesini sağlayarak onları izleyebilmeme yardımcı olan umut kırıntısı da beraber merdivenlere doğru yöneldiklerinde kayboldu. Duvarın önünde kalakalmıştım. Ben ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlamaya çalışırken gözlerimiz bir saniyeliğine bile birleşmemişti. Mavilerin uzun zamandan beri benden uzak kalmış olduğunu kaldıramıyordum. Mavilerin beni umursamıyor oluşunu da.. 

Detayla RandevuOnde histórias criam vida. Descubra agora