Beklenmeyen Fırtına

191 20 0
                                    

Geri çekilme işlemi iki aşama olarak gerçekleşmişti. Ordu ağır levazımatı bırakmış taşınabilecek her şeyle geri çekilmişti. Ancak fırtınadan çadırların içinde kurtulmanın mümkün olmadığını düşünüyorlardı. Bu düşüncelerini Mareşale bildirmişler o da Kral'ın huzuruna gelerek ordunun bu endişesini dile getirmişti. Kral Yafes ve Mareşal Lord Lakhem bir çare ararlarken fırtına iyice yaklaşmıştı. Getirdiği soğuk hava askerkerin içlerine soğuk, zihinlerine endişe ve korku zühur etmişti. Kral Yafes son çare olarak dağın eteklerindeki mağara ve gediklere yerleşmeye karar vermiş, ordu en hızlı şekilde Veagir ve Kergit diyarını birbirinden ayıran sıradağların birinin eteğine gelmişti. İki tane büyük bir tane de küçük mağara bulunan dağın sırtında iki de küçük gedik vardı. Ancak gediklerin önüne çığ düşme ihtimali vardı ve çığ düşmesi taktirde içeridekilerin donarak ölmesine değin sürecek kapana kısılma ihtimali vardı. Ordu iki geniş mağaraya yerleşmiş ancak binekler sığmadığı için onları gediklere yerleştirmişlerdi. Bineklere bir şey olursa geri dönüşün çok zor olacağını biliyorlardı ancak hayatları daha önemli idi. Kral Yafes ise Komutanları ve Lordları ile birlikte küçük mağaraya yerleşmişti. Kral diğer mağaralarda geziyor, askerleri ile ilgileniyor, yaralıların durumu hakkında malumat alıyordu.

Vakit gelmişti. Soğuk hava dalgası yerini tipiye bırakmıştı
Yağan karlar mağaranın ağzında birikiyor, biriktikçe askerler mızrakların ucuna kalkanları sabitleyip kürek gibi kullanarak karı arada sırada temizliyordu. Atların yanında ise birkaç asker gerdikleri deri ve içeride yaktıkları ateş ile atlarla ilgileniyor, donmalarını yahut hastalanmalarını önlemeye çalışıyordu.

Yafes ise aldığı yenilgiyi düşünüyordu. Zira Khudan önlerinden çekilmiş ordusu ile zar zor bir yere sığınmıştı. Fırtınayı atlatsalar dahi orduyu yeniden savaşa süremezdi. Nelag kalesine geri dönmek gerekiyordu. Oradan Tulga'ya geçince ise Veagirlerle barış yapmak gerekirdi. O tüm bunları düşünürken askerler ateşin başında ellerini ovuşturuyor, mağaranın içinde hayatta kalmaya çalışıyorlardı. Esen rüzgar ve kar arada sırada ateşi söndürüyor askerler yeniden yakıyordu. Gece çökmüş, herkes mayışmıştı. Ancak uyumak tehlikeliydi çünkü soğuk insana uykuyu tatlı gösterir ve insanı sonsuz bir uykuya daldırır. Birkaç nöbetçi uyuyan askerleri dürterek uyandırıyor ve mağaranın ağzına kar birikmesine engel oluyordu.

Kral Yafes küçük mağarasından büyük mağaraya bir geçit bulmuş oradan askerlerinin yanına gelmiş ve durumu kötü olan bazı yaralıları kendi mağarasına taşıttırmıştı. Kendi ise askerlerin uyanık kalması için uğraş veriyor hatta mızrağına dayanıp uyuyan nöbetçilerin mızrağına vurarak uyumamaları gerektiğini söylüyordu.

Saat 3 gibi artık fırtına iyice bastırmış, dışarısı görünmez hale gelmişti. Artık Yafes bile yorulmuştu. Uyumamak için kendini zor tutuyor, bazen askerlerin arasına oturup sohbet ediyor bazen ise kalkıp nöbetçileri kontrol ediyordu.

Sabah olmuş, güneş doğmuş ve mağaranın önündeki karları aşıp içeri girmişti. Askerler gözlerini ovalayarak ayağa kalkmış birbirlerini dürtüyorlardı. Mağaranın önündeki karlar temizlenmişti. Artık fırtına kayıpsız bir şekilde atlatılmış ve Nelag kalesinin yolu tutulmuştu.

Mount & Blade : WARBAND (DÜZENLEMEDE)Where stories live. Discover now