Anna "Siz gençler olarak gidebilirsiniz bence." derken Helen'e  Louis ile gitmesini istediğini açıkça belli etmişti. Louis başıyla onaylayarak "Bana uyar." diye cevap verdi. Helen dönüp "Charlotte, sen de gel." dedi. Sormamıştı, gelmesini söylemişti.

Charlotte şaşkınlıkla önce Helen'e sonra da abisine baktıktan sonra başıyla onayladı. "Ben çok yürüyemem ama." Helen omuz silkti. "O zaman çimlere otururuz." 

Charlotte neşeyle gülümsedi. Yaşı küçüktü bu her halinden belliydi. Sophie'den de küçüktü belki de.  Charlotte küçük olduğu için mi sessizdi, abisinin öz güveni altında ezildiği için mi? Eğer nedeni abisiyse Louis'in Helen'den fazlasıyla çekeceği vardı. Helen yemek salonundan çıkarken Charlotte'un koluna girdi çocuk edasıyla. Charlotte ona şaşkınlıkla bakarken Helen 'Bu kızı hayata kazandırmanın zamanı gelmiş.' diye düşünüyordu. Louis arkalarında gelirken Helen "Kaç yaşındasın Charlotte?" diye sordu tatlılıkla.

"16." Helen tahminlerinin doğru olmasına gülümsedi. "Sosyeteye tanıtıldın mı?" diye sorduğunda Charlotte başını iki yana salladı. Helen gülümseyerek ona baktı. "Peki ya eğitimin tam mı?" diye sorduğunda Charlotte başıyla onayladı. 

Helen sosyeteye tanıtılmanın nasıl bir şey olduğunu hep merak ediyordu. O hep tanınan bir prensesti ve balolarda çok küçük yaşlardan beri gittiği için böyle bir takdim töreni olmamıştı. Diğer kızların heyecanına, ilk kez kapıdan girişine insanları inceleyişine sonra yakışıklı kim var diye etraflarına bakınmalarına hep hayran olmuştu. 

Helen ve Charlotte modadan, saçtan, kıyafetlerden konuşurken Louis'in sıkıldığı her halinden belliydi. Helen kardeşini gölgede bırakan bir adama o an acımak istemiyordu, bunu sonra düşünecekti. Louis'in kardeşine artık susmasını işaret eden bakışlarını fark etmişti ama Charlotte ona omzunu üzerinden gizli sandığı bir şekilde dil çıkarınca Helen gülmemek için kendini zor tuttu. Bu kız aynı onun gibiydi. Sadece alışma süresi vardı. 

Burada kalacağı 6 hafta boyunca bu kızla ne kadar büyük delilikler yapabilirdi kim bilir? Helen bunun hayalini kurarken birden canının yandığını hissetti. Sophie'yi özlemişti, abisini ve Marcus'u. Orada da çok güzel bir hayatı vardı. Louis'in abisine ne kadar da çok benzediğini düşününce şaşırdı. Marcus ve abisi çok zıt karakterler olmasına rağmen nasıl da böyle anlaşabiliyordu? Zıt kutuplar olayı bu olsa gerekti. Onlar birbirini tamamlayan iki arkadaştı.

Charlotte ile konuşurken onunla iyi anlaşacağını anlamıştı. Çoğu şeye aynı tepki veriyorlardı.Bu kızla iyi anlaşacaklardı. Birden aklına gelen şeyi sordu. "Charlotte seni bizim sarayımızda sosyeteye takdim edelim mi?" 

Charlotte şaşırmış bir şekilde Helen'e bakarken Helen onun bu haline eğleniyordu. Sonunda Charlotte başıyla onayladı. "Olur" 

Helen heyecanla ellerini çırptı. "Çok güzel olacak. Seni abimin eşi Sophie'yle tanıştıracağım." diye konuşmaya başlamıştı.

***

Eleni Marcus'u bulduğunda neşesi yoktu. Sanki hiç uyumamıştı. Onun bu haline üzülse de söyleyebileceği bir şey yoktu. Aşk acısına iyi gelen bir ilaç henüz bulunamamıştı.

Marcus kutlama için Eleni yanına geldiğinde önce şaşırdı, sonra da arkadaşı için sevindi. Helen de hamile kalmış olabilir miydi? Hoş öyle bir şey olsa bile asla söylemezdi o inatçı keçi. 

Eleni ile birlikte yemekler ve davet hakkında konuşurken gözünün önüne Helen ile tartışmaları geliyordu. Eleni çiçekleri sorduğunda "Mavi olan olsun" dedi.

Helen saçlarını sinirle geri iterek "Mavi olan Marcus." dedi.

Marcus düz bir sesle "Beyaz olsun bu sefer de." diye cevap verdi. Helen gözlerini gözlerine dikmiş bakıyordu. Kabul etmeyeceği belliydi ama yine de Marcus onun damarına basmak için "Hep sen seçiyorsun." diye açıkladı.

Çok Uzak Diyarlardan -Tamamlandı-Where stories live. Discover now