61. bölüm

1.3K 105 67
                                    


Artık kendimi kandıramıyordum. Dünyada hiç kimsenin onu , benim istediğim kadar istemediğinden emindim. Hiç kimsenin benim onun için gitmeye hazır olduğum kadar uzaklara gidemeyeceğinden de

Günler birbirini kovalarken zaman hızlı bir şekilde ilerliyordu. Meslek lisesinde ikinci sınıfa geçtiğimiz için atölye derslerimiz başlamıştı. İki farklı bölümden sorumlu olduğumuz için bir gün dersliklerde oturarak geçerken diğer gün ayakta atölyede ayakta çalışarak geçiyordu.

Sabahtan akşama kadar ayakta tezgah başında olmaya ne ben ne de ayaklarım bir türlü alışamamıştı. O yüzden atölye öğretmenin evrak işleri için başımızda ayrıldığı anda buraya kaçmıştım.

atölyenin arka bahçesinde sotede oturup dizlerimi karnıma çektim. Bahçede beden eğitimi dersi yapan öğrencileri izlerken alışık olmadığım bir sima dikkatimi çekmişti. Saçları neredeyse bellerine kadar uzun olan kız elinde topu diğerlerine fırlatıyordu.

Okulda toplam kız öğrenci sayısı bir elin parmağını geçmediği için yeni gelen kız öğrenciler dikkat çekiyordu. Birinci sınıflardandır diye düşünürken onu seyretmeye koyuldum. Kim bilir neler yaşayacaktı.

''Denemen lazım''

Ersin bas sesiyle yerimden hoplamıştım

'' O kızın benle ilgilenmek isteyeceğini düşünmüyorum ''

yanımdaki boşluğa otururken o da kız öğrenciye bakmaya başladı

'' İstemesini ister miydin ''

Konu nereye gidiyordu. Birkaç adım ötemde bir tuzağın varlığını hissediyordum

'' Hayır ''

Diye yanıtladım temkinli bir şekilde. Böyle bir çekingenliğin benim hayırımı neredeyse bir soru haline getirdiğini fark etmeksizin

'' Emin misin? ''

Acaba bir veslile onu, o kızı istediğime mi inandırmıştım

Meydan okumasına meydan okuyarak karşılık veriyormuşum gibi baktım ona

'' Bildiğin bir şey mi var ''

'' Ondan hoşlandığını biliyorum ''

'' Benim neyden hoşlandığımdan hiç haberin yok senin '' dedim sertçe hiç haberin yok

Çapkın gizemli bir gibi görünmeye çalışıyordum. Fakat huysuz ve histerik biri gibi görünebilmiştim.

İnsan ruhunu okumak konusunda çok uyanık olmayan biri , benim bu inkarımda o kızla ilgili gizlemek için çabalanan telaşlı bir kabulün korkunç işaretlerini görürdü.

Ama daya uyanık bir gözlemci , bunun bambaşka bir gerçeğin giriş kapısı gibi düşünürdü. Kapıyı açıp itmenin sorumluluğu sana ait ; inan bana duymak istemezsin bunu, belki de hemen gitmelisin henüz vakit varken

Fakat aynı zamanda biliyordum ki , ersin gerçeği sezdiğini gösteren bu kadar çok belirti veriyorsa hemen elimden geleni yapıp onu benden uzaklaşmaya bırakmalıydım.

Ama böyle bir şeyden kuşkulanmamışsa , o zamanda benim telaşlı sözlerimden ötürü yine aynı şekilde yalnız bırakılmış olacaktı.

Sonuç olarak , onun bu konuyu daha ileriye götürüp de ayaklarımın birbirine dolanmasına yol açmaktansa o kızı istediğimi düşünmesi beni daha çok sevindirirdi.

Hiçbir şey söylemezsem, kendim için tasarlamadığım yahut içimden kabul edip etmeyeceğimi bilmediğim şeyleri kabul etmiş olacaktım.

Hiçbir şey söylemezsem vücudumun gitmeyi özlediği yere saatler öncesinden hazırlanmış zekice sözlerin götüreceğinden çok daha çabuk varacaktım.

Yüzüm kızaracaktı ve yüzüm kızardığı için yüzüm kızaracaktı.

Ne söyleyeceğimi şaşıracak ve sonunda çökecektim.

Ve o zaman nerede olacaktım ben ?

O ne söyleyecekti.

En iyisi hemen kes şimdi , dedim içimden.

En iyisi , o hiç öğrenmemeliydi. Bununla yaşayabilirdim . Daima , daima yaşayabilirdim bununla. Kabul etmenin ne kadar kolay olduğunu görmek bile hiç şaşırtmadı beni.

Ama yine de aniden , aramızda duyarlı bir an öylesine birden bire patlak vermişti ki, ona söylemek için yanıp tutuştuğum sözcükler az kalsın ağzımdan kaçıverecekti.

*

Akşam evdeki kütüphaneden bir kitap okurken bir prensese delice aşık olmuş . Genç ve yakışıklı bir şövalyenin hikayesine rastladım.

Prenseste şövalyeyi seviyor ama prensin sevgisinin pek farkında değilmiş gibi görünüyor ve şövalye, aralarında gelişen arkadaşlığa rağmen , yahut belki de bizzat o arkadaşlık yüzünden kadının ürkütücü samimiyetinden ötürü öylesine aciz ve suskun bir hale geliyor ki , sevgisinden kesinlikle söz edemiyor.

Birgün kadın birbire soruveriyor.

'' Söylemek mi daha iyi , ölmek mi ? ''

Ben asla böyle bir soruyu soracak cesareti bulamam heralde

onun sweatshirt kokladığımda , aynada kendi yüzüme dahi söyleyemediğim şeyleri mırıldanırken ersin tesadüfen o sırada gelse , buna hiç aldırmayacağımı ve bunda hiçbir sakınca görmeyeceğimi..

bırak öğrensin, bırak görsün , bırak hükümde versin isterse..

dünyaya söyleme sadece.

Şuan sen benim için dünya olsan bile , gözlerinde dehşete kapılmış, aşağılan bir dünya duruyor olsa bile . Senin o çelik gibi bakışların ersin , bunu sana söylediğimde o bakışla karşılaşmaktansa ölürüm daha iyi.

Ben Seni Daha Çok (GAY)Onde histórias criam vida. Descubra agora