54. bölüm

1.7K 385 746
                                    


Oy ve yorumlarınızı bekliyorum :)

*

Florasana gözlerini öyle bir dikmişti ki yaşadıklarının etkisiyle boğuşmaktan , artık ne yaptığının bilincinde değildi.

kulağına yayılan anons sesleriyle uzandığı sedyeden acı içinde doğruldu.

Oldum olması hastanelerden hiç hoşlanmamıştı. beyaz duvarlar kibirli doktorlar ve çaresizce umut bekleyen hastalar görmek isteyeceği şeylerin başında gelmiyordu.

En çok nefret ettiği ise kokusuydu. hastanelerin kendine has olan bu ağır kokudan her zaman midesi bulanırdı. ağır ilaç kokusunu duymamak için genelde bu zamana kadar az nefes almaya çalışırdı. ama artık bunları önemseyecek durumda değildi.

acil servis her zaman ki gibi çok kalabalıktı. büyük bir kaza olmuş gece ve çok sayıda yaralı hastaneye getirilmişti. kopan kollar ve bacakları görmekten rahatsız olacak ki kendi sedyesinin bulundu küçük alanın önündeki perdeyi kapatmıştı.

''nasıl kandım nasıl '' diye beyninin içinde yankılanan iç sesi perdenin çekilmesi ile susmuştu.

otuzlu yaşların başında olan hemşire içeri girdikten sonra ateş işe göz göze geldi. hemşire ateşin halini görür görmez , refleks ile yüzünü buruştururken arkasına dönüp perdeyi geri kapattı.

ateş yaşadığı travma ile boş gözler ile bakmaya devam ederken kadını incelemeye başladı. sol elinde alyans boynundaki altın ince zincirin ucunda mila ve ceylin isimleri vardı. hafif balık etli olan kadın siyak kemik gözlüklerini çıkarttı.

''lütfen uzanır mısın ''

ateş gelen komut ile hemşirenin dediğini yaptı. hemşire bıkkın bir ifadeyle eline beyaz eldivenleri geçirdikten sonra ateşin yanına gelip kanamanın olduğu yeri incelemeye başladı.

''nasıl oldu bu ''

kafasını kaldırıp cevap gelmeyen gence bir süre baktı. cevap gelmeyeceğini anladıktan eline oksijen su şişesini ve gazlı bezleri aldı.

''polise haber vermem gerekecek ''

tam müdahale edeceği sırada ateşin mevcut kanaması şiddetlenmeye başladı.

''kanaman çok fazla durduramıyorum''

sol eliyle kanayan yere baskı yaparken sağ eliyle gereçlerin olduğu masanın üstünden bezleri aldı.

''olmayacak böyle dikiş atılması lazım ''

ateş yine bir tepki veremedi. sanki ruhu bedeninde değildi . bir köşeden kendini ve hemşireyi izliyordu. ateşin o halini gören hemşire başını omzuna değdirdi.

''ah çocuk ah''

ateşin elini tutup kanayan yerin üstüne bastırdı.

''benim için buraya bastırır mısın ''

cevap yine gelmezken hemşire elinin altındaki elin bastırdığını görünce perdeyi hafif aralayıp kafasını dışarı uzattı.

''nihal hemşire hakan beyi çağırır mısın dikiş var ''

*

etine saplanan ilk iğne ile gözlerinin kenarından yaşlar süzülmeye başladı.

''derin nefes al ''

Taktığı ağız maskesinden sadece gözleri gözüken doktor gözleri yaşaran gence her iğneyi soktuğunda aynı direktifi vermeye devam etti.

''tamamdır bitti ''

Ben Seni Daha Çok (GAY)Where stories live. Discover now