KESİT 1 - AÇIKLAMA

Start from the beginning
                                    

...

Maxwell ağacın dalına oturmuş, ormanda gezinen kızı izliyordu. Bir bacağını dal boyunca uzatmış, aşağıya sarkıttığı diğer bacağını tembelce ileri geri sallıyordu. Rüzgârda savrulan kar taneleri çıplak gövdesi ve ayaklarının etrafında dans ediyor, temas ettikleri yerde ıslak öpücükler bırakıyordu. Dondurucu havaya rağmen üzerinde sadece pantolonu vardı. Soğuk onun için sorun değildi. Zaten ölü olduğu için hiçbir şeyi hissetmiyordu. Yinede mağara adamı gibi görünmemek için insanlar gibi giyiniyor, şimdi olduğu gibi yarı çıplak dolaşmıyordu.

O sabah, kaleden ayrılmadan önce giydiği gömlek ve ayakkabılar ağacın altında kana bulanmış halde duruyordu. Pençe darbelerinden dolayı pantolonu da paramparça olmuştu ve kurt kanıyla kaplıydı. Koku asit gibi ciğerlerini yakıyordu. Kurtların kokusu Maxwell'ın türü için katlanılmazdı. Bu yüzden üzerindeki son parça kumaşı da bir an önce çıkarıp atmak istese de, kaleye dönene kadar kokuya katlanmak zorundaydı. Pantolonun altında hiçbir şey yoktu ve o halde ormanda gezip, her hareketini izleyen kurtlara gösteri yapmayı düşünmüyordu.

Saldırı sırasında aldığı pençe darbesiyle sırtında üç derin kesik oluşmuştu. Hâlâ kan akıyor ve yaslandığı ağacın sert kabuğu açık yaraya batıyordu. Yorgun ve açtı. Sıcak, taze kana ihtiyaç duyuyordu. Beslenmeli, ormanı ve kızı geride bırakıp buhar tüten banyosuna, sonrada sıcak yatağına kavuşmalıydı. Adamlarından herhangi birini çağırıp kızı izleme görevini devredebilirdi. Fakat bu kralı hoşnut etmeyecekti. Kral, Rebekah konusunda takıntılıydı. Sadece Maxwell'a güveniyor, bir an olsun kızın peşinden ayrılmasına izin vermiyordu. Bu durum artık canını sıkmıştı. Çünkü yıllardır basit bir insanın peşinde oradan oraya sürüklenip durmuş, sadece izlemişti.

İçine çektiği havayı bıkkınlıkla soludu. Yandaki dalın üzerinden kar alıp, ellerindeki kanı ve kuruyan kanla birlikte tenine yapışan kurt tüylerini temizlemeye çalıştı. Birkaç dakika önce ormanın gerilerine iki kurt leşi bırakmıştı. Her ne kadar ağzında ıslak köpek tadı kalsa da, dişlerini ve ellerini kullanarak öldürmekten keyif alıyordu. Dişlerinin arasına takılan kurt tüylerini temizlemekse işin en can sıkıcı yanıydı.

Yüzyıllar süren savaştan sonra, uzun bir zamandır vampirler ve kurtlar birer adım geri atmıştı. Aralarında barış yoktu. Sadece karşılıklı olarak ilk kim adım atıp saldıracak onu test ediyorlardı. Alfa Vincent, vampir kralın bir şeyin peşinde olduğunu anladığından beri Maxwell'i takip ettiriyordu. Maxwell kızı izlerken, kurtlar hem onu hem de kızı izliyordu.

Çoğu zaman peşindeki kurtları görmezden geliyordu. Çünkü alfalarına iletecek önemli bir olay yoktu. Sadece oradan oraya sürüklenen bir kız ve onun peşinden ayrılmayan bir vampirin hikâyesi sürüp gidiyordu. Bazı anlar ise dört ayaklı dostlarını görmezden gelemiyordu. Sabahtan beri peşinden ayrılmayan iki kurdu önce görmezden gelmiş, en azından denemişti. Rüzgâr ve kar şiddetlenip, kurtların ıslak tüylerinin mide bulandırıcı kokusunu Maxwell'a taşıdıkça, sabrı tükenmişti. Bu kez sadece öldürmekle kalmayıp eğlenmek istediği için her zamankinden daha kanlı olmuştu. Ormanda, Rebekah'nın bulamayacağı bir yerde karların üzerine kopuk bacakları dikmiş, kafaları da ağaç dalına asmıştı. Daha önce hiç öldürdüğü kişilerin uzuvlarından oluşan bir eser ortaya çıkarmamıştı. Saçma bir uğraştı. Fakat Maxwell'ın o anlık can sıkıntısını dindirmişti.

''Sıkılmış görünüyorsun.''

Maxwell, ağzına aldığı karı eritip gargara yaptı. Aşağıya tükürürken bakışlarını bir anlığına vampir krala çevirdi. Kral, elleri cebinde omzunu ağaca yaslamış bir halde duruyordu. Yaklaşmadan birkaç saniye önce yaydığı gücü hissettiği için bir anda belirmesi Maxwell'ı şaşırtmadı

''Sende bir ağacın tepesine tüneyip, hareketsiz ve heyecansız bir insanın hayatını izleseydin sıkılırdın.'' Elinin tersiyle ağzını sildi. Dilinin üzerinde hâlâ tüyler vardı ve bu durum canını sıkıyordu. Yakında kediler gibi tüy yumağı kusmaya başlayacaktı.

Kral soğuk bir tavırla güldü. Gözleri önce kanlı kıyafetlere sonra kıza çevrildi. Ayağıyla kanlı gömleği itekleyip ''Kızın etrafında daha fazla kurt dolaşmaya başladı.''dedi. ''Neyin peşinde olduğumuzu öğrenmek için her zamankinden daha hareketli olacaklar.''

''Sonunda koca tüylü kıçlarını kaldırdıklarına seviniyorum. Eski zamanlara geri döndük, yine bolca aksiyon yaşıyoruz.''

''İşin ciddiyetini unutma. Eğlenmenin sırası değil.''Kralın sert ses tonu, ormandaki eseri gördüğünü ima ediyordu. ''İlk işaret gelene kadar bekle. Sonra istediğin kadar kan döküp eğlenebilirsin.''

Maxwell gülümsedi. Fakat gülüşü eğlenceden yoksundu. ''Sanki bunun için izne ihtiyacım varmış gibi konuşup duruyorsun ihtiyar.'' Babasının soğuk bakışlarını üzerinde hissediyordu. İlgisizce tırnaklarına takılan tüyleri temizleme işine devam etti. ''Harekete geçmemiz için, kızın hareketlenmesi gerekiyorsa artık onu iteklemeliyiz. Kahrolası dört yılımı onun peşinde gezerek harcadım. Daha fazlasına sabrım yok. Hazır buraya, senin ayaklarına kadar gelmişken bu işi halledelim.''

''Kızı bekle.'' Kral Marcus, kelimeleri yavaş ve vurgulayarak söyledi. Onu kızdırmak kolay değildi. Fakat babasının canını sıkmak, Maxwell için geçen bin yıla rağmen hâlâ çok kolaydı.

''Elimizde tek bir işaret fişeği var. Doğru zamanda doğru yerde ateşlemeliyiz.''dedi Marcus. Buz mavisi gözlerini oğluna çevirdi. Söylediklerinin anlaşıldığına emin olmak istercesine bekledi. Sonra geldiği gibi sessizce gitti. 

İNTİKAM (Tamamlandı / Düzenleniyor)Where stories live. Discover now