Korkak | 35. Bölüm

21.2K 848 47
                                    

Birazcık geçiş bölümü gibi oldu. Yorum ve oylar için teşekkür ediyorum, harikasınııız. Korkak'a geçen yıl ağustos sonu, eylül gibi başlamıştım. İki ya da üç hafta önce wattpad'deki birinci yılımı doldurmuşum. Burada her şey çok güzel, hepinize teşekkürler. İyi okumalaar! :D

'Sevgilimsin' kelimesi zihnimde tekrarlanıp dururken, zihnimdeki her bir sesin bu kelimeyi çığlık çığlığa bağırması beni rahatsız etmiyordu. Aksine, bu çok tatlı bir keyif veriyordu. Kalbimi gıdıklayan bir keyif. Beynim bana sürekli nefes al komutu vermeyi de unutmuyordu tabi.

Şokunu atlatamadığım durum vücudumu fethederken refleksmiş gibi sürekli saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıyordum. Doruk'la sevgili olma kavramı benim için milyonlarca kilometre öteden gelmiş bir yabancı gibiydi. Çünkü biz Doruk ve Ece'ydik, imkansız olan. Tamam, kendimi kandırmayayım. Doğrusu o Doruk'tu, imkansız olan.

Öpüşünün eşsizliğini bir türlü heyecan kusan kalbimden atamıyordum. Binlerce kez hayal ettiğim öpücüğün gerçeğinin hayallerimden daha güzel olması neden bu kadar ironikti? Söz konusu Doruk olduğu için mi, hayallerim yeterince iyi olmadığı için mi? Bu sorunun cevabının netliği, Ay'ın Dünya'nın uydusu olduğu kadar netti. Hayallerime asla laf ettirmezdim, onlar her zaman mükemmel hayallerdi. Yani cevap, masaya yatırdığımız kişinin Doruk Onur olmasından kaynaklanıyordu bariz.

Dün geceden kalma tüm o karma karışık duygularımı, şu an hissettiğim mutluluk kaplayıvermişti. Uzun zamandır çok istediğim mutluluk. İçim içime sığmıyor, sürekli sırıtıyordum. Çünkü Ece Serdar olmak her zaman saf düşünmeyi gerektirirdi. Kötü anlamda saf değil, duru düşünen anlamında saf.

Yarın beni neler beklediğini bilmiyordum. Okulun koridoruna 'Sürtüğün Hecelenişi Ece, bakınız; Sür-Tük E-Ce' gibisinden pankartlar asarlar mıydı? Belki de benim iyi biri olduğumu düşünen bir kesim hala vardı, kim bilir.

Polyannacılık oynamayı bir kenara bırakıp eve girdim ve ağır adımlarla odama çıktım. Odamın kapısının açık olduğunu ve içeride Poyraz'ın olduğunu gördüğümde şaşkınlıktan küçük dili yutmayı bir kenara bırakıp hızlıca içeri girdim. Beni gördüğünde gülümseyerek ayağa kalkmıştı.

"Poyraz? Ne işin var senin burada?" Yalancıktan yüzünü buruşturup "İnsan bir hoş geldin, iyi ki geldin der canım," diye sitem ettiğinde gülmeye başladık.

"Tamam. Hoş geldin. Neden geldin?" Poyraz'ın odamda ne işi olduğunu ciddi anlamda merak ediyordum çünkü bu olay ilk kez oluyordu. Şaşkınlığım normaldi.

"Gel oturalım," dediğinde yatağımın karşısındaki koltuğa oturdu. Bende yatağıma oturup bağdaş kurdum. Açıkçası bu ciddi tavırları beni korkutmaya başlamıştı çünkü Poyraz her zaman şaka yapıp gülümserdi.

"Anlatacak mısın?" Gizlediği bir şeyinin olduğu bariz belliydi çünkü benimle doğru düzgün göz temasından kaçınıyordu. Ve onu kendim kadar iyi tanıyordum.

"Söyleyeceğim şey için benden tiksinebilirsin hatta belki de bir daha görüşmek bile istemeyebilirsin ama buna mecburdum, senin için." Hayret ve korku karışımı bir duygu kanıma karışmış, kalp atışlarım üç katına yükselmişti. Poyraz ve tiksinmek kelimelerini yan yana hiç sevmemiştim. Anlatacağı şeyi bu yüzden deli gibi merak ediyordum. "Ben, bu sabah gelip günlüğünü okudum." Kafasını önüne eğdiğinde vücudumun bir an buz kesildiğini hissettim. Aklımda birçok soru işareti dönmeye başlamıştı ama bunların başını 'neden?' sorusu çekiyordu.

"Neden?" diye gevelediğimde ellerini başına koyup vicdan azabı çektiğini belli edercesine konuşmaya başladı. Bu üzgün hali ona hiç yakışmıyordu ve ben onu böyle görmek istemiyordum. Bu yüzden konuşmasına dikkat kesildim.

KORKAKWhere stories live. Discover now