Korkak | 31.Bölüm

22.3K 795 52
                                    

Hoobastank - The Reason ile okuyuun. :)

Sıradanlık kustuğum bir gününü geride bıraktım demek istesem de, bomba son derste patladı. Doruk tarafından patlatıldı üstelik. Edebiyat dersinde uyuklama aşamasına geçmişken telefonuma gelen mesaja baktım ve önce bunun derste uyuduğum zaman gördüğüm bir rüya olduğunu sandım. Ama değildi. Doruk mesajında beni bu akşam bir yere götüreceğini yazmıştı.

Açıkçası tüm gün ölü gibi dolaşmıştım etrafta. Sohbetlere bile dahil olmamış sadece dinliyor rolü yapabilmiştim. Kafam kaynar kazan gibiydi. Sabah uyandığımda, dün gece fazla ağlamaktan gözlerimin altında torbalar oluştuğunu görmüş ve anında dehşete kapılmıştım. Kurtarıcım görevini kapatıcılar üstlenmiş ve beni insana biraz olsun benzetebilmişlerdi.

En beklenmedik anda yaşadığım bu acıyı daha fazla kaldıramayacağımı biliyordum. Tam notu unutup mutlu olmayı başarmaya çabaladığımda tüm çabalarıma kürek vurup dağıtıyordu. Ne yapacağımı çoğu zaman olduğu gibi bilmiyordum. Benim en büyük sorunum da buydu aslında. Kararsızlığım. Sonuçları her zaman kötü olan kararsızlığımın bu sefer de beni yanıltmayacağını tahmin ediyordum.

Aynada saçlarımı el yordamıyla düzelttim. Lacivert bol kazağımı çekiştirdiğimde siyah kotumla uyum sağlamışlardı. Üstüme deri ceketimi giydim ve telefonumu alıp evden çıktım. Annem ve babam henüz işte olduklarından rahattım. Yolda arkadaşlarım ile olduğumu belirten bir mesaj atacaktım.

Doruk’tan adresi aldığım için yol sorunu yaşamayacaktım. Çağırdığım taksiye bindim ve arka koltuğa yerleşip gideceğimiz yeri taksi şoförüne ilettim. Gözlerimi cama sabitlediğimde merak duygusu içimdeki yedi kafalı bir dinozor timsali her yerden baş gösteriyordu. Tüm vücudum meraktan ve heyecandan titriyor gibiydi.

Yirmi dakikanın ardından verdiğim adrese geldiğimizde direk içeri girdim. Renk ahengi göz dolduran cafe-bar’da gözlerim Doruk’u aramak amacıyla etrafı taradı. İçeride tek tük insan vardı. Aslında burasını seçmesinin nedenini şimdi anlıyordum. Kimsenin bizi görmesini istemediğinden çok takılan insan olmayan bir yere çağırmıştı beni.

Onu bulamadığımda son çare cebimdeki telefonu elime almaya yeltendim. Fakat arkadan biri montumun cebindeki telefonu benden saniyeler önce çekti. Hışımla arkamı döndüğümde mavi gözler ile karşılaştım.

“Yoksa bana mesaj mı atacaktın?” deyip sırıttığında içim rahatladı çünkü telefonumun çalındığını sanıp korkmuştum.

“Evet, seni bulamamıştım.” Kafasını onaylamak amacıyla salladığında elimi telefonuma uzattım. “Verir misin?”

“Vermem dersem ne yapacaksın?” Kaşlarımı şaşkınlık ile çattığımda gülümsemesini genişletti.

“İnsanların içinde telefonumu çalamazsın,” dediğimde kahkaha attı. İtiraf ediyorum, telefonumu bu kahkahayı duyacaksam istediği kadar çalabilirdi.

“Deneyelim mi?” Doruk’la inatlaşmak insanların içinde isteyeceğim son şeydi şu an. Onun sınırları olduğunu sanmıyordum.

“Doruk, lütfen. Telefonumu verir misin?” Benim için en iyi yol kibar konuşmak, kibar olmaktı an itibariyle.

“Al. Çok sıkıcısın.” Telefonumu alırken beynim haftalar gerisine dönüp bana ilk mesajlaştığımız günü hatırlattı. Anlaşmamız benim sıkıcı olmam ile başlamıştı bir nevi.

“Bu anlaşmanın temelleri bu laf ile atıldı. Hatırlıyorsun, değil mi?” Gülümsediğimde o da aynı benim gibi gülümsedi ve kalbim yeniden hızlı atmaya başladı, doğal olarak.

KORKAKWhere stories live. Discover now