Veliahtlar 2 - Ensal

27.3K 1.1K 1.1K
                                    

Alıntıdır.


MASAL

Suç, şeytanın işiydi. Adrenalin ise onun tüyü misali insanı müptelası yapıyordu. Suç, stres ve adrenalin doğru ellerde iyi bir silaha dönüşebiliyordu. Enes bu silahı ustaca kullanmış ve beni babamın gazabından kurtarmıştı. Sonuçta beni yakalayamamışlardı. Sonuna kadar inkâr hakkım hala elimdeydi. Muhtemelen yaşadığım yüksek adrenalin sonrası hissettiğim bu rahatlatıcı etki yüzünden, üstesinden gelebileceğim tüm tehlikelerin bağımlısı olacaktım.

Konser alanından beri peşimizde olan adamları atlatır atlatmaz soluğu Eneslerin apartmanının önünde aldık. Nedenini sorgulamadım. İşime geldi de diyebilirdim. Sonuçta kaçtığımız insan Demir Kara'ydı. Dışarıda kaldığımız her saniye yakalanma ihtimalimiz bir o kadar artıyordu. 'Ortam yatışana kadar saklanmak için Eneslerin evinden daha iyi bir yer olamaz' diye düşünürken gözlerimi apartmanın yer yer ışıklı cephesinde dolaştırdım ve o an, es geçtiğim bir ayrıntı gözüme çarptı. Eneslerin üst katındaki dairenin ışıkları yanıyordu. Baharı konser alanında bırakmıştım. Yokluğumu fark edip, eve dönse bile şu an yolda olmalıydı. O zaman annesi mi evdeydi? Düşüncemin dehşeti ve olabilecekler gözlerimin fal taşı gibi açılmasına neden oldu. Annesi nöbetçi değil miydi? Çıkmamış mıydı? Yoksa şimdi mi çıkacaktı? Ya da fazla oksijen aklımı mı bulandırıyordu?

Evde bir hareketlilik olup olmadığını anlamak için pencereleri tararken "İnmeyi düşünmüyor musun ufaklık?" sorusu bıkkınca kulağıma doldu. Bakışlarımı omzunun üzerinden bana doğru bakan ve eli ne zamandır havada olduğunu bilmediğim adama kaydı. Kaskı hala kafasında olduğu için sadece gözleri gözüküyordu. Fakat sabırsızlandığını anlamam için bu koyu kahverengilik yeterliydi. "Hadi artık." Elini tutup inmem için parmaklarını şaklattı. Baharların evin pencerelerini tekrar kontrol ettim. Işıklar yanmıyordu. Dehşetle iç çekişim, Enes'in kaşlarının çatılmasına neden oldu.

"İyi misin sen?"

Göz yanılması olabileceğini düşündüğüm için kirpiklerimi seri bir şekilde kırptım. Hala tüm ışıklar sönüktü. Yoksa az önce yanmıyor muydu? Adrenalin sarhoşluğu bana oyun oynuyor olabilir miydi? O an, o daireye ait apartmanın ışığının yandığını fark ettim. Nutkum tutuldu ya da kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki nefes almama fırsat vermiyordu. "Ufaklık?" Enes'in motordan indiğini göremeyecek kadar hipnotize olmuş bir şekilde bakıyordum yanıp sönen ışıklara. Bir elini uçurumdan atlarcasına büyük bir cesaretle yanağıma koydu. Hala üzerinde olduğum için beni mi tutsa, motoru mu sabitlese karar veremiyor gibiydi.

"Konuşmak ister misin?"

Bu fişekleyici sorusu zihnimin tüm hızla çalışmasını sağladı. Motoru, sesi, duruşu gecenin karanlığında bile Enes'i gizleyemezdi ama yanındaki kızı... Yüzünü görmedikleri, sesini duyamadıkları sürece kimse kim olduğunu bilemezdi değil mi?

Bir anda ellerimi kaskın iki yanına yerleştirdim. Az önce baktığım yöndeki sorgulamasını başındaki kaska asılmamla kesen adam "Masal!" dedi dişlerinin arasından. Bana doğru dönerken "Ne yapıyorsun Allah aşkına?!" diye kükredi. Ben onu çekiştirirken o hep benim elimden kurtulmakla hem de bu sırada düşmememle cebelleşiyordu.

"Adımı söyleme. Adımı söyleme."

Fısıltımın ardından kaskı çekiştirmeye devam ettim. Bu ısrarım sinirlendirmiş olmalı ki, sitem dolu bir inlemeyle elimden kurtuldu. Birkaç adım gerilemesiyle motoru bıraktı. Ufak bir sendelemenin ardından tek ayağımı yere bastım. Dengemden geri kalanı toplamaya çalıştım. Enes, öfkeyle yaptığı şeyi saniyeler içinde fark etti ve düşmemi engellemek istercesine öne atıldı ama ben çoktan kontrolü sağ ayağıma vermiştim. Motor kullanmasını bilmiyor olabilirdim ama ben Elif Kara'nın kızıydım. Nasıl durmam gerektiğini daha çocukken öğrenmiştim.

"Ne olduğunu söyleyecek misin artık?!" 

VELİAHTLAR 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin