53

60.9K 2.4K 940
                                    

HALE

Bazen müzik dinlemek için değil de, insanları duymamak için takarsın kulaklıkları ya da yaşadıklarından biraz da olsa uzaklaşmak için... Şüphesiz ki müzik, bir insanın dünyayla bağlantısını kesmesinin en kolay yoluydu sanırım. Kulaklığınızın ardında bir dünya yaratırdınız, sadece size ait ve sadece bir kişiyi oraya ortak edebilirdiniz. O da yalnızca siz istediğinizde...
Tam düşüncelerimin ve şarkılarımın arasına sıkışmışken, kulaklığımın teki düştü. Başımı, dizlerimi kendime çekerek oluşturduğum boşluktan çıkardığımda kulaklığımın kendiliğinden düşmediğini anladım. Deniz'in hangi ara yanıma oturduğunu bilmiyordum ve ne zamandır beni bu şekilde izlediğini. Ağlamaktan kızardığına emin olduğum gözlerimi ilk kez birinden kaçırmak içimden gelmiyordu. Alt tarafı birkaç kere gördüğüm birinin, beni senelerdir tanıyan insanlardan daha çok anladığını hissediyordum. Sanırım ortak bir noktamız olmasından dolayı... Müzik.
''Müzik yarışmasında, kulaklıkla müzik dinlemek,'' diyerek kolumdan sallanan kulaklığı parmaklarının arasına alan Deniz bana doğru yaklaştı. ''İlginç bir tecrübe olmalı.'' Refleks olarak nefesimi tutarken kulaklığı kulağına götüren çocuk gözlerini benden ayırmadı. Bu mesafeden bana bakması yanaklarımın ısınmasına neden oldu. ''Rap?'' dediğinde kaşlarım hafifçe çatıldı. Düşüncelere o kadar dalmıştım ki, hangi şarkının çaldığını bile hatırlamıyordum. Deniz'in hayretle havaya kalkan kaşlarıyla çalan şarkıya kulak kabarttım. Rap müzikten çok fazla hoşlandığım söylenemezdi ama nedense bazı şarkıların beni anlattığını düşünüyordum. Sanki içimden geçenleri sert bir şekilde kaleme alan birkaç adam vardı...
''Sen eskimedikten sonra yeni bir yaraya yok mahal...''
Kulaklığı nazik bir şekilde bırakarak geriye çekildi.Üzerimde oluşan baskıyı onun uzaklaşmasıyla anlarken derin bir nefes aldım. Deniz sırtını arkamızdaki kolona dayarken gözlerini benden ayırmadı. Bende onun yüzüne, karanlık bile olsa kendini eden bal rengi gözlerine bakarak diğer kulaklığı da çıkardım ve o an nerede olduğumuzu hatırlatan yüksek sesli bir müzik kulaklarımı doldurmaya başladı. Dışarıdaki kalabalığın uğultusu, kaçıncı olduklarını bilmediğim sahne alan grubun şarkılarına karışıyordu. Unutmaya yüz tutmuş heyecanım karnımın merkezinde kıpırdanırken sıkıntıyla iç çektim.
''Ya...'' diyerek başını belli bir ritimle sallayan Deniz ''Underground bir yarışmaya katılacak olsaydın o şarkılar işine yarayabilirdi ama sanırım şu anda hazırlanman gereken başka bir yarışma var,'' diye devam etti. Sıkıntıyla iç çektim. ''Tıpkı-'' deyip az önceki göz yaşlarımdan dolayı çatallaşmış olan sesimi geçirmek istercesine boğazımı temizledim. Yüzünde belli belirsiz oluşan tebessüm bu halimi bile anladığını gösteriyordu. ''Tıpkı senin şu anda hazırlanman gereken bir yarışma olması gibi,'' dediğimde gülümsemesi daha çok yüzüne yayıldı.
''Hazır olmadığımı kim söyledi?''
Şu anda benimle dalga geçmediğini biliyordum. Yine de kendimi güçsüz göstermek istemiyordum. ''Benim hazır olmadığımı sana kim söyledi?'' dediğimde sessizde olsa kahkaha atan Deniz ''Kimse,'' diye cevap verdi. ''Kimsenin söylemesine gerek yok,'' diyerek işaret parmağıyla yüzümdeki bir noktayı gösterirken ''Kızarmış gözlerin ve burnun bunu fazlasıyla belli ediyor,'' diye devam etti. Gözlerimle burnumun kızarıp kızarmadığını görmeye çalışırken matrak bir kahkaha kulaklarımı çınlattı. Deniz'e baktığımda son zamanlarda bu kadar güzel gülen birinin etrafımda olmadığını fark ettim.
''Ufak burnunu o şekilde görebileceğini düşündün mü gerçekten?''
Mahcup olmuş bir şekilde başımı evet anlamında salladım. Deniz alt dudağını gülmemek için dişledi ve başını öne eğerken iki yana sallamaya başladı. Sahnedeki grubun şarkısını bitirdiğini çığlık ve ıslık sesleriyle anladım. Bir anda heyecan hissi paniğe dönüştü. Seyirciden bu derece iyi enerji aldıklarına göre gerçekten başarılılardı. Deniz haklıydı. Şu anda burada oturmak yerine bizimkilerin yanında olmalıydım. Yarışma heyecanından çatallaşmalıydı sesim, ağlamaktan değil. Telefonum tekrar çalmaya başladı. Ekrana bakma gereği bile duymadan telefonu deri montumun cebine tıktım. Emre, ortadan kaybolduğum ilk andan beri her beş dakikada bir beni arıyordu ve ben o arayan kişinin Asal olmasını istediğim için aramaları cevapsız bırakıyordum.
Üzerimdeki gri elbise el verdiğince dikkatli bir şekilde ayağa kalktım. Üzerimi silkelerken Deniz'in beni izlediğini hissediyordum. Kaçamak bir bakış attığımda yüzünde çarpık bir tebessüm oluştuğunu gördüm. Sanırım her hareketime gülmesi sinir bozucu olmaya başlamıştı. Daha sert bir şekilde üzerimi silkelerken ayağa kalktı. ''Aklının başına gelmesine sevindim,'' dediğinde kaşlarım çatıldı. Onunda üzerini silktiğini göz ucuyla gördüm. ''Sonuçta bir grup sonra, sıra sizin ve kendine gelmen için-'' Deniz'e öyle bir ifadeyle bakmıştım ki, cümlesini tamamlamak yerine kaşlarını çatmayı tercih etmişti. Duyduğum şeyin doğru olup olmadığını yalnızca bizimkilerden öğrenebilirdim. ''Bol şans,'' Deniz'in cevap vermesini beklemeden koşar adım bizimkileri bıraktığım yere doğru yürümeye başladım. Önüme çıkan insanların arasından hızla geçebilmek için zik zaklar çizerken bir yandan da bizimkilere bakındım. Köşede duran Emre'yi fark ettiğimde derin bir nefes aldım ama daha veremeden yüz ifadesindeki huzursuzluğu fark ettim.

''Emre!'' diye seslenerek ona doğru giderken gözleri benimkilerle buluştu. Kısa bir anda olsa rahatladığını hissettim. Bana doğru gelirken ''Neredesiniz kızım siz?'' diye sordu. ''Saatlerdir sizi arıyoruz-'' Bir anda gözleri benden arkamdaki bir noktaya kaydı. Siz mi demişti o? Daha sonra etrafı kolaçan eden Emre ''Asal nerede?'' diye sordu.
''Sizinle değil mi?'' diye sorduğumda bakışlarını tekrar bana kaydırdı. Başını iki yana sallarken ''Sen ortadan kaybolunca peşinden gitti sözde,'' dedi. Benim peşimden mi gelmişti? Başımı omzumun üzerinden geriye çevirip görünürde olup olmadığına baktım. ''Allah'ım aklımı kaçıracağım. Birini buluyoruz, diğeri kayboluyor...'' Emre kendi kendine söylenirken arkamı döndüm ve geldiğim yöne doğru yürümeye başladım. ''Kızım bir durun durduğunuz yerde ya.''
''Asal'ı bulup geleceğim,'' diye bağırarak yürümeye devam ettim. ''En son o da bunu söylemişti ama!'' Ardımdaki haykırış beni telaşlandırmak yerine mutlu etmişti. Sağa sola bakınarak merdivenleri inmeye başladım. Beni bulmaya çalışıyorsa buralarda bir yerde olmalıydı. ''Asal'' diye seslenerek yürümeye devam ettim. Sanki yer yarılmış, sonsuz aşkım içine düşmüştü. Ayaklarım Deniz'i bıraktığım yere yönelirken köşede duran biri dikkatimi çekti. Rüzgardan dalgalanan siyah perdenin ufak aralığından dışarıya bakan kişinin Asal olduğunu anladığımda tekrar adını seslendim. Birkaç saniye hareketsiz kaldığına yemin edebilirdim. Sanırım orada olmamı beklemiyordu. Üzerindeki şoku attıktan sonra duruşunu dikleştirdi ama bana dönmek yerine dışarıya bakmaya devam etti. Ürkek adımlarla ona doğru ilerledim. Yanına geldiğimde derin bir nefes aldığını hissettim. Elimi ürkekçe sırtına koyarken ''Asal,'' diye fısıldadım. ''Ne yapıyorsun burada?'' Elimin altındaki kaslarının gerildiğini hissedince ona dokunmayı kestim ve ağır hareketlerle elimi çekip deri montumun fermuarını tuttum.
''Bizim sıramız geldi-'' derken aniden bana doğru döndü. Gözlerindeki katıksız nefret geriye doğru birkaç adım atmama neden oldu. Bunu fark eden Asal kolumu kavrayıp beni kendine çekti ve aramızda açtığım ufak mesafeyi saniyeler içinde yok etti. Bedenlerimizin birleşmesini engellemek için elimi aramıza koydum. Bizi gören herkes elimi sevgiyle onun göğsüne koyduğumu sanırdı. Ne kadar kuvvetle kolumun sıkıldığını anlayamazlardı. Kalbim hiç sakinleşmeyecekmiş gibi hızla çarpıyordu. Ona bu kadar yakın olmak korkudan çok aklımı başımdan alıyordu. Özellikle de nefesini saçlarımda hissettiğimde...
''Yarışmada olduğumuz aklına geldi yani?''
Fısıltıyla söylediği cümle bana bağırmış gibi kas katı kesilmeme neden oldu. Başımı kaldırıp Asal'ın gözlerinin içine bakma cesaretini gösterdiğimde yüzleştiğim tek şey, öfkeydi. Bana dik dik bakıyor, yüzümün her kıvrımını rahatsız bir şekilde inceliyordu. Çenesinin altında atan damara bu kadar yakından bakmak gerilmeme neden oldu. Onu bu kadar neyin sinirlendirdiğini düşünürken ''Ben güle oynaya muhabbet ederken yarışmayı unutursun diye düşünmüştüm,'' demesi her şeyin kafama çakılmasına neden oldu. Bizi Deniz'le görmüştü. Yine... Peki bu sefer neden bizim yanımıza gelmemişti? Neden beni çekip o ortamdan çıkarmamıştı?
''Asal sen yanlış anlad-''
''Doğru gördüm. Anlamıyla ilgilenmiyorum,'' diyerek kolumu bıraktı ama hala elinin orada olduğunu hissetmeme neden olan zonklama tenimdeydi. Geriye doğru birkaç adım atıp aramıza mesafe koydu. Elim tekrar montumun fermuarına yerleştirdim. Asal bir süre daha bana baktı. Endişe tüm bedenimi kapladı. ''Dediğin gibi, bizim sıramız geldi.'' Bunu o kadar düz bir sesle söylemişti ki, en ufak bir heyecan duymuyordu. Cevap vermek için ağzımı açtım ama o arkasını dönüp yürümeye başladı. Peşinden gitmeyi istedim. Olduğum yere çakıldığımı fark ettim. Adım atacak bile enerjim olmadığını anlamak canımın sıkılmasına neden oldu. Hızlı bir şekilde soluk alıp verirken sonsuz aşkımın gözden kayboluşunu izledim. Neden birbirimizi anlamıyorduk? Neden sürekli aramızda bir gerginlik vardı? Yarışmadan dolayı olduğunu düşünmek istiyordum. Sıkıntıyla iç çekerek saçlarımı karıştırdım. Gözlerimi etrafta dolaştırırken Asal'ın dışarıya baktığı yeri gördüm. Onun kadar cesaretli olmasam da, dışarıdaki ortamı sahneden önce görmek istedim.
Ve kelimenin tam anlamıyla festivalin içindeydik. İnsanlar, ışıklar, sesler ve müzik. Kalabalık gerçekten coşkulu gözüküyordu. Stresten mideme kramplar girdiğini hissedince arkamı döndüm ama o an gördüğümü hissettiğim bir şeyle gerisin geri dışarıya baktım. Sahnenin tam önünde dans eden iki kişinin yüzünü daha net görmek için gözlerimi kıstım. Hatta başımı o ufak boşluktan ileriye doğru bile uzattım. O eğlenen kişi benim bal böceğim miydi? Kalbime ardı ardına saplanan acıyla yüzümü buruşturdum. Bal böceğimdi. Yanındaki kız da...
Bahar!

* *

Sosyal medya hesapları:

Blogum:
http://yazar-cizer-tubutubu.blogspot.com.tr/

Kitabın blogu: http://veliahtlar.blogspot.com.tr/

Serinin blogu: http://karanlikaskserisi.blogspot.com.tr/

İnstagram kullanıcı adım: tubux2

Twitter kullanıcı adım: tuptubu

Snap kullanıcı adım: tubux2

Facebook kullanıcı adım: Tuğçe Aksal

Facebook grup: Wattpad / Tubutubu Hikayeleri

Facebook sayfa: Karanlık aşk - wattpad -

Facebook Yazar Sayfası: Tuğçe aksal - tubutubu


Haberler için takip etmeyi unutmayın!

VELİAHTLAR 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin