47

57.7K 2.8K 1.7K
                                    

MASAL

Korku tadındaki bir film, kafamdaki düşünceleri sağa sola gizlese de, bittiği an hepsi aynı yerini aldı. Bileğimden daha çok sızlayan kalp ağrım tekrar kendini hatırlattı. Enes'in dengesiz tavırlarını barındıran gece, ortamın karanlığından faydalanıp zihnimin içinde dans etmeye başladı. Sanırım bu adamı anlamak için bir kılavuza ihtiyacım vardı ama sanmıyorum ki onu daha önce biri anlamış olsun.
''Kışt kışt cinler kışt kışt, yallah cinler yallah!''
Emre'nin korkusuna kendi çapında uydurduğu kapan, takdire şayandı. Sanki kedi köpek kovalıyor, çocuğa bak. ''Ee sıradaki filmimiz ne?'' Bakışlarımı Asal'a çevirdim. İlk dikkatimi çeken Hale'yle dip dibe oturuşlarıydı. İkisinin yapışık bacaklarının üzerinde duran mısır kasesi, bu yakınlıklarına kılıf uydurmak içindi ama yemezlerdi gülüw. Şu anda korkudan tir tir titremesi gereken bal suratın yüzündeki mutluluk, projeksiyonun yansıyan hafif ışığından bile belli olacak kadar belirgindi. Resmen korku filmini romantik filme dönüştürmüşlerdi. Asal'ın ne yapmaya çalıştığını anlamadığım için, Hale'nin mutluluğuna ortak olamıyordum. Bu çocuk, sabah Bahar'la takılıp, akşam hiçbir şey olmamış gibi Hale'yle nasıl vakit geçirebiliyordu? Hadi ikisini de kardeşi gibi görüyor diyelim, mahrem mesafeden haberi var mıydı? Sanırım erkeklerin hepsi dengesizdi ama bayrak taşıma görevi mutlaka Enes Sert'e ait olmalıydı.
''Masal... Asal...''
Gözlerimi yukarıdaki ışığı arsızca sızdıran ve karanlık ortamımızın bir bölümünü loşlaştıran merdiven boşluğuna kaydı. Duyduğum adım seslerinin topuklu tınısı, annemin aşağı indiğini gösteriyordu. Kısa bir an sonra, birkaç saniye kör olmamıza neden olan ışıklar yandı. Homurtular yükseldi. Annem bizi gördüğü için rahatlamış gibi duruyordu.
''Aa Emre hoş geldin oğlum. Haleciğim, sende hoş geldin canım.''
Yayıldığı yerden olabildiğince hızlı bir şekilde toparlanan Emre ''Hoş bulduk Elif Teyze,'' dedi. Hale ise ne zaman kalktığını bilmediğim koltuktan uzaklaşıp annemin yanına gitti. Bu sefer basılmaya bir adım kala, geri adım atıp anı kurtarmıştı. ''Nasılsın teyze,'' diyerek anneme sarılan bal suratın kısıtlı hareketleri, telaşını gözler önüne seriyordu. Annemde bu halini fark etmiş olacak ki bana doğru kısa bir bakış attı. Bende ne olduğunu bilmediğimi söyler gibi omuz silktim. ''İyiyim güzelim, toplantılar biraz uzadı. Geç kaldım. Bir şeyler yediniz-'' derken gözleri pizza kutularıyla dağılmış sehpanın üzerinde dolaştı. ''Yemiş gibi duruyorsunuz. O zaman ben amcanla bana bir şeyler hazırlayayım.'' Hale annemden ayrılıp sanki orada olduklarını bilmiyormuş gibi sehpanın üzerinde gözlerini dolaştırdı.
''Yine de bize katılmak isteyen var mı?''
Bakışlarımı oturan iki yakışıklı da dolaştırdım. Yediği iki büyük pizza ve koca bir kova mısıra rağmen gözleri parlayan Emre'ye ''Yemekte semer varmış canım, seversin,'' dedim ve bana soktuğu lafı ona iade etmenin zevkiyle gülümsedim. Canlılığını gizleyecek kadar gözlerini kısan çocuğa öpücük attıktan sonra anneme döndüm.
''Hiçbirimizin bir şey yiyebilecek halde olduğunu sanmıyorum anne.''
''Tamam o zaman, size iyi eğlenceler.''
Anneme uzaktan öpücük demeti gönderdim. Aynı şekilde karşılık veren annem gülümseyerek merdivenleri tırmanmaya başladı. Hale, annem gözden kaybolana kadar yerinden kıpırdamadı. ''Ee şimdi ne yapıyoruz, hangi film düşündünüz mü?'' Asal koltuğa daha çok yayılırken kumandayla filmlerin arasında gezmeye başladı. Emre'de eski konumunu alıp rahatladı. Hale çekingen adımlarla ikizimin yanına oturdu ama bu sefer araya mesafe koymayı tercih etti.
''Bir korku daha patlatalım mı?''
Asal'ın sorduğu soruya, bal surat keyifli bir gülümsemeyle karşılık verdi. Konu korku filmi olunca, tir tir titreyen kız, utanmasa korku filmini kendi çekmeyi teklif edecekti. Ey aşk, sen nelere kadirsin. ''Yok ya, müzikal gibi bir şey izleyelim.'' Bakışlarım anında Emre'ye çevrildi. Aklımda müzik yarışması ve onun uğruna yaptıklarım dolanmaya başladı. Vakit kaybediyormuşuz gibi hissettim. Diğer grupların nasıl olduğunu bilmesek de, Enesler müzik işinde baya iyiydi. Özellikle de Deniz'in besteleri onlara bambaşka bir hava katıyordu. Benim uyuz platoniğimin sesine diyecek lafımda yoktu. Tamam bizimkilerde kendi çapında işlerinde çok iyiydi ama o yarışmayı kazanabilmeleri için çok çalışmaları gerekiyordu. Daha söyleyecekleri şarkı bile belli değildi ve yarışmaya çok az zaman kalmıştı.
''Müzikal izlemek yerine, müzik yapalım.''
Kendi aralarında fısıldaşan grup bana döndü. Yüzlerindeki ifade, benden böyle bir teklif gelmesini beklemediklerini gösteriyordu. Ellerimi birbirine çırparak ''Hadi bakalım beyler bayanlar,'' dedim ve ayağa kalktım. ''Yarışmaya çok az kaldı ve bizim önümüzde çok uzun bir yol var. Daha şarkımız bile belli değil, millet almış başını gitmiş.''
''Nereden biliyorsun?''
Asal'ın imalı bakışlarının ardından gelen soru, zurnanın zırt dediği yerdi. Dün geceyi açıklamam, hem kendi sağlığımı hem Hale'nin sağlığını hem de yarışmanın sağlığını tehlikeye sokardı. Bir şey uydurmam gerekiyordu ama ne?
''Sonuçta yarışmaya az zaman kaldı ve biz çok geç katıldık. Eminim ki diğer gruplar sadece tekrara geçmişlerdir.''
Beni zor durumdan kurtaran bal surata minnet dolu bir bakış attım. O da rica ederim der gibi gülümsedi. Asal ve Emre anlam veremediğim bir şekilde bakışlarını birbirlerine kilitlemişlerdi. Sanırım söylediklerimizin doğruluk payını, konuşmadan birbirleriyle tartıyorlardı. Tekrar dikkatleri üzerime çekmek için ellerimi birbirine çarptım ve bakışların üzerime toplandığına emin olduktan sonra ''Hadi stüdyoya gidelim,'' dedim.
Yürümeye başladığımda arkamda kalanların ayağa kalktığını duyabiliyordum. ''Sen neden topallıyorsun?'' Asal'ın sorusuyla olduğum yere çakıldım. Bileğim dünkü kadar ağrımasa da hala burukluğunu hatırlatacak şekilde sızlıyordu. Yürüyüş iç güveysinden halliceydi ama belli ki ikizim fazla dikkatliydi.
''Burktum ya önemli bir şey yok.''
Ya da bana düşündüğümden daha fazla önem veriyor olabilir miydi? Önümde eğilip ayağımı kendine doğru çekti ve panduf terliğimi çıkarıp bileğimi incelemeye başladı. Onun bu dikkati, benimde bakışlarımı bileğime çevirmeme neden oldu. Şişliği inmiş olsa da, morluğu beyaz tenime renk katmak için var gibiydi. O derece büyük...
Parmaklarını hafif hafif morluğun üzerinde gezdirirken ''Dokunurken acıyor mu?'' diye sordu. Hafif bir sızı vardı ama bunu Asal'ın bilmesine gerek yoktu. Damağımı şaklatırken başını kaldırıp bana baktı. ''Doktora gittin mi?'' Yemin ederim biraz daha benimle ilgilenirse gözlerim dolabilirdi. Ona ne kadar sinirli olursam olayım, şu hareketleri yüreğimi ona karşı pamuk gibi yapıyordu. Başımı evet anlamında salladım. Yavaşça terliğimi geri giydirdi. O kadar nazik davranıyordu ki, ikizimin içine filmdeki üç harflilerden birinin girip girmediğini düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum.
''Kremlerini aksatma ve çok fazla üstüne basma.''
Ah Asal ah... Dün o ayağın üzerinde neler yaptığımı bir bilsen... Başımı onaylarcasına sallarken beklemediğim bir anda beni kucağına aldı. İçine ne girdiyse ömrünün sonuna kadar orada kalmalıydı. Şaşkınlığımı gizleme gereği duymadan, beş karış açık ağzımda ikizime baktım. O ise ona bakmamı umursamamış gibi ''Önce hangi şarkıyla katılacağımıza karar verelim,'' dedi diğerlerine bakarak. Stüdyoya doğru ilerlerken Hale'yle göz göze geldik. Şarkıya karar vermek, onun sesine gidecek bir şeyler bulmaktı. Bu da onu germiş gibi duruyordu. Rahatlaması için gülümsemeye çalıştım. Aldığım karşılıksa sadece minicik bir tebessümdü. Gerçekten gergindi.
''Sizce yabancı bir şarkıyla mı katılmalıyız, yoksa türkçe mi?''
Emre'nin sorusuna cevap vermeden önce beni koltuğa oturtan ikizim, bal surata döndü. ''Hangisinde kendini daha rahat hissedersin?'' Hale kısa bir an düşündü. O sırada Deniz'le şarkı söylediğini hatırladım. Yanlarında olmasam da Enes'in odasından gayet net duyulan parçaların hepsi türkçeydi ve Hale hiç tanımadığı birinin yanında rahat olabilmişti. O zaman yarışmadaki kalabalığın önünde de türkçe bir şarkıyla rahat olabilirdi.
''Bence türkçe bir şarkıyla katılın.''
Tekrar bakışlar üzerime toplandı. Asal her zamanki gibi sorgular bir ifadeyle bakıyordu. ''Sonuçta herkes yabancı müzik sevmez,'' diyerek söylediğime bir neden buldum. Şimdi üzerimdeki bakışlar mantıklı bir hal aldı. ''Peki slow mu hareketli mi?'' Emre ve sorularına cevap vermekten bir hal olmuştum. Buna da onlar karar versin diye düşünerek omuz silktim ve arkama yaslandım. Bu sefer bakışlar Hale'nin üzerine çevrildi. Zaten gergin olan bal surat, iyice gerilmiş gibi duruyordu.
''Siz karar verin.'' Topu iki yakışıklıya atan Hale, yanıma oturdu. Gönlünden ne geçtiğini sorduğumda fısıltıyla ''Heyecandan bir gönlüm olduğunu bile unuttum,'' diye cevap verdi. Asal yeni kestiği sakallarının üzerinde ellerini dolaştırırken ''Hale'nin sesi yavaş parçalara daha uygun ama kalabalığı da hareketli parçalar coşturur,'' dedi. Daha çok sesli düşünüyor gibiydi.
''İki ucuda boklu değnek diyorsun yani bro?''
Bıyık altından gülümseyen Asal, bakışlarını bal surata çevirdi. Hale anında buna tepki verip duruşunu dikleştirdi. Bir süre bakışan çiftin aklından neler geçtiğini anlamıyordum. Ortam fırtınadan önceki sessizliğe büründü. Emre'yle birbirimize baktık. O da benim gibi hiçbir şey anlamamıştı. Daha sonra ikimizinde bakışları Asal ve Hale'nin üzerine kaydı. Yüzlerindeki tebessüm, hala konumuzun yarışma olup olmadığını düşündürdü. Elimi ardı ardına şıklatarak, romantik anlarını bölerken ''O zaman ne yapıyoruz?'' diye sordum. Asal konudan koptuğunu fark edince ''Ee,'' demeye başladı. Telaşlı küçük bir çocuk gibi ne yapacağını şaşırmış duruyordu.
''Biz başlayalım, hangisi olacağına karar veririz ya.''
* *

VELİAHTLAR 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin