5

235K 9.4K 2.1K
                                    

HALE

''Asal is watching!''
Portakal suyumdan içerken çaktırmadan Asal'a baktım. O geceden sonra gözü sürekli Masal'la üzerimizdeydi. Her hareketimizi izliyor, her gittiğimiz yerde yanımızda bitiyordu. Belli ki ikizinin saçmalığına inanmamıştı. Hoş inanmak için tam bir geri zekalı olmak gerekiyordu.
''Kimden ötürü acaba?''
''Aman bal surat. Hazır yeni yeni sinirim geçiyor. Tekrar bana şu salak çocuğu hatırlatma!''
Masal elindeki tostun kalan parçasını ağzına tıktı. Minik ağzı zar zor kapanmıştı. ''Yavaş boğulacaksın,'' dediğimde omuz silkti. Ne kadar sinirim geçti dese de sürekli yemek yemesi, geçmediğini belli ediyordu. ''Neden bu kadar takıyorsun Masal?'' diye sorduğumda tostu çiğnemeyi bırakıp bana baktı.
''Gerçekten o çocuğun seninle ilgilenebileceğini düşündün mü?''
Gözlerini kısıp ağzındakini çiğnemeye devam etti. Bana çok şey söylemek istediğinin farkındaydım ama belli ki ağzındaki lokmayı bitirmesi gerektiğinin farkındaydı. Zar zor yuttuktan sonra ''Neden düşünmeyeyim?'' diye sordu. Ciddi misin bakışlarımı gönderirken ''Neyim eksik?'' diye devam edince ''Yaşın,'' dedim. Abartılı bir şekilde gözlerini devirip meyve suyundan bir yudum aldı.
''Aramızda çok fazla fark olduğunu sanmıyorum.''
''En az altı yaş?''
''Abartma Hale,'' diyerek benim tabağımdaki tostu işaret etti. ''Yiyecek misin?'' Daha cevap vermeden tabağı önüne çekerken ''Sende yemeği mi abartmasan Masal?'' diye sordum. Omuz silkip yarım tostumu yemeğe başladı. ''Yuh!''
''Semerin kaldı Masal Abla!''
Aktan ve Renan yanımıza geldi. Masal 'Çok biliyorsunuz siz,' gibi gözlerini kısarken ''Size ne be belalar. Denize gideceğim. Enerji lazım!'' dedi. Renan ve Aktan birbirine bakıp haince gülümsedikten sonra bize döndüler. ''Haklısın, aç ayı oynamaz!'' Masal oturduğu yerden kalkmaya çalışırken ikisi de kahkaha atarak koşmaya başladı. Tekrar yerine oturan arkadaşım ''Bu çocuklar bir gün elimde kalacaklar,'' deyip tosttan bir ısırık daha aldı. Resmen onu izlerken ben doymuştum.
''Cansu Teyze duyarsa çok üzülür.''
''Sanki çocuklarının ne mal olduğunu bilmiyor.''
Etrafı kolaçan ederken Asal'ın telefonla konuştuğunu gördüm. Gülüyordu. Şaşkınlığımı gizlemekte zorlanıyordum. Buzlar prensi, kahkaha atarak telefonda konuşuyordu. Ne konuşuyordu? Kiminle konuşuyordu? Kız mıydı?
''Canım patates kızartması istedi,''
Masal'a ''Oha!'' diyerek döndüm. Ne var gibisinden bana bakarken ''Bu kadar yemekle anca çocuğun kalıbına ulaşırsın bal böceği. O halde de çocuğu elde edebileceğini sanmıyorum.'' deyince kaşlarını çattı. ''Kalıbına tüküreyim onun!'' dediğinde gülsem mi ağlasam mı bilemezken, ''Ayrıca neden ikide bir onu elde edemeyeceğimi söylüyorsun ki?'' diye sordu. ''Ben istersem, ağzından girer burnundan çıkar onu kendime aşık ederim.''
''Güldürme beni Masal.'' Gözlerini kısan arkadaşım ''Beni tanımıyor musun?'' dedi. ''Bunu babandan bir şey istemekle karıştırma. Hayal kırıklığına uğramanı istemediğim için söylüyorum. O çocuk sana sadece kardeş gözüyle bakar.''
''Var mısın iddiaya?'' diye sorduğunda şaşkınlıkla alnım kırıştı. ''Ben o çocuğun dikkatini çekeceğim.'' Gözlerimi devirirken ''Zaten yaptığın saçmalıklarla o gece çektin. Bunun için iddiaya girmeye gerek yok,'' dedim. İşi inada bindireceğinin farkındaydım. Aslında bu, en son isteyeceğim şeydi. Çünkü sonunda hayal kırıklığı yaşayacaktı ve onun depresyon hali gerçekten çekilmezdi. ''O zaman o çocuğu kendime aşık edeceğim!''
* *
MASAL

Günlerdir Asal'ın gözleri üzerimizde olduğu için bir yere kıpırdayamıyorduk. Tek rahat olduğumuz yer, kumsaldı. Onda da ne o çocuk, ne de arkadaşları gözüküyordu. Belki gitmişti, belki gelecekti. Ama ben kesinlikle şu anda olmayacak duaya amin demeye çalışacaktım. Çünkü iş inada binmişti!
''O zaman o çocuğu kendime aşık edeceğim!''
Hale'nin gözleri fal taşı gibi açıldı. Otomatikman benimki de. Ben öyle bir tipi kendime nasıl aşık edecektim? Ama söz bir kere ağızdan çıkmıştı. Ayağa kalktım. Hale nereye gittiğimi sordu ama ben cevap vermeden içeri girdim. Koşar adım odaya çıkıp, deniz için hazırlandım. Hale odaya gelmiş, beni fikrimden vazgeçirmek için elinden geleni yapmıştı. En son 'Ölmek var, dönmek yok!' dediğim için o da pes edip hazırlanmaya başlamıştı.
Kafama koyduğum şeyi yapardım. Bu yüzden onu bulup, kendime aşık etmeliydim!
Ama ne yapacağımla ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Onu görüp göremeyeceğimi bile bilmiyordum. Hoş görsem ne diyecektim?
Kumsala geldik. Bir yandan tırım tırım çocuğu aradım, diğer yandan gördüğüm an ne yapabileceğimi düşündüm. Sanırım ona yaklaşmak için onun tarzında biri olmalıydım. Tabi önce onu bulsam iyi olacaktı. Neredeyse hava kararacaktı, sahil boşalmıştı ama ben hala o yakışıklıyı arıyordum. Onu göreceğim diyerek denize bile girmemiştim. Resmen takıntı haline gelmişti bende. Ya bulacaktım ya bulacaktım!
''Masal hadi artık ya!''
Hale'nin bıkkın sesiyle nefesimi dışarı üfledim. Annemler çoktan yanımızdan ayrılmıştı. Asal bile ortada yoktu. Miskince ayağa kalktım. Hale her zamanki gibi çoktan eşyalarımı toplamıştı. Terliklerimi giyip ayaklarımı sürüye sürüye yürümeye başladım. Acele etmeme gerek yoktu. Nasılsa banyo yapmayacaktım. Eve geldiğimizde ayaklarımı yıkayıp salondaki koltuklara uzandım. Tavanı izleyerek kalbimi gümbür gümbür attıran adamı düşündüm. Benimle dalga geçtiği için 'Cehenneme kadar yolu var' diye düşünüyordum ama şu anda deli gibi nerede olacağını merak ediyordum. Gerçekten gitmiş olabilir miydi? Gitmediyse neredeydi? Acaba yine o korkunç mekanda mıydı?
''Kızım sen yıkanmayacak mısın?''
Annem merdivenlerden inerken başımı hayır anlamında salladım. ''O zaman üzerini değiştir. Yemek yedikten sonra bizde dışarı çıkarız.'' Bizde? Başka kim dışarı çıkıyordu ki? Nefesimi dışarı üfleyerek yattığım yerden kalktım. Ayaklarımı sürüye sürüye merdivenlere doğru ilerlerken Asal'ın tüm yakışıklılığıyla aşağı indiğini gördüm. Bu çocuk hangi ara eve gelip, yıkanıp, partiye gider gibi hazırlanmıştı?
''Anne ben çıkıyorum.''
Dışarı çıkan kişi Asal mıydı? ''Tamam oğlum,'' diyerek yanımıza gelen annem ''Dikkatli ol, selam söyle,'' diye devam etti. Asal aynada gömleğinin yakalarını düzelttikten sonra ''Geç gelirim. Merak etme,'' diyerek annemin yanağını öptü. ''Nereye gidiyorsun?''
Asal ifadesiz bir şekilde beni incelerken ''Hesap mı vereceğim?'' diye sordu. Daha sonra da cevabımı beklemeden arabanın anahtarlarını alıp evden çıktı. Birkaç saniye arkasından baktım. İkiz olmamıza rağmen ona her şey serbest bana her şey yasak nasıl oluyordu?
Arkamı döndüğümde annemin çoktan yanımdan ayrıldığını gördüm. Madem gece dışarıda dolaşmak için oğluna izin veriyordu, o zaman bende bu gece dışarı çıkacaktım. Onlarsız!
Ayaklarımı vura vura merdivenleri tırmandım. Sinirle odaya girdim. Hale irkilirken telaşla bana döndü. Yeni yıkandığı için mi gözleri kızarmıştı yoksa ağlıyor muydu? ''Bal surat,'' diyerek kapıyı kapatıp yanına gittim. Kesinlikle ağlamıştı. ''Ne oldu?'' diye sorduğumda titrek bir nefes aldı. Aklıma Asal'ı görmüş olabilme ihtimali geldi.
''Asal mı?''
Ben yanına otururken o başını yavaşça evet anlamında salladı. ''Bir kızla buluşacak,'' dediğinde şaşırmadım. Çünkü bu ikizimin sürekli yaptığı şeydi. ''Ona kahkaha attırabilen bir kızla.'' İşte şimdi gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Asal'ın kahkahalarla gülmesi, Justin'in uzun hava söylemesinden bile zordu. ''Başka bir şeye gülmüştür o,'' diyerek moral vermeye çalışsam da Hale imalı bir şekilde baktı. Aklımda Asal'ı meşgul eden kızın kim olduğu dolaşırken birden gözlerim büyüdü. Asal yoktu. Bizi kontrol eden biri yoktu. O zaman çalsın bateriler, böğürsün amiceler...
Heyecanla ayağa kalktım. Giysi dolabındaki kıyafetleri karıştırdım. O mekana uyan hiçbir şeyim yoktu. Aklıma Asal'ın tişört koleksiyonu geldi. Eminim babam bu detayı kaçırmamıştı. Koşar adım odadan çıktım ve tam karşımdaki odaya daldım. Hazar'ın çıplak olduğunu görmemle çığlık atıp gerisin geri odadan çıkarken özür dilemeyi ihmal etmiyordum. Yanaklarım alev alev yanıyordu. Allahtan arkası dönüktü diye kendimi rahatlatmaya çalışırken kapı açıldı. Hazar kaşlarını çatarak ''Dingonun ahırına mı giriyorsun?'' diye sordu. Valla Asal'ın odası olduğu için bir ahıra giriyordum ama...
''Özür dilerim Hazar. Ben odada olacağını düşünemedim.''
''Ne istiyorsun?''
''Asal'ın tişörtlerinden alacaktım.''
''Haber var mı?'' diye sorduğunda dudaklarım aralandı. Bir an karşımda babamın olduğunu hissettim. Bu çocuğun tepkileri bile olgundu. ''Var var,'' diyerek Hazar'ı ittirip odaya girdim. Birkaç dolabı açıp kapattım. En sonunda üst üste katlanmış tişört cennetiyle derin bir nefes aldım. Siyah olan iki tanesini elime aldım. Hazar hala bornozlu olduğu için göz teması kurmadan odadan çıktım. Kendi odama girdiğimde Hale'nin her zamanki gibi cici kız modunda giyindiğini gördüm.
''Çıkar çıkar!'' diyerek elimdeki bir tişörtü üstüne fırlattım. ''Bu ne?'' diyerek tişörtü inceleyen Hale'nin gözleri fal taşı gibi açıldı. ''Asal'ın bu,'' dediğinde başımı evet anlamında salladım. ''Bizi öldürür!'' O da Asal için tişörtlerinin ne kadar önemli olduğunu biliyordu ama bu gece için daha uygun bir şey düşünemiyordum. ''O fark etmeden yerine koyarız,'' diyerek hızla üzerimi giyinmeye başladım. Asal'ın tişörtü bana iki beden büyüktü. Bu yüzden altımdaki kot şort adam akıllı gözükmüyordu. Ucunu düğüm yapıp göbeğimi açtım. ''Bunlarla nereye gideceğiz?'' Hale tişörtü üzerine geçirmiş, altındaki sarı pantolonu siyahıyla değiştirmişti. ''Sence?'' diye sorduğunda önce kaşları çatıldı. Daha sonra neresi olduğunu anladığı için gözleri açıldı.
''Sakın bana yine o mekana gideceğimizi söyleme!''
''Tamam söylemem,'' Gözlerime koyu bir makyaj yapıp, saçlarımı kabarttım. Hale balerin topuzu tercih ederken, benim zorumla koyu bir makyaj yapmıştı. ''Annemler kalp krizi geçirmezse iyidir.'' ''Olmaz bir şey,'' dediğimde ''Sahi bu kılıkta, annemlerden nasıl izin almayı düşünüyorsun?'' diye sordu.
''O iş bende bal surat. Hadi çıkalım.''
Merdivenlerden paldır küldür inerken Melek Teyze'nin ''Yavaş olun!'' demesiyle adımlarımı yavaşlattım. Bizimkilerin görüş alanına girdiğimizde Aktan ve Renan kahkaha atmaya başladı. Diğerleri ise şaşkın bir şekilde bize bakıyordu. Mavi'nin saçlarını gördüğümde 'Keşke saçlarımı bende spreyle boyasaydım' diye düşündüm. ''Onlar Asal'ın tişörtü mü?''
''Ayı olduğunu kabul etmiş. Birde kendine cins seçmiş ya,'' diyerek Renan'a baktı. İkisi de aynı anda ''Panda!'' diye bağırınca ''Sizi gebertirim'' diyerek üzerlerine yürüdüm.
''Masal!''
''Çocuklar!''
Annem ve Cansu teyze bize müdahale ederken Melek Teyze kızını inceliyordu. ''Bu kılıkta sokağa çıkmayı düşünmüyorsunuz herhalde?'' Hale üzerini inceledi. Bende inceledim. Ne vardı ki kılığımızda? Sanki çıplaktık. Alt tarafı gotik olmuştuk.
''Düşünüyoruz ve çıkıyoruz,'' deyip Hale'nin yanına gidip çekmeye başladım. ''Çok geç kalmayız. Merak etmeyin.'' Asal'a hiçbir şey söylemeyen annem ''Hiçbir yere gitmediğiniz için geç de kalmazsınız!'' deyince ''Anne!'' diye bağırdım. ''Evlat ayırma!''
''Kendini Asal'la kıyaslama sakın! O dışarı çıkmak için izin istedi ve böyle bir kılıkla karşıma dikilmedi!''
Bir süre annemle kavga ettik. En sonunda bir korumanın yanımızda olması kaydıyla dışarı çıkmamıza izin verdi. Buna da şükür derken soluğu arabada aldık. Annemlerin bin bir tembihiyle yola çıktık. Evden uzaklaşmamızla rahat bir nefes aldım. Asal ortada yoktu. Annemleri atlatmıştık. Önümüzde tek bir engel kalmıştı. O da bu koruma.
Barlar sokağına yaklaştığımızda ''Burada durabilir misiniz?'' diye sordum. Adam uygun bir yerde durdu. Hale etrafa bakınırken ''Birkaç saat içinde döneriz,'' dedim. Adam tabi ki de bunu yememiş, emire karşı gelemeyeceğini söylemişti. Adamların babama ve dolayısıyla anneme sadık olacağından rahatsız olacağım hiç aklıma gelmezdi.
''O zaman lütfen aramızda beş metre olsun. Dışarıdan korunmaya muhtaç birisi gibi görünmek istemiyorum.''
Adam bu isteğimi kabul ederken arabayı uygun bir yere park etti. Hale'yle kol kola girip yürümeye başladık. En yakın arkadaşımın gergin olduğunu hareketlerinden anlıyordum. ''Masal, bu adamın gözetimindeyken oraya nasıl gireceğiz?'' Omzumun üzerinden arkama baktım. Aramızda birkaç kişi varken bile net bir şekilde görünen adamın gözleri bizim üzerimizdeydi. Derin bir nefes alıp önüme döndüm. Neresinin en kalabalık olacağını düşünürken aklıma barlar sokağı geldi. Adımlarımı hızlandırdım. Hale ara ara arkaya bakıp adamı kontrol ediyor, hala peşimizde olduğunu söylüyordu. Barlar sokağına girdik. Üzerimize gelen insanların arasından hızla geçerken bir yandan da Hale'yi çekiştiriyordum. O korkutucu mekanın önüne geldiğimizde arkama baktım. Adam çok uzaktaydı ve eminim ki bizim nereye girdiğimizi bile fark etmeyecekti. Koşar adım içeri girdim. Boğucu karanlık, karabasan gibi üzerimize çökmüştü. Böğüre böğüre şarkı söyleyen bir adam, ilk seferki gibi etki uyandırmamıştı. En azından kulaklarımı kapatma gereği duymadım. Gözüm karanlığa alıştıktan sonra ağır adımlarla yürümeye başladım. Sırtımda resmen Hale'nin göğüslerini hissediyordum. Etrafa bakınırken bana çarpan insanlara bağırmayı ihmal etmiyordum.
Yoktu!
Lanet olasıca çocuk, burada da yoktu!
''Masal, çok terledim. Çıkalım mı artık?''
Hale'nin mızmızlanmasını umursamadan bar kısmına doğru yürüdüm. Gözlerim karanlık mekanın içinde dört dönüyordu. Her geçen saniye biraz daha ümitsizliğe kapılmama neden olurken Hale beni dürttü. ''O yakışıklıyı bulmadan buradan gitmeyeceğiz Hale! O yüzden mızmızlanmayı kes ve etrafa bak!''
Hale hala beni dürtmeye devam ediyordu. Nefesimi dışarı üfleyip ''Ne var bal surat?!'' diye bağırarak arkamı döndüm. Hale bakışlarıyla bir yeri işaret etti. Nereyi gösterdiğini görmek için omzumun üzerinden arkama baktım ve kalbimi tekleten yakışıklının kalın ama şekilli olan kaşlarını çatarak bize baktığını gördüm. Hızla Hale'ye dönüp dudaklarımı oynatarak ''O'' dedim. Yüzümdeki aptal sırıtışı dudağımı dişleyerek geçirmeye çalıştım. Kalbim heyecandan bambaşka ritimlerde atıyordu. Ya da bu mekan içinde yankılanan baterinin vuruşlarıydı. Ne fark eder ki. O buradaydı. Gitmemişti.
Saçımı düzeltip arkamı döndüm. Çocuğun hala bizi izlediğini görmek daha da heyecanlanmama neden oldu. Bara doğru yürüdüm. Hale'nin huzursuz nefesini ensemde hissediyordum. Bize doğru gelen arkadaşını durdurup öne geçti. Allah'ım bu bir işaret mi?
''İyi akşamlar, biz soğuk bir şeyler istiyorduk.''
Bar taburesine çıkmayı zor da olsa başardım. Hale de yanıma oturdu. ''Aradığınız yakışıklıyı bulamadığına göre size soğuk su vermemi ister misiniz?'' Sesi... Kelimenin tam anlamıyla tahrik ediciydi. Gırtlaktan gelen boğuk ses, içimi kıpır kıpır yaparken söylediği şeyi geç de olsa algılamıştım. O bu kadar gürültü arasında benim söylediğimi duymuş muydu? Lanet olsun! Düşün Masal. Karizmanı kurtaracak bir şeyler düşün.
''Alkollü bir şeyleri tercih ederim.''
Tek kaşını kaldıran çocuk ''Yaşın ne senin?'' diye sordu. Gözleri koyu viski rengi gibiydi ve uzun koyu renkli uzun kirpiklerle çevrelenmişlerdi. ''O kadar düşünmeni gerektirecek bir yaşın olduğunu sanmıyorum.'' Cümleleri beni gerçekliğe döndürmüştü. İçimden ''Sanane'' demek isterken çocuğun kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. ''Bu cevabı verdiğine göre, 13 hadi taş çatlasın 15,'' Seslimi düşünmüştüm ben! Fuck!
''18 yaşındayım ben?'' Çocuğun daha da şaşırdığını gördüm. Hatta bu şaşkınlığın etkisiyle dudağının milimetrik bir şekilde kıpırdadığına yemin edebilirdim. Gözlerimi kırpınca bir an yok olmuştu.
''Nerede? Öteki hayatında mı?'' demesiyle üzerimdeki bütün pozitif etkisi yok oldu. Gözüm tişörtünün boyun kısmında gözüken, tüm deniz boyunca çözmeye çalıştığım kolyesinin ipine kaydı. Acaba hiç çıkarmıyor muydu?
''Kaç yaşındasın ufaklık?'' diye sorduğunda gözlerimi kısarak ona baktım. İlk kez biri bana ufaklık demişti ve bunu onun demesi sinirlenmeme neden olmuştu. ''Buraya girebilecek yaştayım.''
''Yürümesini beceren herkes buraya girebilir, önemli olan burada kalabilmek.''
Allah'ım bu çocuk ne kadar itici, ne kadar kendini beğenmişti böyle. Görünüş her şey değilmiş demek ki! ''Ben istediğim her yerde kalabilirim. Sen benim kimin kızı olduğumu biliyor musun?''
Çocuğun bakışları farklılaştı. Resmen benimle dalga geçiyordu. ''Kimin? Mutlaka korkmam gereken bir kişinindir,'' deyip ellerini rahat bir şekilde göğsünün üzerinde bağladı. Kasları tişörtünü yırtacak gibi duruyordu. Gözüm kısa bir an dövmesindeki değişik objelere takıldı. Daha sonra ukala gülümsemesini fark ettim. Gözlerimi kısarak ona doğru eğildim. O da bana...
''Demir Kara''
Çocukta korkmuş gibi durmuyordu. Aksine yüzündeki ifade daha alaycı bir hal aldı. ''Boyun uzamış gibi durmuyor,'' dediğinde kaşlarımı çatarken ''Ne?!'' dedim. ''Bunu söyledin ya. Boyunun uzadığını sanıyorsan...'' Sinirlenmiştim. O benimle nasıl bu şekilde konuşabilirdi. Bar bankosuna elimi sertçe vurup cümlesini yarıda kestim. ''Benimle doğru konuş!''
Çocuğun alnı şaşkınlıkla kırıştı. ''Ow sert kız. Yalnız ben sadece kızların yatakta sert olmasından hoşlanırım. O yüzden ayağını denk alsan iyi olur bücür!''
Bücür! Bana bücür demişti! Hızlanan nefesim kulaklarımda uğulduyordu. Yumruklarımı sıktım. Derin nefesler alarak sakinlemeye çalışırken gözlerimin dolduğunu, çocuğun yüzünün bulanıklaşmasından anladım. Ağlamayacaktım!
''Şimdi sizi dışarı attırmadan çıksanız iyi olur.''
Artık dayanamayacaktım. ''Sen kimi nereden attırıyorsun be?'' diye bağırarak bar taburesinin ucuna bastım. Şimdi onunla aynı boydaydım işte. ''İstersem burayı satın alırım ben!''
''Bir sorun mu var Masal Hanım''
Birden omzumun üzerinden arkama baktım. Bu adam onca mekan içinde bizi nasıl bulmuştu? Neyse en azından işime yarayacaktı. ''Evet!'' diyerek bar taburesinden indim. ''Büyük bir sorun var!'' diyerek çocuğa bakarken ''Egosunu koynunda büyütmüş bir adam yüzünden istediğim yerde eğlenemiyorum.'' dedim. Çocuğun yüzündeki alaycı ifade saniyesinde silindi. Hatta kaşlarını çatarak sinirlendiğini belli ediyordu. Ellerini iki yana koydu ve bana doğru eğildi.
''Egom yüzünden değil küçük hanım. Yaşın yüzünden. Reşit olduğunda görüşelim.''
Gözlerimi kısıp ''Ukala'' derken tüylerimi diken diken eden ses duyuldu.
''Masal Kara senin burada ne işin var?!''

* *

Sosyal medya hesapları:

Blogum:
http://yazar-cizer-tubutubu.blogspot.com.tr/

Kitabın blogu: http://veliahtlar.blogspot.com.tr/

Serinin blogu: http://karanlikaskserisi.blogspot.com.tr/

İnstagram kullanıcı adım: tubux2

Twitter kullanıcı adım: tuptubu

Snap kullanıcı adım: tubux2

Facebook kullanıcı adım: Tuğçe Aksal

Facebook grup: Wattpad / Tubutubu Hikayeleri

Facebook sayfa: Karanlık aşk - wattpad -

Facebook Yazar Sayfası: Tuğçe aksal - tubutubu


Haberler için takip etmeyi unutmayın!

VELİAHTLAR 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin