44

62.2K 2.6K 1.9K
                                    

BAHAR

Evden çıkarken burada olma düşüncesi bu kadar ağır gelmemişti ama şu anda tam anlamıyla işkence çekiyordum. Ada havasının insanı yorduğunu söylerlerdi. Her zaman abarttıklarını düşünürdüm. Sonuçta bol oksijen ancak insanın ciğerlerini yorardı. Öyle değil mi? Fakat şu anda adım atacak bile enerjim yoktu. O kadar yorgundum ki, tek düşündüğüm şey yatağım ve onun içinde çekeceğim deliksiz uykuydu. Peki, ben neredeydim? Kulübün arka kapısına giden yolda... Peki neden?
Çünkü ben tam bir salaktım. İçerisini yöneten kişi babam olduğunu iddia eden adamdı. Kulübün sahibi amcamdı ve ben kuzenimin parçaladığım arabasının borcunu ödemek için buradaydım. Çünkü ben Bahar Ak'tım ve lanet olasıca onurum her şeyden önce gelirdi. Ailemden bile...
Aile.
Düşününce bir anda kendimi kalabalık bir ailenin içinde bulmuştum. Oraya ait hissediyor muydum? Hayır. Hissedecek miydim? Sanmıyorum. Bu zamana kadar aile kavramım çekirdeğin bir bölü ikisi kadardı. Ufak dünyamı dolduran, iyi günlerimde de kötülerinde de yanımda olan, beni sarıp sarmalayan tek kişi annemdi. Şimdi ise ay çiçeği tarlasına düşmüş gibi hissediyordum. Tanımam gereken o kadar kişi vardı ki, korkuyordum. Ayçiçeği demişken ada havası acıktırdı mı ne?
Bıkkınca nefesimi dışarı üfleyerek arka kapıyı açtım. Yine o meymenetsiz suratlı şefi göreceğim için daha ilk saniyeden iştahım kaçsa da içeriden gelen kokular beni tekrar hayata döndürdü. Bu adam gıcık mıcıktı ama işinin ehliydi. Hoş bu kokular her zamankinden farklıydı sanki. Yeni lezzetler arayışına mı girmişti yoksa. Allah'ım düşüncesi bile midemdeki kurtların horon tepmesine neden oluyordu.
Koşar adım soyunma odasına gidip üzerimi değiştirdim. Ayaklarımı sürüye sürüye geldiğim yere gidebilmek için popoma motor takmış gibiydim. Ey yemek, sen nelere kadirsin böyle. Soyunma odasından çıktım. Saçlarımı toplayarak mutfağa doğru ilerlerken bir anda duraksadım. Enfes yemek kokularının arasından sızan tanıdık aroma kaşlarımın çatılmasına neden oldu.
Nikotin...
Bizim usta ne zamandan beri sigara içiyordu. Hem de o aşık olduğu mutfak sınırları içinde. Ayol adam yemeği azcık yaksa, mutfağı is oldu diye karalar bağlardı. Kısa bir an sigara böreğinin sigara gibi kokma ihtimalini düşündüm. Saçmaladığımı fark ettiğim an yürümeye devam ettim. Kapının önüne geldiğimde duraksadım. Nedense hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı hissine kapılmıştım. Kapının kolunu tuttum ve derin bir nefes alarak kapıyı açtım. İçeri girmemle olduğum yere çakılmam bir oldu. Elim hala kapı kolunun üzerindeydi. Gözlerim ise dudaklarının arasına sıkıştırdığı sigaranın düştü düşecek gibi duran külünü umursamayan çocuktaydı. Reklamlardan fırlamış gibi duran bir havası yüzünden mi bu kadar kasıntıydı. Ya da benim geldiğimi fark edemeyecek kadar aklı yerinde değildi. Önlük yapılı vücudunu gizleyememişti. O omuzlarla Amerikan futbolu oynamak yerine neden Amerikan salatası yapmayı tercih etmişti ki? Boyu mutfak tezgâhına göre fazla uzundu. Bu yüzden hafifçe eğik durması gerekiyordu. Başına bone takmasına rağmen sarışın olduğunu görebiliyordum. Sarışın erkeklerden hiç hoşlanmazdım. Kesinlikle hepsi kendini beğenmiş olurdu ki, şekil 1-A nında farklı olduğunu sanmıyordum. Gözlerini bana bakmadığı için tam seçememiştim ama renkli olduğuna kalıbımı basardım. Kirli sakalı ona olgun bir görünüm sağlamıştı. Belki de olgundu. Nereden baksan 24 yaşında duru-

"Orada beni izlemeye devam edecek misin yoksa bir işin ucundan tutar mısın?"

Ses tonu, daha önce duymadığım kadar erkeksiydi.Aksanlı mı konuşuyordu o? Masadaki kapta bir şeyler karıştıran çocuk göz ucuylabana baktı. Sanki düşüncelerimi sesle dile getirmişim gibi dudaklarımı birbirinebastırdım.
"Bahar?"
Adımı mı biliyordu? Adımı nereden biliyordu? Kaşlarımı çatarken "Sen Baharolmalısın," dedi. Hayatımda ilk kez gördüğüm İngiliz aksanlı bir kasyığınının beni tanıması kadar belirgin bir kıyamet alameti olabilir miydi?
"Sen kim olmalısın?"
Dudaklarının kenarı hafif bir tebessümle kıvrıldı. Gamze sayılmayacak birkıvrım anında yerini aldı. Keyiflenmiş miydi? Burnuma hiç iyi kokulargelmiyordu. Aslında geliyordu ama şu andaki konumuz bununla alakalı değildi.Kapının koluna işkence yapmayı bırakıp tezgâha doğru yürüdüm. Dudaklarınınarasındaki sigaranın uzun külünü hala düşürmemişti. Bu işte gerçekten ustaolmalıydı.
"Beni nereden tanıyorsun?"
Elimi kolumu nereye koyacağımı bilemediğim için göğsümün üzerinde birleştirdim.Kabın içindeki cıvık şeyi çırpan çocuk kısık gösterini bana çevirdi. Düşündüğümgibi gözleri renkliydi. Mavi... Ama bu tonu daha önce hiç görmemiştim ya dasigara dumanı beni yanıltıyordu. Sigarasını işaret ve baş parmağı arasınakıstırdı. Son bir nefes aldı ve dumanı dışarı üflerken sigarayı lavabonun içinebastırdı. "Seni tüm aile tanıyoruz," dediğinde kaşlarım hafifçeçatıldı. Çocuk bana doğru dönerken "Ben Korhan," dedi ve unlu elinibana doğru uzattı.
"Babasının yerine geçen ve öcünü alacak olan kişi."
Önce unlu ellerine sonra garip bir mavisi olan gözlerine baktım. Babasınınyerine geçen derken neyi kast etmişti. Gözlerim hızla çocuğun yüzünü taradı.Tanıdık geliyor muydu? Hayır. Neyin öcünden bahsediyordu o zaman?
''Nezaketen sana uzatılan eli sıkmak gerekiyor. Çırak.''
Lanet olsun. Çırak demişti. Bana şefin seslendiği gibi çırak demişti. Yoksa...Hayır ya, o meymenetsiz adamın oğlu falan olamaz değil mi? Bir kere bizim şefİngiliz değildi ki. Buram buram Anadolu kokardı ama bu çocuk... ''Tabi ya,''diyerek elini çeken çocuk tekrar karıştırdığı şeye döndü. ''Babam buözelliğinden bahsetmişti. Nasıl düşünemedim ki...'' Kulaklarımda şefinnezaketimle ilgili yaptığı yorumlar canlandı. Resmen aklıma gelen başımagelmişti. Onun oğluydu ama neden buradaydı?
''Şef nerede?''
Yeni bir dal sigarayı dudaklarının arasına kıstırmış olan Korhan, pahalıçakmağıyla sigarasını yakarken bana baktı. O sırada mutfakta kimsenin olmadığıdikkatimi çekti. Burası neden bu kadar boştu. ''Ve diğerleri nerede?'' diyesoruma devam ettiğimde Korhan sigarasından derin bir nefes alıyordu. ''Bundansonra baş başayız.'' Afallar gibi söylediği cümleyi yineledim. Başıyla benionaylarken ''Çalışırken elimin altında insanların olmasını sevmem,'' dedi. ''Oyüzden hepsini kovdum.''
''Kovdun mu? Senin böyle bir yetkin yok.''
Hafifçe tek kaşı havaya kalkarken dudaklarının kenarı tekrar ukalaca kıvrıldı.Yetkisi olabilir miydi? ''Az laf çok iş çırak. Ben-''
''Bir dakika. Ben gerçekten anlamıyorum. Şef neden gitti, sen neden geldin.Buradaki onca kişiyi nasıl kovabildin. Öte yandan sen kulübün büyüklüğünügördün mü? Buraya gelen insan sayısını biliyor musun? Allah aşkına iki kişi, okadar insana yetecek yemekleri nasıl hazırlayacağız?''
Neredeyse nefes bile almadan tüm sorularımı sormuştum. Derin bir nefes alançocuk ellerini iki yana açarak tezgâha dayadı. Allah'ım kollarında oluşandamarla karayollarından farksızdı. ''Bitti mi?'' diye sorduğunda gözlerimisıkılmış gibi duran çocuğa çevirdim. Başımı bir kez evet anlamında salladım.''Güzel,'' diye cevap veren çocuk ''Ortalığı toplamakla başla,'' diye emirverdi. Cevap vermek için dudaklarım aralanırken ''İtiraz edecek tek bir kelimebile dudaklarından çıkmasın,'' diye devam etti. Öfke sinir uçlarımı birbirinedeğdirip kıvılcım çıkarıyor gibiydi. O kim oluyordu da bana emir verebiliyordu?
Aynı onun şekilde ellerimi tezgâha dayadım ve öne doğru eğildim. ''Sen benimleböyle konuşamazsın,'' derken kelimeleri tane tane kullanmaya çalışıyordum.''Doğru,'' diyerek bana doğru eğildi. ''Ama senin dilinden konuşacak birterbiye aldığımı sanmıyorum.'' Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken kaşlarımıolabildiğince çattım.
''Sen bana terbiyesiz mi demek istiyorsun?''
''Neyse ki anlamadan sorun yok,'' dediğinde daha fazla bu ukalayla aynı havayısolumak istemediğime karar verdim. Yüzüme alay eder bir gülümseme yerleştirip''Neyse ki anlamamla uğraşmana gerek yok,'' deyip kendimi geriye doğru ittim.''İstifa ediyorum.'' Tıslar gibi bir gülümseme dudaklarının arasından kaçtı.Söylediğimde ciddi olduğumu belli edercesine duruşumu dikleştirdim ve kollarımıgöğsümün üzerinde birleştirdim.
''Edebilirsin.''
Böyle bir şey söylemesini beklemediğim için birkaç saniye aval aval Korhan'abaktım. O ise kendini geriye doğru itti. Tezgaha bıraktığı sigarasınıdudaklarının arasına kıstırdı ve tekrar çırpma işine devam etmeden önce hiçbirşeyin eskisi gibi olmayacağını belli eden cümleyi söyledi.
''Ben istediğim zaman. Şimdi etrafı toplamaya başla. Çok işimiz var.''
* *

* *

Sosyal medya hesapları:

Blogum:
http://yazar-cizer-tubutubu.blogspot.com.tr/

Kitabın blogu: http://veliahtlar.blogspot.com.tr/

Serinin blogu: http://karanlikaskserisi.blogspot.com.tr/

İnstagram kullanıcı adım: tubux2

Twitter kullanıcı adım: tuptubu

Snap kullanıcı adım: tubux2

Facebook kullanıcı adım: Tuğçe Aksal

Facebook grup: Wattpad / Tubutubu Hikayeleri

Facebook sayfa: Karanlık aşk - wattpad -

Facebook Yazar Sayfası: Tuğçe aksal - tubutubu


Haberler için takip etmeyi unutmayın!

VELİAHTLAR 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin