43

61.7K 2.5K 1.2K
                                    


ASAL

 Yorgundum.
Hem ada havası, hem de Bahar'ı mutlu etme çabası beni haddinden fazla yormuştu. Magandayı evine bıraktıktan sonra oyalanmadan yola koyuldum. Bir an önce eve gidip, deliksiz bir uyku çekmek için yatağıma girmenin hayalini kurarken telefonum çalmaya başladı. Ekranda gördüğüm isim sıkıntıyla iç çekmeme neden oldu. Hayalimi birkaç saat daha ertelemek zorunda kalacağımı bildiren çağrıyı cevapladım.
''Emre''
''Neredesin lan sen?''
''Birkaç dakika içinde yanındayım.''
''Oğlum bak. Sehpaya tükürüyorum. Kuruyana kadar gelmezsen, yemin ederim. Her gelmediğin dakika için o çok sevdiğin berelerinden birini yakarım.''
Bu tehdit karşısında dehşete kapılmam gerekiyordu. Çünkü mevzu bahis olan benim berelerimdi ama konu Emre olunca sadece gülümsemekle yetinmiştim. Çünkü en değerli eşyalarıma dokunduğu anda başına ne geleceğini çok iyi bilen arkadaşımın o kadar cesaretli olduğunu sanmıyordum.
''Birazdan oradayım,'' diyerek telefonu kapattım. Son sürat kalan yolumu tamamladıktan sonra nihayet evimin güzel ışıklarının aydınlattığı bahçeye giriş yapmıştım. Arabayı çalışır vaziyette bırakırken dikiz aynasından bir korumalardan birinin bana doğru koştuğunu gördüm. Eşyalarımı elime alırken kapı açıldı.
''Hoş geldiniz Asal Bey,''
Aşağı inmemi bekleyen adama ''Hafta sonu dışarı çıkmayı planlamıyorum. Arabayı uygun bir yere çekersin.'' dedim. ''Emredersiniz efendim,'' diyen adama hafif bir tebessümle tamam der gibi başımı sallayıp arabadan indim. İyi akşamlar dileklerimizi sunduktan sonra eve doğru yürümeye başladım. Dışarıya kadar çıkan sesi ilk duyduğumda duraksadım. Tanımadığım sesin kime ait olduğunu düşünürken kaşlarım çatıldı. İlk şoku attıktan sonra bunun sadece bir film olduğunu anlamanın rahatlığıyla derin bir nefes aldım ve eve doğru yürümeye başladım.
İlk başta anahtarları cebimden çıkarmaya üşenip kapıyı çalmayı düşündüm ama bu seste kapının zilini duymalarını düşünmek tamamen hayalci bir yaklaşım olurdu. Bu nedenle yürümeye devam ederken ceplerimde evin anahtarını aradım. Bulana kadar kapının eşiğine geldim. Tam anahtarı deliğe sokmak için kapıya yaklaşmıştım ki, hızla açıldı. Birkaç saniye kıpırdamadan bana öfkesini bakışlarıyla kusan Emre'ye baktım. Gerçekten sinirli gözüküyordu ve bunun nedeni sadece benim evde olmamam değil gibiydi.
''Tükürüğü 3 kere tazelemek zorunda kaldım amına koyayım. Neredesin?''
Emre'yi itip içeri girerken ''Geldim işte,'' deyip salona doğru yürümeye başladım. Ardımdan kapanan kapı sesi ve karşımda ağlayan iki kişiyle olduğum yerde durdum. İzledikleri film animasyondu ama Masal ve Hale, filme bakıp hüngür hüngür ağlıyorlardı.
''Bu iyi halleri.''
Kulağımın dibindeki sesle başımı en yakın arkadaşıma çevirdim. Emre salonda burnunu çeken iki kıza bakarken ''Birkaç saat önce de serdar ortaç şarkıları dinleyip ağlıyorlardı,'' dedi. Yüzümü ne saçmalıyorsun sen gibi buruşturdum. Kaçamak bir bakış sırasında bakışlarımı fark eden Emre bana doğru döndü.
''Ciddiyim oğlum ama onlarda ciddi. Bu konuda dalga geçtiğim için kafama yediğim yastıkların haddi var hesabı yok.''
Bakışlarımı arkası bize dönük olan ikiliye çevirdim. Neden ağladıklarıyla ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Bir gece ortada yoktular. O sırada ne olmuş olabilirdi ki? Emre'nin bana doğru yaklaştığını hissettiğimde tekrar başımı ona doğru çevirdim. Ağzında bir şey geveler gibi ''Özel günlerinde olabilirler mi?'' diye sordu. İkisi birden mi? Hiç sanmıyorum...
''İyi akşamlar hanımlar.''
Gür bir sesle salona doğru birkaç adım attım. Varlığımdan bi haber iki kız, sesimi duymalarıyla irkildiler. Aniden bana döndüklerinde yüzlerindeki paniği net bir şekilde görebilmiştim. Masal solgun yüzü ve kızarmış gözleriyle bana bakarken ''Ödümüzü patlattın,'' dedi. Bakışlarımı Hale'ye çevirdim. Sürekli çektiği ve büyük ihtimal silmekten kızaran burnuyla karda kalmış gibi gözüküyordu.
''Ekstra bir şey yapmadım.''
Kızarmış gözlerini kısan ikizim ''Bu gece gelmezsin diye düşünmüştüm,'' dedi. Hale de ona katılıyormuş gibi suratını asmıştı. Gözümü kırparak neden der gibi başımı salladım. ''Sen daha iyi bilirsin,'' dediğinde kaşlarımı çattım. Neyden bahsediyordu bu kız? Görende Bahar'la olduğumu bildiğini sanacak...
Bilebilirler miydi?
İmkânsız.
''Banyo yapıp geleceğim. Sizi de şu kasvetli havadan kurtaracak adam gibi bir şey bulunda. İzleyelim. Mesela korku filmi...''
Merdivenlere doğru yöneldim. Tam ilk basamağa adımımı atmıştım ki ''Yap tabi. Ne de olsa korku filmini cenabet izleyemezsin,'' cümlesi olduğum yere çakılmama neden oldu. Bir hışımla Masal'a döndüğümde gözlerini daha çok kıstı. ''Hepiniz aynısınız.'' Bu ne saçmalıyordu böyle. Bir an cevap vermek için ağzımı açtım. Masal ve Hale aynı anda televizyona doğru döndü. Yaşadığım şaşkınlığın alnımı kırıştırdığını hissediyordum. Emre'ye baktığımda 'Ben sana demiştim' der gibi omzunu silkti. Gerçekten ikisinin de özel günde olduğunu düşünmeye başlasam iyi olacaktı.
Sıkıntıyla iç çekerek merdivenleri tırmandım. Odama girip üzerimdekileri çıkartırken arkamdan gelen kişinin Emre olduğuna emindim. Bugün ortadan kaybolmamın nedenini öğrenmeden yakamı bırakmayacağını biliyordum. Göz ucuyla kapının eşiğinde duran çocuğa baktım. Kollarını göğsünün üzerinde bağlamış, kapının pervazına dayanmıştı.
''Adadaydım.''
Kemerimi çözerken ''Adadaydın,'' diyerek beni tekrarlayan Emre'ye bakmadan başımı evet anlamında salladım. ''Bahar'la,'' deyip pantolonumun düğmelerini açtım. ''Adada ne bok yediğine cevap bulamadan, Bahar'la ne haltlar karıştırdığını mı çözmeye çalışacağım lan. Adam gibi anlatsana şunu amına koyayım.'' Alaycı bir ifadeyle dudaklarımın kenarı kıvrıldı. Sadece boxerımla banyoya doğru ilerledim. Emre'nin peşimden geldiğini yere sertçe bastığı adımlardan anladım. Suyu açıp ısınmasını beklerken aynanın karşısına geçtim. O sırada gözüm saçlarıma takılmış tüy gibi duran şeylere takıldı. Aynaya doğru yaklaştığımda bunların tüy değil karahindiba tohumu olduğunu fark ettim. Bütün gün bunlarla mı gezmiştim ben. Ellerimi saçlarımın arasına geçirip karıştırdım. Emre'nin beni bu seferde banyonun eşiğinden izlediğini hissediyordum. Sanırım ne olduğunu anlatmadan gerçekten peşimi bırakmayacaktı.
Suyun altına girdikten sonra hem duşumu aldım, hem de tüm gün olanların hızlı bir şekilde özetini geçtim.
''Baya babalık yaptın.''
Havlumu belime dolarken gözlerimi Emre'ye diktim. Babalık yapmak gibi bir amacım yoktu. Sadece Bahar'ın mutlu olmasını istemiştim. ''Bana öyle bakma. Bizi anlayacaklar. İkimize karşı olur bu dünya, özellikle Demir Kara,'' dediğinde abartılı bir şekilde gözlerimi devirdim. Ufak havlumla saçlarımı kurulayarak yürümeye başladım. Emre geri geri giderken ''Sevgililik yapacak halin yok ya,'' dediğinde olduğum yere çakıldım. Saçlarımı kuruladığım pozisyonu bile bozamayacak kadar donakalmıştım. Aklımdan binlerce düşünce birkaç saniye içinde akıp gitti. Emre'nin gözleri kısılırken ''Bildiğim kadarıyla hoşlandığın biri yok,'' dedi. Sesindeki kuşku, var dememle üzerime atlayacak bir panter gibiydi.
Bahar'a o gözle hiç bakmamıştım. Farklıydı evet. Hatta tanıdığım hiçbir kıza benzemiyordu. Rahattı. Dünya yansa umurunda değilmiş gibi davranıyordu. Karşısındaki kişinin kim olduğu önemli değildi. Önemli olan ona ne yaptığıydı. Lafını sakınmıyordu, yapmacık davranmıyordu. Çünkü kimseden bir beklentisi yoktu. Özellikle de benden. Onun bu tavırları benim üzerimde de garip bir etki bırakıyordu. Kara soyadının verdiği sorumluluktan kısa bir an bile olsa uzaklaşabiliyordum. Sadece Asal oluyordum. Hatta bilmediğim yönleri bile keşfediyordum ama bunların hiçbiri ona karşı özel bir duygu hissetmeme neden olmuyordu. Çoğu zaman atışsak da Bahar hayatımdan çıkmasını istemediğim biriydi. Hayatımdaki yerinin ise, kuzenden öteye gideceğini sanmıyordum.
O yaralı bir kuştu. Rahatça kanat çırpabilmesi, güvenle uçabilmesi kısacası iyileşmesi için bir sevgiliye değil, bir babaya ihtiyacı vardı. Hayatına giren erkeğin yarasına derman olması gerekiyordu. Yara bandı değil.
''Lan!''
Emre'nin kükreyişi beni düşüncelerimden ayırmış, gerçekliğe dönmemi sağlamıştı. ''Sakın bana Bahar'a aşık olduğunu söyl-''
''Ne aşkı oğlum ya. Yok öyle bir şey,'' diyerek sözünü kestim. Elimdeki havluyu yatağa fırlattıktan sonra giysi odasına doğru ilerledim. Emre'nin hala kendince çıkarımlar yaptığını duyuyordum ama Bahar konusu benim hassas noktamdı ve karşımdaki kim olursa olsun onun ağzına düşürmek istemiyordum. Üzerime rahat bir şeyler giydikten sonra odaya döndüm. Emre döner sandalyemi kırmak istercesine geriye yaslanmış, olmayan müzikte başıyla ritim tutuyordu.
''Aç mısın?''
Ritim tutmayı kesti. Ağır çekimde başını bana doğru çevirip gözlerimin içine baktı. Bakışlarımla sorumu yineleyince ışık hızıyla oturduğu yerden kalktı. O kadar hızlı kalkmıştı ki, sandalye olduğu yerde üç kez tur attı. ''Hiç sormayacaksın sanmıştım. Ne yiyoruz? Bence pizza'' Yatağın üstüne bıraktığım cep telefonumu elime alırken ''Kızların karnı aç mıdır acaba?'' diye sordum. Emre'nin sessiz kalmasıyla başımı ona çevirdim. Sanki ana avrat sövmüşüm gibi bana bakan arkadaşıma 'Ne var?' der gibi başımı sallayınca ''Aç mı dedin sen?'' dedi. ''Sehpanın üzerini görmedin galiba. Çöp almadı oğlum onların yediklerini. Hala açız derlerse, semer sipariş ederiz.''
Alaycı bir ifadeyle dudaklarımın kenarı kıvrıldı. Odadan çıkmak için yürümeye başladım. Emre nefesini bıkkın bir şekilde üfleyerek peşimden ilerledi. Merdivenlerden inerken salonun sessizliği dikkatimi çekti. Kızlar bıraktığım yerde gözükmediği gibi televizyonda kapalıydı. Ortalık toplanmıştı. Sanki az önceki savaş meydanı tamamen benim uydurmamdı. Neyse ki Emre'de şaşkınlığını gizlemekte zorlanıyordu ki, halüsinasyon görmediğime emin olmuştum. Hiçbir ses gelmese de mutfağa doğru ilerledim. O sırada bodrumdan gelen tıkırtılar merdivenlere yönelmeme neden oldu. Basamaklardan hızla inerken Masal'ın projeksiyonla uğraştığını gördüm.
''Yukarıda da izlerdik.''
Masal bana bakma gereği duymadan ''Korku filmi izleyeceksek, ortam karanlık olmalı,'' deyip belli belirsiz gülümsedi. Bu gülümseme pek masumane değildi. Aklından bir şeyler geçiyordu ve büyük ihtimalle bu işin ucu bana dokunacaktı.
''Masal sana bir şey söyleyeceğim.'' Emre yanımdan geçip Masal'a doğru yürüdü. ''Işıklar açılabildiği gibi kapanabiliyor da. Hani diyorum bu kadar zahmete girmeseydin de sadece salonun ışıklarını kapatsaydık.'' Tıslar gibi kahkaha atan ikizim, küçümser bir tavırla arkadaşıma baktı.
''Hiçbir şey bilmiyorsun Emre Çelik.''
Tehditkar bir şekilde gözlerini kısan Emre ''Bana Game of Thrones geyiği yapma kızım,'' dedikten sonra bana doğru döndü. ''Haksız mıyım kardeşim ya? Ne işimiz var bodrum katında?'' Tam cevap vermek için ağzımı açacaktım ki Masal tekrar lafa atladı.
''Korku is loading.''
Burnundan derin bir nefes alan Emre yavaşça arkasını döndü. Elini havaya kaldırıp sallarken ''Beş kardeş is coming,'' dedi. Masal kıkırdayarak ''Allah is watching,'' deyip yukarıyı işaret etti. Bıkkınca nefesimi dışarı verip, onları saçmalıklarıyla yalnız bırakmak için arkamı döndüm. O sırada elinde bardaklar, kucağındaki şişeleri tutarken merdivenlerden inmekte zorlanan Hale'yi fark ettim. Kola şişesidüştü düşecek gibi duruyordu ve bu yükseklikten düştüğü anda bodrum katta bomba etkisi yaratacağı belliydi. Büyük ihtimalle o panikle Hale'nin eli kolu boşalacak, ard arda gelen kırılma ve patlama sesleriyle korku filmini bize peri kızı yaşatacaktı.
Olası bir kazayı engellemek için merdivenleri üçer beşer tırmanmaya başladım. Hale beni fark ettiği gibi duraksadı. Tam da düşündüğüm gibi panikledi ve iki şişeyi havada yakalamamla korktuğum şey başıma gelmedi. Hale'nin elindeki bardaklar olayın şokunu üzerinden atamadığı için pamuk ipliğine bağlı duruyordu. Bu nedenle şişeleri merdiven basamaklarına koyup bardakları elime aldım.
''Neden hepsini aynı anda getirmeye çalışıyorsun ki?''
Azarlar gibi çıkan ses tonum, Hale'nin iç çekmesine neden oldu. Bu kadarcık şeyden üzülmüş olabilir miydi? Yoksa hala az önceki ağladığı konunun etkisinde miydi? ''Hale,'' dediğimde kırgın bir şekilde bana bakan kız ''Tek başıma ancak bu kadar hızlı olabiliyorum,'' dedi. Atarlanmış mıydı o bana? Yerdeki şişeleri tekrar kucağına aldı. Daha kararlı adımlarla aşağı inmeye başladı. Resmen merdivenin ortasında, elimde bardaklarla kalakalmıştım. Aklıma birkaç gün önce bahçedeki konuşmamız geldi. Bir anda gözlerimin önünde beliren hali, içimi daraltmıştı. Belli ki yine benim yüzümden sinirliydi. Belki de bu siniri yüzünden ağlamıştı. İyi de ben yine ne yapmıştım ki?
Birkaç basamak inmemle aklıma gelen düşünce olduğum yere çakılmama neden oldu. Bahar'la beni görmüş olamazdı değil mi? Yani okulda değildi. Karşı okula gittiğim sırada gelmiş olabilir miydi? Ya da magandayı omzumda taşıdığım anlarda yakınlarda olabilir miydi? Kendimi düşünmeye, sabah etrafımızda olanları hatırlamaya çalıştım ama Bahar'la öyle meşguldüm ki, yanımızdan araba geçip geçmediğini bile hatırlamıyordum.
''Ne dikildin yalı kazığı gibi?''
Emre ne zaman karşıma geçmişti bilmiyorum ama söylediği iki kelime gülümsememe neden oldu. Yalı kazığı. Hayatımın en garip ama bir o kadar da eğlenceli günü tekrar hafızamda canlandı. Tabularımı yıkmaya çalışan Bahar'ın hali aklıma geldiğinde hafif bir kahkaha attım.
''Çocuk açlıktan beynini yedi.''
Emre'nin şaşkın bakışlarının ardından söylediği cümleyle nerede olduğumu hatırladım. Bana doğru gelen Hale'nin kaşlarının çatıklığı yüzümdeki gülümsemenin silinmesine neden oldu. Kapı zilinin çaldığını yeni fark ediyordum. Bir hışımla yanımdan geçen peri kızı içindeki öfkeyi merdiven basamaklarından çıkarmak ister gibi adım atmaya başladı. Kimin geldiğinde bakmak için yukarı çıkmaya meyillendim. O anda elimdeki bardaklar aklıma geldi. Gerisin geri dönüp elimdekileri Emre'ye tutuşturduktan sonra koşar adım merdivenleri tırmandım. Ben dış kapıya gidene kadar Hale elinde üç pizza kutusuyla görüş alanıma girdi.
''Pizza mı sipariş ettiniz?''
Kutuların üzerinden ukala bir şekilde bana bakan peri kızı ''Oradan bakılınca öyle mi gözüküyor?'' dedi. Böyle bir cevap vermesini beklemediğim için olduğum yerde durdum. Hale ise gözlerini benden kaçırıp yürümeye devam etti. Tam yanımdan geçerken kolunu tutup durdurdum.
''Neyin var senin?''
Belli belirsiz dokunuyordum. Canını acıtmam imkansızdı ama o yine de önce kolunu tuttuğum elime sonra da bakışlarını bana çevirdi. Bakışlarının sertliğinden yine de kolunu acıtıyor ihtimaline karşı elimi çektim. ''Bir şeyim yok,'' derken ki ses tonu bile benim tanıdığım kıza benzemiyordu.
''Emin misin?''
Başını sert bir şekilde evet der gibi salladı. ''Neden ben var gibi hissediyorum?'' diye sorduğumda alaycı bir ifadeyle dudaklarının kenarı kıvrıldı. ''Demek konu benken bir şeyler hissedebiliyorsun.'' Kaşlarımı çatmaktan kendimi alıkoyamadım. ''Bu ne demek oluyor?''
''Hiç,'' deyip adım atmaya yeltendi. Bu sefer kolunu daha sıkı kavradım. ''Neyden bahsediyorsun?'' diye sorduğumda başını sert bir şekilde bana çevirdi.
''Ne anladıysan o.''
Kaşlarımı biraz daha çatarken ''Bak Hale, kelime oyunu oynayamayacak kadar yorgunum,'' dedim. Tıslar gibi bir kahkaha atan kız ''Normal. Ada havası çarpar adama,'' deyip kolunu hızla elimden kurtardı. Söylediği şey afallamama neden olmasaydı büyük ihtimal bunu başaramazdı. Bizi görmüştü. Allah kahretsin ağlaması benim yüzümdendi.
''Ada havası acıktırmış olmalı. Pizzalar soğumadan yesen iyi olur.''
İğneler gibi konuştuktan sonra yürümeye başladı. Omzumun üzerinden başımı arkaya çevirdim ve huzursuz bir ifadeyle kaşlarımı çatarak onun merdivenlere doğru gidişini izledim. Bu kız tanıdığım Hale değildi. Bana ikinci kez bu şekilde davranıyordu ve ikisinin de nedeni Bahar'dı. Hayatıma giren hiçbir kıza bu derece ağır tepkiler vermemişti. Belki de hepsinin gelip geçici olduğunu bildiği için üstünde durmamıştı. Peki magandaya bu kadar ağır tepki vermesinin nedeni kalıcı olduğunu bildiği için miydi?
Başımı iki yana sallayarak kendimi gerçekliğe döndürdüm. Hale'nin merdivenlerden inmeye başladığını gördüğümde peşinden ilerledim. Üçer beşer indiğim basamaklarla Hale'ye yetişmiştim. Koltuklara yayılan Emre bizi görmesiyle heyecanla doğruldu.
''Oha lan. Pizza servisi bu kadar hızlandı mı? Hangi ara kızlara sordun da, sipariş ettin?''
''Pizza mı sipariş edecektiniz?''
Masal tekli koltuğa oturdu. Emre hayretler içinde ''Siz mi pizza söylediniz?'' diye sorduğunda başıyla onayladı. ''Bir şeyler yeriz diye düşündük.'' Verdiği cevap karşısında gözleri fal taşı gibi açılan Emre ''Keşke semer sipariş etseydiniz be Masalcığım,'' dedi.
''Ne?''
''Yemiş yemiş sıçamamışsın. Hala mı yemek derdindesin?''
Masal'ın öfkeyle dudakları aralandı. ''Sen bana şişko mu demek istiyorsun?'' diye carlarken çıkan sesi yüzünden suratımı buruşturmak zorunda kaldım. Emre ve Masal kendi aralarında her zamanki tartışmalarını yaparken Hale sehpaya koyduğu kutuları açmaya başlamıştı. Üçlü koltuğa kendimi un çuvalı gibi bıraktım. Yorgunluğumu şimdi daha iyi anlıyordum.
''Asal, şu nezaket fukarası arkadaşına bir şey söyle. Ben şişko falan değilim.''
Başımı Emre'ye çevirdim. Tam ağzımı açıyordum ki, o hiddetli gözlerini Masal'dan ayırmadan ''Bro, şu obez ikizine bir şey söyle. Fukara olan onun iradesi,'' dedi. Başımı Masal'a çevirdiğimde onunda aynı yüz ifadesiyle Emre'ye baktığını gördüm.
''Asal, şu terb-''
''Yeter!''
Bağırışımla burnundan soluyan iki kişi bakışlarını bana çevirdi. ''Açlıktan başım çatlıyor, bir de sizin kavganızı çekemeyeceğim.''
''Ada havasındandır o.''
Herkesin dikkati Hale'ye kaydı. Sanırım sesli düşünmüştü. Çünkü bakışlarımızı fark ettiği an, kırdığı potu anlayıp telaşlandı. Şu anda yine iğneleme yaptığı için sinirlenmem gerekiyordu ama içinde bir yerlerde olan peri kızını tekrar görmek iyi hissettirmişti.
''Çok güzel kokuyor lan.''
Emre kimseyi beklemeden pizzaya daldı. Masal gözlerini kısarak filmi başlatmak için kumandayı eline aldı. ''Yemekten sonra izleyelim,'' dediğimde sen bilirsin der gibi omzunu silkti. Uzanıp bir dilim pizzayı elime aldım. Hale kola doldurduğu bardağı önüme koydu. Bana bakmamak konusunda ısrarcı olduğunu anladığımda onu kendi haline bıraktım.
* *
Emre biraz kendine geldiği an yarışmayı gündeme oturtmuştu. Grupta olmamasına rağmen sürekli Masal'la konuşuyor, fikir alışverişi yapmıştı. Bir saat içindeki değişimleri gözlerimi yaşartırken, Hale'nin durgun yüzüne bakmaktan kendimi alıkoyamamıştım. Pizzasından ısırdığı ufacık lokmayı bile, kafasındaki düşünceler sayesinde en az 30 kez çiğniyordu. Dudağının kenarına bulaşmış olan mayonezi ya fark etmemişti ya da umursamıyordu. Kendimi bildim bileli yaptığı kola ve fanta karışımlı bardağına dokunmamıştı. Onun bu halinin nedeninin ben olduğunu bilmek canımı sıkıyordu. Pek iştah kalmadığı için elimdeki yarım pizzayı kutuya bıraktım.
''Ne izliyoruz?''
Masal parmaklarını yalarken ''Dabbe serisi,'' dedi. Yüzünde oluşan hain gülümsemeye karşılık gözlerimi kıstım. Filmin adını duymasıyla irkilen Hale ''Hayır ya!'' deyip pizzanın dışında kalan kısmını kutuya koydu. Oldum olası sadece içini yiyordu ya zaten.
''Onu izlemeyeceğimiz konusunda anlaşmıştık.''
Masal omuz silkerek yayıldığı koltuktan doğruldu ve ellerini ıslak mendille silmeye başladı. ''Bal böceği!'' diyerek bağıran Hale'nin korktuğu belliydi. Küçükken çok fazla rüya görürdü ve bunların bir çoğu karabasan şeklindeydi. Bu nedenle bu tarz filmler onun her zaman korkulu rüyası olmuştu. Masal'ın bunu bile bile bu filmi seçmesinin altında bir şey vardı ama ne olduğunu kestiremiyordum. Kumandayı eline alan Masal ''Emre ışıkları kapatsana,'' dedi.
''Masal ya! Başka bir şey izleyelim.''
''Hayır bunu izleyeceğiz. Hadi Emre.''
Emre ışıkları kapatmak için ayağa kalktı. Hale gergince garip içeceğinden bir yudum aldı. Ellerinin titrediğini görebiliyordum. Masal ayarladığı filmi başlattı. Işıkların sönmesiyle titrek bir nefes alan Hale elindeki bardağı sehpaya koydu. Emre yayılır bir şekilde yerine oturdu. Masal bacaklarını koltuğun kolçaklarından sarkıtarak bize arkasını döndü. Filmin daha ilk saniyesinden başlayan müziklerle kasıldığını fark ettiğim Hale'nin belinden tutup onu kendime doğru çektim. Sırtının göğsüme çarpmasıyla nefesi kesildi. Başını bana doğru çevirdiğinde gözlerindeki şaşkınlık projeksiyonun ışığından belli oluyordu. Aralanmış dudaklarının kenarından duran mayonezi baş parmağımla sildim ve parmağımı ağzıma götürdüm. Bu hareketimle dudakları daha çok aralanan peri kızı güçlükle nefesini dışarı verdi. İşte şu anda kollarımın arasında olan kız Hale Erdem'di.
Kucağına düşen elini tuttum ve parmaklarımızı birbirine kenetledim. Tıpkı küçükken korktuğu zamanlarda yaptığım gibi. Yavaşça kulağına doğru yaklaştım ve diğerlerinin duymasını engelleyecek şekilde fısıltıyla konuştum.
''Korktuğun an elimi sık. Ben sana musallat olan tüm karabasanlara haddini bildiririm.''
* *

VELİAHTLAR 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin