51

47.2K 2.3K 640
                                    

HALE

Kimi insan için ölümsüzdür aşklar, kimisi içinse bir gecede biter. Eros'un oku, sadece bir kişiye isabet eder. Aşkının karşılık alması ise zaman ister. Kimi aşık kavuşacakları an için sabreder, kimisi sabırla yiter. Ben zamana bırakmayı zamanla bırakmıştım. Tıpkı sevmeye başlayınca sevilmeyi bırakmam gibi...
Tam her şeyden vazgeçmek üzereyken, her şeyim vazgeçilmezim olduğunu hatırlatmıştı. Karanlık bir tünelin ucunda ufak ışık yanmıştı. Asal değişmeye başlamıştı. Işık her geçen gün biraz daha kendini belli ediyordu. Bana yaklaşıyor, hayallerimi büyütüyor, umutsuzluğumu ısıtıyordu. Peki şu anda neden üşüyordum?
Işığımın başkasını aydınlattığını gördüğüm için mi? Belki de ışığım sandığım şey sonumdu. Bu kızın burada ne işi vardı? Her mutlu olduğum anda karşımda belirecekse bu kız, mutlu olmak istemiyordum. Ah be Asal. Derinliği uçurumdan farksız yaramdın. Yeni bir yaraya yok ki halim.Nasıl tepkisiz izleyeceğim o kıza karşı olan gülümsemeni. Etimden de parçasın. Kanatmak pahasına bile olsa nasıl söküp atayım ki seni? Neden vazgeçemiyorsun ondan... O kızda olup da bende olmayan şey ne?
''Hale?''
Adım alçak bir sesle kulaklarıma ulaşmıştı ama sanki bana bağırılmış gibi irkildim. Başımı koluma belli belirsiz dokunan elin sahibine çevirdim. Bal rengi gözleri olup biteni anlamaya çalışır gibi parlıyordu. Göğsüm parçalanacakmış gibi hissediyordum. Sanki hayalet bir el kalbimi yerinden sökmeye çalışıyordu. Bu baskı gözlerimin buğulanmasına neden oldu. Deniz'in bunu fark etmemesi için gözlerimi kaçırdım. O sırada bana uzattığı, Masal'la konuşurken gördüklerim karşısında elimden kayıp giden telefonu fark ettim. Ekranı parçalanmıştı. Kalbiminkilerin yanında o parçaların ne önemi vardı ki?
''Teşekkür ederim,'' diyerek telefonumu elime aldım. Kırık ekranında baş parmağımı dolaştırırken beklenen soru geldi.
''İyi misin?''
Şu anda yanımda bizimkilerden biri olsaydı, sahip olduğum tüm iradeyi son damlasına kadar kullanarak iyi olduğumu söylerdim ama yakının olmayan birine rol yapmaya gerek var mıydı? Başımı kaldırıp Denize baktım. Gözlerindeki sorgular ifade, endişesinin gölgesinde kaybolmuştu. Sadece bir kez gördüğü biri için insan endişelenebilir miydi? Başımı belli belirsiz iki yana salladım. Kaşları sadece ona dikkatle bakan birinin fark edeceği kadar çatıldı.
''Ne oldu?''
Bakışlarımı Deniz'den Asallara doğru çevirdim. Açık havada olmamıza rağmen oksijensiz kalmış gibi hissetmeme neden olan manzarayla, derin bir iç çekme ihtiyacı duydum. Bahar ve Asal yine bir sarılmışlardı. Peki ya Masal... O neredeydi? Yalnız mı bırakmıştı ikisini? Gözlerimdeki yangını söndürmek istercesine biriken gözyaşlarım tek tük yanaklarımdan süzülmeye başladı.
''Ups. Sanırım buradan gitsek fena olmaz,''
Kolumdaki eli bileğime kaydı ve daha sıkı kavrayarak beni geldiğim yöne doğru çekiştirmeye başladı. İlk etapta gördüklerimin etkisi yüzünden bu durumu sorgulamadım. Kendime gelmeye başladığımda bileğimi kurtarmaya çalıştım ama o bırakmadı. Şu anda dışarıdan hiç de hoş gözüktüğümüzü sanmıyordum. Yanağımdan süzülen yaşları elimin tersiyle sildim. Ayak diremeye başladığım an duraksayan Deniz bana doğru döndü.Gözlerim kızarmak üzere olan bileğime kaydı. O da bunu fark ettiği an beni özgürlüğüme kavuşturdu. Anında elimi çekip bileğimi ovalamaya başladım.
''Özür dilerim''
Deniz'in bunu isteyerek yapmadığının farkındaydım. Bunu yapan bendim. Direnmeseydim... '' Yarışmadan önce psikolojinin yerleri süpürmemesi için seni oradan uzaklaştırmanın iyi bir fikir olduğunu düşündüm. Sanırım açık hava sana pek iyi gelmedi.''
Mahcup bir ifadeyle saçlarını karıştırdı. Şu andaki siyah ve metalik tarzına bu ifade hiç uymamıştı. Buruk bir tebessümle teşekkür ederken adım sağır edici bir haykırışla kulaklarımda çınlandı. O sese sahip olan kişinin beni heyecanlandırmasına alışıktım ama bu farklı bir histi. Sanki yanlış bir şey yapıyormuşum da yakalanmışım gibi...
Arkamı döndüm. Asal sanki her hücremi inceliyormuş gibi bana dik dik bakarak üzerime yürüyordu. İstemsizce birkaç adım geriledim. Sırtım sert ama bir o kadar da sıcak bir yere temas edince panikle başımı geriye çevirdim. Deniz ona çarptığımı fark etmemiş gibiydi. Rahatsız bir ifadeyle bize doğru gelen adamı inceliyordu. O an neden burada olduğumu sorguladım ve bir anda yakalanmışlık hissi içimden çıkıp gitti.
''Ne oluyor burada?''
Sesi gergin ve soğuktu. Sinirliydi. Aramızda birkaç adım kala durdu. Gözleri arkamdaki bir noktaya sabitlenmişti. Bakışları deliciydi. Kısa bir an amcamın karşımda durduğunu hissettim. Tüylerim hazır ola geçer gibi dikildi. Asal ellerini yırtık kotunun ceplerine soktu. Çenesinin kasılmasından ters bir karşılık vermemek için kendini zor tuttuğu belli oluyordu.
''Konuşuyoruz.''
Ardımda duyduğum ses, en az Asal'ınki kadar soğuktu. Gayri ihtiyari Deniz'e baktım. Gözlerindeki meydan okuyan tavır hiç hoşuma gitmemişti. Neden böyle bir tavır takınma gereği duymuştu ki? ''Konuşuyorsunuz,'' dediğinde tekrar Asal'a döndüm. Yumruklarını ceplerinde daha da derine gömmüştü. Cüsseli omuzları yukarı kalktı. Bunu yapmasının sebebinin yumruklarından birinin Deniz'in çenesiyle temas etmesini engellemek olduğu hissine kapıldım.
''Üzgünüm ama hoş sohbetinize biraz ara vermek zorundasınız.'' Asal'ın bakışları bana kaydığı an nefesimi tuttum. Şu anda ona bu şekilde bakan ben olmalıydım ama onu ne sinirlendirdiyse, içimdeki yangını bile unutturacak güçteydi. ''Çünkü kazanmamız gereken bir yarışma var.'' Bakışları ne için burada olduğumu hatırlatmak ister gibiydi. Aramızdaki mesafeyi kapattı. Cebinden çıkardığı eliyle benimkini kavradı. Parmaklarımızı birbirine kenetledi. Bizi gören herkesin elimi sevgiyle tuttuğunu sanırdı. Ne kadar kuvvetle parmaklarımı sıktığını anlayamazlardı. Asal beni çekiştirmeye başladı. Omzumun üzerinden başımı geriye çevirip Deniz'e baktım. Bu durumdan hoşlanmamıştı. Gülümsemeye çalışarak 'Görüşürüz' diye fısıldadım. En azından yaptığı iyiliğe karşı bunu hak ediyordu. Sert bir sırta çarpmamla inledim. Başımı önüme çevirirken Asal'da bana döndü. Bakışları hala aynı öfkeyi barındırıyordu.
''Kim o çocuk?'' diye sorduğunda ''Ha?'' gibi bir ses dudaklarımın arasından kaçıverdi. Ellerimiz birbirinden ayrıldı ama Asal parmaklarımı o kadar sıkmıştı ki hala sanki elimi tutuyormuş gibi zonkluyordu. Bu siniri kıskançlık yüzünden olamazdı değil mi? ''Şu anda senin bizimkilerin yanında olup, yarışmayla ilgili konuşman gerekirdi değil mi?'' Gerçekten kıskanmıştı. Şu anda hayatımın en güzel anlarından birini yaşıyordum. Gülmemek için yanağımın içini dişlerken birkaç dakika önceki manzara gözlerimin önünde tekrar belirdi. Gülümsemem başlamadan son buldu. Aramıza mesafe koyabilmek için birkaç adım geriledim. Güçlü durmak istercesine kollarımı göğsümde bağladım.
''Tıpkı senin gibi''
Kahvenin en güzel tonu olan gözleri kısıldı. Devam etmemi istediğini bildiğim için ''O kızla sarmaş dolaş olmak yerine, bizim yanımızda olup heyecanımızı paylaşman gerekirdi,'' dedim. Kısa bir an hareketsiz kaldı. Sanırım neyden bahsettiğimi anlamaya çalışıyordu. Daha sonra bir şeyler kafasına dank etmiş gibi gözleri normal halini aldı.
''O kızın burada ne işi var? Sen mi çağırdın onu?''
Kıskançlığım dilimin kemiğini törpülemişti. İşte şimdi haddimi aştığımı belli eden bakışları benim selamlıyordu. ''O kız dediğin kişinin bir ismi var. Bahar,'' Donakaldım. Sadece bir saniyeydi. O kızı bana karşı korumasının verdiği acıyı yüreğimde hissettiğim çok uzun bir saniye.
''Bahar bizim kuzenimiz. Hele de senin öz kuzenin. Tabi ki yarışmaya davet etmeliydim.'' Sustu. Sanki cümlesi yarıda kalmıştı. Söylemek istediklerim dilimin ucuna kadar geldi. Zar zor bastırmıştım ama rahatsızlığımı belli ediyormuşçasına hafif ve gırtlaktan gelen homurtuyu engelleyememiştim. Son zamanlarda herkes Bahar'ın benim öz kuzenim olduğunu vurgulamasından sıkılmıştım. O benim aşkımın üzerindeki karabasandı. O benim mutsuzluğumun köküydü ve hayatıma filiz vermişti. O kızla aramızdaki tek şey kan bağıydı. İmkanım olsaonu da damarlarım kuruyana kadar akıtırdım.
''Ayrıca iyi ki de geldi. Yoksa benim için yarışma birkaç dakika önceye kadar bitmişti.''
Kaşlarım kendiliğinden çatılırken ''Neden?'' diye sordum. Sanki bunu duymayı beklemiyormuş gibi hayretle yüzüme baktı. Gözlerindeki öfke şekil değiştirmiş gibiydi. Bana doğru birkaç adım atarak aramızdaki mesafeyi kapattı. Güçlü durmak için kollarımı bağlamıştım ama şu anda aramızda onların bile olmasını istemiyordum. ''Sen,'' deyip aşık olduğum gözleriyle yüzümü taradıktan sonra ''Nasıl Masal'ın adını listeye yazmasın?'' diye sordu. Ağzındaki iğrenç bir tattan kurtulmaya çalışıyormuş gibi her kelimeyi tükürüyormuşçasına telaffuz etmişti. Kırıldığımı hissediyordum ama şu anda kırgınlığın ne yeri ne de zamanıydı. Bilmediğim bir şeyler olmuştu ve bunu çözmezsem tüm suçun üzerime kalacağı gibi bir izlenime kapılmıştım.
''Ne listesi?'' diye sorduğumda alaycı bir ifadeyle dudaklarının kenarı kıvrıldı. ''Salağa mı yatacaksın Hale?'' Bunu bana sorduğuna inanamıyordum. ''Grup üyelerinin adının yazıldığı listeden bahsediyorum. Hani senin doldurduğun...'' Sesindeki kinaye mideme yumruk yemişim gibi hissettirmişti. Benim Masal'ın adını yazmadığıma mı inanıyordu? Buraya kadar gelmemize neden olan kişi bal böceğimdi. Ben nasıl onun adını listeye yazmazdım.
''Senin yüzünden buraya giremedi. İyi ki Bahar gelmiş ki, kardeşim şu anda ne idüğü belirsiz bir grubun içinde tek başına değil.''
Bir dakika... O zaman Masal'ın gümrük dediği olay buydu. ''Hoş... Bahar gelmemiş olsaydı da tek başına kalacak kişi o olmazdı.'' Düşünceler beynimde kovalanbaç oynarken bakışlarımı Asal'a kaydırdım. Gerçekten benim böyle bir şey yaptığıma inanıyordu.
''Asal. Beni neyle suçladığının-''
''Farkındayım.''
Sözümü sert bir tavırla kesmişti. ''O listeyi sen doldurdun Hale Erdem. Orada Masal'ın adının yazmaması senin suçun.'' Gözlerimdeki yangın tekrar yerini hatırlatmıştı. Etraf buğulanmaya başladı. Güçsüz bir kız gibi görünmemek için başımı öne eğdim. Kalbim hiç sakinleşmeyecekmiş gibi hızla çarpıyordu. Asal birkaç adım gerilediğini gördüm. Sanki üzerimdeki baskısı azda olsa hafiflemişti. İçimi rahatlatmak istercesine derin bir nefes aldım.
''Hadi'' Başımı kaldırıp öfkesine serptiği vicdan azabını gözlerinde taşıyan adama baktım. ''Şu anda olmak istediğim yer burası değil. O yüzden biran önce şu yarışmadan kurtulalım.''
* *

* *

Sosyal medya hesapları:

Blogum:
http://yazar-cizer-tubutubu.blogspot.com.tr/

Kitabın blogu: http://veliahtlar.blogspot.com.tr/

Serinin blogu: http://karanlikaskserisi.blogspot.com.tr/

İnstagram kullanıcı adım: tubux2

Twitter kullanıcı adım: tuptubu

Snap kullanıcı adım: tubux2

Facebook kullanıcı adım: Tuğçe Aksal

Facebook grup: Wattpad / Tubutubu Hikayeleri

Facebook sayfa: Karanlık aşk - wattpad -

Facebook Yazar Sayfası: Tuğçe aksal - tubutubu


Haberler için takip etmeyi unutmayın!

VELİAHTLAR 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin