28.bölüm "yarası salkım"

Start from the beginning
                                    

Yataktan çıkıp ayaklarımı soğuk yere bastım irkildim bir an sonra kafamda bir sıralama yapıp uygulamaya başladım. Kendimi bir kez de Ege için feda etmekten sakınmayacaktım. Dolabın kapağını açıp bir kot ve üzerine de tshirt aldım bir de kapşonlu çıkarıp yatağın üstüne koydum. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Şöyle bir aynaya bakıp kendime cesaret diledim.

"Yapmalıydım! Başka çıkar yolum yoktu. "

Üzerimi giyip aşağı inip mutfak da göz gezdirdim. Ve buz dolabının kapağını açıp eksikleri bir bir kağıda yazdım. Evden çıkıp marketin yolunu tuttum. Bir süre reyonların arasında dolaştım listedeki eksikleri alınca pamuk almak için eğildiğim reyonda gördüğüm şey bir anda soğuk soğuk ter dökmeme sebep oldu. Büyükçe yutkunup iki tane de ondan aldım. Canım yanacaktı ama geceyi ve olması muhtemel şeyleri düşündüğüm de almak ve o yapış yapış şeyi acı çekeceğimi bile bile vücudumla buluşturmak zorundaydım. Marketteki işim bittiğinde elimde baya ağır olan poşetler ile yürümeye başladım. Kafam dağılsın diye uğraştıkça herşey daha da içinden çıkılmaz bu hal alıyordu . En iyisi durup biraz nefes almaktı. Bende öyle yaptım. Durdum ve nefes aldım. Bir an gök yüzüne baktım. Bulutlar birbirine kenetlenmiş ışığın dünya ya vurmasına engel oluyordu. Kış geliyordu. Bunu daha erken kararmaya başlayan havadan sabahları ve akşamları sert esen rüzgardan anlaya biliyordum. Aldığım nefesi geri verip geldiğim yolu elimde poşetler ile geri döndüğümde merdivenler ile en son kata zorlukla çıktım elimdeki poşetleri kapıdan içeri koyar koymaz kendimi mutfağa attım. Ellerimi yıkayıp yüzüme bastırdım. Şimdi güzel yemekler yapacaktım. Sonra duşa gidecektim. Temizlenip Ege'yi bekleyecektim. Mutfakta duran duvar saatine baktığımda daha çok erken olduğunu gördüm. Kahvaltı yapmamıştım ama yiyecek halimde yoktu. Kendime bir kahve yapmak için cezveye su koyup ocağa koydum. Aldığım poşetleri bir bir mutfağa getirip dolaplara yerleştirmeye başladım. Su ısınınca kupaya döktüğüm kahve karışımına suyu döküp karıştırdım. Aldığım malzemelerden Ege'nin çok sevdiği eti alıp sote yapmak için tezgaha koydum. Gerekli sebzeleri de çıkarıp yeterli kadar olanı aldıktan sonra diğerlerini dolaba yerleştirdim. Pilav ve mercimek çorbası yapmaya kadar verdim. En azından yemek yaparak oyalanıyordum. Yemek yapmayı Necla abla eczanede öğretmişti bana öğlenleri yemek için yemek yaparken bana öğretmiş hatta bazı günler benim yapmama izin vermişti. Salata ve barbunya da yaparsam yeteceğini düşündüm. Tatlı yapsam mı? Diye düşünürken aklıma irmik helvası geldi azıcık yapabilirdim.

Yemekleri hazırladım. En son salatayı yapıp soslamadan ağzını streç film ile kapatıp tezgaha bıraktım. Saate baktığımda baya bu vakit harcamıştım mutfakta önümdeki önlüğü çekip mutfaktan çıktım. Hızla banyoya gitmek için üst kata çıktım. Çıkarken aldığım ağdalaları da elime alıp suçlu bir çocuk gibi merdivenlerin kenarından tutarak yukarı çıkmaya başladım. Kendimi iyi hissetmeye çalıştığım hissi biraz suçlu hissetmeme sebep oluyordu. Ama içimde Ege ile gelen bir his vardı ve hep Ege'yi tutuyordu. 'O senin kocan ona yardım etmek herşeyden önce senin görevin. .." diye diye banyoya girdim. Ağdayı ısıtmak için sıcak su dolduruğum kaba ağdayı yerleştirdim ve beklemeye başladım. Ilk yapmaya başladığımdan beri git edinmiştim acıtsa bile ağdayı tercih ediyordum. Jilet kesecek diye korkuyordum. Kuaföre de utandığım için hiç gitmemiştim ayrıca Yekta bütün paranın hesabını yaptığı için de gitmek istemediğimi düşündüm ona ağda yaptırdığımı söylemek ölüm gibi gelebilirdi. Elimde çekerek gerekli kıvama getirdiğim ağdayı bacağıma sürerek iyice yaydım derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım.

Sonunda banyoda işim bittiğinde Kendimi yolunmuş tavuk gibi hissediyordum ama bir yandan da temizlik gibisi yok diyerek kendimi rahatlamış hissediyordum. Banyodan çıkıp dolabın kapağını açtım. Spor rahat bu elbise seçtim. Siyah iç çamaşırları ve her zaman evde giymeyi tercih ettiğim soket bir çorap yatağın üstüne bırakıp aynanın önüne geçip kuruttuğum saçlarımı tarayarak düzelttim zaten yapısı düz olduğu için ince tarak ile tepe kısmına biraz bombe vererek nazikçe taradım. Üzerimdeki havluyu çıkarıp kirli sepetine attım. Yatağın üstüne bıraktığım çamaşırları giyinip aynanın önüne duran lastik ile saçlarımı bağladım. Göz kalemi ve rimel sürerek biraz özenli olmak istedim. Çekmecenin kenarinda duran içinde Ege yazan saatimi de koluma taktım. Ve aşağı indim salondaki yemek masasını hazırlamaya başladım. Beyaz bir örtü beyaz porselenler gri çatal bıçak kristal bardaklar beyaz peçeteler masa hazırdı . İçinden peceteleri aldığım çekmeceyi iterken minik mumlar gördüm ne zaman almıştım hatta ben mi almıştım bilmiyordum bile ama kutunun içinden üç tane alıp masanın üzerine koydum. Aradaki koridorun ışığını açıp salonun ışığını kapattım. Yemekleri de ocağın en küçük ayarına getirip ısınması için bıraktıktan sonra çakmağı alarak salona geri dönüp mumları masanın üzerine bıraktım gümüş çerçevenin içindeki kırmızı mumlar beyaz salonda çok güzel yansımıştı çekmece deki kalanları alıp sehbanın üzerine yakıp bıraktım.ayaklarımı uzatıp biraz dinlenmek için başımı koltuğa yasladım. Tavanda mumların oluşturduğu dalgaları izlemeye başladım.

DİLSİZ (bitti!)Where stories live. Discover now