Multimiz Ege...
Keyifli okumalar
Yorum yapmayı unutmayın....
Yemeklerin gelmesini beklerken masadan kalktım. Ege:
" nereye? "
Ellerimi gösterip yıkar gibi yaptım.
Başını salladı. Bende Ali'yi onun kucağına bıraktım.Lavaboya gidip ellerimi yıkayıp geri döndüğümde masada oturan kadınlar birbirini dürtüp kaş göz işareti yapıyor bizi gösteriyorlardı. Sonuçta Ege'yi herkes tanıyordu. Zengin, yakışıklı bir adamın dilsiz bir kızla evlenmesi oldukça malzeme vermiş bu onlara bir iki sene yeterdi artık altın günlerinde konuşulacak malzeme çıkmıştı. Masaya geldiğimde Ege'den Ali'yi alıp yanıma oturtmuş yemekleri bekliyorduk. EGE telefonu ile ilgileniyor. Çorbası geldi Ali'nin ve annesinin verdiği çantadan önlük çıkarıp boynuna taktım. Herkesin gözü üstümdeydi çorbayı sıcak mi? Diye kontrol ettim. Sonra Ali'nin kaşığıyla çorba dan ve yoğurttan yedirdim. Uslu bir çocuktu Ali. Suyunu içirip ağzına emziğini verdim o sırada tepeleme ızgara geldi. Gözlerimi kocaman açtım kim yiyecek bunları bu kadar ya da Ege bu kadar çok mu yiyor diye düşünürken Ege "hadi Gurur hanım yiyelim "dedi.
oysaki yemeyeceğim demiştim. Başımı salladım istemiyorum anlamında. Eliyle bir parça bölüp bana uzattı. "Aç ağzını bir lokma yersen istahin gelir çok beğeneceksin. Hem herkes bize bakıyor utandırma beni. "Elimi uzattığımda kabul etmeyip " aç ağzını hadi güzelim 'dedi. Allahım ne oluyor ya nerdeyim rüyada hayal ülkesinde ama kesinlikla bu güne kadar yaşadığım yerde değil.
"Hadi ama! "
Verdiği eti ağzıma aldım. Büyük bir lokma oluşu yanağımı şişirmişti. Gülümsedi rahat haraketleri dikkat çekiciydi. Kucağıma başını koyan Ali karnıda duyunca iyiye mayışmıştı. Uyuyayacağı çok belliydi. Ege Ali'yi işaret edip. " oooo beyimiz buldu fahat kucağı ohhhh paşam ohhh "diye Ali'ye bakıp söyleniyor gülüyordu herkes bize bakıyor du.
"Senin kendin yiyeceğin yok Gurur hayır elimden yemek hoşuna gittiyse ben seni doyururum" diyip bir parça daha uzattı. Gözlerimin içine gülümsedi. Bakışı çalan telefonuyla son buldu.
Konuşup bana dönünce bakışlarında bakışlarımı buldum. "Ali'yi babası almaya geliyormuş. Birazdan gelir"Başımı salladım elim Ali'nin kıvırcık saçlarına gitti.
" aç ağzını Gurur hadi" çataldaki eti bana uzattı istemiyorum anlamında başımını salladım.
" elimle mi vereyim illa peki" diyip. Cataldaki eti alıp bana uzattı Başımı olumsuz anlamda sallasamda itiraz yok hadi daha işimiz var bu son bak" diyip beni küçük bir çocuk gibi besledi. Garsonu çağırıp hesabı istedi o kadar eti yemişti iştahı yerindeydi." Yalçın gelsin kalkarız" dedi.
O sırada Ali'nin babası gelmiş olacak ki ayağa kalktı. Benimle yüz yüze gelince Yalçın yüzünü buluşturdu nedeni ilk başta anlamasamda sonra kafama dank etti ben dayak yemiştim. Ege bana yediğim dayağı unuturmuştu. Selamlaşıp, " uydu mu bizimki" diyip Ali'ye gülümseyerek baktı bir babanın çocuğuna özlemle Bakışı yürek ısıtan sıcaklığı vardı bakışlarında..
Ege "çok olmadı uyuyalı yengesi karnını doyurdu" dedi.
Yenge olmuştum ben. Ege ile evlenince yavuz beyin Gelini, Ege' nin karısı, Ali'nin yengesi olacaktım Ege bana bir sürü sıfatla gelecekti belki dilsiz artık olmazdı...
Yalçın abi Ege ile vedalaştı bana da teşekkür edip Ali'yi kucağına alıp çıktı. Ege "bizde nişan yerine gidelim" anca yetişir diyip saatine baktı.
" hengamede öğleyi geçirdik " gibi bir laf etti anlamadım. Başımı salladım. Hadi gidelim diyip elini bana uzatıp bakışlarını dikti. Bende uzanan elde buldum ellerimi. Şaşkın bakışlar içinde kendimi dar sokaklarda iki sevgili gibi yürürken buldum. Eli elimde çok yakın yürüyor arada durup tanıklarıyla sohbet ediyor beni "nişanlım " diyerek tanıştırıyor. Elini belime koyuyordu. Yoldan geçenler dikkatlice sürüyor fısır konuşuyor "Ege nişanlanmış mı? " diye. Hayretli yorumlar yapıyorlardı. Kısacık yolu Ege'nin selamlaşmaları ile uzun bir sürede geldik. Büyük tahta bir kapının önünde durduk restore edilmiş büyük bir konaktı pembe güllerle çevrilmişti yerdeki temiz bakımlı çimler. Büyük büyük toprak testilerdeki rengarek begonyalar göz alıcıydı. Cennetten bir köşe miydi. Bu gün öldüm ben kesin de şu iki saattir cennetteyim. Diye düşünürken "beğendin mi? Eğer istersen nişanımız burda olacak ama aklında başka yer varsa şöyle sorun olmaz "dedi ve ben göz yaşlarımı tutamadım. "Neden ağlıyorsun" diye sıkılgan bir şekilde sordu. Her erkek gibi karşısında ağlanılmak hoşuna gitmiyordu belliki.Ellerim dudaklarıma gitti. Dudaklarıma avuç içimi bastırıp kafamı sağa sola salladım. Çok beğenmiştim aslında şaşırmıştım bile bu kadar güzel bir yer beklemiyordum." Hadi gidelim yapılması gerekenler var daha" dedi.
Elini uzattı bu sefer tereddütsüz tuttum. Çalan telefonu ile elimi bırakıp telefonu nu açtı." evet geliyoruz biz de şimdi siz önekleri hazırlayın "..
Sonra bana dönüp organizasyon şirketi ne istiyorsan şöyle istediğin gibi olmazsa yapmazlarsa da bana söyle " dedi. Arabaya binip organizasyon şirketine gittik.
Sarı saçlı ela gözlü minyon bir bayan hemen bizi içeri buyur edip. "Ne íçersiniz " diye sordu. Ege;
" işimiz acele Ebru hanım bir an önce Gurur örnekleri görse daha iyi olur" dedi." peki o zaman önce renk seçelim konsept renkle başlar " diyip bir gülüş bıraktı. Aslında Ege'ye karşı gülmese sevimli bir bayandi.
Bana renk kartelarını gösterip önceden hazırlamış masaların fotoğraflarını gösterdi hepsi karışık karışıktı kimi pembe-mor, altin-beyaz, gümüş -sari Alalh'im hangi zevksiz bu masaları seçer. Masa da duran kaleme uzanıp.
"Sadece beyaz tül yuvarlak masalar yazdım sandalyeler bile beyaz "
Kadın dilsiz olduğumu bilmiyormuş ki bana şaşkın şaşkın baktı " sonrada Ege'ye. toparlamak amaçlı sesini temizleyerek " çok sade olmaz mi" dedi. Aslında pembe ile kombin yapabiliriz dedi.
" olumsuz anlamda başımı salladım"
Pür dikkat bizi izleyen Ege;
" Tamam Gurur nasıl istiyorsa öyle olacak sonuçta bu onun nişanı öyle değil mi? " diyerek ayağa kalktı ve elimden tutup beni de kaldırıp elini belime koyup "başka bir sorun olursa bana ulaşırsınız hafta sonuna hazır olsun "
Ebru " çiçek olarak ne istersiniz onu konuşmadık "dedi.
Ege bana bakarak "papatya olsun mu? " dedi.
Olumlu anlamda başımı salladım. Ama o an onunla papatya bahçelerinde dolaşıyordum. El ele konuşuyordum. Kalbim dolu dizgin Ege'ye koşuyordu nerde bu adamın çok konuşulan yaka silkilen öfkesi...
Dışarı çıktığımızda " seni eve bırakayım yarın da menü belirlenecek müzik falan yarın 10:00 gibi alırım seni olur mu? " dedi. Bende olumlu anlamda başımı salladım.
Eve gittiğimde saat17:00 olmuştu bile vakit nasılda geçmişti. Annem daha gelmemişti doğru ya Ege'nin parasını harcamakla meşguldü . Mutfağa gidip yemek varmı diye baktım birazdan cesur ve mert işten gekirdi. Naz zaten yeşim teyzede annem gelince alırdı. Dolaba bir göz atıp Taze fasulye ve bulgur pilavı yapmaya karar verdim birde cacık yaptım mi cesur bayılırdı. Elim çabuktu çocukluğumdan beri bu işleri yapıyor olmamdan dolayıydı. Herhalde. Hızlıca yemekleri ateşe koyup. Salonun camını açmaya gittim. Çok sıcaktı kapalı kalan ev iyice sıcak olmuştu. Kapı açılınca annem geldi sanıp kapıya gittim. Ama gelen Yekta'ydı."Ooooo Gurur hanım da burdaymış, Ege'nin koynundan çıkıp evin yolunu bulabilmiş "diyip bana tokatlarını indirmeye başladı....
Yorumlarınızı bekliyorum.....
YOU ARE READING
DİLSİZ (bitti!)
General FictionHiçbir zaman tam bir aile olamadık biz her doğan çocuğun hakkıydı halbuki sıcak bir yuva, sevgi dolu bir anne ve yuvasına bekçi bir baba... O mutlu çekirdek aileyi hiç bir zaman olamadık.... Annem babama kaçarak evlenmiş sonra da askere gitmiş...