5:Bölüm

33K 1.5K 136
                                    

Multimiz Ege...

Keyifli okumalar

Yorum yapmayı unutmayın....

Yemeklerin gelmesini beklerken masadan  kalktım.  Ege:

" nereye? "
Ellerimi gösterip  yıkar gibi yaptım.
Başını salladı. Bende Ali'yi onun  kucağına bıraktım.  

Lavaboya gidip ellerimi yıkayıp  geri döndüğümde  masada oturan kadınlar birbirini dürtüp kaş göz  işareti yapıyor bizi gösteriyorlardı. Sonuçta Ege'yi herkes tanıyordu. Zengin, yakışıklı  bir adamın dilsiz bir kızla evlenmesi oldukça malzeme vermiş bu onlara bir iki sene yeterdi artık altın günlerinde konuşulacak malzeme çıkmıştı.  Masaya geldiğimde  Ege'den Ali'yi alıp yanıma oturtmuş yemekleri bekliyorduk. EGE telefonu ile ilgileniyor. Çorbası geldi Ali'nin ve annesinin verdiği çantadan önlük çıkarıp boynuna taktım. Herkesin gözü üstümdeydi çorbayı sıcak mi?  Diye kontrol ettim. Sonra Ali'nin kaşığıyla çorba dan ve yoğurttan yedirdim. Uslu bir çocuktu Ali. Suyunu  içirip  ağzına emziğini verdim o sırada  tepeleme ızgara geldi. Gözlerimi kocaman açtım kim yiyecek bunları  bu kadar ya da Ege bu kadar çok mu yiyor diye düşünürken Ege "hadi Gurur hanım yiyelim "dedi.
oysaki yemeyeceğim  demiştim. Başımı  salladım  istemiyorum anlamında. Eliyle bir parça bölüp bana uzattı. "Aç  ağzını bir lokma yersen  istahin gelir çok beğeneceksin. Hem herkes bize bakıyor  utandırma beni. "

Elimi  uzattığımda  kabul etmeyip " aç ağzını hadi güzelim 'dedi. Allahım ne oluyor ya nerdeyim rüyada  hayal ülkesinde  ama kesinlikla bu güne kadar yaşadığım yerde değil.

"Hadi ama! "

Verdiği  eti ağzıma aldım. Büyük bir lokma oluşu  yanağımı  şişirmişti. Gülümsedi  rahat haraketleri dikkat çekiciydi. Kucağıma başını koyan Ali karnıda  duyunca iyiye mayışmıştı. Uyuyayacağı çok belliydi. Ege Ali'yi işaret edip. " oooo beyimiz  buldu fahat kucağı  ohhhh paşam ohhh "diye Ali'ye bakıp söyleniyor gülüyordu  herkes bize bakıyor du.

"Senin kendin  yiyeceğin yok Gurur hayır elimden yemek hoşuna gittiyse  ben seni doyururum"  diyip bir parça  daha uzattı.  Gözlerimin içine gülümsedi.  Bakışı çalan telefonuyla son buldu.
  Konuşup  bana dönünce bakışlarında  bakışlarımı  buldum. "Ali'yi babası almaya geliyormuş. Birazdan gelir"

Başımı salladım  elim Ali'nin kıvırcık saçlarına  gitti.

" aç  ağzını Gurur hadi"  çataldaki eti bana uzattı istemiyorum  anlamında başımını  salladım. 

" elimle mi vereyim illa peki" diyip.  Cataldaki eti alıp bana uzattı  Başımı olumsuz anlamda sallasamda itiraz yok hadi daha işimiz var bu son bak"  diyip  beni küçük bir çocuk gibi besledi.  Garsonu  çağırıp hesabı istedi o kadar eti  yemişti iştahı yerindeydi." Yalçın gelsin kalkarız" dedi.

O sırada Ali'nin  babası gelmiş olacak ki ayağa kalktı. Benimle yüz yüze gelince Yalçın yüzünü buluşturdu  nedeni ilk başta anlamasamda sonra kafama dank etti ben dayak yemiştim. Ege bana yediğim dayağı unuturmuştu. Selamlaşıp,  " uydu mu bizimki" diyip Ali'ye  gülümseyerek baktı bir babanın çocuğuna özlemle  Bakışı yürek ısıtan sıcaklığı vardı bakışlarında..
Ege "çok olmadı uyuyalı yengesi karnını doyurdu"  dedi.
Yenge olmuştum ben. Ege ile evlenince yavuz beyin Gelini,  Ege' nin karısı, Ali'nin yengesi  olacaktım Ege bana bir sürü sıfatla gelecekti belki dilsiz artık olmazdı... 
Yalçın abi Ege ile vedalaştı bana da teşekkür edip Ali'yi kucağına alıp çıktı. Ege "bizde nişan yerine gidelim" anca yetişir  diyip saatine baktı.
" hengamede öğleyi  geçirdik " gibi bir laf etti anlamadım. Başımı salladım. Hadi gidelim diyip elini bana uzatıp  bakışlarını dikti. Bende uzanan elde buldum ellerimi. Şaşkın  bakışlar içinde kendimi dar sokaklarda iki sevgili gibi yürürken buldum. Eli elimde çok yakın yürüyor arada durup tanıklarıyla sohbet ediyor beni "nişanlım " diyerek tanıştırıyor. Elini belime koyuyordu. Yoldan geçenler dikkatlice sürüyor fısır konuşuyor "Ege nişanlanmış  mı? " diye. Hayretli  yorumlar yapıyorlardı.  Kısacık yolu Ege'nin selamlaşmaları ile uzun bir sürede geldik. Büyük tahta bir kapının önünde durduk restore edilmiş büyük bir konaktı pembe güllerle  çevrilmişti yerdeki temiz bakımlı çimler. Büyük büyük toprak testilerdeki rengarek begonyalar göz  alıcıydı. Cennetten bir köşe miydi. Bu gün öldüm  ben kesin de şu iki  saattir cennetteyim. Diye düşünürken  "beğendin  mi?  Eğer istersen nişanımız burda olacak ama aklında başka yer varsa şöyle sorun olmaz "dedi ve ben göz yaşlarımı  tutamadım. "Neden ağlıyorsun" diye sıkılgan bir şekilde sordu. Her erkek gibi karşısında  ağlanılmak  hoşuna gitmiyordu belliki.  

Ellerim dudaklarıma  gitti. Dudaklarıma  avuç içimi  bastırıp kafamı sağa sola salladım. Çok beğenmiştim aslında  şaşırmıştım  bile bu kadar güzel bir yer beklemiyordum." Hadi gidelim yapılması gerekenler var daha" dedi.
Elini uzattı bu sefer tereddütsüz tuttum. Çalan telefonu ile elimi bırakıp telefonu nu açtı.

" evet geliyoruz biz de şimdi siz önekleri  hazırlayın "..

Sonra bana dönüp organizasyon şirketi ne istiyorsan şöyle istediğin gibi olmazsa yapmazlarsa da bana söyle " dedi.  Arabaya binip organizasyon şirketine gittik.

Sarı saçlı   ela gözlü minyon bir bayan  hemen bizi içeri buyur edip. "Ne íçersiniz " diye sordu. Ege;
" işimiz acele Ebru hanım bir an önce Gurur örnekleri görse daha iyi olur" dedi.

" peki o zaman önce renk seçelim  konsept renkle başlar " diyip bir gülüş bıraktı. Aslında Ege'ye karşı gülmese sevimli bir bayandi.

Bana renk kartelarını  gösterip  önceden hazırlamış  masaların fotoğraflarını gösterdi hepsi karışık karışıktı kimi pembe-mor,  altin-beyaz, gümüş -sari Alalh'im hangi zevksiz bu masaları seçer. Masa da duran kaleme uzanıp.

"Sadece beyaz tül   yuvarlak masalar yazdım sandalyeler bile beyaz "

Kadın  dilsiz olduğumu  bilmiyormuş ki bana şaşkın şaşkın  baktı " sonrada Ege'ye.  toparlamak amaçlı sesini temizleyerek " çok sade olmaz mi" dedi.  Aslında pembe ile kombin  yapabiliriz  dedi. 

" olumsuz anlamda başımı  salladım"

Pür dikkat bizi izleyen Ege; 

" Tamam Gurur  nasıl istiyorsa öyle olacak sonuçta bu onun nişanı öyle değil mi? "  diyerek ayağa kalktı ve elimden tutup beni de kaldırıp elini belime koyup "başka bir sorun olursa bana ulaşırsınız hafta sonuna hazır olsun " 

Ebru " çiçek olarak ne istersiniz onu konuşmadık "dedi.

Ege bana bakarak "papatya olsun mu? " dedi.

Olumlu anlamda başımı salladım. Ama o an onunla papatya bahçelerinde dolaşıyordum. El ele konuşuyordum.  Kalbim dolu dizgin Ege'ye koşuyordu nerde bu adamın çok konuşulan yaka silkilen öfkesi... 

Dışarı çıktığımızda " seni eve bırakayım  yarın da menü belirlenecek müzik  falan yarın 10:00 gibi alırım seni olur mu?  " dedi. Bende olumlu anlamda başımı salladım.
Eve gittiğimde  saat17:00 olmuştu bile vakit nasılda geçmişti. Annem daha gelmemişti doğru ya Ege'nin parasını harcamakla meşguldü . Mutfağa gidip yemek varmı diye baktım birazdan cesur ve mert işten gekirdi. Naz zaten yeşim  teyzede annem gelince alırdı. Dolaba bir göz atıp  Taze fasulye  ve bulgur pilavı yapmaya karar verdim birde cacık yaptım mi cesur bayılırdı. Elim çabuktu  çocukluğumdan  beri bu işleri yapıyor olmamdan dolayıydı. Herhalde. Hızlıca yemekleri ateşe koyup. Salonun camını açmaya gittim. Çok sıcaktı kapalı kalan ev iyice sıcak olmuştu.  Kapı açılınca annem geldi sanıp kapıya gittim. Ama gelen Yekta'ydı.

"Ooooo Gurur hanım da burdaymış,  Ege'nin koynundan  çıkıp evin yolunu bulabilmiş "diyip bana tokatlarını indirmeye başladı....
















Yorumlarınızı bekliyorum.....

DİLSİZ (bitti!)Where stories live. Discover now