Serap Ayça, hayallerini gerçekleştirmek üzere, bu yepyeni dünyaya ayak basmıştı. Uzun beyaz bulutların ülkesine... Hayalinin ülkesi Yeni Zelanda'ya...
Büyük hayaller, büyük umutlarla gelmişti. Onu nelerin beklediğini bilmiyordu ama, daha adımı...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yaşadığım olaylardan ve sıkıntılardan masumluğun olduğu yerlere kaçmak istedim, çocukların dünyasına...
İşte size yeni hikayemi tanıtayım sevgili arkadaşlarım. Esasında çocuklara yönelik bir hikaye bu. Hikayemi burada paylaştıktan sonra Özel Eğitimci gençlerimizin "topluma hizmet uygulamaları" projesi nedeniyle ortak açtıkları BENİM İÇİN OKU sesli okuma blogunda nasip olursa sesli okuyacağımı şimdiden sizlere duyurayım istedim.
Kitabımın kapağı yine sevgili şairim, sevgili yazarım @L_eandros tarafından yapılmıştır. Sevgili Leandros şairime buradan ayrıca çok ama çok teşekkür ediyorum.
**********************************
Bu bölüm çok şanssız oldu arkadaşlar, iyi niyetimi ve duygularımı suistimal eden birileri tarafından ruhen altüst olup sizleri de yanıltmış olmaktan üzüntü duyuyorum. Bölümümü ilk yayınladığımda paylaştığım üzücü olan ve benim saflığımı ortaya döken her şeyi tamamiyle kaldırıyorum.
Bu nedenle lütfen bölümümü okursanız ve ona göre yorum yaparsanız çok mutlu olurum. Emeğimin düzenbaz insanlar yüzünden heba olmasına izin vermeyeceğim. Ben bu bölümün içinde yine değerli ve güzel insanları paylaştım, onlara haksızlık yapılmasını kesinlikle istemiyorum ve onlara ayrıca hikayeme konuk oldukları için çok çok teşekkür ediyorum. Sevgili arkadaşlarım sizler benim için çok değerli ve çok önemlisiniz. Hepinize can-ı gönülden selam ve sevgilerimi yolluyorum.
******************************
Makam arabaları önemli misafirlerini de alarak, şehir stadından doğru bir yokuş aşağı iniş yaparak kısa mesafeli yolculuğuna son vermiş, düğün mekanına çabucak ulaşmışlardı. Vali yardımcısının arabasından iki önemli şahsiyet, Belediye başkanının arabasından ise o iki cazibeli bayan çıkmışlardı. Düğün salonuna girişin bu kadar ihtişamlı olabileceğini düşünemeyen Belediye başkanı hayretle baktı şaşaaya. Burası nasıl olmuştu böyle yahu, sihirli bir değnek değmişte büyülü bir masala dönüşmüştü sanki. Belediye başkanı hayret dolu mavi bakışlarına bir son vererek yanındaki bu iki güzel bayana döndü ve onları önden buyur etti.
Bu sırada yaşı geçmiş olduğu halde dinçliğini hiç kaybetmemiş altmışlı yaşlarda görünen adam kendinden emin vakur bir edayla elindeki asasından destek alarak bir kaç adım attı. Sol bacağından rahatsız olduğu belliydi, hafif aksaması bile haşmetli duruşundan taviz vermiyordu. Omuzları geniş ve dik, yapılı bedeni karşısındakini korkutacak kadar taş gibi sert duruyordu. Bir doksanlık boyu ile herkese tepeden bakıyor ve hükmediyor havası vardı. Bedeni gibi sert bakışlarını yanındaki kendisinin bir kopyası olan ama çok daha genç versiyonu oğluna çevirdi.
