Carlos ve ailesine dün gece ortalık sakinleştikten sonra neler yapılacağı anlatılmıştı. Özellikle Carlos'a davul zurna ve köçeklerden, eve gelen misafirlere kadar dağıtılacak para, şeker ve çikolatalardan, gelin arabasının hazırlanmasından, konvoy arabalarına kadar her şeyin zaten ayarlandığından, şehir turundan, kuaförden, fotoğraf çekimlerinden ve kameralarla düğün konvoyu da dahil gelinin evden çıkacağı bütün her anın kameraya çekileceğinden kısaca bahsetmişlerdi. Bütün bu duydukları Carlos'u hayrete düşürmüştü ve kısa bir güne bunca şeyi sığdıracaklarına inanamamıştı. Yarın bütün bu hengame bitecekti ve Serap Ayça tamamen Carlos'a ait olacaktı. Birbirlerinden bir daha ayrılmamak üzere kendi yuvalarına uçacaklardı. Carlos o gece son kez Serap Ayça'sını babasının evinde bırakmıştı ve otele dönmüştü.
Sabahleyin herkes erkenden uyanmış, kahvaltılarını yapıp akşamdan kalan tüm işleri tamamlamışlardı. Melih bey fazla yapabileceği bir şey olmadığından çardağın altında sabah kahvesini içiyordu. Dün gece damadının şaşkın hali gözünün önüne geldi, ne şaşırmıştı bugün yapılacakların listesine. Kendi kendine güldü Melih Bey, damadı gerçekten çok anlayışlı bir delikanlıydı. Hiç zorluk çıkarmadan her şeyi kabul etmiş Melih Bey'in daha da takdirini kazanmıştı. Zonguldak'ın gözler önüne sergilediği o eşsiz deniz ve şehir manzarası eşliğinde kahvesinden bir yudum aldı, ama içinde ki hüzünle zor yutkundu aldığı yudumu, biricik kızı bugün artık bu evden tamamen kendi yuvasına uçacaktı.Gözlerine dolan yaşları sildi ve bahçe kapısından gelen sese kulak vererek başını çevirince, merdivenlerden aşağı arkadaşı Kasım efendinin geldiğini gördü. Ayağa kalkıp karşıladı dostunu. "Hayırlı sabahların olsun Melih, sabah sabah ben erken geldim bir kahveni içeyim dedim, bu gün en yoğun günün kimseler doluşmadan, dostumu yalnız bırakmayayım, şöyle bir konuşalım istedim. Şimdi sen üzgünsün kızını uğurluyorsun bu önemli gününde yanında olduğumu hissettirmeye geldim Melih'im." Arkadaşına sarılıp öptükten sonra "Hoş geldin Kasım, hoş geldin sana da hayırlı sabahlar olsun. Sen her zaman ince düşünceli bir dostsun zaten, ne iyi ettin de geldin buyur geç şöyle, eksik olma Kasım, sen her zaman beni anlayan değerli dostum oldun." diyerek onu manzaraya karşı oturttu ve o sırada yanlarına gelen Nazlı Hanım "Hoş geldin hayırlı sabahlar Kasım Efendi." dedikten sonra elindeki kendi kahvesini Kasım Efendi'nin önüne koydu. "Kısmet sanaymış afiyet olsun, tam da senin sevdiğin gibi orta şekerli." deyip içeri geçti kızların hazırlıklarına o bahaneyle bakmak için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZUN BEYAZ BULUTLARIN ÜLKESİNDE BİR SERAP
RomanceSerap Ayça, hayallerini gerçekleştirmek üzere, bu yepyeni dünyaya ayak basmıştı. Uzun beyaz bulutların ülkesine... Hayalinin ülkesi Yeni Zelanda'ya... Büyük hayaller, büyük umutlarla gelmişti. Onu nelerin beklediğini bilmiyordu ama, daha adımı...