Serap Ayça, hayallerini gerçekleştirmek üzere, bu yepyeni dünyaya ayak basmıştı. Uzun beyaz bulutların ülkesine... Hayalinin ülkesi Yeni Zelanda'ya...
Büyük hayaller, büyük umutlarla gelmişti. Onu nelerin beklediğini bilmiyordu ama, daha adımı...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Tao ve Şeyma arabalarına doğru yürürken, Hugh genç kızın arkasından hayranlıkla baktı. "Vaaoov, çok akıllı, çok alımlı, çok güzel. Aynı şeyi düşünmemiz ne kadar ilginç," diye içinden geçirdi Hugh. Az evvel onun fikrini onaylarken "Biz de öyle düşünüyoruz güzel bayan, görünüşe göre bu içeriden birinin işi." şeklinde dile getirmişti düşüncesini. Genç kızın zeka parıltılarıyla parlayan gözlerine bakarken içi gitmişti Hugh'un, bu kızın gözlerinde sonsuza dek eriyebilirdi. Şeyma'nın güzelliği karşısında gerçekten heyecanlanmıştı. Tao o sırada Mark ile konuştuğu için Hugh'un bu ilgisinden ve bakışlarından habersizdi tabi. "Ah ah... Biraz daha genç olsaydım peşinden ayrılmaz, seni kimselere bırakmazdım ya neyse güzelim, çapkın Tao'nun girdabına girmemişsindir umarım. Üzülmeni istemem çünkü." İçinden böyle geçirse de kızın Tao'nun ağına çoktan düştüğünü anlamış ve hayal kırıklığına uğramış bir halde onların arabaya doğru gidişlerini izliyordu. Tam o sırada ana kapı açılmış, çiftlikten ve bağlardan sorumlu olan kahya Logan Lester dışarı çıkmıştı. Tao'yu görünce doğru yanına gitti ve tokalaşıp sarıldılar. "Dostum seni gördüğüme sevindim, hoş geldin." diyerek omzunu sıvazladı Tao'nun. Tao da "Selam Logan, ben de seni gördüğüme sevindim." şeklinde karşılık verdi ve Logan'ın omzuna hafif bir yumruk attı. Logan'ın Şeyma'ya ilgiyle bakışını yakalayınca, "Hey hey! Çek o arsız bakışlarını sevgilimin üstünden, o benim." diyerek şakadan kıskançlık yapıyor gibi görünse de aslında gerçekten kıskanmıştı ve Şeyma'yı sahiplenircesine kendine çekti. "Gördüğün gibi biz birlikteyiz dostum, kendine başka bir kız ayarla." dedikten sonra Şeyma'yı Logan'la tanıştırdı.
Şeyma ne olduğunu tahmin edemese de bu adamdan hoşlanmamıştı. Onu rahatsız eden bir şeyler vardı bu adamın bakışlarında ve tavırlarında. Adamdan uzak durmaya çalışarak Tao'ya iyice sokuldu ve kulağına fısıldadı. "Ben arabaya geçiyorum, bu adamda bir tuhaflık mı var ne, bakışları beni korkuttu." Tao, onun yüzündeki endişeyi görünce onu arabanın kapısına kadar götürüp binmesine yardım etti. "Korkma o Carlos ve benim çocukluk arkadaşımızdır, biz hep birlikte büyüdük, yıllardır tanırız birbirimizi. Üstelik Logan bu çiftliğin kahyasıdır, yani oldukça güvenilir biridir. Hadi sen burada bekle, ben hemen geliyorum." dedi ve geri dönerek Logan ve Hugh'un yanına gitti. Hugh, Logan onlarla konuşurken Şeyma'nın tedirginliğini fark etmiş ve bakışlarını Logan'a çevirmişti. Şeyma'nın yüz ifadesi Logan'dan hoşlanmadığını açıkça gösteriyordu. Oysa Logan yakışıklı ve işini bilen biriydi, bütün kadınlar ondan hoşlanırdı ya da en azından ilgi gösterirlerdi. Bu önemsiz ama Hugh'un dikkatini çeken küçük detay, bugün Logan da dahil herkesi iyice araştırması gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Tao, onların yanına yaklaştı: "Biz içeri giriyoruz. Logan, sen Hugh ve Mark'a yardımcı olursun, çevreyi onlara iyice göster ve sonra yangın alanına götürsün. Onlara her türlü yardımı sağla, görüşürüz dostum, görüşürüz Hugh, Mark." diye selam verip arabasına doğru gitti.
