düğün 2- Sürpriz Misafirler 87. Bölüm

Start from the beginning
                                    

        Genç adam görenlerin dikkatini çekecek kadar masmavi gözlerini yoldan ayırmadan son sürat ilerliyordu kurşini renkli Bugatti'nin içinde, o da düğüne yetişmeye çalışınlardandı. Açık tenli yüzüne yakışan çenesindeki sarı sakalı, uçuşan saçlarıyla aynı renkteydi. Sağ elmacık kemiğindeki hatırası saklı yara, sanki özel olarak yapılmış gibi yakışıklı yüzüne ayrı bir hava katmıştı. Kızlara bu yara daha mı çekici geliyordu bilinmez ama yürekleri hoplattığı kesindi. Yirmili yaşlarının sonlarındaydı Emrah ve gençliğinin keyfini çıkarıyordu şimdilik. (Hikayelerini merakla okuduğum, romantik ve bir o kadar da kabadayılık kokan "Kurşuni" hikayesinin de yazarı Connonora'ya buradan bol selam ve sevgilerimi yolluyorum.)

       Yanında oturan, inci gibi dişlerini o güzel gülüşüyle göstermekten çekinmeyen arkadaşı Aysel'e baktı. Bu kızın yüzündeki gülücükler hiç gitmesindi, güldükçe elmacık kemikleri esmer yüzüne o kadar yakışıyordu ki, insanın dayanamayıp o elma yanakları sıkası geliyordu. "Niye gülüyorsun?" diye merakla sordu. Aysel dönüp arkadaşına baktı "Hiiiç aklıma bir şey geldi ona güldüm sadece, önemli bir şey değil." diyerek gür siyah kirpiklerini kırpıştırdı. ("Sevgili Bela" başta olmak üzere hikayelerini zevkle okuduğum sevgili yazarım cadinineskisupurgesi' Ayesel'ime gönül dolusu sevgilerimi gönderiyorum buradan.)

          Aslında aklından geçen şey bu siyah smokinin içinde Emrah'ın ne kadar İngiliz aristokratlarına benzediğiydi ve bu yüzden baktıkça dayanamayıp gülmüştü. Emrah'ı avam kamarasından bir Lord, kendisini de küçük bir Lady gibi düşünmeden edememişti. Kalın bukleli saçları omuzlarından aşağı sarkarken siyah kelebek desenli beyaz elbisesi ile o bir küçük hanımefendiydi tabiki. Kendini de böyle hissetmişti işte. "Bu gece kafamıza hiçbir şey takmadan eğlenelim arkadaşım, hem de doya doya eğlenelim" diyerek diklendi oturduğu yerde ve kollarını yukarı kaldırarak çığlık attı.

         "Heyyt be, gecenin en yakışıklısı bir Lord'la katılıyorum düğüne, herkes çatlasın. Heyyt çekilin yoldan, çılgın Aysel geliyor çekilin." diye nara atarken Emrah'ı da güldürdü. İşte tam bu sırada düğün yerine gelmişlerdi. Emrah çok sevdiği Bugattisini park edecek yer bulamayınca güvenlik görevlisinin gözlerine baka baka gözüne kestirdiği boş alana doğru ilerledi ve mustang'ın yanına park etti.

         Görevli "Giremezsin yasak." diye el kol hareketlerine aldırmadan içeri giren arabaya yaklaştı hemen. "Beyefendi giremezsiniz diye işaret ediyorum, anlamadınız mı? Buraya park edemezsiniz." daha cevap alamadan kelebek camının kapandığını ve kapısının ise açıldığını gördü. İçinden tüm heybetiyle siyah smokinin içinde bir seksen iki ya da bir seksen beş boylarında ince uzun bir beyefendi çıktı dışarı.

          Emrah uzun boyu sayesinde az biraz aşağılarda kalan ve kendine bir şeyler söylemeye çalışan görevliye eliyle işaret ederek, Ferrari ve Mustang'ı gösterip "Bu güzel bebekler burada rahatına baktığına göre, benim bu yakışıklı dostum da bakabilir değil mi? Hadi bakalım benim dostum da sana emanet." diyerek adamcağızı ağzı açık bir halde bırakıp arkadaşının kapısını açmaya gitti. Dışarı çıkar çıkmaz siyah kelebek desenli beyaz elbisesinin iki katlı eteklerinde ve ince belindeki kelebek biçimli siyah dantel kurdele öyle şık durmuştu ki, Aysel etrafına şöyle bir dönüp bakarken siyah dolgu topuklu yazlık burnu açık delikli çizmeleriyle de bu zarafetini daha da bir gözler önüne sermişti. 

          Emrahın uzattığı koluna girerken, güvenlik görevlisine o güzel şeker gülüşünden bahşedip, "İyi akşamlar efendim, arabamız size emanet biz biraz eğlenip geleceğiz." diyerek çıktılar oradan. Güvenlik görevlisi ise bugün iplenmemenin sıkıntısını yaşıyordu arkalarından bakarken. Görevlilerin eşliğinde kameriyeden geçerken Vivaldi'nin Dört Mevsim'i doluyordu o sırada kulaklara, sanki onların düğünü fethetmelerine destek olurmuş gibi son ritmine kadar uğurluyordu onları.

UZUN BEYAZ BULUTLARIN ÜLKESİNDE BİR SERAPWhere stories live. Discover now