düğün 2- Sürpriz Misafirler 87. Bölüm

Start from the beginning
                                    

       Yolların en telaşlı olduğu zamanlardı şu saatler. Kadırga yokuşu daha da kalabalık olduğu trafiği çok görmüştü aslında o koca tırlar yüzünden, saatlerce tıkanmışlığı çok olmuştu. Ama şanslarına genç adamın çok sevgili gece gibi siyah Audi A5'i sülün gibi süzüle süzüle ilerliyordu bu yokuştan. "şansımızdan herhalde" diye düşünürken arka koltukta oğlu ile oturan güzel eşi dile getirdi aynı şeyi, "Bu akşam şansımıza bu yokuş açık Allah'tan" dedi. Genç adam gülümsedi, "Ben de aynı şeyi söyleyecektim. Sıkışmadan yaklaştık şükürler olsun. Hadi sıkı tut oğlumuzu birazdan köşedeki virajı döneceğim."

      "Oğlum o elinde ne var senin bakayım, ne saklıyorsun?" diyerek birkaç dakikadır arabanın İçindeki sessizliği bozan şeyin ne olduğunu merak etti genç kadın. Uzanıp miniğinin ellerini arkasından çekti ve avucunun içinde erimiş buruş buruş olmuş yaldızlı çikolata ambalajını gördü. "Ah oğlum bu elinin hali ne böyle, gel bakayım şöyle nerelerine bulaştırdın bakalım."narin elleriyle tombiş yanaklarını hafifçe sıkıştırdı. Annesinin tuttuğu minik suratını gizleyemeyen ufaklık en şeker haliyle hafif çürümeye dönmüş dişleriyle tatlı tatlı güldü. 

       Yenip bitmiş ama ağzının kenarlarına bulaşmış çikolatanın izlerini göstermek istememişti oysa, annesinin izin vermeyeceğini biliyordu çünkü. Ama annesi kızmak yerine, onun bu maskara haline bakıp güldü, çikolatalı yanakları sıkıp öptü. Sakin ve alışkın bir şekilde ince taşlardan fiyonklu ve içinde kendisinin dışında oğluna yarayacak her şey bulunan siyah çantasını açıp ıslak mendil çıkardı ve önce ağzını sonra ellerini sildi özenle. İçi rahat etmeyerek eşine seslendi. "Hüseyin kenara çekte suyla yıkayalım böyle olmayacak."

          Genç adam müsait bir yerde durunca, Ayşen hemen kapıyı açıp dışarı çıktı, oğlunu kucağına alıp kaldırıma çıkardı. Topuz yapılmış saçlarının aydınlattığı güzel yüzünün ve zarif dökümlü uzun siyah elbisesinin içinde, alımlı ve cazibeli bir kadın olan bu ilgili sevgi dolu anne, otuz yaşını göstermeyecek kadar genç görünüyordu. Sevgi dolu gözleri, oğluna kıyamazmış gibi bakıyordu şimdi. ("Sessiz Seda'sız" hikayesinin değerli yazarı çok sevgili arkadaşım aysenaktas'a buradan sevgilerimi yolluyorum.)

        Eşinin uzattığı pet şişeyi alıp bir güzel yıkadı oğlunu, rahatlamıştı şimdi. Siyah takımlarının içinde dört yaşındaki oğlu o kadar yakışıklı duruyordu ki, babasının minik bir kopyasıydı sanki aynı kahverengi saçlar, aynı kahve gözler ve aynı kıyafet. Aslında ikisine de benziyordu oğlu çünkü kendisinin de gözleri, saçları kahverengiydi. Minik elleri kağıt havluyla kuruladıktan sonra tekrar kucağına aldı ve arabaya geçti. Hüseyin bey yüzündeki mutluluğu gizlemeyerek aşkla, sevgiyle baktı hayatının bu iki değerli varlığına. Yüzüne kondurduğu gülümsemeyi eksiltmeden yerine geçti direksiyonun başına. Ailece yetişmeleri gereken bir düğün onları bekliyordu.

         Düğün yerine geldiklerinde gözü gibi baktığı değerli siyah Audi A5'ini park edecek yer bulmakta zorlandı ama buldu nihayet daha aşağılarda bir yerlerde park etti. Otuz üç otuz dört yaşlarında gösteren genç baba kucağında taşıdığı oğlunu kameriyenin önüne gelince bıraktı. Küçük oğlan "Anne bak" diye kiraz çiçeklerinin ışıltısını gösteriyordu. Aniden koştu ve düğün çelenklerinden bir çiçek çekti. Tekrar geri gelip annesinin önünde durdu ve elindeki kısa saplı turuncu krizantem çiçeğini uzattı. Sevgi dolu bakışlarıyla oğlunun elindeki çiçeği alan genç kadın, "Annesine çiçekte getirirmiş benim yakışıklı düşünceli oğlum, teşekkür ederim yavrum." diyerek eğilip oğluna sarıldı ve yanaklarını içine çeke çeke koklayarak öptü. Kameriyenin altından evli, mutlu, çocuklu bir aile olarak ilerlediklerinde, arkalarından çizdikleri bu güzel aile tablosuna gıptayla bakan gözleri fark edememişlerdi.

UZUN BEYAZ BULUTLARIN ÜLKESİNDE BİR SERAPWhere stories live. Discover now