Serap Ayça, hayallerini gerçekleştirmek üzere, bu yepyeni dünyaya ayak basmıştı. Uzun beyaz bulutların ülkesine... Hayalinin ülkesi Yeni Zelanda'ya...
Büyük hayaller, büyük umutlarla gelmişti. Onu nelerin beklediğini bilmiyordu ama, daha adımı...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Kızlar tuvaletlere gitmeden önce, odasına çıkmadan lavaboyu kullanmak isteyen Hugh, tuvalete girmiş işini görüp çıkmıştı. Şimdi koruma işi için burada irtibat kurduğu bir şirketin yetkilisini arayacak, yarın için adamların erkenden hazır olmasını tekrar hatırlatmak için odasına çıkacaktı. Tuvaletin giriş kapısından tam çıkıyordu ki iki tane adamın, siyah giyimli iki kadını koklattıkları mendillerle bayılttıklarını gördü, dedektiflikten alışkanlığı olan ani bir refleksle adamların üzerine atlayacaktı ki siyah giyimli başka bir kadının tuvaletin kapısında belirmesiyle küçük bir şaşkınlık yaşadı. Geceyi birlikte geçirdiği kızı aynı günün içinde tekrar karşısında bulan Hugh, kızları kaçıran adamları bir anda unutup olduğu yerde kaldı. Kız da onu görünce "Sen! Ne arıyorsun burada diyeceğim ama sanırım burada kalıyorsun, ne komik müstakbel baba adayıyla tekrar karşılaşacağım aklımın ucundan geçmezdi." hayretle kaşlarını kaldırdı Arene, ne yapacağını bilemediğinden de eli ayağına dolanmış bir vaziyette tuvaletin kapısından doğru arkadaşlarına bakıyordu sanki onlardan medet bulacakmış gibi. Onun ne demeye çalıştığını olayların telaşesinden anlamayan Hugh, başıyla selam verip, kaçırılan kadınları götüren adamların peşlerine düşmek üzere hızla uzaklaştı.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Bu sırada kaçırdığı kızı ekip başına teslim edip hemen öteki kızı da kimselere yakalanmadan ve kameraların görüntü vermediği anlaşılmadan, bir an evvel yarım kalan işini halletmek üzere geri dönüyordu iri yapılı hafif toplu adam. Adamın kendi görüntüsü de yaptığı işin hakkını veriyordu, yani karanlık işler adamı olmaya müsait bir tipi vardı, dikkatleri üzerine çekecek kadar da telaşesi. Her ne kadar dikkat çekmek istemese de, hızlı yürüyüşü ve tavırları ortada bir şeyler oluyormuş havasını veriyordu gerçekten ama Allahtan etrafta kimsecikler yoktu o sırada. Bu şansına sevinse de içinden küfürler ede ede biraz da sesli dışarı taşırarak "Hay ... dıt dıt... adamı, bir işi de kendin doğru yapsana, kızın kim olduğunu bilmeden, vereceğin iki kuruş için başımızı da yakacan, kendi salaklığından iki kadını da gereksiz yere kaçırmakmış pehh... dıt...dıt ..... duğumun pezevengi" söylene söylene tuvaletlere doğru ilerliyordu, inşallah öteki kadın yerine geçmemiştir diye de dua ediyordu. Hugh, Köşeyi dönmüş bir iki adım atmışken karşıdan gelen adamı fark etti birden, kızları kaçıran adamlardan biri tekrar geri geliyordu, kendini köşe duvarın gerisine saklayıp bekledi, adam önünden geçecek sanırken adamın tekrar tuvaletlere doğru hızla ilerlediğini görünce ne yapacağına dikkat kesildi. Tuvalet kapısının önünde hala bekleyen Arene'ye doğru hızla atılıp elindeki mendili aniden koklattığını gördü. Lanetler savurarak adamın cüssesine rağmen arkasından kıskıvrak yakalayıp duvara yapıştırmadan önce, Arene adamın kollarından kurtulup bir külçe gibi yere yığıldı. Arene'yi yere külçe gibi düştüğünü gören Hugh'ın öfkesi daha da çığırından çıkarak adamın ensesine bütün siniriyle okkalı bir darbe indirmesine sebep oldu. "Küt" diye sert bir şekilde yeri boylayan adamın burnuna yerdeki mendili alıp iyice dayadı, kendine çabuk gelemesin diye hıncını alırcasına burnunun deliklerine tıkadı koparırcasına. Adamı çekeleyip kadınlar tuvaletinin içine soktu ve onu boylu boyunca yere kapının arkasına duvar dibine sürükledi. Onu bağlayacak bir şeyler bulmak için etrafına bakındı lüks olan tuvaletlerde her şey mükemmeldi eski püskü görünen ele avuca gelecek hiçbir şey yoktu. Aceleyle hemen Arene'nin yanına çömelip başını, bedenini kontrol etti bir yerine bir şey oldu mu diye, Arene sadece derin bir uykuda gibiydi. Hugh kızı kucağına almış görevli birilerini çağırmak için yürüyordu. İlginç olan şuydu, buraya hiç mi kalkıp gelen bir insan yoktu, bunca olayın içinde tuvaletler ve koridorlar nasıl bu kadar boştu.
