48

46.3K 2.2K 631
                                    

HALE

Bir gün içinde dört mevsimi yaşamış gibiydim. Önce Masal'ın imtihanıyla güz yaprakları ruhuma doğru döküldü. Daha sonra o yaprakları Asal rüzgarları savurup kışa döndürdü. Tam donmak üzereyken, içimdeki kışı bahar gibi çiçek açtıran kişi o sert rüzgarlardı ama bu sefer tatlı bir meltem esintisi yaratıyordu yüreğimde. Tıpkı bir yaz günü gibi...
Masal'ın dengesizliklerine alışıktım ama Asal... İlk kez bana karşı böyleydi. Aramıza koyduğu uçurumun etrafına dizdiği yüksek kardeşlik surlarına, attığı darbe sanki gönül kalemi fethetmek içindi. Kendini kaf dağında gören adam, beni o dağın zirvesine çıkarmıştı ve eşsiz manzarayı o muhteşem sıcaklığıyla izletmişti. O kadar mutluydum ki...
''Evet, şarkı düşündünüz mü beyler bayanlar, merdivenden hunharca kayanlar?''
''Hale?''
Adımın döküldüğü dudaklar beni gerçekliğe döndürdü. ''Efendim,'' diyerek Asal'a doğru baktım. Yüzündeki çarpık tebessüme eşlik eden şaşkın bakışlar, kafamı karıştırıyordu. Onu şaşırtırken keyiflendirecek ne kaçırmış olabilirdim ki?
''Ne gülüyorsun kız?''
Emre söyleyene kadar gülümsediğimin zerre kadar farkında değildim. Gayri ihtiyari parmaklarım dudaklarıma gitti. Sanki dudaklarımın kenarının kıvrıklığını sadece dokunarak anlayabilirmişim gibi, parmak uçlarım üzerlerinde dolaştı. Gerçekten gülümsüyordum ve Asal böyle bakmaya devam ederse, bir yandan da kızaracaktım.
''Söyleyeceğin şarkıyı mı buldun yoksa?''
Asal'ı düşünmekten şarkıya fırsat mı kalmıştı. Başımı hayır anlamında salladım. O sırada hoparlörlerden birkaç tıklama sesi duyuldu. Arkamı döndüğümde Masal'ın mikrofona vurduğunu gördüm. Onu ilk kez müziğe karşı bu kadar ilgili görüyordum.
''Sen yağmuru çok seven küçücük şey,
Ben kendine geç kalan bir kadın.''
Gözlerim fal taşı gibi açılırken, dudaklarım onları yalnız bırakmak istemiyormuşçasına beş karış aralandı. Benim bal böceğim, çıplak sesiyle şarkı mırıldanıyordu. Hem de sesinden nefret ederken... Başımı omzumun üzerinden geriye doğru çevirdim ve hislerimde yalnız olmadığımı gördüm. Asal, ikizine afallamış bir edayla bakıyordu. Emre'yse yüzündeki keyifli gülümsemeyle çoktan ritim tutmaya başlamıştı.
''Beni sevmesen de, görmesen de hayat sürerdi yine
Ama kendimi sevmezdim şimdiki kadar''
Sanırım bu şarkı, Masal'ın sesi için yazılmıştı. Ya da ben ilk kez Masal'ın gerçek anlamda şarkı söylediğini duyuyordum. Beklemediğim bir anda bal böceğinin mırıltılarıyla dans eden gitar sesi duyuldu ve Emre hem çalıp, hem de şarkıyı söyleyerek Masal'ın yanına geçti. Hiç fena sayılmazlardı.
''Beni seçmesen de, yok desen de güneş doğardı yine
Ama gülmeyi bilmezdim şimdiki kadar''
Asal üzerindeki şaşkınlığı attığını, baterinin başına geçerek kanıtladı. Bizimkilerin şarkısına eşlik eden ritimleri vururken, gülümsemesini engelleyemiyordu. İşin garip yani, hepimiz gülümsüyorduk. Basit sıradan bir parça, bizi nasıl bu kadar mutlu edebilmişti? Belki de Masal'ın eğlenceli ses tonu bunu sağlıyordu. Bu anı unutmak isteyeceklerini sanmıyordum. Masal'ın uzun bir zaman böyle şarkı söyleyeceğini de... Olabildiğince hızlı bir şekilde telefonumu elime aldım ve eğlencelerine eşlik ederek video çekmeye başladım.
''Birden geldin aklıma yakıverdin ışıkları
Hayret ettim kalbime bazen mutluluktan
Sen kalbime denk gelen küçücük şey,
Ben kendini aşk sanan bir adam.
Beni sevmesen de, görmesen de hayat sürerdi yine
Ama kendimi sevmezdim şimdiki kadar
Beni seçmesen de, yok desen de güneş doğardı yine
Ama gülmeyi bilmezdim şimdiki kadar
Birden geldin aklıma yakıverdin ışıkları
Hayret ettim kalbime bazen mutluluktan.''
Masal'ın yavaşça sonlandırdığı sözlerle videoyu durdurdum ve telefonu koltuğa bırakıp çılgınlar gibi alkışlamaya başladım. Bal böceğini ilk kez utanmış bir tebessümle görüyordum. Bugün gerçekten hepimiz için ilkleri barındırıyordu.
''Demek ki neymiş, kargalarda bozuk saat misaliymiş. Günde iki kez, bülbül kesilebiliyorlarmış.''
Masal'ın yüzündeki mahcup gülümseme anında şeytani bir hal aldı. Emre gür bir kahkaha atıp Masal'ı tek kolunun altına aldı ve kendine doğru çekip saçlarını karıştırdı. ''Beklenmeyen hareketlerine kurban. Aferin sana fındık faresi.'' Masal söylenerek kolunun altından kurtuldu. Sinirli bir şekilde saçlarını düzeltiyor gibi yapsa da, mutlu olduğu her halinden belliydi. Asal, ikizine hayranlıkla bakıyor ama hiçbir şey söylemiyordu. Zaten söylemesine de gerek yoktu. Gözlerine bakan, içindeki sevgiyi kolaylıkla anlayabilirdi.
''Evet!'' diyerek ellerini belli bir ritimle birbirine vuran Emre ''Modumuz yükseldiğine göre, şu şarkıyı bulalım artık. Yoksa yarışmaya Masal ve şarkısıyla katılacağız,'' dedi. Bana laf çarptığını anlamamak için salak olmak gerekirdi. Şu anda o kadar keyifliydim ki, hiçbir şey bunu kaçıramazdı. Kulaklarıma dolan sert vuruşlar, dikkatimi bateriye daha doğrusu Asal'a vermeme neden oldu. Bu ritimi biliyordum ama sesimin bu şarkıya gideceğini sanmıyordum.
''Bu gereksiz ayrılıkta
Ne bir kurtaran ne de kaybeden olamadım
Bir güvensen aslında
Gece bitmeden gün doğmadan yanındayım.''

Aşık olacak bir neden daha... Sesi...
''Yapma ne olursun
Gün olur devran döner unutulursun
Hala susuyorsun bir adim atmıyorsun
Beni seviyorsun bunu biliyorsun hic yorma.''
Asal'ın sesine kendimi o kadar kaptırmıştım ki, Emre'nin ne zaman gitarıyla ona eşlik etmeye başladığını fark etmemiştim. Tıpkı şarkının sözlerinin anlamı gibi... Gözlerime bakarak söylüyordu. Bana bir mesaj mı vermeye çalışıyordu?
''Yorma, beni har vurup harman savurup durma
Beni olmadığım bir adam yerine koyma, yapma...
Derdim büyük dermanın yok hiç sorma
Farkına vardığında çok geç olacak
Geri dönülmez bir yoldayız
Bir düşünsen aslında karar vermeden
Düşmanın değil yanındayım
Yapma ne olursun
Gün olur devran döner unutulursun
Hala susuyorsun bir adim atmıyorsun
Beni seviyorsun bunu biliyorsun hiç yorma.''
İçime ıssız bir karanlık çökmüştü. Bu şarkıyı seçerek neyi amaçlamıştı? Adım atmamı mı istiyordu, adım atmasını beklemememi mi? Asal'ı anlamaya çalışmak gerçekten yorucuydu. Zaten onu sevmek yeterince zordu. Birde dengesizlikleri... İşi iyice içinden çıkmaz bir hale sokuyordu.
Masal alkışlamaya başladı. ''Çok güzel ama yarışma için biraz yavaş kalmaz mı?'' Üzerimdeki belirsizlik perdesini aralayıp bal böceğine baktım. ''Bence de'' Masal'a katılan Emre'ye döndüm. ''Bu tarz şarkılar güzel ama insanı melankoliğe sürüklüyor. Yarışma bu gençler! Bizim katılacağımız parça, az önceki gibi olmalı. Hareketli, eğlenceli. Kalabalığı coşturmalı. Hatta düette fena olmaz bunu anlamış olduk.''
Emre, bal böceğine doğru göz kırptı. Masal gözlerini kısarken ''İyi, hoşta şarkı konusunda boşsun,'' dedi. ''Bir türlü o söylediğin özelliklerdeki şarkıyı bulamıyorsun.''
''Her şeyi devletten beklememek gerekiyor demek ki Masalcığım.''
Masal ben bilmem der gibi ellerini havaya kaldırdı. ''Ben sizin modunuzu yükseltmek için elimden geleni yaptım valla. Şarkıyı da mı ben bulayım? İstersen gitarı, bateriyi falan da ben çalayım? Ne dersin?''
Bu sefer gözlerini kısan Emre oldu. Masal'la münakaşaya girdiler ve biz Asal'la tenis maçı izler gibi bir ona, bir diğerine bakıyorduk. Bir süre onların söz dalaşını dinledikten sonra aklıma gelen şarkıyla mikrofonun önüne geçtim. Madem Asal Bey, bana şarkılarla mesaj veriyordu. En azından ben öyle düşünüyordum. Karşılıksız kalmamalıydı.
''Kalp kırıyor her günün akşamı
Ve bana kalıyor boynunu bükmesi
Vardığın yerde kalbin durdu
Durmaz dar vakit
Sanki serde bir şey soldu
Ahdımdan hafif''
Emre her zamanki gibi, şarkıya gitarıyla eşlik etmeye başladı. Fakat Asal sadece gözlerimin içine bakıyordu. Yüzünde en ufak bir mimik kıpırdaması yoktu. Aklından geçenleri tahmin etmek zordu. Ona bakarak şarkı söylemek daha zor...
''Vardığın yerde kalbin durdu
Durmaz dar vakit
Sanki serde bir şey soldu
Ahdımdan hafif,''
Masal'ın eline aldığı tefle, ufak ufak tuttuğu ritimler gülümsememe neden oldu. Müzik kulağı olmayan birine göre bugün beni fazlasıyla şaşırtıyordu.
'''Sorma ben inim inim inliyorum
Sen sustukça geberiyorum geberiyorum
Sürç-i lisanısın inatçı kalbimin
Konuşanlara özeniyorum.''
Bedenim ve ruhum bir savaşa tutuşmuştu. Gözlerim kapanmak için uğraşıyordu. Ruhumsa gördüğü kişinin yaydığı huzur için açık kalmasını istiyordu. Acaba ona mesaj vermeye çalıştığımı anlamış mıydı? Anlamış olmalıydı. Ona aşık olmamın en büyük nedeni, zekasıydı.
''Bir diline dolanmış bahaneler
Bahane değil onlar harabeler
Hüngür hüngür ağladım
Senin alacağın olsun
Utandı meyhaneler
Oyuna getirdin aşk
Sana da aşk olsun
Muhbirmiş kelimeler...''
Asal hiçbir tepki vermiyordu. Gözlerim acımaya başlamıştı. Bu hissi biliyordum. Şarkının duygusu, yaşadıklarımın yoğunluğu ve aşkımın tutkusu... Bir gün yanıp kül olacaktım. Yine de onun düşünerek şarkı söylemekten vazgeçmeyecektim.
''Sorma ben inim inim inliyorum
Sen sustukça geberiyorum geberiyorum
Sürç-i lisanısın inatçı kalbimin
Konuşanlara özeniyorum.''

Ta ki... Küllerimi alıp, ayaz rüzgarlarıyla sonsuzluğa ve ötesine savurana kadar...
* * * * * *


* *

Sosyal medya hesapları:

Blogum:
http://yazar-cizer-tubutubu.blogspot.com.tr/

Kitabın blogu: http://veliahtlar.blogspot.com.tr/

Serinin blogu: http://karanlikaskserisi.blogspot.com.tr/

İnstagram kullanıcı adım: tubux2

Twitter kullanıcı adım: tuptubu

Snap kullanıcı adım: tubux2

Facebook kullanıcı adım: Tuğçe Aksal

Facebook grup: Wattpad / Tubutubu Hikayeleri

Facebook sayfa: Karanlık aşk - wattpad -

Facebook Yazar Sayfası: Tuğçe aksal - tubutubu


Haberler için takip etmeyi unutmayın!

VELİAHTLAR 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin