39

75.7K 3.4K 1.3K
                                    

BAHAR

Bazı sözler vardır. Ağızdan çıktığı an ateş olur, karşısındakini yakar. Bazıları ise, küle döndürür ve bir rüzgarla bilinmezliğe saçılmana izin verir.
Demir Kara ise kendi ateşti. Bir şey söylemesine gerek yoktu. Sadece bakması bile seni yok etmeye yetiyordu ama bu ona yetmemişti. Yakıştırdığı şey, benim yaşımdaki biri için iğrençti. Ben ne onun oğlu, ne de onun kızıydım. Bir babam olmayabilirdi ama bu önüne gelenle birlikte olacağım anlamına gelmiyordu.
Darbe üstüne darbe yemiştim. Önce babam olduğunu iddia eden adamla yüzleşmem, sonra Asal'ın önünde yaşadığım utanç ve en son Demir Kara'nın gururumu ayaklar altına alması.
Beklemiştim.
Asal'ın gelmesini, duvarlar üzerime üzerime gelse de beklemiştim ama saatler geçmiş, o lanet kapı açılıp Asal içeri girmemişti. Her geçen dakika işkence gibi gelmeye başlamıştı. Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda toparlanıp kendimi dışarı atmış, gecenin bilinmezine doğru yürümeye başlamıştım. O sırada önümü bir araba kesmişti. Korkmuştum. Arabanın kapısı açılıp içinden Demir Kara çıktığında, daha söyleyeceklerinin bitmediğini düşünmüştüm. Oysaki o benden özür dilemişti. Afallamıştım. Konuşmak istediğini söylediğinde önce reddetmeyi düşünmüştüm ama bir yandan da onun gibi birinin benim ayağıma gelecek kadar önemli ne söyleyeceğini merak etmiştim. Gün ağarana kadar konuşmuştuk. Benimle bir baba edasıyla konuşması garipsemiştim. Birkaç saat önceki adamı bu kadar değiştirecek ne olduğunu düşünmüştüm.
Belki de sadece en yakın arkadaşının kızı olmam...
Yaşananları bir de onun ağzından dinlemek kafamda bazı şeyleri netleştirmeme neden olmuştu ama yine de yalnız kalmak istediğimi söylemiştim. İtiraz edeceğini beklerken o bana yardım etmiş, pahalı bir otel odasını sınırsız olarak bana ayırtmıştı. Bir sıkıntımda ulaşabilmem için kartviziti uzatmıştı. Neden bana yardım ettiğini düşünecek çok zamanım olmuştu. En sonunda vicdan azabı çektiğinde karar kılmıştım.
Belki de beni, kızının yerine koymuştu. Aynı şeyi kızına yapsalar ne hissedeceğini düşünmüştü. Kim bilir...
Kaçmanın sadece ertelemek olduğunu anlamıştım. Her şeye baştan başlayacaktım. Hayallerimi gerçekleştirmek, kendi ayaklarımın üzerinde durabilmek için, o diplomaya ihtiyacım olduğunu fark etmiştim. Sonuç, okuldaydım ve soğuk bir masanın üzerinde, sanki her şeyi biliyormuş gibi bakan insanlardan kaçmak için uyuma taklidi yapıyordum.
Bir anda sınıftaki uğultu kesilince derin bir nefes aldım. Başımın şiştiğini şu anda fark ediyordum. Adım sesleri duyduğumda başımı kaldırma gereği duymadan gözlerimi kapalı tuttum. Birinin masama yaslandığını hissettim. Camdan dışarı bakmak isteyen biridir diye düşündüm ama birden burnuma enfes bir koku geldi. Yavaş yavaş tüm duyularıma sızarak beni çevreleyen kokuyu tanıyordum. Yine de kendimi o değil diye kandırmaya çalıştım. O olamazdı. Onun gibi birinin bu okulda işi yoktu. Benim okula gelip gelmediğimi bile bilmiyordu. Hangi sınıfta okuduğumu nereden bilecekti? Ama öteki taraftan bu okulda onun pahalı parfümünden alabilecek biri olduğunu sanmıyordum. Aksalar bile çakmasını alırlardı. Tabi üretildiyse...
''Kaçabilirsin ama saklanamazsın Maganda.''
Kulaklarımda beni yanıltıyor olamazdı. Yavaşça gözlerimi araladım. Asal'ın üzerime eğildiğini hissettiğimde kalbim deli gibi çarpmaya başladı. O saçlarımın arasında hissettiğim rüzgar değil miydi? Yavaş bir şekilde başımı kaldırırken Asal'da masadan destek alarak doğruldu. Yüzünde saklambaç oynayıp tüm herkesi sobeleyen çocuğun tebessümü vardı. O derece ukala...
''Burada ne arıyorsun?''
Asal'ın zaten az olan gülümsemesi yok oldu. Bunu sorduğum için kendimi kötü hissettim. ''Seni,'' dedikten sonra tekrar ellerini masanın üzerine koyup bana doğru eğildi. Burunlarımızın arasında birkaç santim kala durdu. ''Şimdi soru sırası bende,'' derken nefesi dudaklarımı gıdıkladı. Gözlerimi Asal'a kilitlerken ''Ne yapmaya çalışıyorsun Bahar Ak?'' diye sordu. Sesi az önceki rahatlığından arınmış, gerilmiş ve boğuklaşmıştı.
''Yalnız kalmaya çalışıyorum,''
Geriye çekildi. Aramıza birazda olsa mesafe koyması üzerimdeki baskısını azaltmıştı. Gözlerini etrafta dolaştırdıktan sonra tekrar gözlerime odakladı. ''Başarmış görünüyorsun.'' İlk anda neyi kast ettiğini anlayamadım. Daha sonra arkadaşım olmadığını daha iyi söyleyemeyeceği dank etti. Bu lafın altında kalmamak için ''Sen tepemde dikilene kadar evet,'' dedim. Fısıltılar yükseldiğinde başımı kapıya doğru çevirdim. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Resmen bütün okul bizim kapının önündeydi ve sınıf teneffüste hiç bu kadar kalabalık olmamıştı.
''O zaman en yakın arkadaşın olan yalnızlığa, bir süre vakit geçiremeyeceğinizi söyle.''
Kaşlarımı çatarak Asal'a doğru döndüm. Aklından neler geçtiğini çözemiyordum. Ne demek yalnızlığına bir süre veda et. Birden iğrenç melodili okul zili çaldı. Hocanın gelip Asal'ı bu sınıfta görme ihtimalini ve daha sonra yaşanacaklarını düşününce telaşla ayağa kalktım.
''Git artık.''
Sanki tam tersini söylemişim gibi üzerime yürüyen Asal ''İşimi kolaylaştırdığın için teşekkür ederim,'' dedi ve beklemediğim bir anda beni omzuna aldı. Ayaklarımın havalanmasıyla çığlığıma engel olamazken ellerimle ağzımı kapattım. Asal, açma gereği duymadığım çantamı eline aldı. İlk şoku üzerimden attıktan sonra ''Asal!'' diye bağırdım. ''Ne yaptığını sanıyorsun? Beni hemen yere indirir misin?''
Olduğum yerde debelenirken sınıftan çıktık. Allah'ım ölmek istiyordum. Öğrencilerin kimisi gülüyor, kimisi alkışlıyor, kimisi bize bakarak dedikodu yapıyordu. Rezil olmuştum.
''Bu adam kaçırmaya girer!'' dediğimde gülümsediğini hissettiğim çocuk ''Teknik olarak kız. Doğum günü kızı,'' dedi. Kaskatı kesilmiştim. Doğum günüm olduğunu nereden biliyordu? Asal dikkatli bir şekilde merdivenlerden inerken ''Sen bunu nereden biliyorsun?'' diye sordum. Cevap vermeyince sırtına vurmaya başladım. Sırt kasları o kadar gelişmişti ki, iki üç darbede elim zonklamaya başlamıştı.
''Asal Kara! Sana beni yere indirmeni rica ettim.''
''Şu okuldan çıkalım. İndireceğim.''
Çırpınmaya devam ettim. ''Okuldan çıktıktan sonra değil. Şimdi indirmeni istiyorum.'' Asal beni umursamadan yürümeye devam etti. ''Hatta istemiyorum. Direk emrediyorum. Hemen beni yere indir, yoksa sırtını ısırırım.'' Ufak bir kahkaha attığını duydum. ''Şakam yok, gerçekten ısırırım,'' diyerek tehdidime devam etmem Asal için hiçbir şey ifade etmemişti. Ters bir şekilde sırtına baktım. Az önce elimi zonklatan şey, ısırmaya çalışırken dişimi kırardı. ''Asaaaaaaaal!''
İkinci zil çalarken bahçeye çıkmıştık. Millet derse gitmek yerine bizi takip ediyordu. Allah'ım bir daha ben bu okulda nasıl görünmez gibi davranacaktım. Pes edip çırpınmayı kestim. Kimseyle göz göze gelmemek için başımı eğdim. Asal kararlı bir şekilde çıkışa doğru yürümeye devam etti. Güvenlik amca bir şeyler söylerken çoktan dışarı çıkmıştık. Nereye gittiğini görmek için doğrulup arkaya baktım. Koleje mi gidiyorduk? Bizim okul yetmemiş bir de beni kendi okuluna mı rezil edecekti. Yo yo, buna izin vermem!
''Asal!'' diye kararlı bir şekilde seslendikten sonra ''Hemen beni yere indir!'' diye bağırdım. Bir anda duran çocuk hızlı bir şekilde beni omzundan indirdi. Sinirle solurken üzerime düzelttim. ''Ne yapmaya çalışıyorsun sen?'' Saçlarımı düzelttikten sonra sert bir hareketle elindeki çantamı aldım.
''Rahatça konuşabileceğimi bir yere-''
'Seninle bir kere gitmek istediğimi nereden çıkardın sen?'' Çantamı omzuma asarken ''Seninle konuşmak istediğimi nereden çıkardın?'' diye sordum. ''Ayrıca doğum günüm olduğunu nereden biliyorsun?''
''Bitti mi?''
Tüm sorularıma karşılık verdiği cevap karşısında sinirle inlerken ayağımı yere vurdum. ''Asal sen benden ne istiyorsun ya?!'' diye bağırdığımda ''Hayalini gerçekleştirmek istiyorum!'' diyerek benim ses tonumla karşılık verdi. ''O siktiğimin tavanına orta büyüklükte bir yıldız daha takmanı istiyorum!'' Dudaklarım aralandı. Benim odamdaki tavanı, yıldızlarımı ve onların ne anlama geldiğini nereden biliyordu? Bir anda tüm sorularım cevaplanmıştı. Annem...
''Benim yüzümden o lafları işittin. Babamın açtığı yaraları onarmak istiyorum. Amcam yüzünden yapamadıklarını telafi etmek istiyorum. Mutlu olmanı istiyorum Bahar. Mutlu olurken yanında olmak istiyorum.''
Gözlerim yanmaya başlamıştı. Kendimi bildim bileli yalnızdım. Annem vardı ama aynı zamanda yoktu. Alışmıştım. Başta bu yüzden çok gözyaşı dökmüştüm ama zamanla alışmıştım.
''Bak yalnızlığın sonu yok tamam mı? Sen dur demedikçe çoğalacak ve gün geldiğinde, kurtulmak istediğinde başaramayacaksın. Çünkü yalnızlığın, en yakın arkadaşın sana yaklaşmaya çalışan herkese pusu kuracak. Bunu mu istiyorsun gerçekten?''
Gözyaşlarımla verdiğim savaşı kaybetmek üzereydim. Daha fazla konuşmasını istemiyordum ama susmasını söyleyecek bir halde değildim.
''Şimdi ya arkadaşlığımı kabul et ve benimle gel ya da yalnızlığına dön ve bir daha karşıma çıkma.''
Birkaç damla yaş, kirpiklerimin arasından kaçıp yanağımdan süzüldü. İlk kez biri arkadaşım olmak istiyordu. İlk kez biri arkadaşım olmak istediği için beni azarlıyordu. Gözyaşlarım etrafı flulaştırmıştı ama Asal'ın benden bir cevap beklediğini görebiliyordum. Cevap vermedim. Veremedim. Cevap vermek için ağzımı açtığım an hıçkırarak ağlamaya başlayacağımı biliyordum. Ağlamak istemiyordum. Tekrar Asal'ın önünde güçsüz olmak istemiyordum. Başımı öne eğdim. Titreyen elleriyle gözyaşlarımı sildim.
''Öyle olsun,'' dediğinde başımı kaldırdım. Sinirli gözüken zengin bebesi alt dudağını ısırarak başını sallıyordu. ''Yalnızlığınla sana mutluluklar,'' deyip işaret parmağını bana doğrulttu. ''Yalnız bir daha sakın benim karşıma çıkma. Bana borcun falanda yok. Hoşça kal.''
Blöf yapıyordu. Blöf yapması gerekiyordu. Arkasını döndü. Yürümeye başladığında gözyaşlarım sessizce yanaklarımdan süzülmeye başladı. Gerçekten gidiyordu. Blöf değildi. Bir şey yapmalıydım. Gitmesini istemiyordum.
''Tamam!'' diye ardından bağırdığımda olduğu yerde durdu ama bana doğru dönmedi. ''Gidelim ama bir şartım var,'' dediğimde başını dikleştirdi. Önce omzunun üzerinden bana baktı daha sonra tamamen döndü. Gülmüyordu. Yüz hatları hala gergindi.
''Doğum günü kızı benim. Ben ne istersem o olacak!''
* *

Sosyal medya hesapları:

Blogum:
http://yazar-cizer-tubutubu.blogspot.com.tr/

Kitabın blogu: http://veliahtlar.blogspot.com.tr/

Serinin blogu: http://karanlikaskserisi.blogspot.com.tr/

İnstagram kullanıcı adım: tubux2

Twitter kullanıcı adım: tuptubu

Snap kullanıcı adım: tubux2

Facebook kullanıcı adım: Tuğçe Aksal

Facebook grup: Wattpad / Tubutubu Hikayeleri

Facebook sayfa: Karanlık aşk - wattpad -

Facebook Yazar Sayfası: Tuğçe aksal - tubutubu


Haberler için takip etmeyi unutmayın!

VELİAHTLAR 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin