37

66.4K 2.4K 135
                                    

HALE

Ne kadar içersen iç, sadece başın dönerdi. Gidenler değil. Sanki sevdiği çocuğu döndürebilecekmiş gibi içen bal böceğinin sonu hüsran olmuştu. Fakat kendini kaybettiği anlarla şu andaki hali tam bir tezatlık içeriyordu. Acaba alkol, kana karıştığı anda buharlaşıp yok mu oluyordu? O buharlaşma anında geçen birkaç dakika fırtınaydı da, devamı süt liman sakinliği miydi? Fırtınayı tetikleyen Enes'ti. Peki gözyaşlarına neden olan neydi? Pişmanlık? Oda da ne yaşamıştı ki eve gelene kadar olan süreçte göz pınarları bir saniyeliğine bile duraksamamıştı?
''Müsait bir yerde inelim.''
Taksici uygun bir yerde durdu. O ana kadar gözlerinden süzülen yaşları silme gereği duymayan bal böceği, hızlı bir şekilde ellerini gözlerine götürdü. Cüzdanımı çıkartıp taksimetrede yazan ücreti ödedim. Masal'ın kapıyı açmasıyla gecenin ayazı taksinin içerisinde dolaştı. Ürperirken paramın üstünü aldım ve bal böceğinin arkasından indim.
''Teyzemin uyuduğuna emin misin?''
Başımı onaylar biçimde salladım. ''Birkaç saat içinde şafak sökecek Masal. Aklı olan ve sabah işe gidecek olan her insan gibi, annem de uyumuştur.'' İmamı anlayamayacak kadar yorgun görünüyordu. Koluna girip yürümesine yardım ettim. Sanki ayakları uzaklaşan takside kalmıştı. İleriye gitmek için o kadar zorlanıyordu ki. Hoş buna sakat bileği de neden oluyor olabilirdi.
Anahtarları çantamdan çıkardım. Mümkün olduğu kadar yavaş bir şekilde yukarı çıktık. Her basamakta hafifçe iç çeken bal böceğinin ağırlığına ortak olmaktan başka elimden bir şey gelmiyordu. Kapının kilidini yavaşça çevirirken annemin uyanmamasını diledim. Neredeyse çıt bile çıkarmadan içeri girdik. Parmak uçlarımda ilerlerken etrafı kontrol ettim. Masal'ın burun çekişleri olmasa, evin içine ölüm sessizliği hakim oldu diyebilirdim. Doğrudan odama girdik ve ardımdan kapıyı yavaşça kapattım.
Bir anda, birkaç saniye önce yaşadığım stres ortadan kalktı. Derin bir nefesi ciğerlerime bahşettim. Sanki bir anda güvenli alandaydım. Burada olduğumda, kimse beni duyamaz, kimse beni göremez gibi geliyordu. Çantamı çıkartıp çalışma masanın üzerine koydum. Masal kendini yatağın üzerine un çuvalı gibi bıraktı. Gözleri kapalıydı ama göz kapaklarının altındaki hareketi bariz bir şekilde belliydi. Onun aksine yavaşça yanına oturdum. Neredeyse yatak bile kıpırdamamıştı ama Masal gözlerini açıp eliyle koymuş gibi beni buldu.
''Ben tam bir geri zekalıyım değil mi?''
Sorduğu soruya verilecek çok cevap vardı ama dostluk bir çoğunu ekarte ediyordu. Tam ona kendini iyi hissettirecek bir şeyler söylemek için dudaklarımı aralamıştım ki, başını tekrar tavana doğru çevirdi. ''Beni rahatlatacak şeyler söylemene gerek yok. Geri zekalının bayrak taşıyanı olduğumu sen söylemesen de biliyorum.'' Hafifçe gülümsedim. Düşüncelerimi, söylemesem bile bilmesi aramızdaki bağın gücünü gösteriyordu.
''Sadece aşıksın ve aşk bazen böyle hissettirebiliyor.''
Sıkıntılı bir nefes alan Masal, bir süre geri vermedi. Tuttu, tuttu, tuttu. Ciğerlerini olabildiğince zorladığını yüzünün kızarmasından anladım. ''Masal ne yapıyorsun Allah aşkına?'' Sesli bir şekilde soluğunu serbest bıraktı. ''İçimde öldürülmeyi bekleyen hisler var. Ya onlar nefessiz kalsın, ya ben nefes almayayım.'' Abartılı bir şekilde gözlerimi devirdim. ''İşe yarıyorsa söyle, bende deneyeyim,'' dediğimde bakışlarını tekrar bana çeviren bal böceği dokunsam ağlayacak gibi duruyordu.
''Neden o?''
Yattığı yerden yavaşça doğruldu. Sanki gözyaşları yer çekimine karşı koyamıyormuş gibi yanaklarından süzüldü. ''Aşık olacak başka birini bulamadı mı bu kalp. Neden o?'' Kelin ilacı olsa önce kendi başına sürerdi. Ne diyebilirdim ki? Alt tarafı birkaç aydır karşılıksız bir aşka tutulmuştu. Hali belliydi. Sanki dünyası yerle bir olmuş gibi davranıyordu. Benimse yerle birolacak bir dünyam bile yoktu. Kendimi bildim bileli, kalbimin orta yerinde Asal cumhuriyeti vardı ve hakimiyet ondaydı.
''Tamam hadi kaderimdeki kişi O diyelim. Neden böyle bir aşk?''
''Aşkı sorgulamak için biraz erken sanki,'' deyip buruk bir şekilde gülümsedim. Titrek bir nefes alırken gözyaşlarını sildi. ''Anlamıyorum,'' dedikten sonra burktuğu bileğini hafif hafif ovmaya başladı. ''Bana aşık değil. Hatta benden hoşlanmıyor bile. Böyle bir insanın ne yapmasını beklersin? Hoşlanmadığı kişiden uzak durmasını değil mi? Ama nereye baksam O. Kafamdan atmaya çalıştıkça, daha çok girmek için uğraşıyor. Ben onu unutmak için çabaladıkça, hissediyormuş gibi hatırlatmak için bir şeyler yapıyor.'' Bileğine dalmış bir şekilde ovalarken bir anda duraksadı. Bakışları benimkileri buldu. Gözlerinin ardındaki düşünceler, ufak bir aydınlanma yaşadığını gösteriyordu.
''Belki de sadece benim yaptıklarımdan hoşlanmıyordur. Benden intikam almak için etrafımda dolaşıyor olmasın.''
Abartılı bir şekilde gözlerimi yuvarlarken ''Hiç işi yoktu da,'' dedim. Masal'ın hafifçe çatılan kaşlarıyla kırdığım potu fark ettim. Durumu kurtarmak istercesine ''Yani,'' deyip duruşumu dikleştirdim. ''Yaptığın çocukça hareketlerin intikamını almayacak kadar olgun biri duruyor.'' Masal'ın kaşları biraz daha çatıldı. ''Sonuçta radyo programında bunu vurguladı. Hatta ergenliğine gülüp geçtiğinin de altını çizdi.'' Sanırım sıçtığım şeyi bir güzel sıvamıştım. Üzerine çiçek dikmeli miydim? Diktiğim çiçeği bana yedirecek gibi duran Masal yüzünden bu fikrimden vazgeçtim ve hemen geri adım attım.
''Ya tamam tamam. İntikam gibi bir düşüncesi olduğunu sanmıyorum yani. Aslında hoşlanmadığı düşüncesine de katılmıyorum. Sonuçta hoşlanmadığın birini öpmezsin değil mi? İğrenirsin. Bulunduğu kötü durumu izlemek zevk verir hatta. O seni öptü. Hemde iki kez. Belki de ilgin hoşuna gittiği için ters köşe yapıyordur. Ne bileyim sana laf sokup duruyor. Senden karşılık almayı istiyor, alamayınca da senin uzaklaşmanı istemediği için o yakınlaşıyor gibi.''
''Sanırım beyin damarlarım söylediklerini anlamaya çalışırken karıştı.''
''Nereyi anlamadın?''
''Bir yeri anladım desem. Sahi o beni, öptü değil mi?''
Beklemediğim bir anda Masal yataktan fırladı ve odanın içinde volta atmaya başladı. Sanki bileğini burktuğu için seke seke yürüyen kız o değildi. ''Hemde iki kez. Hadi ilki borcunu ödemek içindi. Az önceki neydi? Madem benden hoşlanmıyorsun, neden ilk fırsatta burnumun dibinde bitiyorsun. Madem beni öpüyorsun, alt tarafı bir yüzük için neden kalbimi kırıyorsun?'' Biraz daha hızlanırsa maratona katılabilirdi ama engelliler maratonuna... Hızlandıkça ayağını çekmesi arttı ama olayın heyecanından acısını hissetmiyor gibiydi. Masal'ın bunu düşünemediğini anlayınca olaya müdahale etmeye karar verdim. ''Ya kızım bir dur!'' Sesimin fazla çıktığını fark edince daha sessiz bir şekilde devam ettim. ''Popona fervane takmış gibi ne sağa sola gidiyorsun. Ayağını sürüdüğünün farkında değil misin? Hadi onu geçtim, seni takip etmekten söylediklerini anlayamıyorum. Yüzük mü dedin sen?''
Masal adımlarını yavaşlatıp durdu. Sanki bileğini burktuğunu unutmuştu. Başını öne eğip ayaklarına baktı. Parmaklarını kıpırdatırken ''Unutmuşum, şişmiş mi o?'' diye sordu. ''Otursan iyi olur.'' Sanki aksini söylemişim gibi olduğu yerde dikildi ve bana dik dik baktı. Ama sanki beni görmüyordu. Gözleri donuktu. Aklı başka yerde dolaşıyordu. Parmak uçları hafifçe boynuna giderken ''Hani boynunda sürekli bir ip vardı ya,'' dedi daldığı yerden. ''Boynunda ip mi vardı?'' Sorum onu kendine getirmiş gibi, bakışları daha canlı hale geldi. Bileğine daha fazla eziyet etmek istemediği için zıplaya zıplaya yanıma gelip oturdu.
''Evet boynunda derimsi bir ip vardı. İlk gördüğümde kolye sanmıştım ama değilmiş. Ucunda yüzük varmış. Nişan yüzüğü gibi bir yüzük.''
Kaşlarım hayretle havaya kalkarken ''Nişanlı mıymış?'' diye sordum. Masal bilmiyorum der gibi omuz silkti. ''Oda da benimle ilgilenirken biri aradı, sonra fotoğraflar falan... Yüzüğü de görünce nişanlı sandım ama kardeşi çıktı. Yüzükten bahsedince de beni evden kibarca kovdu.'' Az önce havalanan kaşlarım ani bir inişe geçtiği yetmiyormuş gibi çatıldı da. Demek Enes'in yüzü o yüzden o kadar asıktı. Acaba gerçekten nişanlı mıydı? Nişanlı değilse o yüzük sürekli yanında taşıyacak kadar önemli kime aitti?
''Ben o yüzüğün sırrını çözeceğim.''
Düşüncelerimden beni çekip çıkaran bal böceği beni yine düşünmeye şevk etti. ''Madem Enes Bey, sürekli benim hassas noktama dokunuyor. Bende onun hassas noktasını bulacağım. O yüzükte bana yol gösterecek.'' Kendini Frodo sanan bir bal böceğine sahiptim. Umarım bir süre sonra golluma bağlamaz, yüzüğe 'Kıymetlimis' gözüyle bakmazdı. Masal alkolle uyuşmuş beynini kendine getirecek planları düşünürken esnedim. Tüm günün yorgunluğu kendini hatırlattı.
''Uykun mu geldi?''
Sanki ana avrat küfretmişim gibi bana bakan Masal ''Bu saatte,'' deyince gözlerimi devirdim. O da söylediği cümlenin saçmalığını fark etmiş olacak ki ''Böyle bir önemli konuda plan yaparken,'' diye düzeltti. Konu önemli olabilirdi ama plan sabahı bekleyebilirdi. Yüzüğün şifresini şimdi çözsek ne olacaktı?
''Sabah okula gideceğiz ve sabah olmasına birkaç saat kaldı.''
''O zaman bizde... okula gitmeyiz. Nasıl fikir ama?'' Ortaya attığı parlak fikriyle gurur duyan Masal bakışlarıma karşılık dil çıkardı ve kıkırdamaya başladı. Bugünkü dersler önemliydi ve kaçırmak gibi bir planım yoktu. ''Tembel öğrencilere göre, güzel fikir ama biz okula gideceğiz.'' Sıkıntıyla nefesini dışarı üfledi. ''Alt tarafı bir gün bal surat. Korkma ölmeyiz. Kendimizi değil sadece dersleri asacağız.''
Yapmacık bir şekilde kahkaha attım. Fikrimi değiştiremeyeceğini anlayan bal surat kendini geriye doğru atıp yatağa uzandı. ''O zaman kalan birkaç saatimi gözlerimi dinlendirerek geçirmek istiyorum.''
''Olabilemez,'' diyerek Masal'ın ellerinden tuttum ve tekrar doğrulması için çekiştirmeye başladım. ''Annem uyanmadan evden çıkmalıyız.'' O da direnip kendini geriye doğru itti. ''Sesimizi çıkarmayız eve geldiğimizi bile anlamaz.'' Dışarıdan bakan biri fış fış kayıkçı oynadığımızı düşünebilirdi. ''Melek Erdem'den bahsediyoruz kızım. Yer mi bu numaraları?'' Onun gibi verdiğim tepkiyle afallayan bal böceği gülmeye başladı. Kahkahaları o kadar yüksek çıkıyordu ki, üzerine çullanıp ağzını kapatmak zorunda kaldım. Susmasını söylememişim gibi daha çok gülmeye ve tepinmeye başladı. Enes'e ayarsız diyene bakar mısınız? Kendi çok farklıydı sanki...
Biraz olsun sakinledikten sonra ellerimi ağzından çektim. Neyse ki kıkırtıları odanın dışından duyulmayacak seviyedeydi. ''Seni seviyorum bal surat,'' diyerek bana sıkıca sarıldı. ''İyi ki varsın.'' Sarılışına sıcak bir şekilde karşılık verirken ''Bende seni seviyorum bal böceği. Sende iyi ki varsın,'' dedim. ''Ve biran önce banyo yapmalısın. Leş gibi sigara ve bira kokuyorsun.''
''Dinime küfreden müslüman olsa,'' diyerek benden ayrılan Masal üzerini koklamaya başladı. ''Ama gerçekten yıkansam iyi olacak.'' Başımı onaylarcasına salladıktan sonra yataktan kalktım ve Masal'a temiz havlu çıkardım. ''Çok oyalanma. Senden sonra da ben duş alırım. Hemen hazırlanır çıkarız.''
* *
MASAL

VELİAHTLAR 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin