13. Bölüm Star Night (Düzenlendi)

Start from the beginning
                                    

        O sırada Haru yine genç kızın koluna girmiş ve onu Şeyma sayesinde kendilerine ayrılmış olan masaya götürmüştü. Şeyma ise daha sonra yanlarına gelecekti, çünkü burada çalışan müzisyen arkadaşlarına merhaba demek için kulise gitmişti. Şeyma, Almanya'da okurken müzikle uğraşmış, arkadaşlarıyla grup kurmuştu ve onlarla irtibatını hala kesmemişti. Müzik tutkusu burada, üniversitede okurken de devam etmiş, hatta ortağı olan Lion'u da bu müzik atmosferinde tanımıştı.

        Kuliste bulunan gençler sahneye çıkma hazırlıklarına devam ederken, Şeyma grubun lideri Dustin'e sarıldı. "Nasıl oldu da uğrayabildin sen ha? Bizi unuttun sanıyordum," diye takıldı Dustin. "Yok be oğlum, ben sizlerden vazgeçer miyim hiç? Sadece bu sıralar işler yoğunlaştı, biliyorsun Lion bile size takılamaz oldu. Şu an yeni yeni toparlanıyoruz, bundan sonra sık sık görüşürüz merak etme." diyerek arkadaşının omzuna dost canlısı bir şeklide vurdu.

         "Hem daha ben hevesimi almadım, sizlerle bu kulüpte sahneye çıkmayı çok istiyorum biliyorsun. Grubunuza beni de alırsınız değil mi artık?" dedi şaka yollu. Bunu duyan Dustin hemen atıldı, "Böyle bir niyetinin olmadığını, amatör takıldığını biliyorum ama beklemeye ne gerek var güzelim bu akşam çık, bize katıl istersen. Üstelik kıyafetin de tam sahneye göre, hadi o zaman anlaşalım biz grup olarak girişlerimizi yaptıktan sonra solist olarak seni sahneye çıkaralım tamam mı?" Dustin Şeyma'nın bu geceye farklılık getireceğini düşündüğü için sevinmişti.

         Aslında Star Night'ta sahne almak bir ayrıcalıktı, çok tutmuş bir grup olarak bayağı ün yapmışlardı. Yeni Zelanda'nın birçok büyük şehrinde konserler vermişler, büyük bir hayran kitlesine sahip olmuşlardı. Kısacası Blue Clouds Rock Grubu'nun ülkede hatırı sayılır ünü vardı. Müzikleri her kesime hitap ediyordu çünkü. Şeyma büyük bir sevinçle Dustin'e sarıldı ve bir çığlık attı. "Oleeyy, yaşasın!" diyerek diğer grup arkadaşlarının ellerine birer çak hareketi yaparak, aralarında turladı. "İyi tamam o zaman gidip arkadaşlarıma haber vereyim nerede oturuyorlar bir bakayım, birazdan gelirim." diyerek sevinçle çıktı kulisten.

        Dar koridorda sevincinden dört köşe olmuş bir halde zıplaya zıplaya yürürken ince topukları zemindeki halıya takıldı ve kendini toparlamaya imkanı olmadığından yüz üstü düşmek üzere yeri öpmeye hazırlandı, "Ayyy!" diye bir çığlık da firar etti bu sırada dudaklarından. Artık zeminle buluşmaya az bir mesafe kaldığı anda kendini birden kuvvetli kollar arasında asılı buldu. Hemen toparlanıp, bir sarmaşık gibi dolanmış kolların çözülmesini beklerken koyu kahve gözlerin delici bakışlarının kendisini enikonu süzdüğünü gördü. "Ah özür dilerim, kusuruma bakmayın!" dedi korkudan azıcık kısılmış sesiyle. Oysa adam hala onu kollarında tutuyor bırakmıyordu. Şeyma tekrar güçlü kollardan kurtulmaya, serbest kalmaya çalışırken, "Teşekkür ederim kurtardığınız için, artık sizi de yormayayım, ayakta durabilirim sanırım." dedi.

        Genç adam kızın konuşan dudaklarına öylece bakıyor, sesini ise kulakları duymuyordu sanki. Sonra kızın şaşkın ve "Ne oluyoruz?" bakışlarını fark edince kendine geldi ve "Oh affedersin, bu güzel çikolatalı kahve gözlere böyle bakıp kalınca unutmuşum." diyerek kızı dimdik tutup yüzüne kadar yaklaştırdı. "Söyle bana sen gerçek misin? Gerçeksen eğer ben seni niye hiç buralarda görmedim? Ve gerçek olduğuna inanmam için beni öpmen gerektiğini düşünüyorum aslında." deyip yanağını uzattı öpmesi için.

        Adamın sesi derin ve ağır bir tona sahipti ve sanki büyülü bir masaldan fısıl fısıl çıkıyormuş gibiydi. Şeyma hemen adamdan kendini ayırıp, bu büyüyü bozdu ve adamın yakışıklı yüzüne aldırmadan, "Uzun süredir beni tuttuğunuza göre, demek ki gerçekmişim. Şimdi izninizle gitmem gerek." diyerek adamı şöyle bir iteleyip üstünü başını düzeltti ve yanından geçti gitti.

       Tao "Bu kız da kim?" der gibi arkasından bakakaldı. Onun gibi yakışıklıya, hem de Tao'ya yüz vermedi mi yani bu kız? Tao başını iki yana salladı, "Yok yok, bunda bir yanlışlık olmalı," diye inanmadığını bir kez daha vurguladı kendine. "Ünvanımı geri mi almaya çalışıyorsun yoksa?" diyerek yukarıya seslendi. Çapkınlar kralı Tao İndiana Colver'a, ilk defa bir kadın yaklaşıp sokulmadı. ilk defa bir kadın onun yakışıklı yüzüne, gamzelerine bakmadan çekip gitti. Hâlbuki Tao onu kollarında tutmaktan ne kadar da memnundu. "Bunda bir iş var, yakışıklı yüzüm artık bir işe yaramıyor mu?" O etkileyici gülüşüyle elini yüzüne götürüp çenesini tuttu ve yüzünü çevirdi. "Büyüleyici etkimi yitiriyorum galiba, cık cık olmaz, olamaz!" diye kendi kendine söylenerek olduğu yerden kımıldandı ve hızlı hızlı yürüdü.

       Carlos onu merak etmiş birkaç kere aramıştı. Ama Tao kendince işlerini halletmeye çalıştığı ve yukarıda, odasında birkaç görüşme yaptığı için biraz gecikmişti. Şeyma o sırada Serap Ayça ve Haru'yu bulmuş, onlara durumu anlatmıştı. Şimdi hevesle, arkadaşını da emin ellere teslim etmenin rahatlığıyla, kulise dönmüştü bile.

        Dustin'le birkaç küçük prova yapmışlar, söylenecek parçaları ayarlamışlardı. Şeyma yine o tutkunun damarlarında dolaştığını hissetti. Sahne tutkusu işte buydu, aslında o sahnelerin kadınıydı. Bazen "Keşke devam ettirseydim." diyordu. "Müzik benim aşkım, Müzik beniimm aşkıııımmm!" diyerek bir çığlık attı herkesi de kendine kattı. Hep beraber, "Müzik biziz, Blue Clouds Rock Grouuup!"

      Etraf hıncahınç doluydu. Serap Ayça sakin bir ortam bulacağını sanmıştı ya, ne kadar yanıldığını şimdi görüyordu. Bu ne izdihamdı böyle? Neden bu tür yerlere bu güne kadar ilgi duymadığını şimdi anlamıştı; onun tarzı değildi bu kalabalık, bu uğultu. O sıcak, samimi ortamları severdi. Türkiye'deki o kız kıza eğlendikleri türkü barlar, küçük tavernalar geldi aklına. Arkadaşlarıyla gittikleri ya da okul tarafından düzenlenen yemekler, eğlenceler, samimi ve güvenli mekânlar geldi. Oralarda oynamak bir zevkti ama burası "Iıııh!" dedi içinden ona göre değildi.

       O sırada müzisyenler sahnede yerlerini almış, ortalığı gümbür gümbür metalik gitar sesleriyle doldurmuşlardı. Grubun lideri gecenin ilk şarkısını hem söylemiş, hem de gitarıyla eşlik etmişti.

        Vee işte! Serap Ayça ayağa kalkarak alkışladı, Şeyma çıkmıştı sahneye. Ne kadar vakur ve kendinden emin duruyor, nasıl da yakışıyordu sahneye! Videolarını programlarını her sahnesini izlemişti ama canlı olarak sahnede ilk defa görüyordu arkadaşını. Bu sırada tüm uğultular kesilmişti. Herkes bu alımlı genç kızın kim olduğunu merak ediyordu. Ve söyleyeceği şarkıları tabii...

.

UZUN BEYAZ BULUTLARIN ÜLKESİNDE BİR SERAPWhere stories live. Discover now