-FİNAL-

51.3K 1.4K 348
                                    

Gözlerimi açıp etrafa baktım. Kendi odamda değildim. Küçük bir yatakta eciş bücüş yatıyordum. Birden aklıma Sevgi'nin odasında olduğum aklıma geldi ama yanımda o yoktu. Acaba aşağı mı itekledim diye düşünerek eğilip yere baktım. Yoktu. Büyük ihtimal aşağı kahvaltıya inmişti. Yatakta doğrulup gözlerimi üfeledim ve etrafa baktım. Masanın üstündeki pembe saat 11'i gösteriyordu. Telefonumda 11 cevapsız arama vardı. 4 Melis'ten geri kalanı Ertan'dandı. Kilidi kapatıp telefonu bir kenara bıraktım ve başımı ovaladım. Çok fazla başım ağrımıyordu ama yine de rahatsız ediciydi. Bir süre pencereden dışarü baktım. Hava güzeldi. Hafif bir bahar rüzgarı vardı. Kapı açıldığında yavaşça içeri minik ayaklarıyla Sevgi girdi. Elinde kocaman bir bardak vardı ve iki eliyle tutuyordu.

"Günaydın baba."

"Günaydın."

Elindeki bardağı yeşil gözlerini kısarak gülümsedi ve bana uzattı.

"Sana portakal suyu yaptım."

"Sen mi yaptın?" Elinden suyu aldığımda üzerindeki sarı elbiseyle yatağın üzerinde çıktı. Ve yine gülümseyerek gözlerini üzerime dikti. Bardaktan bir yudum aldım.

"Portakalları sen mi yaptın?" dediğimde elini ağzına kapatarak kıkırdadı.

"Portakallar ağaçta olur baba. Ben nasıl yapayım?" dediğinde ben de kıkırdadım. Biraz daha yaklaşıp bana baktı. Uzun uzun beni izledi. Şaşkın gibiydi. Haklıydı aslında. Beni ilk defa gülümserken görüyordu. Bana ilk defa bu kadar yakından bakıyordu. Bundan sonra elbette bakacaktı da.

Bardağın yarım kalan kısmını tek dikleyişte bitirdiğinde ağzını kocaman açtı. Şaşkın hali daha bir tatlıydı. Yanağını sıkıp yataktan kalktım. O da peşimden geldi. Odama girdiğimde benimle birlikte geldi.

"Ee küçük hanım. Duş alacağım. Sen de mi eşlik edeceksin?" dediğimde yine kıkırdadı.

"Özür dilerim." deyip çıplak ayaklarıyla odadan çıktı.

"Ayaklarına birşey giy. Hasta olacaksın." diye seslendiğimde cılız sesiyle "Tamam." dedi.

Üzerimdekileri çıkarıp duşa girdim. Uzunca bir süre yıkandıktan sonra çıkıp üç kez dişlerimi fırçaladım. Şarap kokusundan iyice arındığımdan emin olduktan sonra çıkıp üzerimi giyimdim. Telefonu elime aldığım sırada ekranda Melis yazısını gördüm. Açtığımda başka biriyle konuşuyordu

"Bakın size yardımcı olmaya çalışıyorum. Aras Bey'in birkaç işi olduğu için bugün geç gelecek."

"Her kimse geeyeceğimi söyle." dediğimde duraksadı ve bir kaç saniye sonra konuşmaya başladı.

"Yani küçük bir kaza geçirdi o yüzden bugün hiç gelemeyecek. İsterseniz yarın gelin." dediğinde karşıdaki adam oflayıp pufladı ve anlamadığım birkaç birşey söyledi.

"Bu hafta hiç gelmeyeceğim Melis."

"Ama yani bu kadarı da çok." deyip sesini yükseltti. Kaşlarımı çattım. "Yani beyfendi. Beyfendiye dedim. Yani size dedim beyfendi. Size pazartesi günü için randevu verebilirim." deyip birkaç saniye bekledi.

"Aras Bey adamı atlatacağım diye kırk takla attım. Siz gelmeyeceğim diyorsunuz."

"Melis. Umrumda değil. Biraz kızımla vakit geçireceğim."

"Ne? Siz. Kızınızla." deyip minik bir çığlık attı. "Iııı yani şey demek istedim. Özel hayatınız tabi birşey diyemem. E iyi günler o zaman. Ben kapatayım." dediğinde gülümseyip telefonu kapattım. Bu kız çenesini tutmayı hiçbir zaman öğrenemeyecek.

GELGİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin