GG-47.Bölüm

40.1K 1.3K 358
                                    

6 Yıl Sonra

"Evet... Evet halledin lütfen...Tamam o zaman bana Paul'u bağla...Şirkete mi geleyim?... Bensiz halledin birşeyi de artık....Tamam geliyorum..."

Bilgisayar çantamı alıp odadan çıktım. Merdivenleri inerken arabanın anahtarını alıp almadığıma baktım. Babam şirketi binbir sorunla bana ve abime bıraktığından beri onun eksiklerini düzeltmeye çalışıyordum ama artık bezmiştim. Abim doktor olmaya devam etmek istediği için şirkete hiç karışmıyordu. Ve başımda bir de bu küçük bela vardı.

"Baba. Ben de seninle gelebilir miyim?" Derin bir of çekerek Şahinaz'ı çağırdım. Koşarak yanıma geldiğinde Küçük Bela ceketimi çekiştiriyordu.

"Yeter artık. Bırak şunu." diye bağırdığımda irkilerek geri çekildi ve gözlerini korkuyla açarak elindeki oyuncak bebeğe sarıldı. "Sana burda oyun oynamamasını söylemiştim."

"Yukarda sıkılm-"

"Her ne olursa olsun."

"Özür dilerim." deyip başını öne eğdiğinde arkamı dönüp çıkış kapısına yürüdüm. Arkamdan küçük belanın titreyen sesini duydum ama aldırmadım.

"Babam beni mi bırakıyor abla?"

Kapıyı örterken duyduğum son şey buydu. Arabaya binip hızla park yerinden çıktım. Ana caddeye ulaştığımdaysa trafik tam bir felaketti. Sırazhan'dan artık nefret ediyordum.

"Ne var be. Ne bağırıyorsun?" diyerek bana bağıran adama küfrettim. Vitesi üçe atıp daha da hızlandım. Lanet olsun. Trafik olacak zaman mı?

Şirkete vardığımda elime leptobumu alıp arabadan indim. Anahtarımı kapıda bekleyen güvenliğe attım ve her zamanki gibi yakalayamadı. Döner kapıdan içeri girdim ve Melis her zamanki gibi üzerime atlarcasına elinde dosyalarla yanıma geldi. Yine car car ötmeye başlarken yürümeye devam ettim. Topuklu ayakkabılarıyla peşimde koştururken elindeki dosyaları da taşımaya çalışıyordu.

"Aras Bey. Bugün Poul Freecoust ile görüşmeniz var. Sonrasında Adil Bayrak ile toplantınız var. Söylediğiniz dosyalar hazır. Teras Otel ile ilgili olarak inşaat şitketiyle olan sözlesmeniz geldi. Onu da odanıza bıraktım."

"Yeter Melis. Teker teker gel artık."

"Bir de son olarak.." deyip duraksadığında söyle der gibi başımı salladım. "Kızınızın okulundan aradılar."

"Bu çocuk daha kreşe gitmiyor mu? Şimdiden ne araması bu. İstedikleri parayı veriyoruz."

"Para konusu değil. Sevgi hakkında konuşmak istedikleri hakkında not bıraktılar."

"Deniz'i aramalarını söyle."

"Peki efendim." dediğinde asansöre varmıştım. Kapı açıldığında içeri girip odamın olduğu dördüncü kata bastım. Kapı kapanırken Melis elindeki kalemi not defterine takıp ayağını asansör kapısının önüne koydu. Kapı geri açıldığında gözlerimi devirdim.

"Yine ne var?"

"Pardon. Deniz kim?" dediğinde ikinci bir kez daha gözlerimi devirdim.

"Baldızım Melis." deyip derin bir nefes verdim.

"Ha..şey pardon?" deyip koşarak uzaklaştı.

Odama girip kapıyı örttüm ve çantamı masanın üzerine bıraktım. Pencereyi açar açmaz içeri serin bir hava girdi ve nefes aldığımı hissettim. İki yıldır tek başıma burayı idare etmek zor gelmeye başlamıştı. Dayanmak bazen imkansız gibi geliyordu. Kendimi atsam mı kessem mi bilemiyordum. Hiçbir şekilde onun kadar acı çekemezdim çünkü.

GELGİTWhere stories live. Discover now