42. "Katilsin!"

53 14 2
                                    

Ellerinizden öptüklerim ben geldim. Umarım bu heyecanları yükselten bölümü beğenirsiniz. O zaman size içtenlikle keyifli okumalar dilerim...

♡♡♡

K

Kalp kırıklığı ifadesi sadece bir deyimdir öyle değil mi? Bir insanın kalbi asla ciddi anlamda kırılmaz. Ama kalp kırıklığı öyle bir histir ki kendiniz hissedebiliyorsunuz. Vücudunuza kan pompalayan yaşam organınızın kırıldığını. Bana sorarsanız kalp kırıklığı sadece bir deyim değildir.

Hayatımın birçok anında kalbimin kırıldığını hissetmiştim. Ama o sadece 8 yıldır nefes alan kızın ellerini yabancı eller tutup çekiştirdiğinde o kalbimin kırıldığını tüm bedenimle hissetmiştim. İnsanoğlu birkaç kağıt parçası yüzünden öz kanından olan çocuğunu başka insana satmaya çalışır mıydı hiç? Benim babam çalışmıştı. Henüz 8 yaşında kendinden yaşça büyük olgunlaşan zihniyle o gün neler döndüğünü anlamıştı. Belki de şuan soluduğum bu nefes toprak olabilirdi. Eğer o gün hayatımın ilk direncini gerçekleştirmemiş olsaydım.

Her günkü gibi bir haftasonu herkesten erken uyanmıştım ve ayaklarıma çoraplarımı geçirip geri kalan aile üyelerimin uyanmasını beklemeye başlamıştım. Garip bir şekilde annem babamın tartışma seslerini duyuyordum. Garipti çünkü onlar asla bu kadar erken uyanmazdı. Ne hakkında tartıştıklarını çok merak etsemde yerimden kıpırdayamamıştım. Çok geçmeden odanın kırık kollu kapısı açılınca korkudan oturduğum yerde daha da büzülmüştüm. "Buraya gel çürük portakal!" Diye bağırmıştı gözlerinden alev fışkıran annem. Hemen ayaklanıp Dora'yı uyandırmamaya özen göstererek annemin peşinden mutfakla birleşik salona çıkmıştık. "Baban seni bir yere götürecek asla direnme ve uslu bir kız ol." Derken elleriyle hiçbir zaman ellemediği saçlarımı geriye atıp düzeltmeye çalışıyordu. Kabaca, yoluyordu.

Karamsar sokaklardan normal adımlarıyla yürüyen babamın arkasından koşarak ilerlemeye devam ediyordum. Ayaklarımda ki plastiği kopmuş terliğimin hep ayaklarımdan düşmesi koşmamı engelliyordu. "Daha hızlı yürü!" Diye bağırmıştı babam ben bir taşa takılıp yere yapışınca. Canım her ne kadar acısada hemen düştüğüm yerden kalkıp koşmaya devam etmiştim. Sonunda eski binaların esir aldığı her yere negatiflikten başka bir şey yaymayan bir sokağa gelince babam durmuş telefonda birileriyle konuşuyordu. Önüme düşen bir gölgeyi görünce arkamdan yaklaşan, babam yaşında bir adam bana sırıtarak baktıktan sonra babamın yanına ilerlemişti. Babamla sessizce bir şeyler konuşurken benden o sis kaplı gözlerini ayırmıyordu beyaz atletli şişman adam. Annemin uslu bir kız ol dediklerini hatırladıkça gözlerimi yere dikip öylece onların konuşmasının bitmesini bekliyordum. Yabancı adamın kısa şortunun cebinden çıkardığı el boyutunda katlanmış kabarık beyaz bir poşeti babama uzamasıyla babam adama sırıtarak bakmış ve yanımdan geçip az önce geldiğimiz yöne doğru ilerlemeye başlamıştı.

Hemen babamın arkasından koşacakken bileğimden yakalayan koca bir el savrulmama neden olmuştu. Korkudan kocaman olmuş gözlerle bir az önce ki yabancıya bir gözden kaybolmak üzere olan babama bakıyordum. "Baba,baba..." Diye bağırıyordum ince boğuk sesimle. "Gel buraya sümüklü velet, artık benim kızımsın!" İki omuzumdan sıkıca kavrayıp beni kendine çeken adama karşı direnmeye çalışıyordum. Tüm gücümle tekmeler savurmaya çalışıyordum. Öyle kötü bir kokusu vardı ki ama bu o anda umurumda olabilecek son şeydi. Babam beni satmıştı. Gözlerimden yaşlar sel gibi akarken adamın beni sıkıca kavrayıp kaldırmasına bile direnememiştim. "Uslu dur!" Diye bağırmıştı kulağıma yaklaşıp tüm avazıyla. Babam ise çoktan gözlerden kaybolmuştu. Ben ise hâlâ bir umutla babama sesleniyordum. Az önce ki sokaktan çıkıp başka bir sokağa daha girince o an aniden gelen bir güç, akılla neler olabileceğini kavrayan beynim vücuduma öyle güçlü bir konut vermişti ki tüm gücümle havada asılı duran ellerimle adamın özel bölgesine bir yumruk atmıştım. Tez bir çığlık sesiyle yerle bir olan vücudumu hızlıca kaldırmış çıplak ayaklarla koşmaya başlamıştım. "Buraya gel ororspu evladı!" Arkamdan çok kötü küfürler eşliğinde koştuğunu duyabiliyordum. Bir sokağın başına gelince omuzumda hissettiğim kolu tüm gücümle ısırmış ve itmiştim. Bir domuzun sesini andıran çığlık sesiyle elini ovuşturan adama bakmak için kısa bir an arkama bakmamla hayatımda bir travmaya daha yer açılmıştı.  Diğer sokaktan hızlı  suratla gelen bir araba sokağın ortasında ki beyaz atletli adama gözlerimin önünde çarpmıştı. O an nefes almayı bile unutmuş kafası fizik kurallarına aykırı bir şekilde yamulan adamın açık gözlerine bakıyordum. Kısa sürede etrafta insanların toplanmasına rağmen hiçbir şey duymuyor sadece oluk oluk kanla bulanmış yüzde ki açık gözlere bakıyordum. Ölmüştü. Yola ittiğim için o adam ölmüştü.

HAYATIN SİMASIWhere stories live. Discover now