Hemen ayağa kalkıp dolaptan bir şeyler aldım. Tabi annemi öpmeyi ihmal etmedim. Üstüme aldığım kıyafetleri geçirip diyafondan güvenliği arayıp taksi çağırmasını söyledim. Bu sırada kavgaya bile olsa makyajsız gidemeyeceğimi fark edip, biraz makyaj yaptım. Sonra ayakkabılarımı giyip aşağı indim ve taksiyi beklemeye başladım. Çok beklemeden taksi gelmişti. Taksiciye yolu tarif edip arkama yaslandım. Arada bir taksiciye hızlı gitmesini söylesem de o beni dinlemeyip kurallara uymakta ısrarcıydı.

Binanın önüne geldiğimizde taksiciye parasını verip derin bir nefes aldıktan sonra binanın önüne kadar yürüdüm ama kapıyı açmaya korkuyordum çünkü içeride başıma her şey gelebilirdi. Kavga sonuçta bu. Melike için deyip kapıyı ittiğimde içerisi zifiri karanlıktı. Telefonumu çantamdan çıkarıp flaşını açıp önümü görmeye çalıştım. Bu sırada 'Melike' diye avazım çıktığı kadar bağırıyordum ama çıt yok. Biraz daha ilerlediğimde ışıklar açıldı ve içerisi sevdiğim insanlarla doluydu. Okul arkadaşlarım, dershane arkadaşlarım, çocukluk arkadaşlarım, öğretmenlerim son olarak Selim o ortadaydı ve bana doğru yürüyordu. Benim bunun bir sürpriz olduğunu anlamam herkes 'iyi ki doğdun' diye bağırınca mümkün olmuştu.

Tabi anladığım an ve şaşkınlığı üstümden atar atmaz ağlamaya başlamıştım. Selim bu sırada yanıma gelmişti ve beklemeden boynuna atlamıştım.

"İyi ki doğdun sevgilim." diye fısıldadı. Bu yaptıkları inanılmaz. Ben bugün on sekiz oldum, artık özgürüm. Selim de bu yaşın benim için önemini bildiğinden unutulmaz olmasını istemişti.

Selim'den ayrıldığımda elimi tuttu ve kalabalığa doğru ilerlemeye başladık. Bu sıradan bir el ele tutuşma değil, bu ilişkimizi artık gizli yaşamayacağımızın göstergesi, bu artık gerçekten biz olduğumuzun göstergesi, bu artık gizlenmeyeceğimizin göstergesi, bu benim Selim'e aitliğimi gösteren bir simge.

Kalabalığın yanına geldiğimizde arkadaşlarıma sarılmam için Selim elimi bırakmıştı. Bu sırada sevdiğim yabancı ve yerli şarkılar çalıyordu. Ortam en sevdiğim renkler olan mor ve mavi ağırlıklı olarak süslenmişti. Her yerde bana ait bir detay vardı. Duvarlara benim fotoğraflarım ve arkadaşlarımın benim hakkımda yazdıkları asılmıştı. Bu inanılmazdı. Gözlerim Melike'yi bulduğunda bana doğru yürüdüğünü fark ettim. Yanıma geldiğinde sarılma faslı biter bitmez hesap sormaya başlamıştım.

"Niye böyle bir yalan attın?"

"Sürpriz olsun diye."

"Olabilir. Başka bir şey söyleseydin. Buraya yüreğim ağızımda geldim. Ölüyordum korkudan."

"Selim hocayla böyle karar verdik. Kesin izin alabilesin diye."

"Yani bu olanlarda ortaksınız. Doğru mu anladım?"dedim sinirli sinirli. Bu sırada Selim arkadan sarılmıştı.

"Kızma Melike'ye benim fikrimdi. Hem bana çok yardım etti. Bir haftadır uyumuyor."

Selim bana sarılırken ona döndüm.

"Sana sonra soracağım."

"Ama her şey senin için."

"Bana her zaman kendini affettirmeyi başaracak bir sebebin oluyor." dediğimde omuzlarını silkti.

Daha sonra herkesle tek tek sarıldım. Bu yaklaşık yarım saatimi aldı çünkü içeride abartısız yüz kişi vardı. En sonunda pasta kesme vakti gelmişti.

Pasta da Selim ve benim fotoğrafımız vardı. Gerçi bu çekindiğimiz tek fotoğraftı ve pasta devasa büyüklükteydi. Selim bu sırada yüksek sesle konuşma yapmaya başlamıştı.

"Bugün İpek için önemli olduğu kadar benim içinde önemli çünkü bugün benim yaşama sebebimin doğduğu gün. Bu ilişki için ikimizde çok fazla çaba gösterdik. Birçok engel aştık ve hala aşmaya çalıştığımız engeller var ama ne olursa olsun İpek'ten vazgeçmeyi bir anlığına bile düşünmedim ve İpek'in de düşünmediğinden eminim. Onu gerçekten çok seviyorum. Onunla diğer yarımı buldum. Onunla kendimi tamamladım. O benim her şeyim. O doğum gününü neden burada kutladığımızı bilmiyor. Burası artık benim dershanem yani bizim. İyi ki doğdun, iyi ki benimsin hayatım." Konuşmasını bitirdikten sonra konuşmanın başımdan beri tuttuğu elimi bıraktığında göz yaşlarımı sildi ve bana sarıldı.

Sarılmayı bıraktıktan sonra bıçağı elime aldım. Tam keseceğim sırada Melike bağırdı.

"Kesme."

"Niye ?"

"E dilek tutmadın."

Gözlerimi kapatıp 'Her sene doğum günümde bu insanların yanımda olmasını' diledim. Sonrasında pastayı kestim. Pastadan bir dilim kestikten sonra geriye kalanını arkadaşlarımın kesmesini isteyerek kendime kestiğim pastayı alıp, Selim'i de peşimden sürükleyerek bir koltuğa oturdum. Pastadan bir çatal aldıktan sonra Selim'e de verdim.

"Teşekkürler."

"Daha etme. Hediyeni gördükten sonraya sakla teşekkürünü."

Gülümsedim ve pastamı yemeye devam ettim.

...

Aradan üç saat geçtiğinde sadece yakın arkaşlarımız kalmıştı. İnanılmaz ama partiye Selim'in arkadaşları da gelmişti.
Ben hediyelerimi tek tek açmıştım ama Selim hediyesini vermemişti.

"Ben hastanede sizin aranızda bir şey olduğunu anlamıştım." dedi Selim'in arkadaşlarından biri.

"Hadi canım nereden anlamıştın?" dedi başka bir arkadaşı.

"Ben anlarım." dedi.

Böyle bir süre muhabbet ettik. Saat altı olduğunda herkes gitmiş ikimiz kalmıştık.

"Demek burası senin artık?"

"Bizim.Babamın hediyesi."

"Sen beni her seferinde bu şekilde şaşırtmak zorunda mısın?"

"Evet. Tıpkı senin son zamanlarda her gün yaptığın gibi." dediğinde gülmekle yetinmiştim.

"Eee hediyem nerede?" dedim şımarık şımarık.

"Versem mi acaba?"

"Çıldırtma beni de hemen ver şu hediyeyi Selim."

"Tamam bekle burada." diyip ilerideki dolaplardan birkaç poşet çıkarıp eli kolu dolu bir şekilde geldi. Paketleri önüne koyduğunda içini açtım.

İlk hediyem ilişkimizin başından bu yana yapılmış karikatürüydü. Selim ben paketi açarken pür dikkat beni izliyordu. Beğenip beğenmediğimi anlamaya çalışıyordu.

İkinci hediyem içinde sevgi sözcüklerinin yazdığı bir fanustu.

Üçüncü hediyem benim takıntılı olduğum bir şeydi. Şıp sevdi sakızının aşk notlarını biriktirmiş ve bir kutuya koymuştu.

Ve son hediyem bir Cd'ydi.

"Bunu evde izlersin."

"Sen beni bu kadar kısa sürede nasıl bu kadar iyi tanıdı." dedim şıp sevdi kutusunu göstererek.

"Oldu işte."dedi.

Bu sırada bir öpüşmeyi hak ettiğini düşünerek onu öptüm ama kısa bir süreliğine.

"Teşekkürler."

"Öpüşme içinse rica ederim ama bunlar içinse hediyeni alacağın zamana sakla teşekkürünü."

Ne diyor ya? Zaten verdi ya hediyelerimi. Kafamı karıştırmayı yine başardı.

"Bunlar değil mi hediyelerim ?"

Bilmem şeklinde dudaklarını büzdü. Ben de ısrar etsem de söylemeyeceğini bildiğim için sesimi çıkartmadım. Nasıl olsa en kötü ihtimalle gün bitmeden verecek.

Hediyeleri birkaç seferde arabaya taşıdık ve arabaya binip eve gittik.

Eve gittiğimde annem paketleri eve taşınamama yardım etti. Sonrasında beraber mutfağa geçtik. Annemler de pasta almıştı. Beraber pastayı kestik. Daha sonra ben odama geçmeye karar verip masadan kalkıp odama yürüdüğüm sırada babam bağırdı.

"Aldığımız hediye odanda."

Tabi meraklandığım için adımlarımı sıklaştırdım.Tam kapıma geldiğim sırada babamın sesini tekrar duymamla durakladım.

"Selim'in hediyeside odanda."

Babam Selim dedi ve hediyem mi? Babam hediyemi buraya koymasına nasıl izin verdi? Yoksa barıştılar mı? Tabi kesin barıştılar. Kapımı açıp içeriye girdiğimde kalp şeklinde duvarımda duran hediyeme baktım.

Hocama Aşık Oldum (DÜZENLENİYOR)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum