22. Simanın Mezarı

Comenzar desde el principio
                                    

"Sen nasıl bu kadar acımasız olabilirsin anlamıyorum Dora?" Çocuk bütün öfkesiyle ağlama eşliğinde ablasının üzerine güçsüz yumruklarını yağdırıyordu. "Ben senin ablanım salak. Adımla seslenme bana! Hem o pisin öldüğünü ve onu ziyaret etmenin bir boka faydası olmadığını sana hatırlatmam beni acımasız yapmaz!" Karşısındaki kardeşi hüngür hüngür ağlarken bu kadar umursamaz davranabildiğine göre gerçekten acımasız biri olduğu belliydi senelerce Simaya acı çektiren bu kızın. "O ölmedi aptal o ölmedi. Biliyormusun sen Sima ablamın tek saç teli kadar olmazsın!" Diye bağırdı çocuk bu sefer sesini daha yüksek çıkartarak. Yüzü sinirden kıpkırmızı olan kız hiç düşünmeden çocuğun yüzüne tokat atmıştı. Sendeleyen çocuğu görünce ani refleksle hızlıca çocuğun kolundan tuttum ve düşmesini önlemiştim.

Kızın bana attığı şaşkın bakışları umursamadan yanağına 5 parmak izi çıkan çocuğa odaklanmıştım. "İyimisin?" Çocuğun ağlamsı dahada artmıştı ve artık hissettiği zihinsel acıya fiziksel acıda eklenmişti. "Kendinden yaşça küçük birine tokat atman ne kadar doğru?" Kıza dönerek sinirle sorduğum soruyla kız birkaç adım uzaklaştı ve "Bu seni ilgilendirmez. Hiçbir şey bilmeyen bir yabancı olarak aile konumuza karışma. Gel Arda gidiyoruz." Diyerek Ardanın kolunu çekiştirince çocuk benim arkama geçmişti. Ablası buna şaşırsada umursamadan bir şeyler geveleyerek evine girip kaybolmuştu. "Ne halin varsa gör aptal!"


Hiç düşünmeden dizlerimin üzerine çöküp Ardayı kendime çekerek sarıldım ve çocuk nedense buna başka tepki göstermeden başını omuzuma koyup sessiz sessiz ağlamaya başlamıştı. Bir süre daha sarılıp kalmıştık ve çocuk sonunda kendine gelmiş hemen geri çekilmişti. "Teşekkür ederim abi." Dedi masum ifadesiyle. "Teşekkürü hak edecek bir şey yapmadım Arda." Diyerek gülümsedim. "Adımı nereden biliyorsunuz?" Ona adıyla mı seslanmiştim ben? "Az önceki kız sana Arda diye seslenmişti." Çocuk kendini daha iyi hissediyor gibiydi sanki. Anladım dercesine kafasını salladı ve aniden aklına bir şey gelmiş gibi ifadesi değişti ve bana doğru birkaç adım daha yaklaştı. "Abi senden bir şey istiyebilirmiyim?" "Tabiki isteyebilirsin delikanlı." Çocuk sanki söyleyeceği şeyden biraz utanır gibi olmuştu. "Acaba araban var mı abi?" Sorduğu soruya hiç düşünmeden cevap verdim. "Var?" "Rica etsem beni bir yere bırakabilirmisin?" Aslında ilk defa gördüğü bir insandan böyle bir ricada bulunması pek iyi bir şey değildi ama sanırım beni kendine daha yakın hissetmiş olabilirdi. "Tabi götürebilirim. Söyle bakalım nereye gitmek istiyorsun tek başına?" Çocuk verdiğim cevap karşısında neşeyle gülümsedi ve "Sahilin sonundaki mezarlığa gitmek istiyorum." Diyince bir an duraksamıştım. "Neden tek başına mezarlığa gitmek istiyorsun ki?" Çocuğun az önceki neşesi kaybolmuştu ve "Bugün benim için özel bir gün ve, ve ben bunu ablamla paylaşmak istiyorum." Diyince anlamıştım ve Ardanın omuzuna nazikçe dokundum. "Tamam gel bakalım seni ablanın yanına götüreyim."

Sahilin sonundaki mezarlığa araba eşliğinde sessiz bir yolculuk yapıyorduk. Şunu anlamıştım ki herkes Simanın öldüğünü düşünüyordu. Bu nasıl olmuştu?

"Bak Arda bana güvenerek böyle bir ricada bulunduğun için sağol ama asla tanımadığın insanlardan böyle ricalarda bulunma." Uyarmak zorundaydım çünkü bu bazen korkunç sonuçlara yol açabilirdi. "Tamam abi." Sonunda mezarlığın önüne geldiğimde arabayı park ettim ve Arda ile beraber mezarlığa girdik. Giriş kapısının yanında bulunan çeşmeden boş şişeye su doldurmuştu. "Hangi tarafta olduğunu biliyormusun?" Çocuk önce bir düşündü ve "Düz, sağ, düz, sağ, sonra düz, sol, sonra düz, sağ, üzerinde sarı Azelya çiçekleri olan mezarlık." Diyince duyduklarımın şaşkınlığını yaşıyordum. "Daha önce hiç geldin mi?" Diyince çocuk önümden yürümeye başladı. "Daha önce gelmemiş olsaydım yolu nereden bileyim ve Azelyaları kim ekecek ti?" Arda ilerliyor ben arkasından takip ediyordum. Toprak altındaki insanların arasından geçerken içimde adını bilmediğim duygular peyda oluyordu. En son düz yürüdükten sonra sağa döndük. Arda koşarak bir mezarın yanında diz çökünce mezar taşında yazan ismi okumak çok garip hissettirmişti.

SİMA BATUR
2005~2023

Arda tıpkı yetişkin bir insan gibi mezarın topraklarını okşayıp sessizce bir şeyler konuşurken ona o kadar söylemek istemiştim ki ablasının yaşadığını. Ama bence şuan doğru bir zaman değildi.

Telefonumu arka cebimden çıkardım ve bir ağaca yaslanarak Simayı görüntülü aradım. Bugün onu hiç aramamıştım, çünkü ona kardeşini göstererek aramak istemiştim.

Sima

Öğle molasına çok az kalmıştı ve bugün gerçekten yorucu bir şekilde devam ediyordu. Mete hâlâ aramamıştı. Livionun beni çağırmsıyla oturduğum koltuktan kalktım ve kapısını tıklatarak içeriye girdim. Sandalyesine yaslanarak kahvesini yudumlayan adam bana gülümseyerek baktı ve kahvesini masaya bıraktı. "Bugün çok çalıştın Sima. Yemek molasına çıkabilirsin." Bugün duyduğum en güzel şey olabilirdi. Adama teşekkür ederek çıktım ve şirketin aşağı katlarında bulunan büfeye inmiştim. Çeşit çeşit yemekten kendime bolca bir tepsi hazırlayıp henüz kalabalık olmayan yemekhanenin kenar bir yerine gidip oturdum. Bunları ofisimdede yiyebilirdim ama şimdi tekrar çıkmaya üşenmiştim.

Tam oturmuşken cebimdeki telefonumun titremesiyle Metenin aradığı görmüştüm.

Görüntülü mü?

Elimle saçım başıma hızlıca düzen verdim ve telefonu yüksek tutarak görüntülü aramayı kabul ettim.

Telefonu aşağıdan tutan yarım yamalak Metenin görüntüsüne tam selam verecekken baş parmağını dudağına götürdü ve bana sus işareti yaptı. Neler olduğunu anlamadığım için susup ne yapmaya çalıştığını izliyordum. Sonra arka görüntüyü açınca ilk başta anlamadım ama sonra gördüğüm şeyle kalbime bir taş düşmüştü sanki. Hayatta kendimden çok değer verdiğim tek insan telefonun ucunda duruyordu. Yüzü karşıya dönük olmasına rağmen, benimkilerden biraz daha koyu saçları ve her ne durumda olursa olsun koca bir insan gibi dik duran omuzları onu tanımam için çoktu bile.

Kendimden kontrolsüzce ellerimle dudağımı kapatıp ağlamaya başlamıştım. Ağlamamam için bir sebep yoktu. Kamera hareket edince Ardaya biraz daha yaklaşmıştım. Kamera sallanırken ortamı seçmeye çalışmıştım fakat belli olmuyordu. Sonunda tam Ardanın birkaç adım gerisinde durunca kardeşime daha yakından bakabiliyordum. Yere çömelmiş sarı Azelya çiçeklerini suluyordu. Ah canım kardeşim Azelya çiçekleri hele ki altın sarısı olanlar benim hayatta sevdiğim ikinci şey olabilirdi.

Mete kamerayı aniden Ardanın üzerinden çekip tam karşısında bir şeyi gösterince nefesimin kesildiğini hissettim. Üzerime düşen ürperti üşümeme neden olmuştu.

O mezar taşında benim adım mı yazıyor?

■■■■■■■■■■🪦■■■■■■■■■■

Tekrardan selamlar

Umarım umarım bölümü beğenmişsinizdir. Biliyorum biliyorum çok heyecanlı olmadı çünkü bu hafta morellerim tepelerde dans ediyor. Dersler çok zorlaştı ve artık dayanılmayacak kadar yorucu geçiyor zamanım. Tatilde az daha olsa düzelen cildim şimdi stres sivilceleriyle doldu :( Zaten şuan kiminle konuşsam aynı şeyleri söylüyor.

Neyse çok fazla konuşup sizide bunaltmiyim şimdi. Kendinize iyi bakın sağlıkla kalın. Bu günlerde geçecek elbet bir gün 🥲

Oy ve düşünceleriniz yazarsanız beni mutlu edersiniz.

🌟💕🙂

HAYATIN SİMASIDonde viven las historias. Descúbrelo ahora