Final.

622 30 103
                                    

"Lanet olsun! Lanet olsun!" Engelleyememenin verdiği inanılmaz hazla kılıfı ve ceketi yere fırlatıp ellerini yüzüne götürdü. Sinirden bir anda tüm yüzü karıncalanmış gibiydi. "Tanrım, şimdi ne yapacağım!"

Elleriyle saçlarını geriye doğru atıp hızla volta atmaya başladı, stresten gözleri dolmuştu. "Belki de," diye söylendi kendi kendine. Duraklamıştı. "Harry inanmaz bile." Olduğu yerde kıkırdadı. "Evet! Harry hayatta inanmaz buna!"

Yavaşça, yere fırlattığı ceketi ve gitar kılıfını alıp kenara getirdi ve -giydikten sonra kokusundan Harry'in olduğunu fark edeceği- ceketi geçirdi üzerine. Bugün, bu işi bitirecekti.

Yaklaşık on dakika sonra yavaş yavaş onu aramaya çıkanların sesi gelmeye başlamıştı.

"Ash? Ash!"

Harry'nin sesi geliyordu uzaktan bir yerlerden. Ash'in olduğu yere doğru geliyorlardı hızlı hızlı.
Sesi gülümsemesine sebep olurken sağ yanağından akan sıcak tuzlu su dudağına indi ve elinin tersiyle silmek yerine dudaklarını birbirine bastırdı ve hapsetti küçük tuzlu su damlasını genç kız. Bir daha bu tuzlu tadı alabileceğini sanmıyordu.

✨✨✨

"Harry yaklaşıyorsun."

"Evet."

"Yaklaşma."

"Seni bırakamam"

"Biliyorum, o yüzden ben bırakıyorum Harry.

Ash son sözünü de söyleyip kendini boşluğa doğru bıraktı. İlk defa kelebek hissinden hoşnut olmamıştı.

Pucey balo yerinde keyifle içkisini yudumlarken yaptığı şeyden zevk aldı. Ash onun değilse kimsenin olmayacaktı. Kendisinin de öleceğini umursamadan tekrar yarasa formuna dönüp açık camlardan birinden dışarı uçtu. Animagus formunda ölürse eğer; kimse onun yarasa olduğunu bilmediği ve bilen tek kişi de bu gece öleceği için yıllarca öldüğünü bile fark etmeden onu arayacaklardı.

"Lanet olsun! Ash!" Harry hiç düşünmeden Ash'in ardından kendini mermere atıp varla yok arası bir şeyi kavradı. Bu Ash'in biraz daha dayanamazsa ellerinden kayıp gidecek olan koluydu. Harry ona dokunduğu gibi bir şeyler hiç olmaması gerekirken olmuş ve Ash bilincini kaybetmişti. "Tanrım, yardım edin! Onu tuttum, Ron yardım et!"

✨✨✨

İki gün sonra, Ash'in yattığı yatağın yanında, elini bile tutamadığı için yorganı kavrayan Harry, o geceden kalma, birkaç düğmesi açılmış kırışmış gömleği ve dağınık saçları ile buldu kendini. Kısa bir süre uyuklamış ama Ash hareketlenince tekrar diklenmişti.

O gece Adrian yakalanamamış ama asıl amacını tüm okul, hatta olayı bilen herkes anlamıştı. Harry duvarı yumrukladığı için kanatıp annesinin zoruyla sardırdığı elini sıktı. Kendine olan hırsından ölecek gibi hissediyordu, düşünmekten kafası karıncalanmaya başlamış gibiydi.

"Ash," dedi, puslu sesinin ardından. "Sesini bile çok özledim sevgilim, ne olur uyan." Harry, Ash kendini bıraktığında onu tutmuş, yukarıya da çekmişti ama büyünün etkisi de tam o sırada nüksettiği için iki gündür zerre hareket etmeden öylece yatıyordu.

"Hermione anlattı Ash," dedi, ağlamak üzereydi yine. "Her şey için çok geçmiş. Şimdi senden kilometrelerce uzağa gitsem de yine zarar veriyormuşum." Yumruğunu sıktı, çenesi titriyordu. "O itin yaptığı her neyse, Profesör Dumbledore bile bulamadı. Bizi neyle sınıyorlar sevgilim, seni yaşatamıyorum bile. Bu nasıl imtihan!"

Kafasını sağa sola sallayıp çaresizlikle yorganı bir daha sıktı. "Kalbime yaptığın gibi, aklımı da ele geçirmeye başladın sevgilim." Yavaşça kafasını kaldırıp gülümseyerek sevdiği kızın yüzüne bakındı, onu bir daha göremeyecek olması her düşündüğünde yüreğini hoplatıyordu. "Ne aklımdan ne de kalbimden çıkarabiliyorum seni Esty. Kendimden nefret ediyorum."

La Douleur Exquise | Harry Potter FanfictionWhere stories live. Discover now