Death

399 40 34
                                    

Bazı anlar vardır. Vücudunuz duyduğunuz şeyleri algılamaz. Algılamak istemez. Bu kendini koruma yasasıdır. Kulaklarınız uğuldar çünkü tansiyonunuz çok yükselmiştir. Fakat normal hayata adapte olmayı çabuk beceren vücut aynı şeyi tekrar duyunca bu sefer tansiyon ani bir hızla düşer ve eliniz ayağınız tutmamaya başlar. Suratınızda ki olağan tepkiyi bir süre silemezsiniz. Çünkü o an benliğiniz sadece tek bir şeye odaklıdır. Duyduğunuz şey tüm vücudunuzu en ince ayrıntısına kadar dolaşır. Artık sizin anladığınızı idrak edince de kafanıza yapışır ve olayın vuruculuğu ile eş zamanlı kalır.

"Ne?!" Tüm sınıfın aynı anda verdiği tepkiyi genç kız daha idrak edememişti. Birkaç saniye önce kardeşinin doğduğunu sandığından dolayı suratında kalan gülümseme gitmiyordu.

Mutsuz değildi. Yani en azından öyle bir ifadesi yoktu. Suratındaki gülümseme şokun etkisiyle hala yüzünde duruyordu. Gözleri doldu hızlıca. Nefes alışverişi o kadar seriydi ki vücudu sarsılıyordu genç kızın. Gözlükleri buğulanmıştı. Mutsuz değildi. Artık mutsuz bile değildi. Hiçbir şeydi. Herhangi bir şey hissetme yetisini tamamen kaybetmişti.

Hiçbir şey söyleyemiyordu. İnsanlar çok üzüldüklerinde susardı zaten.

Sınıf ağır çekimde ilerliyordu. Ash'in kendini kaybedip sıranın üstüne çökmesi, Harry'in onu kollarından tutup sarsması, sınıftaki çoğu kişinin ayaklanması, genç kızın suratındaki tek rengin beyaz olarak kalması, bilinçiszce ağlamaya başlaması, Remus'un yanına doğru gelmesi..

Genç kız kendine geldiğinde büyük bir karmaşanın içindeydi. Az önce duyduklarını kabullenemiyor gibiydi. Harry'in kollarını kendinden ayırdı ve ayağa kalkıp sıradan çıktı. Dumbledore'nin yanına ulaştığında yaşlı adam çocuğun gözlerine dahi bakamıyordu.

"Nasıl olmuş?" Sessiz ve tiz konuşmuştu. Gözlüğüne bir su tanesi daha yapıştığında hiddetle suratından söküp attı. Yere düşen cam parçalarıyla sınıf sessizliğe bürünürken sesini yükseltip bir daha sordu. "Nasıl olmuş!"

"Annenin doğum sancıları tutmuş Ashley. Biliyorsun, muggle dünyasında yaşıyorsunuz. Cisimlenememişler. Arabayla giderken kaza yapmışlar. Büyük bir kaza." Ash histerik nefes alışverişini hızlandırıp olayı kavramaya çalışıyordu.

Şimdi, ailesi yok muydu? Hiçbiri? Kimse, hiç kimse. Yalnız mı kalmıştı? Yapayalnız? Elleri titremeye başlamıştı. Başı dönüyor, basınçtan kulakları patlayacakmış gibi hissediyordu. Harry yanına koşup belinden kavradığında kendini bırakıp Harry'den tutundu. Onun cüppesini sıkıyordu. Genç çocuk yerde onu kucağına almış, saçlarını ve sırtını sıvazlıyordu.

Sevdiği kızın en zor zamanında yanında olmalıydı. Zorundaydı. Genç kız Harry'in göğüsüne biraz daha sokulup acı bir çığlık attı. Damien Jacop Bell ve Eva Estelle Bell'i tanıyorlardı. Amybeth Estonya Bell'i tanımdan sevmişlerdi. Şimdi hepsinin yokluğu çok ağır gelmişti. Hepsine.

Tanıyan herkes ağlamaya başlamıştı. Genç çocuk kucağında yatan bedenle beraber ayağa kalkıp yürümeye başladı. Genç kız hala ağlıyordu. Hep beraber kızların odasına girip Ash'i yatağına yatırdılar. Dumbledore birkaç saatliğine bile olsa merdivenlerdeki büyüyü kaldırmış, herkesi kızlar yatakhanesine almıştı. Genç kız doğrulup Harry'e bakmaya başladı.

"Harry, yanlarına gitmemiz lazım. Belki beni hissederlerse uyanırlar ha? Nolur. Hadi." Yataktan kalkıp Harry'in kolunu çekiştirmeye başlamıştı. Diğer eliyle de odadaki diğer arkadaşlarının ellerini tutmaya çalışıyordu.

"Hadi gidelim, lütfen. Bana ihtiyaçları vardır. Beni bekliyorlardır. Ya lütfen nolur hadi ya!" Sesini yükseltip odada dönmeye başladı. Kabul etmek istemiyordu. "Ya hadi biriniz gelsin benimle lütfen!"

La Douleur Exquise | Harry Potter FanfictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin