Too Late For Everything

314 23 84
                                    

"Ash, biraz konuşsak?" Harry Ash'in kolunu tutup onu kendine çevirdiğinde genç kız sarsılmıştı. "Lütfen."

"Konuşacak bir şey kalmadı Harry," dedi, kendini Harry'den kurtarırken. "Sana başka bir şans daha vermeyeceğim. Anlıyor musun?"

Midesine giren ağrıya aldırmadan yürümeye devam etti, çenesini sıkıyordu. Yine gözleri dolmuştu. "Ash lütfen, bizi böylece bir kenara bırakamazsın."

"Bana ne olur bir daha bizden bahsetme Harry," dedi arkasını dönerken. "Hayatımdaki varlığın için müteşekkirim ama yeter. Sen uzun zamandır yoksun ve ben 'biz' olmadan yaşamayı öğrendim! Şimdi gelip tekrar bahsedemezsin, bu bencillik." Tüm bina onları izlerken bu kavgayı etmek Ash'i içten içe yiyip bitiriyordu. "Son iki yıl bütün ömrümü çaldı ve sen ömrümün yarısında yanımda yoktun, anladın mı! Şimdi bırak peşimi."

Tüm bina yılbaşı öncesi verilecek parti için süslenmiş, tüm dersler parti için iptal edilmiş ve herkes hazırlanmak için odalarına gönderilmişken tüm Gryffindor öğrencileri Ortak Salon'da durmuş ve kavga izlemeye başlamışlardı. Ash herkes onları izlerken bunları yapmak istemiyordu, herkes ona bakarken nasıl rahat olabilirdi ki?

"Ash, yapma böyle." Harry yavaşça Ash'e doğru yaklaşmaya başladı, genç kızın her adımda ağrısı daha da şiddetleniyordu. "Harry gelme, nolur."

"Ben seni hala seviyorum Ash."

"Beni öldürüyorsun Harry!"

"Ne?" Ash kanayan burnunu koluna silip Harry'e bakmaya başladı çatık kaşlarının ardından. "Sevgin beni öldürüyor Harry. Acı çekiyorum, lütfen. Uzak dur benden."

"Ash, senin kalbini kırdığım için böyle düşünüyorsun biliyorum," Harry tekrar Ash'in kolunu kavradı. Tüm kolu resmen acıyla kavruluyor gibiydi. "Her şeyi düzelteceğim, söz veriyorum."

"Sen, hiçbir haltı düzeltemeyeceksin!" Kolunu hızla çekip Harry'i omzundan ittirdi sertçe Ash. "Çünkü problem sensin Harry! Problem sen ve arkadaşlarındı!" Hermione dolu gözlerle Ash'e bakındı bir süre, haklıydı. "Düzeltmenin tek yolu hayatımdan çıkman ama onu bile tam beceremiyorsun Harry!"

Derin titrek bir nefes aldı, tüm vücudu ağrıyordu. Elini kaldırıp işaret parmağını tekrar Harry'e kaldırdı. "Hayatımın en kötü döneminde yanımda değildin Harry, konuşacak birine ihtiyacım vardı ama paşam odasından dahi çıkmaya tenezzül etmiyordu. Şimdi, ben her şeyi kendi kendime hallettikten sonra gelip dahil olmana lüzum yok, anladın mı!"

Harry git nolur, senin yüzünden ölürsem kendini asla affetmezsin. Senden nefret ettiğime inan, nolur.

"Ash, gitmemi istemiştin. Bir şeyleri düzeltmeye çalıştım, en başından beri. İzin vermeyen sendin, nolur anla beni."

Anlıyorum sevgilim, sonuna kadar hak veriyorum ama gitmezsen öleceğim. Ölmek problem değil, senin elinden olmasın ne olur.

"Sen benim Pucey'i istediğimi sanıp gittin Harry. Ondan hamile kaldığımı sandın, bu muydu sevgin?"

"Sana yemin ederim sevgilim," Harry yine gelmiş, Ash'i omuzlarından kavramıştı. "Fiziksel olarak kim dokunmuş kim öpmüş zerre önemli değildi benim için. Seni yine seviyordum, hep. Ama kalbinin başkasına ısınmış olma fikri beni un ufak etti. Sinirim onaydı, öfkem ona. Hiç sana değildi yemin ederim."

"Tutamayacağın sözler vermeseydin keşke Harry," dedi, kendini yine kurtarıp hissiz bir şekilde Harry'in suratına bakarken. "Yaşanmadı say, tamam mı? Bir önemi kalmadı."

Harry, göz yaşları vücudunu terk etmeye başladığında hızla arkasını döndü ve odadan çıkıp gitti. Arkasından kimse gitmemişti. Yakın arkadaşları hariç herkes odalarına ayrılmış, kocaman odada yarısı farklı binalardan bir avuç insan kalmıştı. Ash yorgunlukla bulduğu bir koltuğa çöktü, tüm vücudu sızım sızım sızlıyordu.

La Douleur Exquise | Harry Potter FanfictionWhere stories live. Discover now