Get frustration

282 35 9
                                    

"Yarın görüşürüz o zaman?" Genç çocuk şapkasını tekrardan kafasına takıp genç kıza döndü. Öylesine ağacı izlemeye dalmıştı. Aklından neler geçirdiğini öğrenmek istediğini düşündü.

"Perona beraber mi gideceğiz?"

"Yok, ayrı ayrı gideriz galiba."

"Oh pekala," genç kız Harry'e doğru dönüp sahte bir gülümseme attı. "Yarın görüşürüz."

Yerinden kalkıp 'yeni' evine doğru yürümeye başladı. Elindeki poşetler hışırdıyordu. Harry'de kendi evine doğru yürümeye başlamıştı. Kafasını eğip kapısını açtı. Büyü yapamıyordu ve bu anahtarlar sürekli sıkışıyordu. Hızla kapıyı açıp anahtarları yere fırlattı. İçi tuhafca bir anda sinirle dolmuştu.

İkisi de evlerinde teklerdi. Ama akıllarına birbirlerini davet etmek gelmemişti. Ya da istememişlerdi. Genç çocuk koşa koşa yukarı çıktı ve sıcak bir duş alıp valizini yatağın yanına koyup yattı. Uyur muydu bilmiyordu, tek istediği öylece tavanı izlemekti.

Genç kız ise evin kapısını kapamış, anahtarı yerden almış, poşetleri de komodine koymuştu. Duşunu alıp üstüne rahat bir şeyler giymiş, kendisi ve vaftiz babasına yemek hazırlamaya koyulmuştu çoktan. Bugün müjdeli haberin verileceği gündü. Heyecanla yemeği karıştırmaya başladı. Büyü ile yemek yapamıyordu. İşi bitince içeri geçip kitap okumaya başladı.

Hayat iyice sıradanlaşmıştı genç kız için. Her gün dışarı çıkıyor, Hermione ve Harry ile görüşüyor hava kararınca da eve geçip yemek yiyor, duş alıp yatıyordu. Tüm yazı böyle geçmişti. Neville ailesi ile tatile çıkmıştı. Diğerleri ise işleri yüzünden 1 hafta gidip geri gelmek zorunda kalmışlardı.

Kafasının doluluğundan dolayı olsa gerek, okuduğu on sayfayı anlamamış kitabı kapatıp uzanmıştı. Saate baktı. Yaklaşık bir dakika sonra Remus gelecek, onun saçlarını karıştırıp ellerini yıkamak için üst kata çıkacak, elinde havluyla sofraya oturacaktı. Ash onu havluyla geldiği için azarlayacak ve o da havluyu sandalyeye atıp kızın burnunu sıkarak gülümseyecek ve servis için eline kaşık alıp tabağına yemek koyacaktı. İkisi de karşılıklı yemeklerini yiyip televizyonun başına geçeceklerdi. Belki bir film ya da program izleyip koltukta uyuya kalacaklardı.

Ash senaryonun böyle olacağından o kadar emindi ki gülümseyip kapıyı izlemeye başladı.

3..
2..
1..

"Selam Ash!" Remus içeri girmiş, koltukta ona bakan kızına selam vermiş, yanına gelmeye başlamıştı. "Yollarımı gözlüyorsun he?"

Genç kızın saçlarını karıştırıp yukarı çıkmak için uzaklaştı ve arkasını döndü. "Çok açım!"

Genç kız kıkırdadı ve arkasından seslendi; "Kurt gibi mi?"

"Ashley!"

"Bir şey demedim." Ash kıkırdayarak tabakları masaya koymaya başladı. Remus merdivenlerden inerken Ash'in ona baktığını farkedip havluyu attı ve ellerini ovuşturarak mutfağa girdi.

"O havluyu yemekten sonra merdivenlerden kaldıracaktın değil mi?" Tek kaşını kaldırıp yemek kepçesini sallamaya başladı.

Remus yemeğine serçe parmağını batırıp ağzına götürürken kafasını salladı. "Tabii ki kaldıracaktım. A ah!"

Kendi tabağına da yemeğini koyup sandalyesine oturdu. Remus'un suratında birkaç gün önceden kalma çizikler vardı. Ash yemeğini çiğnerken onlara göz gezdirip kafasını salladı. Bunları haketmiyordu.

"Kurtboğan iksiri yapmayı öğrendim bugün. Artık Profesör Snape'ye ihtiyacın yok." Remus şokla kafasını kaldırıp boğazına kaçan yemekle öksürmeye başladı. Ash hızla yerinden kalkıp hiçbir şey olmamış gibi sırtına vurarak devam etti lafına. "Bugün uyumadan sana birkaç tane stoklayıp öyle gideceğim. Harry ile malzemelerini aldık."

La Douleur Exquise | Harry Potter FanfictionWhere stories live. Discover now