The World Is No Longer Magical

213 24 18
                                    

Harry ve ardından diğerlerinin girmesiyle Ash derin bir nefes aldı. Az önce zerre oksijene muhtaç ciğerleri bir anda hava akışıyla şiştiği için Ash göğsünü tuttu acıyla, canı yanmıştı. Sinir ve şaşkınlıkla karışık kaşlarını çatıp derin bir nefes daha aldı, öksürükleri birkaç defa peş peşe gelmişti.

"Ash, iyi misin?" Hermione ona doğru hareket edince Ash hızla kendini çekti. Hepsi anlamayan gözlerle Ash'e bakarken hızla burnunu silip kafasını kaldırdı ve kızarmış gözleriyle onlara göz gezdirdi. Muhtemelen Gryffindor Ortak Salon'u ilk defa böylesine kalabalıktı.

"Ne işiniz var burada?"

"Senin için geldik," dedi Fred. Ash alayla dudaklarını kıvırdı. "Öyle mi?"

"Ash, Büyüceşura bir genelge yayınlamış." Hermione öne atılıp anlatmaya başladığında Ash gözlerini deviriyordu. "Tüm sokaklar hatta Knockturn Yolu bile Pucey'in resimleriyle dolup taşacak. En kısa zamanda cezasın-"

"Beni ilgilendirmiyor," dedi, Hermione'in lafını keserek. "O ucube her pisliği hak ediyor, ama beni bu saatten sonra zerre ilgilendirmez." Kendini toparlamak için yavaşça asasını cebinden çıkarıp bir büyü fısıldadı. Fincana yeşil çay dolarken boş gözlerle onu izliyordu. "Ash, olayların böyle geliştiğini bilsey-"

"Ne yapardınız," dedi, çayı fincana dolmuşken. Hızla fincana uzanıp sıcak çaydan bir yudum aldı, içi istediği sıcaklığa kavrulmuş gibi titriyordu. "Muhtemelen sahte gülücükleriniz ve sallamaca birkaç teselli lafınızla yanımda olurdunuz falan filan, değil mi Lia? Ben şu süreçte anlayacağımı anladım zaten şimdi boş yere nefesinizi yormayın."

Titreyen eli yüzünden fincandan gelen ses sinirini bozuyor olsa da tüm ciddiyetiyle bir yudum daha aldı ve derin bir nefes çekti içine. Az önce nefes almanın önemi çok iyi kavramıştı. "Ash, cidden öylece duracak ve bekleyecek misin?"

"Evet," derken titremeye devam eden fincan sinirini bozduğu için sinirle bordo döşemeli masaya bıraktı ve bakışlarını Harry'in gözlüğünün ardındaki gözlerine dikti. "Artık kılımı dahi hiç kimse için, hiçbir şey için kıpırdatmayacağım. Neden biliyor musun? Çünkü ben üzerime düşeni yaptım!" Titreyen ellerine baktı bir saniye boyunca, yutkundu, kendini hiç iyi hissetmiyordu. "Şimdi umursamaz olduğumu söyleyebilirsin Potter, ama zamanında senin için de," duraksadı, dişlerini ısırmamak için kıvranıyordu. "arkadaşların için de elimden geleni yaptım! Benden bu kadar. Bitti."

Yükselen sesiyle birlikte hızlanan nefes alış verişini düzene sokmak için duraksadı Ash. Sonra arkasını dönüp saçlarına ellerini geçirdi ve arkaya doğru atıp derin nefesler almaya başladı. Harry sessizdi. Bu tepkiyle karşılaşmak için fazla hazırlıksızdı.

Ash biraz daha sakinleştiğinde Harry'e dönüp işaret parmağını ona doğru kaldırdı. "Tek istediğim kafa dinlemek. Sihir Bakanlığı'nda ne olduğu, Büyüceşura'nın kimi neyle suçladığı umurumda değil. Etrafa iyilik saçmaya devam edemem, anlıyor musun? Hayır kurumu değilim ben."

"Anlamak istiyorum, Ash, savaş bitti. Kazandın. Ama şu haline bak, neden?"

"Kazandım," dedi alayla gülerek. "Kazandım öyle mi?" Kollarını iki yana açtı. "Ne kazandım söylesene! Hayatıma bir bak ve bana kazandığım tek bir şey söyle! Bir halt kazanmadım! O Pucey bile kazandı, özgür olabileceği bir hayat kazandı. Bana bir bak, o savaşın tek kaybedeni benim. Kaybettim!" Ash hiddetle sarsılıp bağırırken gözlerinin dolduğunu bulanık görmeye başladığında anladı. Dişlerini birbirine bastırırken Harry'in yüzüne bakıyordu. "Ama iyiyim. Tek başımayken iyi idare ettim."

"Yardım etmemize izin vermiyorsun Ash, lütfen-"

"Ben her şeyi kendim hallettikten sonra gelip dahil olmanıza lüzum yok Ron." Ash birkaç adımla Harry'e yaklaşmış, cüppesinin yakalarından kavramıştı. "Bitti." diye tekrarlarken onu sarıyordu. Bacaklarının güçsüzleştiğini hissediyor gibiydi ve ayakta zorlanmaya başlamıştı.

La Douleur Exquise | Harry Potter FanfictionWhere stories live. Discover now