Harry Loves Me

213 26 52
                                    

Ash yavaşça kendini şömineden dışarı attı, bacakları ağrıdan kasım kasım kasılırken bırakın yürümeyi ayakta duracak mecali daha kalmamış gibiydi. Dalky, McGonagall'dan seri davranıp Ash'in boşlukta kalan elinin altına girdi, hiç istemese bile Ash onun kafasından destek almak zorunda kalmıştı. "Efendi iyi değil Bayan McGonagall."

Yaşla kadın bir anlık sinirini kenara atıp Ash'e elini uzattı. Ash, boğazının acıyacağını bildiği halde birkaç kere öksürdü, bu kadar çabuk hasta olabileceğine inanmak istemiyor gibiydi koltuğa yerleşirken. "Yağmurun altında o kadar durmadım ki?"

"Bayan Bell bu sorumsuzluğun bedeli ağır olacak." Ash kafasını hafifçe sallayıp gözlüklerini çıkardı ve yavaşça Dalky'e uzattı. Hala yer yer ıslak gibiydi. "Özür dilerim efendim, ailemle konuşmam gerekiyordu." Öksürüp yavaşça kafasını önünde yanan şömineye çevirdi. "Onlara anlatmam gereken şeyler vardı, onlara sarılmam gereken önemli şeyler."

"Ne?"

"Mezarlığa gittim efendim. Oradan da Potter'ların evine." McGonagall inanmak istemiyor gibi etrafına baktı, hayır her şey gerçekti. "Saatin kaç olduğunun farkına var Bell! Birazdan herkes kahvaltıya inecek."

"Ah, Lily ve James o yüzden uyanıktı demek. Muhtemelen işe gideceklerdir, doğru ya." Ash kendi kendine konuşup kafasını salladı ve doğruldu. Hala başı inanılmaz dönüyor ve gözlerinin seyirmesine sebep olacak kadar ağrıyordu. "Privet Drive'dan Godric's Hallow'a yürüdüm efendim. Saatin nasıl geçtiğini anlamamışım. Eh tabii, oradan da eve kadar yürümek zorunda kaldım."

McGonagall ellerini ağzına götürüp şaşkınca Ash'in yeni kalktığı koltuğa doğru yürüdü, Dalky'den tekrar aldığı gözlüğünü üzerindeki hala nemli hırkaya sürüyordu. "Merlin aşkına, kaç saattir dışarıdasın sen?"

"Sanırım gece onu biraz geçiyordu Profesör- Tanrım, neredeyse on iki saat olacak desenize." Ash gülümseyip gözlüklerini taktı ve dudaklarını birbirine bastırdı, McGonagall'ın azarlamak için tetikte beklediğini biliyordu. "Ya başına bir iş gelseydi Bell!"

"Benim başımı belaya sokacak kişi asla buralara uğramaz artık Profesör. Sonunda sıradan bir hayat süreceğim." Ash gürültüyle gelen sese bakmak için kafasını çevirdi, şömineden biri geliyordu. "Dobby?"

"Efendi James beni size gönderdi Bayan McGonagall. Bu mektup ondan ve efendi Lily'den size geldi." Dobby cılız kollarıyla tuttuğu mektubu yavaşça kadının eline bıraktı ve geri dönmek için hareketlendi. "Neden baykuş kullanmadı?"

"Dobby bu işin acilen çözülmesiyle ilgili bir şeyler duydu ama asla söylemez. Dobby sadece, hızlı olması gerektiğini biliyor. Efendi Liy çok sinirli, Dobby üzerine vazife olmayan bir şey söylerse azarlanabilir. Dobby bunu istemez. Asla istemez." Bu sefer şömine yerine elini şıklatıp yok olan Dobby'in yarattığı boşluğa gülümsedi ve çantasını koltuğa tekrar bıraktı. "Hogwarts sınırlarında yasa dışı büyü yapmaktan Azkaban'a gönderilmemek için dün sabaha karşı kayıplara karışan Pucey için bir şikayet mektubu efendim." Ash keyifle dudaklarını yaladı. "İçinde son iki ayda olan biten her şeyin nedenini açıkladıklarına eminim. Bizzat kendim anlattım."

McGonagall şaşkınlıkla mektuba bakarken Ash yavaşça merdivenlere yöneldi. "Odanızda okumanız daha iyi olur Profesör. Uzun bir süre kimse bilsin istemiyoru-" duraksadı, cidden bilsinler istemiyor muydu? Kafasını sağa sola sallayıp tekrar yürümeye başladı. Dalky ona endişeyle bakıyordu. "ya da bu aralar öğrenmeseler bile olur. Siz sadece odanızda okuyun olur mu? İlla birilerine söyleyecekseniz de Profesör'lere falan anlatırsınız." Merdivenden çıkarken duraksadı. "Mümkünse Bayan Umbridge'ın haberi olmasın efendim."

La Douleur Exquise | Harry Potter FanfictionWhere stories live. Discover now