Evening Sun

240 25 10
                                    

"Ash, artık derslere girmen gerektiğinin farkındasın değil mi? Her şey düzeldi." Ash alayla koltuğa biraz daha yerleşti, son üç dakikadır yaptığı gibi gözlerini Dumbledore'un arkasında kalan yaşlı eski Hogwarts müdürüne dikmiş, onunla olan bakışma yarışını kaybetmemek için ona bakarak cevap vermişti. "Büyü dünyası pek bana göre değil gibi Profesör,"

"Ne?"

"Yok artık, ne terbiyesizlik?"

"Benim dönemimde olsaydı ayağımın altına almıştım çoktan."

"Dersini ver şu ukalaya Albus!" Profesör Dumbledore bıkkınlıkla elini kaldırıp gülümsedi. "Görüşleriniz için teşekkürler eski meslektaşlarım ama yorumlarınız şuan hiçbir şeyi iyileştirmiyor." Memnun bir gülümsemeyle elini tekrar indirdi, tablolardaki fısıldamalar son bulmuştu. "O yüzden lütfen düşüncelerinizi bir süreliğine kendinize saklayabilir misiniz?"

"Büyü dünyasında kaldığım her an kendime zarar veriyorum Profesör. Sanırım Muggle bir iş tercih edeceğim."

"Ve bu yüzden derslere ihtiyacın olmayacağını mı düşünüyorsun?" Ash memnun olmuş bir ifadeyle kafasını sallayıp gözlerini Dumbledore'a çevirdi, yarışı kazanmıştı. "Eh, kendimi koruyacak büyülerin hepsini yapabiliyorum, zaten o dünyada büyü de yapamayacağım için çok önemli değil. Geriye kalan tüm derslerde pek bir işime yaramayacak açıkçası." Dumbledore kuşkuyla uzun siyah ve gri karışımı sakalını kaşıyarak Ash'in önünden dolandı ve Snape'e göz dikti.

"Lütfen yanlış anlaşılmasın efendim, derslerinize anarşist bir yaklaşımım yok. Sadece pek işime yaramayacak, o kadar. Eminim ki geriye kalan tüm öğrencileriniz için inanılmaz gereklidirler ama benim için kel birine tarak satmaktan farksız."

"Kellerin sakalı olmuyor mu küçük hanım, onları tarayamaz mıyız?" Arkalardan bir tablo bağırmış ve tüm tablolar tekrar söylenmeye başlamışlardı. Ash kıkırdayarak yerine kıpırdandı. "Üzgünüm hangi dönemde müdür olduğunu bilmediğim Profesör-"

"Ben Godric'ten sonraki üçüncü kuşağım seni hadsiz!"

"Pekala," dedi, hala alayla gülüyordu. "benim için kel ve köse birine tarak satmaktan farksız. Umarım memnun olmuşsunuzdur efendim."

"Seni ukala-"

"Her neyse, Bay Gloderoy, lütfen. Bırakın işimi yapayım." Dumbledore bıkmış gibi tekrar Ash'in önünden geçti ve ihtiyatla McGonagall'a bakındı, daha fazla mecali kalmamıştı. "Pekala Ash, meslek seçimlerine karışamayız ama pek tabii senin de kabul etmen gereken şeyler var. Derslere girmiyor oluşun okulun geri kalanını kötü etkiliyor."

Ash tartar gibi etrafına bakındı. Diğer insanlar niye umurunda olmalıydı ki? Herkesin eğitiminde payı olması çok saçmaydı, okuldaki kimse artık umurunda bile değildi ki! Yine de Dumbledore'a yaptığı gibi McGonagall'ı dalgaya almayacaktı. Bu kadına daha fazla saygı duyuyordu. Duruşunu biraz düzeltip gözlerini kırışmış suratıyla onu inceleyen kadına çevirdi.

"Özür dilerim efendim," McGonagall memnun olmuş gibi dikleşti, Dumbledore'la dalga geçip kendisine saygı duyulması biraz hoşuna gitmiş olabilirdi. Biraz ama. "Bundan sonra derslere girmeye çalışıp daha dikkatli olacağım. Söz."

"Seni seven onca insanı kaç gündür endişelendiriyorsun Ash," dedi Snape, Ash anlamak ister gibi kafasını sağa yatırmış ve kaşlarını çatmıştı. "Bu bencilce."

"Ne? Şimdi bencil olan ben mi oldum, efendim?" Sondaki efendim kelimesini özellikle bastırmıştı. "Ne yani, onca şeyi yaşadıktan sonra yine ben mi suçlu ilan edildim? Öyle mi?" Oturduğu kumaş koltuğun kollarını sıktı, daha yeni yeni uzayan tırnakları kumaşı delmek için heyecanla bekliyor gibilerdi. "Hepiniz böyle mi düşünüyorsunuz?"

La Douleur Exquise | Harry Potter FanfictionWhere stories live. Discover now