Privet Drive, Number 4

194 22 22
                                    

Sabahın ilk ışıkları Astronomi Kulesine daha yeni vurmuştu. Aylardan Aralık olduğu için gün inanılmaz geç doğuyordu ve bu yüzden güneş kendini yeni göstermiş olmasına rağmen birazdan çan çalacak ve öğrenciler birer ikişer sıcak yataklarından homurdanarak kalkacaklardı.

Adrian gözlerindeki yaşlarla Ash'e bakıp gülümsedi. "Sana çok hayranım Ash. Sevdiğin için kendini feda ediyorsun, benim aşkımı en çok sen anlamalıydın. Senin Harry için yaptığını yapıyorum, hep yaptım."

"Ben Harry'e hiç zarar vermedim."

"Ama o sana verdi! Sende bana veriyorsun. Bu böyle gidecek." Adrian mermere koyduğu asasını kavrayıp ışığını tek hamlede kapadı ve pantolonunun cebine sıkıştırdı. "Seni öldürecek."

"Harry'den uzak olduğum her vakit zaten ölüyordum Adrian. Bırak Harry yanımdayken öleyim, inan bana bunu yeğlerim." Adrian sinirle dudaklarını birbirine bastırıp kafasını salladı. "Sırf Harry için öyle mi? Seni sevmiyor bile!"

"Sende sevmiyorsun! Böyle sevgi mi olur?"

"Sana asla inanmazlar."

"Sen itiraf edeceksin ya, bana inanmaya ihtiyaçları yok." Adrian olduğu yerde kahkaha atıp Ash'e bir adım attı. "Sence bunu yapar mıyım Ash?" Kafasını sağa sola sallayıp olduğu yerde kıkırdadı. "Hala burada kalacağımı mı falan mı zannediyorsun?"

"Ne?" Ash korkuyla bir adım geri gitti. Adrian burnunu çekip hızla arkasını döndü, sırtına bağladığı siyah cüppe havalanmıştı. "Eğer sana kavuşursam her şeye razıydım. Elim bomboşken Azkaban'a falan gitmeyeceğim. Kayıtsız tek Animagus o kendilerine Çapulcu lakabını takan dört embesil herif ve sen değilsin."

"Ağzını topla!"

"Seni reddeden Vaftiz babanı, kardeşinin doğumuna bile senden daha önem verip kaza yapan biyolojik babanı ve onların yarım akıllı arkadaşlarını mı koruyorsun hala?" Adrian gülümseyip gözlerini kıstı. "At gözlüklerini çıkar artık, etrafındaki kimse seni gerçekten sevmiyor. Son iki aydır sana ne kadar kötü davranıyorlardı hatırla. Artık onları korumayı kes."

"Buna sen karar vermeyeceksin-"

"Merlin biliyor ya, kabul etmesen bile o insanların menfaat terazisi artık seni tartmıyor Ash. Sen artık hiçbir şeysin. Sana kavuşamasam bile amacıma bir nebze kavuştum." Ash anlamayan gözlerle Adrian'a döndü tekrar. "Yanında kimsen kalmadı. Artık ben de yokum. Kimse sana inanmayacak bile, kullandığım büyü insanlık tarihinin ilk büyülerinden. Yazılı tek kaynağı da benim gizli bölgemde. Yapayalnız kaldın."

Adrian ani bir şekilde ayağını yere vurdu ve çıkan tozlar yüzünden Ash gözlerini kapatmışken arkasına bağladığı pelerini havaya kaldırıp bir anda yok oldu. Az önce canlı kanlı birinin durduğu yerde şimdi tozdan bile eser kalmamıştı.

Arkasından boş gökyüzüne uzun sayılabilecek bir şekilde baktı, hiçbir şey düşünmüyordu. Aklından geçen tek şey - öncelikli sırasında Harry ve Remus vardı - birilerine koskocaman sarılıp her şeyi anlatmaktı. Çok kısa bir an Harry'in sevgisinin onu öldüreceğini bile unutmuştu. Çantasına eğilirken duraksadı, cidden ölür müydü?

Artık Adrian yoktu, bir şekilde yardım alarak kesinlikle halledebilirdi. Çantasının ipini kavrayıp koşarak merdivenleri inmeye başladı. Daha yeni uyanan tablolar ona söylenerek arkasından bakıyorlardı.

Nefes nefese Şişman Hanım'ın yanına gelip gülümseyerek bakmaya başladı. "Şifre?"

"Bilmiyorum efendim." Yüzündeki gülümseme hala duruyordu. "Seni içeri alamam."

"Biliyorum efendim."

"Ah, beni mi sınıyorsun be!" Yanından Mr. Codagan çıkıp gülümsedi. "Bu kız savaştan geliyor gibi, onu içeri al obez şey!"

La Douleur Exquise | Harry Potter FanfictionWhere stories live. Discover now