I Don't Deserve to Be Loved

236 26 19
                                    

"Şimdi, orda yaşamak istediğini mi söylüyorsun?"

"Ah, Remus.. Sen kesinlikle çok misafirperver ve inanılmaz bir vaftiz babasın. Kendini suçlu hissetme, lütfen. Hem, yan yanayız resmen, ben yine sende kalıyorum gibi olacak." Remus'un eline uzanıp gülümsedi, evleri yan yana bile olsa böyle bir dramaya ihtiyaçları varmış gibi duruyordu. "Sadece eşyalarım orda olacak gibi düşün, olur mu? Aylardır oraya kimsenin uğramaması beni yaralıyor, anlarsın ya?"

Kafasını sağa yatırıp Vaftiz babasının gözlerinin içine bakmaya başladı, Remus'un hayır diyemeyeceğini biliyordu. Remus çenesini bir kaç defa sıkıp etrafına bakındı, kimse itiraz etmiyor gibiydi. "Uh, pekala- ama, yine de orda uzun süreler yalnız kalmayacaksın, anlaştık mı? Ben sürekli teftişe geleceğim."

Ash kafasını sallayıp Remus'a sarıldığında gülümsüyordu. Vereceği tepkiden habersiz, Remus'ta ellerini Ash'in beline sarmak için hamle yaptığında kız hemen kendini çekti. Tüyleri diken diken olmuştu, inanılmaz bir hisle boğuşuyordu şimdi. "Ah, hala irkiliyorum. Yemin ederim seninle bir ilgisi yok Remus." Genç adam hızla çekilen kızına doğru kuşkuyla bakıp tekrar kaşlarını çattı. Pucey'i öldürme isteği içini alev alev yakıyordu. "Bu dönem olmadı ama okul açıldığında benden çekeceği var o dişlek pisliğin."

"Uğraşırsan kendini önemli sanacak Remus, bırak. Kimse onu takmıyormuş gibi dursun. Aynı olayı Snape'e uyguladınız da ne oldu? Hala aynı."

"Hey hey, küçük hanım. O hiç bir zaman Lily'e elini sürmedi."

"Ama ona hakaret etti." Ash omuzunu silkip kazanına uzandığında Harry elini kenara savurup kazanı hızla kucaklamıştı. "Ben çıkarırım."

Ash Harry'i uzunca süzmüş, daha sonra da gözlerini devirip evine doğru yol almaya başlamıştı. Arkasından da Remus ve Harry geliyordu. "Eh, Harry'le birlikte kalırsınız evde. Tek olmazsın en azından."

"Bana uya-"

"Harry tercihim olmaz." Ash arkasını dönmeden kafasını sallayıp kapıyı açmak için anahtarı kavradı. "Harry'in benimle işi olmaz, benim de onunla. İkimiz içinde aynı şey geçerli; biz birbirimizin hiçbir şeyiyiz."

"Yapma ama Ash, senden defalarca özür diledim."

"Ne yani, özür dilediğin için seni affetmek gibi bir zorunluluğum mu var da ben mi bilmiyorum?" Kapıyı açıp yavaşça içeri girdiğinde burnuna dolan toz kokusuyla dudaklarını ısırdı. Bu ev bu kadar hiçe sayılmayı haketmiyordu. "Tabii ki zorunda değilsin ama.. Ash, kendimi sana nasıl affettirebilirim?"

"Affettiremezsin." Anahtarlarını küçük cam kaseye bırakıp yavaşça salona ilerledi, fotoğrafları hala burada duruyordu. "Bir yol bulursan bana da söyle ama şuanlık, öyle bir yol yok."

Yavaşça etrafına baktı, bu evde olmak onu inanılmaz huzurlu hissettiriyordu. Hala annesi ve babası burda gibi.. Yutkunarak yukarı kata çıkmak için hareketlendiğinde Harry'de yanına gelmişti. Kazanı bırakmak için odasına çıkmaları gerekiyordu. Remus ise, salonda durmuş, fotoğraflara dalmıştı.

"Ash, sana söyledim. Yemin ederim Cedric için basit bir oyundu. Cho'ya hiçbir zaman gerçek bir aşkla ya da sevgiyle yaklaşmadım. Gerçekten." Yavaşça odasını kapısını açıp kenara çekildi, Harry yanından hızla geçip tekrar karşısında dikilmişti. "Olay o değil Potter."

Etrafına bakıp yavaşça odasındaki koltuğa kuruldu, uzun zamandır girmemiş, kokusunu bile özlemişti. Derin bir nefes alıp etrafını tekrar incelemeye başladı, burası onu düzeltebilme olasılığı olan nadir yerlerden biri gibiydi. "Olay ne peki Ash?"

"Senin bana söylediklerin." İçinde, bıçaklar onu yaralıyormuş gibi durmamak için ayağa kalkıp eşyalarını incelemeye başladı. Heyecanla aldığı once şey ne kadar çocuksu geliyordu ona şimdi. Omzundaki gitar kılıfını yavaşça yere bırakıp tekrar Harry'e döndü. "Daha doğrusu, senin bana hissettiklerin. Gerçekten hissettiklerin."

La Douleur Exquise | Harry Potter FanfictionWhere stories live. Discover now