73. Bölüm: 'İkinci Şans, İkinci Bahar'

Start from the beginning
                                    

Elleri cebindeydi, bir yerden geliyormuş gibi bir hali vardı. 'Okuldan olamaz' diye düşündüm. Çünkü saat oldukça geç bir saatti. Biraz yorgun görünüyordu ama bu yorgunluk omuzlarıni düşürmesine sebep olmamıştı. Dimdik ve heybetli duruyordu hâlâ.

Ya Rabbim... Keşke sevmeseydim diyemiyordum. Olmuyordu. Kendimi kandıramıyordum. İçimde, aklımın ve kalbimin en ücra köşelerinde 'İyi ki' demekten kendimi alıkoyamıyordum. Üstelik karşılıksız, onun beni sevemeyeceğini bildiğim halde. Sevmek... Aşk bu muydu? Hele ki imkansızı sevmek...

Hafifçe kıkırdadım ve gözlerimi tekrar gözlerine diktim.

Yıldızlarımın ışığı senin elinde demek istiyordum ona, yakasını tutup gör halimi demek istiyordum ama... Cesaret edemezdim. Bencillik olabilirdi belki benim ki ama onun başkasını sevdiğini duymak istemiyordum.

"Ayıp değil mi? Şimdi de milleti mi dinler oldun?" Diyerek onu alaya aldım. O da bu alayı anlamış olacak ki gülümsedi ve yeni farkettiğim parmaklarının arasındaki sigarayı dudaklarına götürdü. Bu görüntü kalbimi daha çok hızlandırdı. Çok nadiren bende içerdim ve karşılıklı oturup içmeyi, dertlerimizi yâd etmeyi çok isterdim.

Dudaklarındaki sigara olmak isterdim... Belki, diye düşündüm. Belki... Sigarayı içebiliyorsa, beni de sevebilirdi pekâlâ. Sigara bir zehirdi ve buna rağmen ondan kopamıyordu, benim o zehirden ne farkım vardı? İlla ki bir zehir istiyorsa, bu ben olurdum. Ben olmak isterdim. Ben tüm acılarımla, tüm zehrimle, peşimi birakmayan geçmişimle karşındayım sevsene beni de demek isterdim.

Gülüşüne iç çektim. Karanlıktı zaten, farkedeceğini sanmıyordum. Farketse bile çok umurumda olmazdı heralde.

"Birilerinin duymasını istedin ki sesli söyledin Kiracı Hanım." Derin bir iç çektim tekrar ve tekrar... Doğru olabilirdi.

"Kim bilir... Belki duymuştur ha?" Gözleri bu söylediklerimle beni daha çok içine çekmeye başladı sanki. Gözlerime beni anlamak ister gibi baktı. Derin, dipsiz bir kuyu gibi çekti beni içine.

"Kim bilir... Belki de." Hissediyordum. Hislerimi biliyordu sanki.

"Neyin var? Üzgün gibisin?" Yine derin ama titrekçe bir nefes aldım. Beni sorması merak etmesi kuş gibi çırpınan kalbime o kadar iyi geliyordu ki, umut etmekten 'belki...' demekten kendimi alamıyordum.

"İyiyim. Yani sanırım, sınavlarım başladı o yüzden galiba." Anladım dercesine başını salladı ve başını sokağa çevirip, bir süre boş boş izledi. Pek inanmışa benzemiyordu ama fazla üstelemiyordu da.

Aklım düğün günü dans ettiğimiz zamanda, uçurumun kenarında içimizi birbirimize döktüğümüz zamanda, birbirimize omuz olduğumuz zamanda, onu okulunda ziyaret ettiğim ve öğrencileriyle gördüğüm zamanda, onlara karşı tamamen duvarsız gördüğüm o anlarda dolaşıyordu.

Kalbimde ağır bir yük olmaya başlamıştı bu imkansız ve karşılıksız sevgi. Üstelik daha yeni olmasına rağmen. Gün geçtikçe daha da ağırlaşacaktı, daha da yoğunlaşacaktı bu hisler biliyordum.

Her gün daha fazla aşık olmuş olarak uyanacaktım.

Ne kadar çok sarılmak isterdim ona, beni kollarına almasına o kadar ihtiyacım vardı ki. Geçmiş yaralarım kabuk bağladı belki ama sadece kabuk bağladı. Dokunsam hâlâ kanıyordu. Saçlarımı okşayıp 'geçti' demesini istemek, saçlarımdan öpmesini istemek, bana ağlayacak omuz olmasını istemek... Umut etmek bencillik miydi?

Yudum bana kızıyor muydu, sevdiği adamı sevdiğim için? Ya Ateş? Hâlâ onu düşünüp, kan ağlıyor muydu içi?

Onu incelemeye başladım yine istemsizce, siyah bir kot pantolon ve kapüşonlu beyaz ve oldukça bol bir sweat giymişti. Üstüne de kot çeketini almıştı.

Tomurcuk Mahallesi| Tamamlandı.Where stories live. Discover now