50. Bölüm // Haber

58 7 2
                                    

Akşam kısa bir süre kitapları inceledikten sonra yatmıştım. Yattığım yatağın sıcaklığı bile çok tanıdıktı. Her şeyi biliyordum... Sadece zihnim hatırlamamı istemiyor gibiydi.

Sabah kızlar kapımı tıklatmasa uyanmayacaktım. Belki öğlen, belki akşama kadar uyuyabilirdim. Onların sesi üzerine kalkıp kapıyı açtım.

Karşılarındaki manzara karşısında gülmeye başladılar. Çünkü kapıda şöyle biri vardı: Yeni uyandığından gözlerini doğru düzgün açamamış, saçı bir yöne doğru eğilmiş/dağılmış, yatış şekli yüzünden suratında iz oluşmuş, pijamaları sağa kaymış biri vardı. Kim olsa gülerdi. Ben bile biraz sonra aynaya baktığımda kendime gülmüştüm.

Onlar güldükçe benim uykum açılıyordu. Sonunda gülmeyi kesip konuşabildiler.

"Uyandın mı yoksa uyurgezer falan mı oldun?" dedi kısa mor saçlı kız.

Gözümü kaşıyarak cevap verdim. "Uyandım uyandım da... Hava daha aydınlanmamış çok erken değil mi?"

"Sen bu saatten bile erken kalkardın. Yani, normalde şuan geç kalkmış oldun. Neyse hadi üstünü değiştir de ortak salona gel." dedi kahverengi saçlı olan.

"Tamam tamam. Geliyorum." dedim ve kapıyı geri kapatıp ışığımı yaktım. Fazla parlak gelmişti. Geri kapattım. Karanlıkta daha çok uykum açılmıştı. Sandalyeye yönelip üniformamı giydim. Her yöne dağılmış saçlarımı tarayıp ders programında gördüğüm derslere ait şeyleri bir çantaya tıkıp ortak salon dedikleri yere gittim.

Akşam gördüğüm herkes oradaydı. Bir şeyler atıştırmaya çalışıyorlardı. Bense hem aç hem de olmadığımdan pek bir şey yemek istemiyordum. Yine de bir şey yemiş olmak için buzdolabının önünde durdum.

Açıp 1 dakika bakınca rastgele bir şey alıverdim. Elime geleni aldım yani.

Bir baktım, elma almışım. Sabahları yemek güzel olabiliyor. Tatlı ve tok tutucu. Lezzetli falan değil belki ama sabah hiçbir şey yemeden de olmuyor.

Elmayı alıp çeşmede su tuttuktan sonra bir ısırık aldım. Kızları beklerken telefonumu karıştırdım.

Kısa bir süre baktıktan sonra sanki biri beni izliyormuş gibi geldiğinden kafamı kaldırdım. Diğerleri bana bakıyordu. Garip gelmişti. Sonuçta orada durup sadece elma yiyen birine niye kös kös bakarsın ki?

"Ne oldu? Yüzümde bir şey mi var?" dediğimde gözlerini kaçırdılar.

"Yo hayır, bir şey yok. Sadece... Eskidende sabahları sadece bir elma yer, hepimizden önce çıkıp okula giderdin de..."

"Ben niye her şeyi en erken yapanmışım? Ya da siz mi hep geç kalırdınız?" dedim şakaya vurarak. İstediğim gibi yüzlerinde küçük de olsa bir gülümse belirdi.

"Sağ ol Luna-san. Hep de bizi güldürsün."

"Asıl siz sağ olun. Şu halimle bile beni bir kenara atmadınız. Pekala 'Bununla mı uğraşacağız' diyebilirdiniz Uraraka."

Son sözümü söylediğimde gözleri bir anda şaşkınlıkla bana döndü.

"B-Bekle! Uraraka mı dedin?!" diye bağırdı Yaoyarozu bir heyecan.

"Dedim mi? Evet, dedim galiba." Bunda bu kadar abartacakları ne vardı anlamamıştım başta. Tabii sonradan jeton düştü.

Yaoyarozu hızla Uraraka'ya dönüp "Söylemiş miydin?" dedi. Uraraka hayır anlamında kafasını salladı.

"Bir dakika, adını mı hatırladım?"

Bende heyecanlanmıştım. Onlarla daha o kadar vakit geçirmeden onu hatırlamıştım.

Kız Kardeşlerin Kavgası // BNHA FanFicHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin