52. Bölüm- Kül Kraliçesi (Final)

2.8K 142 194
                                    


Kışın soğukluğu ve kasveti durmak bilmeksizin devam ediyordu. Bu şu ana kadar ki en uzun kış olabilirdi.

Sanki her kaybedilen can için kar yağdırılıyordu. Beyaz taneler Yuva'nın tüm topraklarını süslüyor ama bir yandan tenlerini soğuttuğu gibi kalplerinide soğutuyordu.

Hazel'ın naaşının saraya getirilmesi ile tüm saray halkı gözyaşları içerisinde çökmüşlerdi.

Bir anda olan bu olay karşısında kimse ne olduğunu anlamadan Hazel'ı kaybetmişlerdi.

Bu durumda ise en kötü durumdaki kişi Joseph'ti.

Öyle bir haldeydi ki saraya geldiğinden bu yana ne su içmişti ne ağzına bir lokma atmıştı.

O gün kaybettiği canın başında beklemişti. Öylece olduğu yere çökmüştü.

Hazel'ın cenaze işlemlerine ise hemen başlanılmamıştı. Alex'e ölüm haberi gitmişti. Alex saray askerleri ve adamları ile yeraltına gelecek, cenaze yeraltından yeryüzündeki kiliseye konvoy ile getirilecekti.

Bu yüzden naaşı bekletiliyordu.

O günün akşamına doğru Joseph bitkin bir halde taht odasına geçmiş ve herkesi taht odasına toplamıştı.

Üstü başı dağınık haldeydi. Saçları dağılmıştı. Ellerini tahtın iki yanına koymuş, dik dik karşısındaki Henry'e bakıyordu.

"Prensim. Biz sarayın dışarısında gelen malları kontrol ediyorduk. Ne olduysa o sıra oldu. Birden ortalık karıştı. Biz daha karşı koyamadan bir sürü adam üstümüze atıldı. İçeri girmelerine mani olmaya çalıştık ancak içeride de adamları varmış. Karşı koyamadık."

Joseph bu sefer başını askerlerin komutanlarına çevirdi.

Komutan "Prensim ben baskını duyar duymaz askerlerle saraya dağıldık. Karşı koyarız diye düşünüyorduk ancak içerideki adamları durumları karıştırdı. Meğer bu plan Kraliçe Samantha'nın yakalanmasından başlamış. Bilerek yakalattırmış kendini." dediğinde Joseph yavaşça başını salladı.

Bakışlarını bu sefer komutandan çekip Beatriz'e çevirdi.

"Sen? Sen yanındaymışsın."

"Prensim biz bahçedeydik. Saray baskın yer yemez zaten bahçeye girdiler. Bu sıra askerler çevremizi sarsalarda çok fazlalardı. Birde Prenses Hazel endişelenip çocuklarının yanına gitmek isteyince kaçmaya çalıştık ancak önümüzü kestiler. Mani olamadık."

Joseph gözlerini kısıp başını salladı. Sonra kaşlarını kaldırıp "Mani olamadınız?" diye fısıldadı.

Ancak hemen ardından birden tahtan kalkıp bağırarak "Sen mani olamadın, o mani olamadı, ben mani olamadım!? Kim mani olacak?!" dediğinde salondakiler bir an titredi.

"Siz bu sarayı korumak için mi varsınız, bostan korkuluğu gibi dikilmek için mi?! Siz burayı savunamayacaksanız ne diye buradasınız!? Prenses Hazel ölmüşken siz neden hala yaşıyorsunuz?!"

Komutan yutkunup "Prensim." diyordu ki Joseph birden elini kaldırıp "KES!" dedi.

"Hepiniz kesin sesinizi! Birinizin bile fısıltısını dahi duymak istemiyorum! Nefes sesinizi duymak istemiyorum! Prenses Hazel ölmüşken sizin nefes alan bedenlerinizi görmek istemiyorum!? Anladınız mı?!"

Hepsi aynı anda başlarını eğdiklerinde Joseph nefes nefese askerlere bakıyordu.

O sırada kapılar açıldı ve asker "Kraliçe Alexandra!" dedi.

DELTAWhere stories live. Discover now