Leva aylar önce ona mektup yazmış ve onunla evlenmek istediğini açıkça söylemişti. Bundan sonra da sürekli yeni mektuplar gelmişti. Adal sonunda dayanamayarak ona cevap vermişti ve Leva bir süreliğine saraya gelmişti. O zamanlar Leva ona hayat dolu, neşeli, anlayışlı bir kız olarak gelmişti. Hera'nın çocuksu tavırlarının yanında onun tavırları fazlasıyla olgundu. O yüzden Leva onun için vazgeçilmez olmuştu. Ta ki evleneceğini öğrendiği zamana kadar.

Leva evleneceğini öğrendiğinden beri alttan alttan onu yönlendirmeye çalışıyordu ve Adal bu durumdan fazlasıyla rahatsızdı. Eğer bir seçim şansı olsaydı evleneceği kişi zaten Leva olurdu. Leva'nın bunu anlamayıp üstüne bir de ısrar etmesi canını fazlasıyla sıkar olmuştu. Dün saraya geldiğinde ona evlenmemesi için adeta yalvarmıştı. Annesine ve halasına verdiği söz olmasaydı Leva'ya gerçekleri anlatabilirdi ama şimdi anlatmamakla en doğrusunu yaptığını biliyordu. Leva bunu ya ilk fırsatta Hera'nın yüzüne vurur ya da ona karşı bir silah olarak kullanırdı. Tüm bunları daha önce göremediğine inanamıyordu. Leva aylardır ona onunla evlenebilmek için rol yapmış, evlenmeyince de tamamen kendi gibi mi olmuştu?

Adal başını iki yana sallayıp bu kadar zaman kandırıldığına gülümsedi. Bir de akıllı geçindiğini düşünürdü hep. Şimdi bir de başına Hera'yı ciddi bir şekilde sarmıştı. Hera'nın istediğini alma huyunu biliyordu. Özgürlük derken ne kadar büyük bir özgürlüğü kastediyordu bu kız? Bunu düşününce Hera'nın istediğini aldığını düşünmesini istemiyordu. Bunu bir an önce ona söylemesi gerektiğini düşünerek kendi odasına gidecekken yolunu Hera'nın odasına çevirdi.

***

Hera odasına geldiğinde kendini bu kadar süre bile olsa güçlü olabildiği için kutluyordu. Masasına oturup yüzüne bakarken Adal'ın o kızda ne bulduğunu düşünmeden edemedi. Elleri saçlarına gidince saçlarının renginden nefret etti. Adal demek ki annesinin saç rengine benzeyen kadınları hoş buluyordu. Ona göre yeterince esmer de değildi. Eli yüzüne gidince annesiyle birlikte saç makyaj yapışını hatırlayınca gülümsedi. Önceden hayatında annesi, Sophie ve Adal olduğunu düşünürdü ama şimdi böyle düşünmüyordu. Akay ise küçüklüğünden beri onu hiç sevmemişti. Nedenini hiçbir zaman anlamasa da Akay'a yakın olamamıştı. Akay da abisi gibi Leva'nın peşinde dolanıyordu. Hera "Küçük cadı." diye mırıldandıktan sonra içinden gelen bir hisle kapıya bakınca Adal'ın orada olduğunu gördü. Bir an hayal gördüğünü sandı.

Bir süre birbirlerine baktıktan sonra Adal alayla "Leva'nın cadı olduğunu düşünen bir tek sen varsın sanırım." dedi. Hera aslında kız kardeşine cadı dediğini söylemek istemediği için sessiz kalmayı tercih ederek "Sizi bu saate odama ne getirdi Kral Adal?" diye sordu.

Adal inceleyen bakışlarla bir süre ona baktıktan sonra "Karım olduğunu unutuyor musun?" dedi alayla. "Belki de birkaç saat önce evlendiğimiz için olabilir." dedikten sonra omuz silkti. "Neyse ki kocan olarak bu sefer yanlış odada olmanı hoş görüyorum. Bir dahaki sefere odama gelsen iyi edersin."

Hera bir süre şaşkın şaşkın ona baktıktan sonra şaka yaptığını anlayarak gözlerini devirdi. "Sevgilin seni gönderdi galiba."

Adal duvara yaslanmış Hera'yı izliyordu. Biraz önce tuttuğunu koparacak kadar vahşiyken şimdi ona karşı duvar örmüş bir şekilde alay ediyordu. Hera ile göz göze geldiklerinde Hera kaşlarını kaldırıp "Neden geldiğini söyleyecek misin yoksa sabaha kadar bekleyecek miyim?" diye sordu.

"Özgürlük derken neyi kastettin?" diye sorduğunda Hera "Gecenin bir yarısı bunun için mi geldin gerçekten?" dedi şaşkınlıkla.

"Ya ne için gelecektim?" diye soran Adal'a inanamaz bir şekilde baktı. "Benden özür dileyebilirsin belki. Sevgilini buraya kadar getirdiğin için ya da gözüme soktuğun için." dedi imalı bir şekilde.

"Onunla olabileceğimi söylemiştin diye hatırlıyorum."  Hera aynaya dönüp sakin olmaya çalışarak saçlarını taradı usulca. Sinirle gözlerini zorlayan yaşları fark ettiğinde hızla elindeki tarağı Adal'a fırlattı. Adal son anda tarağı tutup "Elindeki tarağa sahip olmak isteyen kaç kadın var haberin var mı senin?" diye söylendi. 

Hera sinirle ayağa kalkıp "Elindeki tarağa bile daha çok değer veriyorsun Adal. Leva buraya gelene kadar seni ona bırakmaya niyetim yoktu ama düğüne sevgilini çağıracağını bilmiyordum." diye haykırdığında Adal kaşlarını kaldırmış ona bakıyordu. "Leva ile sevgili olduğumu nereden biliyorsun?"

Hera onun suçlayan bakışlarına daha da sinir olarak "Yanlışlıkla öğrendim." dedi. Adal'a doğru ilerleyip elini uzattığında Adal elini uzatınca Hera çok kısa bir anlığına gülümseyecek gibi oldu ama hemen eski haline döndü. "Tarağım Adal." dediğinde Adal elini hemen indirip tarağı uzattı.

Hera tarağı alıp sırtını ona döndü. Daha fazla ona bakmak istemiyordu. Yeterince güçlüyüm rolü yapmıştı ve daha fazla yapamayacağını biliyordu. "Gitsen iyi olacak." dediğinde Adal onun yanına gelip kolundan tutup kendine çevirdi.

Hera ıslak gözleriyle karşısındaki adamın gözlerine bakarken "Ne istiyorsun?" diye sordu.

"Özgürlük derken neyi kastediyorsun?" diye sordu Adal kesin bir cevap istediğini belli eden bir sesle.

Hera bir an koluna baktı. Adal bunu fark etmişti ama bilerek kolunu bırakmadı. Zaten çok sıkı tutmuyordu. "1.Haftada bir gün de olsa bu saraydan çıkacağım, istediğim yere istediğim kişi olarak gideceğim. 2. Ne istiyorsam onu yapacağım, yaptığım hiçbir şeye karışmayacaksın. 3. Ben de istediğim zaman istediğim adamla birlikte olacağım." son şartını söylerken Adal kolunu sinirle sıkmıştı.

Hera acıyla zor nefes alırken Adal ateş saçan gözlerle ona bakıyordu. Hera sonunda acıya dayanamayarak "Kolumu acıtıyorsun." dediğinde Adal kolunu birden bıraktı. Sinirle elini saçlarının arasından geçirdi.

"Sabrımı zorlamanı anlayamıyorum Hera. Birkaç saat önce ne kadar da olgun biri gibiydin. Şimdi yine şımarık bir çocuk gibi davranıyorsun."

"Şımarık ben miyim?" dedi Hera şaşkınlıkla. "Sen nesin peki Adal? Kral olmak için benimle evlendin ama sevdiğin kadını annenin azarlamasına izin veriyorsun. O kız için beni çiğniyorsun ama gözümün önünde onun da ezilmesine izin veriyorsun. Sen önce kendine bak. Sevdiğin kadınla birlikte olman için şartlarım belli ve açık."

Adal sinirle Hera'ya bakarken "Ya kabul etmezsem?" diye sordu. Hera kızgın gözlerle ona bakıyordu. "O zaman sen de Leva ile birlikte olamazsın." 

Edit: 22.04.2023

Çok Uzak Diyarlardan -Tamamlandı-Where stories live. Discover now