''Biz burada mutluyuz. Hem o sıkıcı toplantılardan ve işten kurtulmuş olduk.'' dedi Sarah gülerek. Genç kız annesinin sözlerine inanamıyordu. Ne zamandır şaka yapıyordu? Dudaklarından keyifli kahkahalar döküldü. Sarah ve Andrew da ona eşlik ediyordu. Genç kız ikisine de eskiden yaptığı gibi sıkıca sarıldı. 

Sarah'nın yüzündeki gülümseme yavaşça solarken ''Bu seni son görüşümüz mü?'' diye sordu. Genç kız kaşlarını çattı. ''Elbette değil. Sizi sık sık ziyarete geleceğim.''

Sarah tekrar ışıldayarak gülümsedi. ''Bunu duyduğuma çok sevindim.'' Rebekah gözlerini kıstı ve başını yana yatırdı. ''Aslına bakarsanız buraya hem sizi görmek için hem de bir düğüne davet etmek için geldim.''

Andrew tek kaşını kaldırarak ''Düğün mü?'' diye sordu. ''Kimin düğünü?'' Rebekah boğazını temizledi ve huzursuzca kıpırdandı. ''Hades'den sadece bu gece için Elysion'dan çıkmanız adına izin aldım. Bu gece sizi Olimpos'a götüreceğim.'' 

Sarah'nın gözleri kocaman açıldı. ''Olimpos'a mı? Yani 'onların' yanına?'' Genç kız başını salladı. ''Merak etmeyin. Onları seveceksiniz. Hem bu gece sizin orada, düğünümde benimle birlikte olmanızı istiyorum.'' 

''Senin düğünün mü?'' diye haykırdı ikisi de. Rebekah alt dudağını ısırdı. ''Evet. Ares'i bildiğinizi sanıyordum?'' diye mırıldandı. 

Andrew kaşlarını çattı. ''Evet biliyoruz. Ancak evlenmek için çok erken küçük hanım. Henüz on sekiz yaşındasın.'' Rebekah gözlerini devirdi. '' Bu bedenle yüz on sekiz yaşındayım. Ama gerçek yaşımı duymak isteyeceğinizi sanmıyorum. Sizden yüzyıllarca büyüğüm.'' 

Andrew, durumun karışıklığına homurdanırken Sarah kıkırdıyordu. ''Bütün bu karışıklığı çözebilmem için bana birkaç ay daha gerekli.'' 

''Benim bile henüz çözemediğim şeyler var. Bunu hep birlikte aşacağız. Ama öncelikle bu akşamki düğüne geliyorsunuz. Öyle değil mi?'' 

''Bu nasıl bir soru elbette orada olacağız.'' dedi Sarah. Andrew tuttuğu nefesini oflayarak bıraktı. ''Rebekah nede köşeye çekip uyarıda bulunacağım ve gözünü korkutacağım biriyle evlenmeyi tercih etmedin! Sen savaş tanrısının eşi olacaksın! Tanrı aşkına onu nasıl köşeye çekip seni üzmemesi için uyarıda bulunabilirim. O benden asla korkmaz ama ben ondan korkabilirim.'' dedi. Genç kız kıkırdayarak ''İnan bana, buna hiç gerek yok. Savaş tanrısını alt etmeyi başaran tek kişi benim.

...

Ares, ellerini sırtında birleştirmiş toprağı aşındırırcasına volta atıyordu. Sonu gözükmeyen davetlilerin gözleri onun üzerindeydi. Ancak bu kimin umurundaydı? Eğer Rebekah biraz daha gecikirse Ares hepsini korkuyla sindirecek şeyler yapacaktı!

Genç kız ile odada uzun bir süre -ki bu Ares'e göre oldukça kısaydı- zaman geçirmişlerdi. Ares ona doyamıyordu. Yanında olmadığı an en sevdiği oyuncağı elinden alınmış çocuklar gibi huysuzlaşıyordu. Genç kızı akşama kadar bırakma niyetinde değildi fakat, Rebekah kaçmıştı! 

Afrodit saatler boyunca onu aramış gelinliği denemesi için peşinden koşmuştu. Neyse ki Rebekah 'sonunda' düğüne sadece dakikalar kala geri dönmüştü! Ares bunun hesabını ona soracaktı. 

Homurdanarak zırhını aşağıya doğru çekiştirdi. Bir an önce düğünün bitmesini istiyordu. Aslında düğün umurunda değildi. Sonuna kadar burada kalmayı düşünmüyordu. Onun buradaki işi yüzükler takıldıktan sonra bitiyordu. Sonrasında Rebekah'ı omzuna attığı gibi mağaraya kaçacaktı. 

Ares, Zeus ve Vincent'ın yüzündeki gülümsemeyi gördükçe daha da öfkeleniyordu. İkisi de Rebekah'nın burada olmaması ve hatta düğüne gelmeyip kaçması taraftarıydı. Ares ikisinin kafasını tutup birbirine çarpma isteğini zorlukla bastırıyordu. 

İNTİKAM (Tamamlandı / Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin