MELEZ

By xmellodyx

234K 12.6K 3.4K

Annesi bir insan babasıysa vampir... Kuralları çiğneyip birlikte olan bu iki aşığın bir çocuğu olur. Bu yüzde... More

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36- (+18)
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-
-45-
-46-
-47-
-48-

-29-

3.5K 213 40
By xmellodyx

MÜLTİMEDİA : Kumsal

Annem ısrarla kapımı çalarken ben uyumuş numarası yapmaya devam ediyordum. Neyseki yatmadan önce kapımı kitlemiştim de içeriye giremiyordu. Eğer kapım açık olsaydı onu bunu dinlemez beni omuzladığı gibi Bulut'un yanına uçardı. Ona Bulut'la olan arkadaşımızın bozulduğunu anlatmak gibi bir şeyim vardıysa da o da dün ellerimden uçup gitmişti. Eğer Bulut'u anlatırsam annem Aaron olayını tekrar bir gözden geçirirdi. Tabi bir ihtimal Bulut'la artık arkadaş olmasak da Aaron'la hala arladaş olduğumuza inanabilirdi. Ama şüphe de uyandıradabilirdi. Bu yüzden en iyisi bu yataktan hiç kalkmamaktı. Tabi kalkmak zorunda kalmasam çok hoş olurdu da annemin kapıyı kırmasına az kalmıştı.

"KUMSAL! EŞŞOĞLU EŞŞEK DUYUYORSUN BENİ BİLİYORUM! AÇSANA ŞU KAPIYI!"

Yastığa birkaç kez kafa attım. Ne yapıcam ben ya? Bu iş böyle yürümez. Oflayarak yatakta doğruldum.

"Anne tamam kırma kapımı. Uyandım."
"Çok şükür! Şu kapıyı kitleme nerden çıktı ha Kumsal? Çabuk hazırlan. Bir saate çıkıyoruz."

Hayır anne ya. Kendimi tekrar yatağıma atarken penceremin tıklatıldığını fark ettim. Yatağımdan ayrılıp saçımı başımı umursamadan pencereme ilerledim. Karşımda Aaron'ı görünce ne kadar mutlu olduğumu anlatmama gerek yoktu sanırım. Pencereyi açıp içeri girmesine izin verdim.

"Beni dört gözle beklediğini duydum."

Yalan değildi. Güldüm. Ama sonra aklıma şuanda bulunduğum kötü durum geldi. Somurtup kendimi yine yatağıma attım.

"Annenle birlikte Bulut'u görmeye git."

Gözlerimi kocaman açarak ona baktım.

"Delirmiş olmalısın. Asla gidemem. Beni kovdu bildiğin. Bu eve gelme dedi. Ben annemi de alıp nasıl yanına gideyim şimdi? Benim de bir gururum var yahu."

"Hiçbir sorun çıkmıycak. Sadece gidin."

Ne saçmalıyorsun bakışlarımı ona yönlendirmek için çok gecikmedim.

"Anlamıyorsun sanırım ama. Bulut. Beni. Kovdu."

Kelimeleri tek tek bastıra bastıra söylemiştim.

"Sanırım sende beni anlamıyorsun ama. Hiçbir. Sorun. Çıkmayacak. Bulut'la konuştum. Sadece git ve anneni bu yalana bir süre daha ikna et."

Bir yükün daha altından kalkmıştım demek. Bulut'un yüzüne nasıl bakacağını bilmiyordum ama annemi ikna etmek en önemli öncelikti. Yatağımın hemen başucunda dikilmiş ve bana garip bakışlar atan Aaron'a baktım. Bu bakışlarının sebebinin şuanki tipimden kaynaklandığından emindim. Yerimden adeta sıçrarcasına kalkıp boynuna atladım. Kulağına yaklaşıp fısıldadım.

"Teşekkür etmiycem."

Küçük bir kıkırtı duydum.

"Etme."

O da benim kulağıma fısıldamıştı ama bu benim gıdıklanmama neden olmuştu. Bu yüzden ondan ayrıldım ve hazırlanmak için banyoya koştum.

Aaron'ın ağzından;

Sanırım bu işe alışabilmiştim. Kumsal yanımdayken dahi onu düşünmemeyi basarabiliyordum. Ama bana gerçekten yakınlaştığı zamanlar... onu düşünmemek elde değil. Ona istediğim gibi dokunamamak.. ve kalbimdeki derin acı..

Bu düşüncelerden sıyrılmaya çalıştım. Onu düşünmemeliydim. Kumsal hazırlanmak için gidince bana dün sormaya çalıştığı soru aklıma geldi. Gülümsedim. Şimdi de sormayı unutmuştu. Sorduğunda ona ne diyecektim peki? Sanırım gerçeği söyliycektim. Hem melez olduğunu biliyor artık. Yani ona aşık olduğumu bilmesi benden uzaklaşmasını engeller. Ve onun da beni sevdiğini biliyorum..

Kalbime saplanan acıyla düşüncelerimin yine ne yönde olduğunu fark ettim. Anında düşüncelerimi kendimden uzaklaştırdım. Derin bir nefes alıp acının dağılmasını bekledim. Yavaş yavaş dindiğinde Kumsal'ı yüzünde sular damlayarak içeri girerken gördüm. Odanın içinde ordan oraya koşuyordu.

"Nerde bu havlu? Kaybolacak zaman mıydı şimdi?"

Masanın üzerinde duran peçeteyi koparıp yüzünü onunla kurulamaya başladı. Aynı zamanda bana doğu yaklaşıp hemen yan tarafımdaki dolabına yöneldi. Kapağı açıp darmadağınık kıyafetlerine bir göz attı. Bende onun bu garip davranışlarını izlemekten kendimi alamıyordum. İçindeki kıyafetleri bir oraya bir buraya savururken siyah bir pantolon buldu. Onu yatağın üzerine koymak için bana dönerken yanağına ve alnına yapışmış olan küçük peçete parçalarını fark ettim. Tekrar dolabına yönelmek için dönüyordu ki kolundan yakalayıp kendime çektim. Vücudu bana çarptığında ilk başta afallasa da sonra yüzünü bana çevirip ne olduğunu anlamaya çalıştı. Sol elimle yanağındaki peçeteyi almak için yüzüne dokunduğumda kalp atışlarının hızlandığını duyuyordum. Hoşuma gittiği için işi daha ağırdan almaya başladım. Yine kalbimde beliren ağrıyı umursamamaya çalıştım. Şu yüzündeki şapşal bakışı biraz daha izlemek için bir mimik dahi oynatmadım.

"Aaron.. ne yapıyorsun?"

Yanağındaki peçeteyi sonunda aldığımda gözüne sokarcasına ona gösterdim. Oysaki onu öpeceğimi sanmıştı. Yüzündeki hayal kırıklığı seçilebilir cinstendi. Alnındakini de alıp ondan uzaklaştım. Bu hareketim unuttuğu sorusunu geri kazanmasını sağladı. Onu düşüncelerimden olabildiğince uzaklaştırırken acım yavaş yavaş diniyordu. Keyifliydim. Nasıl soruya gireceğini bilemediği için sadece karşımda dikiliyordu. Onu beklemenin zaman kaybı olduğuna karar verip ben konuştum.

"Artık sorucak mısın?"

Yüzü kızarmaya başlamıştı.

"Ne soracağını biliyorsun. Cevaplasana."

Güldüm. Onu düşünmemeye çalışarak sanki normal bir şey söylüyormuşcasına konuştum. Çünkü tekrar ve tekrar aynı eziyeti çekmek istemiyordum.

"O gün söylediklerim senin içindi."

Yüzü domatese dönerken eline aldığı pantolonla tekrar banyoya girdi. Düşüncelerini ordan da duyduğumda bihaberdi sanırım.

'Bu imkansız. İmkansız. Yalan mı söylüyor acaba? Ama neden yalan söylesin ki? O yalan söylemez. Ama ya bu söylediği şeyler ne? Doğru olamaz ki! Ahh neden böyle hissediyorum. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyor. Bende onu seviyorum sanırım. Yani sevmesem de hoşlandığım kesin. Eğer beni seviyorsa.. biz olabilir miyiz ama? Biz birlikte olabilir miyiz ki? O beni öldürmeyecek mi yani? Bana aşık olduğu için güçlenmekten vaz mı geçti? Aaron bunları yapacak birisi mi? Nedense bu hareketlerin Aaron'la uzaktan yakından alakası yokmuş gibi geliyordu. Ki haksız da sayılmam. O gerçekten böyle birisi değil ki. Yani bize gösterdiği hali böyle birisi değil. Çok mu pozitif düşünüyorum bilmiyorum ama belki de o aslında gerçekten böyle birisidir. Ahh yanaklarım eski haline dönün çabuk da dışarı çıkabileyim.'

Düşünmemeliydim. Başka bir şeye odaklanmaya çalıştım. Odanın içine göz gezdirirken etrafa saçılmış kıyafetlerin arasında bir şey gözüme çarptı. Turuncu bir südyen! Gözümü anında kaçırdım. Bu odanın içinde ondan başka neye odaklanabilirdim ki? Sinirle pencereden dışarıya attım kendimi. Onu sevmek zorunda mıydım? Başka kimse mi kalmadı? Mira'ya ihanet ediyordum ben şuanda. Ben onun için güçlenip tüm o konsey üyelerini öldürmek için kendime bir söz vermiştim. Kalbime söz geçirmeliydim. Ama çokta sorun değildi aslında. Ne de olsa Kumsal'ın ölümüne adım adım yaklaşıyorduk. Sonrası için planıma kaldığım yerden devam edicektim zaten. Yani şuan onu sevmemin tek zararı acı çekmek. Ve ben buna katlanabilecek birisiyim. Şuan önemli olan onu kendime bağlamak. Onu sevsem de sevmesem de sevdiğimi söylemek yararımaydı. O gün geldiğinde saat 12 yi 1 dakika bile geçmemeli.

Kumsal'ın ağzından;

Yanaklarımın düzeltiğine kanaat getirip pantolonumu da üzerime geçirip banyodan çıktım. Ona ne diyeceğini bilemiyordum. Ya da bir şey demeli miydim? Gözlerimi ayaklarımdan ayırıp odama bakınca kimseyi göremedim. Gitmiş miydi? Pencereye doğru koştum. Beklediğim üzere kimse yoktu. Neyse. Ne yapacağımı düşünmek için zaman kazanmıştım en azindan. Üzerimi de değiştirip saçımı taradım. Aynama son bir bakış atıp odamdan ayrıldım. Tam kapımı çalmak üzere olan annemle karşılaşınca ona kocaman gülümsedim.

"Hazırım."
"Aferin. Aferin. Hadi düş peşime."

Sessizce kafa salladım ve suratımı asıp gözlerimi ayaklarıma dikerek annemin peşinden yürümeye başladım. Annem eline bir demet çiçek almış bir de dün sardığı sarmaları pişirip bir güzel bir kaba doldurmuştu. Bulut içinse ayrıca çorba yapmayı unutmamıştı.

Bulut'ların evine yaklaşınca eğdiğim kafamı kaldıramadığımı fark ettim. Kafamı kaldırıp da Bulut'un yüzüne bakamazdım. Yani tamam ben bir şey yapmamıştım ama kovulduğum eve tıpış tıpış geri dönüyordum. Annem birden durunca kafamı annemin sırtına çarptım. Annem hiç dönüp bakmadı bile.

Ah umarım Aaron Bulut'a hasta taklidi yapmasını da söylemiştir. Şuan kapıyı Bulut açsa çok komik olurdu çünkü. Ahh ne komiğinden bahsediyordum ben. Tam anlamıyla dünyanın sonu gelirdi.

Kapıyı birisi açtı fakat kafamı kaldıramadığımdan kim olduğunu göremedim. Ama hala kıyamet kopmadığına göre açan kişi Yagmur'du. Zaten çok gecikmeden Yağmur'un sesi kulaklarımı doldurdu.

"Hoşgeldiniz Elif Hanım."
"Hanım ne kız? Teyze diyeceksiniz demedim mi ben size?"

Yağmur kısaca güldü ve annemi cevapladı.

"Hoşgeldin Elif Teyze."
"Ha şöyle."

Diyip içeri girdi. Bense olduğum yerde durdum. Sanki görünmez bir kalkan vardı bu evde ve sadece benim girmemi engelliyordu. Ah çünkü sadece ben bu evden kovulmuştum.

"İçeri girmiycek misin?"

Hiçbir kaygım olmadan bu kapıdan girip Bulut'u kocaman kucaklamayı bende çok isterdim Yağmur. Ama her şey istediğin gibi olmuyor. Adımımı atarken çok tereddütlüydüm ama yapacak başka bir şeyim yoktu. Birkaç adım attım ve artık lanet kapıdan içeri girmiştim. Salona yöneldim ama Yağmur kolumdan yakalayıp beni merdivenlerden çıkarmaya başladı. Bu benim kafamı sonunda yerden ayırmamı sağladı.

"Yağmur nereye?"

Bana 'şşt' diyip işaret parmağını dudağına götürdü. Kaşlarım çatılırken Yağmur beni bir odaya atmıştı. Arkasından kimsenin gelmediğinden emin olmak için kapıyı kapatmadan dışarıya baktı ve hemen bana döndü.

"Bak çok zamanımız yok bu yüzden anlatacaklarımı iyi dinle. Abim kesinlikle bunları sana söylediğinden haberi yok ve olsa çok kızar ama ben sana söylemem gerektiğini düşünüyorum."

Benden onay bekliyordu sanırım. Bu çok ani olmuştu bir şey anlamadan kafa salladım.

"Kumsal söylediklerime inanmak zorundasın. Tekrarlayacak zamanım da yok. Sen bir melezsin tamam mı? Baban bir vampir-"

"Yağmur inan bana bu hikayeyi birçok kişinin ağzından dinledim. Tamam anladım. Ben bir melezim. Söyleyeceğin şey bu muydu?"

Gülümsedi.

"Devamı da var. İyi bunu bilmen yararıma. Peki Aaron'ın plan-"

"Evet evet. Hepsinden haberim var."

"Çok iyi. O zaman ben konuya geçeyim. Bulut ve ben seni ondan kurtarmak için bir plan yapmaya çalışıyoruz. Şuan için ortada bir şey yok ama ben sana şimdiden söyleyeyim dedim. Planımız oluşmaya başladıkça ben abimden gizli sana anlatacağım."

Söylediği şeyler üzerine sadece gözlerimi birkaç kez kırpıştırmakla yetindim. Kurtarılmayı istiyor muydum? Önce bunu sormalıydılar. Ahh ölmek istemiyorum evet ama Aaron'ı istiyorum. Yağmur yine kolumdan tuttuğu gibi beni salona doğru ilerletti. Yağmur'un söylediği şeyleri sonra düşünmek için bir köşeye kaldırdım çünkü birazdan yüzyüze geleceğim Bulut salonda beni bekliyordu. Ne demişti;

'bu eve son gelişin, gözlerime son bakışın olsun.'

Tamam belki ilk söylediği şeyi yapamadım ama en azından ikincisini yapabilirdim. Gözlerimi ilk geldiğimde ki gibi ayaklarımda sabitledim ve salona girdim. Boş bulduğum bir koltuğa oturdum. Bulut'la annemin sohbetini işitiyordum. Anlaşılan çoktan geçmiş olsun şeyleri geçmişti.

"Ah evet bilirim Kumsal da aynı. İnatçının önde gidenidir. Bir keresinde sırf çikolata almadım diye soğukta karda kışta kaç saat kapının önünde bekledi. Sonunda yan komşumuz bunu gördü de gelip eline bir çikolata verdi."

Anneme yandan bir bakış attım. Kendi kendime 'çikolata önemlidir.' diye geveledim. Anneme baktığım sırada Bulut'un bir koltukta uzanmış ve birkaç kat battaniyeyi üzerine çekmiş olduğunu fark ettim. Hayır gözlerine bakmamıştım. Sadece gözlerimi annemden tekrar ayaklarıma yönlendirirkenki o kısacık zamanda bunu fark etmiştim. Annemle konuşurken arada öksürüyordu. Hatta bazen sesinin bile gittiğini fark ediyordum. Gerçekten hasta olmasından endişelenmeye başlamıştım. Ya da sadece çok iyi rol yapıyordu.

Demek beni kurtarmak için gizliden gizliden plan yapıyorsun ha? Beni gerçekten önemsiyorsa eğer bencilliği bırakıp benden özür dilemeliydi. Hayır aslında özür dilemesine bile gerek yoktu. Eskisi gibi davransa yeterdi. Tüm o işittiğim sözleri unutmaya dünden razıydım zaten.

Aklıma gelen şeyle birden paniğe kapıldım. Yağmur bana Bulut'un bazı planlar hazırladığını söyleyerek çok büyük hata yaptı. Aaron düşüncelerimi okuyordu benim. Duyabilir bunu. Hatta belkide çoktan duymuştu. Düşünmemem lazım. Duymadıysa eğer duymamalı da. Bulut ve Yağmur'un başına bir şey gelsin istemiyorum. Gerçi Bulut ve Yağmur da Aaron'a zarar verebilir. Ah ne yapacağım? Kimseye zarar gelsin istemiyorum.

"Kumsal!"

Birden daldığım düşüncelerinden sıyrılıp anneme baktım.

"Efendim anne?"
"Aklın nerde senin. Kaç kere seslendim sana haberin var mı?"
"Özür dilerim. Dalmışım."
"Git de Yağmur'a yardım et."
"Ah tamam."

Yerimden hızla kalkıp uçarcasına salondan ayrıldım. Bulut'un yanında durmak istemiyordum zaten. Ayrıca Yağmur'a da bunu bana söylediği için kızmalıydım. Bulut söyleme dediyse vardır bir bildiği heralde. Mutfağa girdiğimde Yağmur'un tabaklara meyve hazırladığını gördüm. Yanına gidip elinden bıçağı ve elmayı aldım. Ben dilimlerken o da tabaklara güzelce dizmeye başlamıştı.

"Yağmur abinin sözünü dinlemeliydin."
"Efendim?"
"Aaron'ın benim düşüncelerimi her an dinlediğinden eminim. Ve artık bunlardan da haberi olabilir."

Gözlerini kocaman açarak bana döndü.

"Hadi ya! Tamamen aklımdan çıkmış. Ahh! Her şeyi mahfetmekte üstüme yok. Şimdi ben abime ne diycem."
"Hayır. Bir şey deme. Duymamışta olabilir. Bilmiyorum. Söylediğin şeyleri düşünmemeye çalışacağım şuandan itibaren."
"Aslında Aaron zaten abimin bazı planlar kurduğunu biliyordu. Çokta bir şey mahfetmedim aslında. Ama ne yazık ki bundan sonraki planlarımızı sana söyleyemem."
"Ah iyi o zaman."
"İyi mi?"
"Şey yani o değil iyi olan. Senin bir şeyi mahfetmemiş olmana demiştim ben onu."

Ben bile iyiyi ne için dediğimi bilmiyordum. Yağmur'un bir şeyi mahfetmemiş olmasına mı yoksa bundan sonraki planları duymayacağıma mı? Neyse ne Yağmur'un bu şekilde bilmesi daha iyi.

"Kumsal!"
"Noldu?"
"Bunlar ne?"

Bana dilimlediğim elmaları gösterdi. Hiç düşünmeden cevapladım.

"Elma."

Bir tanesini eline alıp kaldırdı.

"Elmalıktan çıkışmıs ama hepsi."

Tamam biraz yamuk yumuk doğranmış olabilirim ama bu onun elma olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Elindeki elmayı ağzıma soktu. Ağzım dolu dolu konuştum.

"Ya napoyoson?"
"Onları sen ye. Ver şu bıçağı bana."

Ağzımdaki elmayı yutup bir diğerini aldım. Bende onun ağzında soktum.

"Sende ye."

Güldü. Benim dilimlediğim elmaları bir onun bir benim ağzıma koyarak bitirdik. Onun dilimledikleriniyse tabaklara dizip salona gittik. Yağmur'un önden girmesine izin verdim. İkimizin de elinde iki tabak vardı. Yağmur bir tanesini annemin önüne koyup diğerini de kendisi alıp yemeye başlayınca neye uğradığımı şaşırdım. Ne yani Bulut'un tabağını ben mi vericektim? Elimde iki tabakla mal gibi salonun ortasında dikilmiş Yağmur'a sinir dolu bakışlarımı atıyordum. Bana omuz silkip tabağına geri dönünce beni bu durumdan kurtaracak kimsenin olmadığını anladım. Tamam, şimdi Bulut'la gözgöze gelmemek için sadece yere bakarak yürü tabağı ona ver ve Bulut'dan en uzak olan koltuğa otur. Okey! 

Bulut'un uzandığı koltuğa doğru ilerlerken ona bakmamak için baya çaba sarf etmem gerekiyordu. Önüme bakmadan yürümek ayrı bir şeydi zaten. Kafamı hafiften kaldırıp ne kadar yaklaştığında baktım. Birkaç adım sonra bitiyordu bu işkence.

Birinci adım
İkinci adım
Veee
Üçüncü adım

Ahh!
Az önce ne oldu diye soran arkadaşlarım.. Şuanki rezilliğimi atlattıktan sonra konuşsak bu konuyu? Çünkü Bulut'un üzerine düşmüş olan ben şuan Bulut'la bakışıyordum. Gözüne bakmamamı söylemişti! Hemen gözlerimi kaçırdım ama çoktan bakmıştım. Buradan kaçmak istiyordum. Yol boyunca hiç durmadan koşmak ve ağlamak bana en iyi gelen şeydi. Bulut'un üzerinden kalkıp salondan çıktım. Kendimi tualete kitledim.

Heyecandan adımlarımı iyi ayarlayamamis ve üçüncü adımında bacağımı koltuğa çarpıp önce elimdeki tabağı Bulut'un üzerine düşürmüştüm. Sonrada üzerine ben düşmüştüm. Yeteri kadar oturmamış mıydık? Hasta ziyareti kısa olur. Annemi de alıp gitmeliyim artık. İçimdeki salgılanan adrenalin duygusunu az biraz bastırabilmek için yüzüme biraz su vurdum. İyi geliyordu ama yeterli değildi. Osirada kapının tıklatıldığını duydum.

"Kim o?"
"Kumsal?"

Bulut! Kesin bana kızıcak. Azarlıycak beni ve ne kadar yüzsüz birisi olduğunu söyleyecekti. Abartıyor muydum bilmiyorum ama bunlar duymaktan korktuğum şeylerdi.

"Kumsal konuşalım mı?"

Continue Reading

You'll Also Like

25K 125 11
bir gün telefonla uğraşırken bir mesaj gelir "selam bebeğim"...
166K 4.9K 26
"Her şey Fransa'ya taşınmam ile başladı."
563K 22K 26
Ada kendi halinde bir genç kızdı babası taki bi kadınla evlenene kadar.Babasının yeni karısının vampir bir oğlu varken herşey nasıl yolunda gidebilir...
2.2M 125K 78
Sertçe yutkundum ve elimi yarama bastırdım.Artık nefes alış-verişlerimin zorlaşması,bana sonumun yakın olduğu mesajını veriyordu. Gözlerimi açmaya ça...