MELEZ

Od xmellodyx

233K 12.6K 3.4K

Annesi bir insan babasıysa vampir... Kuralları çiğneyip birlikte olan bu iki aşığın bir çocuğu olur. Bu yüzde... Viac

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36- (+18)
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-
-45-
-46-
-47-
-48-

-25-

3.5K 219 21
Od xmellodyx

Bu defa senaryo değişti. O değil, ben onu bulucam.
Çünkü onun şuanda bir yerlerde gerçekten görmek dahi istemeyeceğim bir yarayla baygın bir şekilde yattığına eminim.

Neden böyle bir şey yapmıştı? O kurtadamla derdi neydi? Eskiden yaşanmış bir şeyden dolayı mıydı? Ama onun bir sürüsünün olduğunu biliyor olmalıydı. Nereden bakarsam bakayım bu yaptığı şey bir saçmalıktan ibaret geliyordu. Sanki kendini öldürtmek istiyormuş gibiydi. O sürüyü görünce kaçabilirdi ama kaçmadı. Ya da o kurtadama bir derdi varsa kesinlikle ona bir yumruktan fazlasını da yapabilirdi ama bunu da yapmadı. Gerçekten ölmek istiyorsa bunun başka yöntemleri de var. Yani sanırım. O bir vampir sonuçta. Nasıl ölür ki? Kafasını koparınca filan mı?

Yüzümü somurtarak kadına döndüm.

"Biraz daha hızlı gidebilir misin?"
"Üzgünüm yeterince hızlıyız zaten."

Oflayarak dışarıya bakmaya devam ettim. Hemen Aaron'ın yanına gitmek istiyordum. Ama önce Bulut'u da yanıma almalıydım. Onu tek başıma bulmam uzun sürer. Bulut'un benim hakkında olan düşüncelerini bir süre kenara atmalıydım. Şu iş bitene kadar. Daha sonrasında ne yapacağımasa muamma. Eskisi gibi davranmayı çok isterim ama bu onun kalbini kırar mı bilmiyorum.

Araba durunca geldiğimiz yere baktım. Kadının beni bırakmasını istediğim yerdeydik. Kadına teşekkürlerimi sunarak aceleyle arabadan indim. Koşmaya başladım. Kaybedecek bir dakikam bile yoktu. Çok geçmeden Bulut'un evinin önüne gelebilmiştim. Kapıyı alacaklı gibi çalmaya başladım. Ve kapıyı saçı başı dağınık, pandalı pijamalarıyla Yağmur açtı. Uykudan yeni uyandığı belliydi ama kapının çok sert bir şekilde çalınması onu telaşa düşürmüş olmalı ki kocaman açtığı gözleriyle beni süzüyordu.

"Kumsal ne oldu bu saatte ne işin var burda?"
"Bulut nerde?"

Kaşlarını çatıp bana baktı.

"Neden sordun?"
"Bana lazım, acelem var. Neredeyse onu hemen çağırır mısın lütfen?"
"Olmaz."

Bu kez ben kaşlarımı çattım.

"Neden?"
"Üzgünüm Kumsal."

Kapıyı suratıma kapatmasıyla olduğum yerde kaldım. Kapıyla bakışırken bu hareketine bir anlam verememiştim. Kapıyı teker çaldım ama açan olmadı.

"Yağmur lütfen. Çok önemli bir konu ve Bulut olmazsa yapamam."

Kapıyı daha sert vurmaya başladım.

"Neden böyle yapıyorsun? Ne oldu birden? Bulut nerde?"
"Kumsal git burdan."

Kapıyı açmadan konuşunca bende ona cevap verdim.

"Neden Yağmur neden? Önemli diyorum. Şuanda birisi şu ormanın içinde ölmek üzere. Onu kurtarmamız lazım ama tek başıma yapamam."
"Bulut seni görmek istemiyor."

Yeni bir şok dalgası daha beni içine almıştı.

"Bulut böyle bir şey yapmaz."
"İstemiyor işte git Kumsal."
"Nerede o? Evde demi? Ve şuan ikinizde beni dinliyorsunuz biliyorum. Bulut gel konuşalım. Aşkına karşılık veremeyeceğim için mi bunu yapıyorsun?"
"Bulut şuan evde değil Kumsal."

Ağlamama ramak kalmıştı.

"Neden ya neden! Neden sevdiğim herkes beni bırakıyor? Hepinizin gözünde sadece bir oyuncak mıyım ben?"

Koşarak oradan uzaklaşmaya başladım. Ormanın içine girdim. Ne kadar uzun sürecek olsa da başka çarem yoktu. Onu kendim bulacaktım. Ve bir anda kolumdan çekildim. Kolumdan beni çekerek koştuğum yönün aksine doğru götüren kişi Bulut'du. Bana bakmıyordu ama boynundaki belirginleşmiş damarlardan sinirli olduğunu anlayabiliyordum. Çok uzaklaşmadığım evine gelince hiç beklemeden kapıyı açtı ve beni de beraberinde içeri sürükledi. Sinirli bir şekilde merdivenlere doğru ilerlerken bir şeyler söyleme gereği hissettim.

"Bulut konuşmalıyız. Bu böyle olmaz. Biliyorum beni seviyorsun. Seni kırmak en son isteyeceğim şey ama yapamam. Anlaman lazım beni."

Bir odanın önünde durunca sustum. Kolumu bırakıp bana döndü. Ellerini omuzlarına yerleştirip sakinleşmek adına derin bir nefes aldı.

"Kumsal hiçbir şey anlamak istemiyorum. Seni seviyorum, bu uzun zamandır böyleydi ve böyle de kalıcak. Beni sevmiyor oluşun beni üzüyor evet ama seni zorlamıycam. Böyle bir hakkım da yok. Bir daha yanıma gelme. Bu benim canımı acıtmaktan başka bir şey yapmıyor tamam mı? Şimdi senden son bir şey istiycem. Eğer beni gerçekten düşünüyorsan bundan sonra hiç arkadaş olmamışız gibi davran."

Gözlerim dolmuştu. Nasıl bunları söyleyebiliyordu? Ben onunla olan arkadaşlığımızı seviyordum. Onu bırakmak istemiyordum.

"Bulut..."
"Hayır Kumsal. Buraya kadardı."

Yanımızdaki odanın kapısını açtı ve beni biraz içeri itekledi.

"Git içeriye bak. Sonrada beni aramadan bu evi terk et."

Gözleri gözlerimde gezindi. Söylediklerinden dolayı pişman mıydı? Öyle olmasını diledim. Ama söylediği son sözler hiçte öyle demiyordu.

"Bu eve son gelişin, gözlerime son bakışın olsun."

Ve benim bir şey dememe izin vermeden gitti. Kalbimin atmayı bıraktığından neredeyse emindim. Nefes almak bile zordu şuan. Bunlari söyleyen kişinin Bulut oldugundan emin miydik? O iyi kalpli, birisini kırmak nedir bilmeyen, özellikle de beni, yumuşacık saçları olan bir çocuktu. (Saçlarının bu konuyla alakasını sorgulamayın.) Bunları söyleyen kişi tam olarak böyle birisiydi. Arkasından öylece bakakalmıştım. Bir odaya girdi ve kapıyı kapattı. Ardından bir kilit sesi duydum. Aynı zamanda gözümden bir damla yaş bağımsızlığını ilan edip yanağımdan süzüldü. Bunu bana yapmış olmasına hala inanamiyordum.

Beni getirdiği odanın içine göz gezdirdim. Yatakta birisi yatıyordu. Aklım sadece Bulut'la doluyken ayaklarım istemsizce yatakta uzanan kişinin yanına gitti. Yüzünü görmemle aslında buraya geliş sebebimi hatırladım. Aaron buradaydı. Anlaşılan Bulut onu kurtarmıştı. Yine boşu boşuna aksiyon yarattığımı fark ettim. Ben kimdim ki? Kimsenin bana ihtiyacı yoktu. Ben kimseyi kurtaramazdım. Her seferinde aynı hataları yapmaktan vazgecmeliydim artık. İşin iyi yanından bakarsak en azından Aaron iyidi ve bunu görüp rahatlamıştım. Şimdi Bulut'un dediği gibi bu evi terk etme zamanıydı. Hayır Aaron'ın yanında filan da kalmak istemiyordum. O da beni yanından kovmuştu. Kimse beni istemiyordu. Ve ben beni istemedikleri halde onların peşinden dolaşmaya devam ediyordum.

Peki ben bundan sonra ne mi yapıcaktım? Yeni bir hayat beni bekliyordu. Çokta yabanci olmayan bir hayat. Odamdan ayrılmayıp bir daha da kimseyle arkadaş olmayacaktım. Arkadaş olduğum herkes için sadece bir oyuncaktım ben. Hevesleri geçene kadar oynayıp bırakıyorlardı. Şuanda hiç arkadaşım olmadığına göre yeni hayatıma başlamak için harika bir zamandı. Ama bundan önce yapmam gereken bir şey vardı. Odama kapanıp yorgunluktan uykuya dalan kadar ağlamalıydım.

Bulut'un odasının önünden geçerken odaya girip her şeyi kırıp bağırıp çağırmak istedim. Bu da benim kısa bir duraklamama neden oldu. Ama gözlerimden akan yeni yaşlarla yürümeye devam ettim. Kapıdan çıkacağım sırada arkamdan Yağmur'un sesini işittim.

"Kumsal."

Onu umursamayıp eve gitmek istesem de durdum. Yanıma yaklaştı. Ona doğru döndüm. Aynı zamanda yanaklarımdan süzülen yaşları silmeye çalıştım. Ne kadar başarılı olamasam da.

"Dağ evindeki eşyaların."

Bunu söylerken kapının yanındaki bavulları işaret etti. Bavullara bakınca onları ne heyecanla hazırlardığımı hatırladım. Hayatımdaki en güzel tatilimi geçiricektim güya. İçindeki kıyafetlerin çok azını giyebilmistim. Ama olsundu. İlk günüm çok güzel geçmişti. Kesinlikle hiçbir zaman unutamayacağım bir anı edinmiştim. Keşke Bulut'la son kez konuşup ona teşekkür edebilseydim. Burnumu çekip yanaklarımı tekrar sildim.

"Özür dilerim Kumsal."

Gözlerimi bavullarımdan ayırıp Yağmur'a çevirdim.

"Sen ne yaptın ki?"
"Az önceki olay için ve abim için özür dilerim."
"Gerek yok. Senden bir özür beklemiyorum."

Özür beklediğim kişilerdense o özrü hiçbir zaman duyamayacağım.
Bavullarımı da alıp bir daha buraya gelmek istemedim ama bunları ancak iki kere gidip gelerek eve götürebilirdim. Aptallığım karşısında göz devirdim. Elime bir tanesini alıp Yağmur'a mahçup bir bakış attım.

"Diğerini almak için tekrar gelmek zorundayım. Üzgünüm."

Gülümseyerek diğer bavulu alıp yanıma geldi.

"Birlikte gidelim."

Acı da olsa bende gülümsedim. Aptal hayallerim diğer bavulu almak için döndüğümde Bulut'un pişman olup benden özür dileyeceğini ve bavulumu eve götürmem için yardım edeceğini düşünüyordu.

"Teşekkür ederim."

Özür dilemek isterse evine de gelebilir. Üzülme Kumsal. Başlayacağın yeni hayatını yarına ertele. Belki de bu akşam gelir özür dilemek için.

       •••••••            •••••••          ••••••••

Uykusuzluktan acıyan gözlerimi sıkıca kapatıp tekrar açtım. Gelmedi. Gelmeyecek de. Gerçekten arkadaşlığımız buraya kadarmış. Ne kadar da bencil biriymişsin Bulut. Sadece kendi çekeceğin acıyı düşünüp beni bıraktın. Peki ya ben? Beni niye hiç düşünmedin? Çok bencilsin. Hemde çok. Tüm gece ağlamıştım zaten. Tekrar ağlayamazdım. Akmak için yalvaran gözyaşlarımı geri gönderdim. Bir ruh gibi yaşamaya hazırdım artık.

Yataktan kalkıp lavaboya geçtim. Yüzümü yıkayıp kahvaltı için aşağı indim. Annemin donattığı masaya baktım. Yüzümde en ufak bir duygu yoktu. Oysaki eski Kumsal ne kadar mutlu olurdu hemen karşısındaki patates kızartmalarına. Bir sandalye çekip oturdum. Annemde hemen yanıma oturdu. Sessizce kahvaltımızı yapıyorduk. Fakat bir süre sonra annem dayanamayıp konuşmaya başladı.

"İyi misin Kumsal?"

Anneme bakmadan cevapladım

"Evet anne neden sordun?"
"Hadi ama patates kızartması yapmıştım bugün."
"Ah öyle mi?"

Annem bu halime baya şaşırdı.

"Tatilde bir şey mi oldu? Zaten erken de döndün."
"Hayır. Gayet güzeldi."
"Neyin var o zaman?"
"Bir şeyim yok anne. Yemeğini ye sen."
"Bulut nasıl?"

Ağzımdaki lokmayı zor yutup anneme baktım.

"O da iyi."
"Yarın eve çağır da bir teşekkür edelim. Öküzsün sen kesin teşekkür etmemişsindir."
"Gerek yok anne."
"Teşekkür ettin mi peki çocuğa?"

Geç kaldım... Aklıma geldiğinde çok geçti.

"Ettim."
"İyi en azından bunu akıl etmişsin. Sen yinede yarın çağır."
"Hayır anne."
"Sen çağırmazsan ben çağırırım."

Cebinden telefonunu çıkardığını görmemle hemen elinden kaptım. Annemin şüpheci bakışları da beraberinde geldi tabiki.

"Ver çabuk telefonumu. Bulut'u arayıp ne olduğunu öğrenicem."
"Anne bir şey olmadı diyorum niye inanmıyorsun."
"Kumsal seni tanıyorum. Bir şey olmuş. Ve sen anlatmazsan ben öğrenirim. Şimdi ver şu telefonu."
"Hayır anne. Şey.. Bulut.. o çok hasta."
"Ne?"
"Evet evet. O hasta olduğu için yarın gelemez. Benimde ona biraz kafam takılmıştı zaten ondan böyleyim. Hasta olduğu içinde biraz erken döndük."
"Ah demek öyle. Yarın biz onlara gidelim madem geçmiş olsuna."

Kafamı dağlara taşlara sürtmek istiyorum. Anne vazgeç artık. Bulut diye birisi olmayacak bundan sonra hayatımızda. Bunu kendisi istedi.

"Anne ben zaten dün onlardaydım tekrar gitmeyelim. Dün Yağmur'la gelmiştik ya zaten onlardan."
"İyi madem. Bende sonra görürüm onu."

En azından şimdilik kurtulmuştum.

"Evet anne. Sonra..."

Sonunda kahvaltı bittiğinde anneme yardım edip tekrar odama çekildim. Telefonumu alıp kendimi yatağa attım. Bir mesaj vardı. Kimden olduğunu o kadar merak ettim ki. Bana mesaj atacak kimse kalmamıştı. Gerçekten kimse. Mesaj bir numaradandı.

'Yanına gelmemi ister misin?'

Ardından aynı numaradan yeni bir mesaj daha geldi.

'Sana sunduğum teklif hala geçerli..'

Kimdi bu? Ne teklifinden bahsediyordu? Hiç düşünmeden mesaj yazdım bende ona. Eski Kumsal olmadığı için şanslıydım belki de. O bu mesajlardan dolayı çok korkar ve kesinlikle cevap veremezdi.

'Kimsin?'
'Eski aşkın..'

Ah demek şu Akın tipli vampirdendi mesajlar.

'Hayır yanıma gelmeni istemiyorum. Teklifinse hala umrumda değil.'

Bir süre mesaj gelmeyince telefonu kapatıp hemen yanıma attım. Akın olduğuna inanmam için sanırım sadece bir kişinin bunu doğrulaması lazım. Tahmin edeceğiniz üzere o kişi Aaron. Onun yalan söyleyeceğine inanmıyorum. Şuana kadar hiç yalan soylemedi bana. Tabiki bundan sonra söylemeyeceği anlamına gelmez ama ona hala ve hala güveniyordum. Ne kadar şuanda yanında olmamı istemese de ona olan güvenim hiç azalmadı. Tekrar gelen mesaj sesiyle telefonumu aldım.

'Lutfen hala bana inanmadığını söyleme.'
'Hala sana inanmıyorum.'

Bu iki mesaj beni gülümsetmişti.

'Pisman olucaksın Kumsal.'

Yattığım yerden sadece omuz silkip cevap verme gereği duymadan telefonu kapattım. Yapıcak hiçbir şeyimin olmaması kötüydü. Belki de kendimi derslerime vermeliydim. Diğer insanlar gibi bir öğretmen ya da bir doktor olmanın ve orada tanıştığım bir meslektaşımla evlenip güzel bir hayat sürmenin hayallerini kurmalıydım. Bunlar normal olan şeylerdi. Kurtadamlar ve vampirler arasında yaşayan ben için normal şeyler çok geride kalmış olsa da artık kimsem olmadığına göre bende normal biri olabilirdim. Evet, yeni hayatımda artık bir hedefim vardı en azından. Kafamı yana çevirip kitaplığımdaki kitaplarla bakıştım. Kalkıp ders çalışmaya erindiğim için bu düşüncemi de yarına erteledim. Böyle eringeç birisi için acaba bu hayaller nereye kadar sürücekti?..

Pokračovať v čítaní

You'll Also Like

147K 4.2K 26
"Her şey Fransa'ya taşınmam ile başladı."
128K 16.2K 30
Ben Gül Rosealine. Mükemmel bir hayata, mükemmel bir işe, mükemmel dostlara ve mükemmel bir aileye sahiptim. Ta ki, en yakın arkadaşım Neşe Sandra il...
63.4K 2.6K 15
Okulda ceza aldığı için Akşam'a kadar okulu temizleyen kız kan dondurucu bir manzara ile karşılaşır.Ama asıl olay kızın hiç korkak olmaması.... Klasi...
117K 5.4K 29
Sadece kafa dinlemek için çıkmıştım evden bir daha dönüşüm olmadı eve bir vampir tarafından esir tutuldum bu beni oldukça korkutuyor kaçmaya çalıştı...