in love w you//zm

By coldvampiire

131K 7.5K 3.5K

"Juliet'le ben arkadaşız. Yani bu imkansız, anlıyor musunuz?" #1 in zayn//#1 in malik//#1 in zaynmalik More

0
vera
bad truth
yellow file
what's happenin
relationship
west sussex
photograph
run forrest run
vacation
have fun with cordelia
a party
finger
charger
roses
report
dinner
romeo and juliet
i will never be your Juliet
stupid cody
what the hell are you doing?!
please help, girls
suit up!
silly fisherman
half naked
pizza? pizza.
how long have you been there?
evreka, Zayn!
unexpected kisses
double date and.. more kisses?
so much disappointment
no more secret
are you ok?
u and everything that belongs to u
we're not lovers
well, then i will never come
she didn't make it
dark blue
soulmate
mulan
crazy in love
a bullshit party
lil cousin
devil
ocean eyes
we're home!!
a disgusting menu
i am so happy
u make me a better person every day
we are going on vacation!!!!!
may the best man win
surprise and april 7
video
wedding dress
you made my aunt cry, juliet
the seventh of august
a perfect lover
till death do us part
new beginnings

ok. i'll be right there

511 61 45
By coldvampiire

Karşımda şaşkınlıktan dolayı kıpırdayamadığını fark etmiştim. Düz bir suratla bana bakıyordu ama gözlerinin en dibindeki dehşet parıltılarını görmemek için aptal olmak gerekirdi.

Az önce kurduğum cümleyi hiç söylememem mi gerekirdi? Ama son günlerde düşündüğüm tek şey buyken ve ben bunu herkese karşı gizlemekten yorulmuşken, neden daha fazla saklamalıydım ki?

Aradan birkaç dakika geçti. En sonunda adem elmasının yukarı-aşağı oynadığını gördüm. "Ne demek oluyor bu?" dedi sessizce. Bu cümlenin içindeki gizli kırgınlık benim tarafımdan anlaşılıyordu.

Gözlerimi onun gözlerinin içinden çektim. "Ben...bilmiyorum."

"Benimle evlenmek istemediğini mi söylüyorsun?"

Hayır, onunla evlenmekte hiçbir sorun yoktu. Sorun evlenmekteydi. Bütün bu telaş, stres, yorgunluk bünyeme iyi değildi ve en azından bu kadar çaba sarfederken hayallerimdeki düğünü yapma gayem kadar doğal bir şey yoktu. Ama o konuda bile Zayn'in ailesiyle asla anlaşamıyorduk. Ve her şey, ben ne istediysem, onun tam tersi şekilde ilerliyordu.

Benden cevap beklediğini farkedince, diğer herkesin de aynı şaşkınlıkla bizi izlediğini gördüm. "Baş başa konuşabilir miyiz?"

"Hayır, konuşamayız." dedi. Sesi sert ve keskindi. Ellerini sıkmış, boğumlarını bembeyaz yapmıştı. "Soruma cevap ver."

"Evlenmek istememekle alakası yok. Sadece stres-"

"Şımarıklık yapıyorsun yani, öyle mi?"

"Ne?"

"Her şey istediğin gibi gitmiyor mu, Juliet? Herhangi bir lafın ikiletilmiyor bile! Neyden rahatsızsın anlamıyorum gerçekten. Düğün öncesi stres bahanesinin altına sığınma."

"Her şey istediğim gibi mi gidiyor?" Birazdan kahkaha atacaktım.

"Evet! Sırf senin istediğin her şey olsun diye düğün hakkında zerre fikir bile belirtmiyorum. Sadece senin zevkinle döşenmesini, bu konulardaki hevesinin sürmesini ve mutlu olmanı istediğim için. Ve sen şimdi karşıma geçmiş, evlenmek istemediğini mi söylüyorsun?"

Ne diyebilirdim ki şimdi? Yaşadığım sorunlardan nasıl bahsedebilirdim? Bana hak verecek miydi? Vermeyecekti. Yalan söylediğimi, bugün yaşadığım olaydan dolayı ailesine sinirlendiğimi ve bu yüzden onları kötülediğimi söyleyecekti. Ve benim bunları duymaya tahammülüm yoktu.

Bir an önce bu konuşmanın bitmesini ve yatağımın içine girip uyumayı istemiştim. "Evet, evlenmek istemiyorum." dedim kesin bir tavırla. "Şimdi çıkar mısın evimden?"

Kocaman bir kahkaha attı. "Sen şu an ne dediğinin farkında değilsin. Bunun bir geri dönüşü olmaz."

"Olmasın. Çık evimden."

Kalakaldı. Ve aklına bambaşka bir fikir geldi. Bunu büyüyen gözbebeklerinden anlayabilmiştim. "Bana karşı," Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. "Bana karşı olan hislerin..." devam edememişti.

Ama olanların ona karşı duyduğum hisle hiçbir alakası yoktu.

Ağzıma açıp düşüncelerimi söyleyecekken, Waliyha vereceğim cevaptan korktu ve cevap vermemi beklemeyerek araya girdi. "Sakin olur musunuz? İkiniz de mantıklı şeyler düşünemiyorsunuz. Sakın," dedi bize bakıp, sesini yükselterek. "Sakın bu laflara dayanıp düğünü iptal etme aptallığında bulunmayın. İkiniz de şu an öfkenizden böyle konuşuyorsunuz."

"Git Zayn," dedi Leon. "Şimdi konuşmanın sırası değil. Düğün de iptal falan olmayacak. Sorununuz neyse çözersiniz, şimdilik sadece siniriniz yatışsın."

Zayn, bana bir süre tıpkı ona baktığım gibi hayal kırıklığıyla baktı. Daha sonra alayla güldü ve arkasını dönerek evden çıktı. Kapıyı gürültülüce kapatırken olduğum yerde sıçramıştım.

Daha sonra Brooklyn ayağa kalktı. Aramızdaki en anlayışlı kişi olduğu için yine beni şaşırtmayarak öbürlerine seslendi. "Biz de gitsek iyi olur. İki taraf da biraz kafasını dinlesin."

Bunu söylediği an gözgöze geldik ve ona yolladığım minnet dolu bakışlarımı görünce tebessüm etti. Gerçekten kafamı dinlemeye ihtiyacım vardı.

Herkes onaylayan sesler çıkartınca bana her şeyin yoluna gireceğini ve kafama takmamam gerektiğini söyleyerek yavaşça evden çıktı. Daisy hariç.

"Konuşmak ister misin?" dedi şefkatle.

Güzel yüzüne bakıp gülümsemeye çalıştım. Ama kendimi ağlamamak için zor tutuyordum. Bunun farkındaydı. "Teşekkür ederim. Yalnız kalsam daha iyi."

Anlayışla başını salladı ve yanıma gelip saçlarımı öptü. "Her şey düzelecek."

Tekrardan gülümseyip ona baktığımda, endişeli bakışlarını benden gizlemeyerek evden çıktı. Artık yalnızdım. Ve neler olup olmayacağına bir an evvel karar vermek zorundaydım. Ama bunlardan önce, sadece uyumak istiyordum.

Saatler sonra, gözlerime vuran güneş ışığı beni rahatsız etti. Zorlukla gözlerimi açtığımda, sırtımdaki ağrıyı önemsemeyerek yattığım yerden doğruldum. Kısık gözlerimi ovuşturdum ve az önce üstümden attığım battaniyeyi katlayarak yattığım kanepeye koydum. Tuvalete gidip yüzümü yıkayacakken karşı kanepenin üstündeki telefonum çaldı. Arayanın Giselle olduğunu görünce çağrıyı yanıtladım. "Alo?"

"Juliet?" Sesi telaşlıydı.

"Ne oldu?"

"Saatin farkında mısın? Defalarca seni aradım! Neredeydin?" Sinirli sitemlerinin ardından saate baktım. Öğlenin 11'iydi. Oysa ki dün çocuklar evden gittiğinde saat akşam üstü 7 civarıydı. Yaklaşık 16 saat uyuduğuma bir an inanamamıştım, çünkü kendimi hala yorgun hissediyordum.

"Uyumuşum," dedim sessizce.

"Bunca saat mi? Bir sürü yere randevumuz vardı, düğün aksesuarlarını tamamlayacaktık, davetiyelerin son kontrolleri olacaktı, ayrıca gelinliğin..." bir süre duraksadı. "Gelinliğin... TANRIM GELİNLİĞİN HAZIR BİLE DEĞİL! Düğüne 25 gün var!"

Telaşlı sesi beni de telaşlandırdı. "Sakin olur musun?"

Üstelik biraz gerilmiştim. Çünkü ablamın bu tavırlarına bakılırsa, Zayn dünkü konuşmayla alakalı ailesine hiçbir şey dememişti. Bu biraz iyi olmuştu çünkü gönlümden sürekli düğünü erteleme fikri geçse de, aylarca uğraşılan emek ve harcanan paradan sonra her şeyi bu kadar kolay silmeye cesaretim yoktu.

"Olamam! Ayrıca Zayn'de bir garip, ne desem alınıyor. Konuştun mu hiç onunla?" Cevap vermemi beklemeden başka bir konuya geçti. "Bu arada bir kriz daha çıktı. İki tarafın ailesi olarak aile başına 150 davetli çağırma kararı vermiştik ve her şeyi ona göre ayarlamıştık ya?"

"Evet?" Cümlenin devamındaki şeylerden korkuyordum.

"Zayn'in ailesi 250 kişi davet etmiş. Davetiye sayısını ona göre ayarlamışlar."

Hızlıca ayağa kalktım. "Dalga mı geçiyorsun?"

"Keşke geçseydim. Akrabaları çokmuş ve birini çağırıp öbürünü çağırmamazlık yapamazlarmış. Bir gelsen diyorum? Teyzem sabahtan beri Zimran'la tartışıyor."

"Düğün yeri o kadar kalabalığı kaldırmaz, söylemediniz mi? Her masaya on kişi mi otursun istiyorsunuz?"

"Demedik mi zannediyorsun? Daha az kişiye düşüremeyiz, Pakistan'daki akrabalarımıza söyledik bile, diyip duruyor."

Yavaşça koltuğa oturdum. Midem bulanıyor, genzim yanıyordu. Birkaç dakika cevap verememiş olmalıyım ki, ablam bana seslendi. "Juliet? Orada mısın?"

Birkaç kez yutkunarak genzimdeki acı tadın geçmesini bekledim. "Buradayım."

"Ee, ne zaman geleceksin? Bir an önce gelinlik için randevu alsak iyi olur. Ayrıca balayı için son kararınızı da bir an önce verin artık. Sonra yer bulamayacaksınız."

Giselle konuştukça midem daha çok bulanıyordu. "Abla," dedim, en sonunda. "Ben gelmeyeceğim, sen hallet."

"Nasıl gelmeyeceğim? Dalga mı geçiyorsun?"

"Galiba hasta olacağım, yorgun hissediyorum kendimi. Sen hallet."

Cevap vermesine olanak tanımadan telefonu kapattığımda arkama yaslandım. Daha sonra, az önce katladığım battaniyeyi tekrardan açarak uzandım ve üzerime örttüm.

Birkaç günüm böyle geçti. Evden dışarı çıkmıyordum, birkaç lokma yiyip genel olarak uyuyordum. Gerçi düğüne kalan zaman biraz daha azalınca telefonum asla susmuyor ve oraya gelip bir şeyleri halletmem için türlü baskıları duyuyordum ama hiçbir şey yapmak istemiyordum. Çoğu, saatlerce eve gelip kapıyı çalmış ve onları içeri almam gerektiğini söylemişti ama kimseyle konuşmak istemediğim için hiçbirini eve almıyordum. Birden bire neden bu denli boşlukta davrandığımı anlamıyordum ama tek istediğim uyumaktı. Gelinlik olayını da Giselle'in butikten bana attığı sayısız gelinlik fotoğraflardan birinden umursamazca seçmiştim. Zaten Daisy'le bedenlerimiz aynıydı, telefondan seçtiğim gelinliğin provalarını Daisy yapıyordu.

Bir gelin için bundan daha acı ne olabilirdi? Oysa ki yıllar, hatta aylar öncesinde kendi düğünüm için kurduğum hayaller bambaşkaydı.

Davetiye seçimlerini ve düğünde kullanılacak aksesuarların, dekorasyonun son kararlarını yine onlara bırakmıştım. Gerçi kendim bizzat gidip seçseydim de zaten onların dediği olacaktı. Boşuna gitmeye gerek yoktu. Gelinliği de o yüzden başımdan savmıştım.

Bütün bunları, özellikle gelinliği böylesine seçmemi asla desteklememişler, ama en sonunda kabullenmek zorunda kalmışlardı. Oysa ki Zimran'ın sevindiğine yemin bile edebilirdim. Her şey istediği gibiydi.

Birkaç saat önce Giselle gelmiş, kapıyı açmazsam beni öldüreceğine dair şeyler söylemiş ve gelinliğin tüm detaylarının bittiğini, onu elinden alıp artık denemem gerektiğinden bahsetmişti. Ancak kapıyı açmamıştım ve gelinliği kapı dışına asmasını söylemiştim. İlk başta delirmişti fakat bende bir değişiklik olmadığını farkedince gelinliği bırakıp gitmişti.

O gittikten dakikalar sonra kapıyı açtım ve beyaz kılıfın içine gizlenmiş olan ağır gelinliği alarak salondaki koltuğun üzerine koydum. İçimde en ufak bir merak kırıntısı olmadan, beyaz kılıfın fermuarını açtım ve içindeki kabarık, gösterişli gelinliğe dokundum.
Provaya gitmeyip, fotoğraftan seçtiğim gelinliğin bile çoğu yerini yine kendilerine göre tasarlamışlardı. Fotoğraftaki gelinlikten çok daha kabarık, çok daha güpürlü ve çok daha taşlıydı. Buna sadece güldüm.

Düğüne 20 gün kalmışken, günlerdir sadece gelen çağrıları yanıtlama dışında almadığım telefonu elime aldım. Saate bakıp, gecenin birinde verdiğim ani bir kararla Zayn'i aradım. Bu, o günkü kavgamızdan sonraki ilk iletişime geçişimiz olacaktı. Birkaç defa beni aramıştı ama onunla da konuşmak istememiştim.

Birkaç çalış sonrası açıldı. "Juliet?"

"Zayn?"

"İyi misin?" Sesindeki telaş suratımda bir tebessüme sebep oldu. Ona karşı duyduğum özlemden dolayı birazdan ağlayabilirdim.

"İyiyim. Uyuyor muydun?"

"Hayır."

Bir an için içimdeki her şeyi boşaltmayı düşündüm. Ve bunu ondan başkasına yapamazdım. "Yanıma gelebilir misin?"

"Bir sorun mu var? Bir yerine bir şey mi oldu?"

"Hayır, gayet iyiyim. Sadece konuşmak için aradım."

Birkaç saniye sessiz kaldı. Konuşacağım şeylerin onu korkuttuğunu biliyordum. Belki gerçekten onu sevmediğimi ve onunla bir hayat geçiremeyeceğim için onunla evlenmeyeceğimi söyleyeceğimi düşünüyordu. Kafasında bu senaryoları dolaştırdığına yemin edebilirdim.

"Tamam," dedi, düşüncelerindeki gerginliği sesine yansıtmayarak. "Hemen geliyorum."

Continue Reading

You'll Also Like

69.3K 5.7K 23
nasıl olsa görmez diye düşünen yağmur çözer, barış alper yılmaz'ın mesaj kutusunu not defteri olarak kullanmaya başlar. - hayat beni tekrardan 13 yaş...
54.9K 6K 21
Taehyung bir katildir ve hapishaneden kurtulmak için taklit yaparak akıl hastanesine girer. O sırada orada hasta yatan Jungkook ile karşılaşır ve Jun...
15.3K 2.1K 51
arda, hoşlandığı çocuğa açılmak için abisinin arkadaşı ferdi'den yardım istiyor. [slowburn] [yarı texting]
10.4K 744 15
"Çocuklar ikinizi de üzmek istemem ama ev sahibi sadece evli çift arıyor üzgünüm."